ANALİZ- Refah Sınır Kapısı'nı kim yönetecek?
Refah Sınır Kapısı'nın yönetimine yönelik devam eden müzakereler potansiyel bir ateşkes sürecini hızlandırabileceği gibi bu müzakerelerin başarısız sonuçlanması savaşın şiddetini artırabilir.
İstanbul
Sakarya Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. İsmail Numan Telci,, Refah Sınır Kapısı'nın yönetimi üzerine yürütülen müzakereleri ve olası senaryoları AA Analiz için kaleme aldı.
***
Gazze Şeridi'yle Mısır arasında yer alan Filistinlilerin dış dünyaya açılan tek sınır geçiş noktası Refah Sınır Kapısı, stratejik konumuna ek olarak Gazze’nin ekonomik, insani ve güvenlik temelli ihtiyaçlarını doğrudan etkiliyor.
Bilindiği gibi mayısta İsrail ordusu tarafından Refah kentine yönelik hava ve kara harekatı başlatıldı. Bu saldırılar sonucunda çok sayıda sivil hayatını kaybederken 100 binden fazla kişi yerleşim yerlerini terk ederek bölgeden kaçmak durumunda kaldı. Saldırıların ardından İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu hükümeti uluslararası kamuoyunda sert eleştirilerin odağı haline geldi. Hükümet sadece uluslararası kamuoyundan değil Refah Operasyonu'nun planlanma ve uygulanma aşamalarındaki başarısızlıkları nedeniyle İsrail içinden de ciddi tepki aldı.
Refah Sınır Kapısı'nın yöneticisi kim olacak?
Oluşan İsrail karşıtı atmosferin ardından Mısır, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve İsrail’in son dönemde Refah Sınır Kapısı’nın yönetimi noktasında bir çözüm arayışı içinde olduğu görülüyor. Ancak 3 ülkenin yetkilileri, Refah Sınır Kapısı’nın yeniden açılması için mayısın sonunda gerçekleştirdikleri toplantıda somut bir ilerleme kaydedemedi. Taraflar arasında, 2007'den beri sınır kapısını kontrol eden Hamas’ın Gazze’deki etkinliğini sınırlama fikri ağır basıyor. Öyle ki Refah’ın kontrolünü doğrudan Hamas’a bırakma fikri, İsrail nezdinde "güvenlik endişeleri" nedeniyle ve Refah’ın Hamas’ın olası saldırılarıyla ilişkilendirilmesi noktasında pek olası gözükmüyor. Ancak Hamas, İsrail’in saldırıları sonrasında bölgenin kontrolünü elinde tutmaya devam etmesi halinde Refah Sınır Kapısı'nın kontrolünü de sağlamak isteyecek. Aynı zamanda Hamas, sınır kapısının yönetimi konusunda Mısır ile ortak bir pozisyon almak da isteyecektir.
Öte yandan, Hamas’a alternatif olarak Batı Şeria merkezli Filistin Yönetimi'nin veya uluslararası bir gücün devreye girmesi ihtimalleri de olası senaryolar olarak görülüyor. Bu senaryo dahilinde Gazze üzerindeki abluka ve kısıtlamaların kalkması beklenirken insani koşulların görece düzeltilmesi ve gelen yardımların bölgeye ulaşması mümkün hale gelebilir. Nitekim, İsrail tarafı toplantılarda Filistin Yönetimi’ne herhangi bir görev ve sorumluluk verilmesini reddetti. İsrail tarafının tepkisine paralel olarak Filistin Yönetimi’nin Gazze üzerindeki sınırlı siyasi etkisi, bu formülü pratikte zorlaştıran bir diğer etken olarak görülüyor.
Diğer taraftan toplantıda ABD ve Mısır tarafından öne çıkarılan bir diğer başlık, Hamas ile bağlantısı olmayan Gazze’deki Filistinlilerin Refah Sınır Kapısı'nda görev alabileceği hususuydu. Bunun sonucunda, Gazze’de yaşayan yaklaşık 300 Filistinlinin listelendiği ve bu kişilerin İsrail tarafından incelemeye alındıktan sonra Avrupa Birliği (AB) gözlemcileriyle birlikte kapıyı işletmesine izin verileceği ifade edildi. Bununla beraber, görüşmelerde Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, ABD Başkanı Joe Biden'ın Gazze'ye giden yardım kamyonlarının geçişinin yeniden başlaması talebini kabul etti. Biden, bu yardımın devam etmesi durumunda Refah Sınır Kapısı'nın yeniden açılması için çalışacağını taahhüt etti. Mısır için temel milli güvenlik sorunlarından birisi haline dönüşen Refah krizi ve Refah’ın statüsü Biden yönetimi için de Orta Doğu’daki istikrar arayışında öncelikli konulardan birisi haline geldi.
AB işin neresinde?
Avrupa Birliği (AB) krizin dolaylı tarafları arasındadır. 2005'te imzalanan anlaşmayla AB, Refah Sınır Kapısı'nın gözlemlenmesi ve geçişlerin düzenlenmesinde önemli rol oynadı. Bu bağlamda AB’nin yeniden benzer bir rol üstlenmesi hem Hamas tarafı hem de İsrail için olası ve kabul edilebilir bir çözüm olarak öne çıkıyor. AB’nin bu süreçte tarafsız bir gözlemci olarak yer alması, sınır geçişlerinin güvenli ve düzenli bir biçimde devam etmesine zemin hazırlayabilir. Aynı zamanda AB’nin süreç içindeki aktif rolü uluslararası toplumun Gazze’deki gelişmelere dair ilgisini artırabilir.
Bu süreçte AB’nin İsrail’in Gazze saldırıları sürecindeki tutumu Filistinlilerin yoğun tepkisini çekti. Her ne kadar İrlanda ve İspanya gibi AB üyesi bazı ülkeler Filistin'i devlet olarak tanıma kararı alsalar da Almanya ve Fransa gibi birliğin ana aktörlerinin İsrail’in yanında yer almaları AB’nin bölgesel etkisinin ciddi anlamda yara almasına neden oldu. AB’nin siyasi düzlemdeki inandırıcılığını yitirmesi ve buna paralel olarak yaşadığı prestij kaybı birliğin gelecek dönemde Refah Sınır Kapısı konusunda oynayabileceği rolü sınırlayabilir. Bu noktada, AB’nin İsrail’in katliamlarına karşı net bir tavır alması ve Filistin devletinin tanınması konusunda adımlar atması izleyen süreçte AB’nin Gazze’nin yeniden inşasında rol oynayabilmesinin başlıca koşulu olarak görülebilir.
Gelinen noktada, Refah Sınır Kapısı'nın yönetimine yönelik devam eden müzakereler potansiyel bir ateşkes sürecini hızlandırabileceği gibi bu müzakerelerin başarısız sonuçlanması savaşın şiddetini artırabilir. Bu anlamda, uluslararası aktörlerin Refah Sınır Kapısı'nın yönetimi noktasında aktif rol oynaması ya da işbirliği içinde olması kalıcı çözümlerin hayata geçmesi açısından kritik öneme sahiptir. Ancak Netanyahu hükümetinin taviz vermeyen yaklaşımı Refah’ın geleceğine dair tek taraflı sonuçların ortaya çıkmasına da zemin hazırlayabilir.
İsrail’in Refah Sınır Kapısı'nı kontrol etme çabası, Mısır’ın sert tepkisiyle karşılaşmaya devam ediyor. Mısır Cumhurbaşkanı Sisi geçtiğimiz ay Manama’da düzenlenen Arap Birliği Zirvesi'nde, İsrail’in barışı değil savaşı seçtiğini söyleyerek Refah Sınır Kapısı'nın kontrolünün de Gazzeliler üzerinde bir baskı aracı olarak kullandığını ifade etti. Saldırılar nedeniyle dönem dönem gerilen İsrail-Mısır ilişkilerinde bir başka gerginlik alanı olarak devam eden bu durum, Gazze’de fiili İsrail işgali anlamına da geldiğinden uluslararası hukuk açısından da sorunlar barındırıyor.
[Doç. Dr. İsmail Numan Telci Sakarya Üniversitesi Öğretim Üyesidir.] / AA
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.