Arınç: Çevre Duyarlılığıyla Hareket Edenlerden Özür Diliyorum
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, İstanbul Taksim Gezi Parkı olaylarına ilişkin şiddetle bir yere varılamayacağını söyledi.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, İstanbul Taksim Gezi Parkı olaylarına ilişkin şiddetle bir yere varılamayacağını söyledi. Taksim Gezi Parkı'ndaki ilk olayda çevre duyarlılığıyla hareket edenlere karşı yapılan aşırı şiddet gösterisinin yanlış olduğunu belirten Arınç, “O ilk olaydaki aşırı şiddet haksızdır, yanlıştır, o insanlarımızdan özür diliyorum. Bunu rahatlıkla söylüyorum. Ama sokaklarda tahribat yapanlara, sokaklarda insanların özgürlüklerine engel olmaya çalışanlara özür borcumuz olduğunu düşünmüyorum.” dedi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile görüşen Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, görüşmenin ardından Taksim Gezi Parkı olaylarına ilişkin Yeni Başbakanlık Binası'nda basın toplantısı düzenledi. Arınç, toplantıda basın mensuplarının sorularını cevapladı. Bir gazetecinin, “Gözaltı sayılarını da paylaşır mısınız? Gözaltına alınanlar arasında tutuklananlar var mı?” şeklindeki sorusunu Arınç, “Gözaltında çok fazla sayıda insan olmadığını biliyorum. Rakamı veremeyeceğim. Alınanlar bir saat sonra serbest bırakılıyorlar. Burada kolluk güçleri çok itinalı davranıyor. Ceza Muhakemesi Kanunu'nun verdiği yetkiyi de yargı minimize etmiş durumda. Bu, bizce doğru bir davranıştır. Olayları tahrik eden, yasa dışı faaliyette bulunduğu tespit edilenler, fiili saldırılarda bulunurken gözaltına alınan vardır. Bunların bir kısmı süratle bırakılmaktadır, çok az bir kısmın içeride tutulduğunu biliyorum.” diye cevapladı.
"DAVA AÇAN DERNEK YÖNETİCİLERİ İLE BUGÜN YA DA YARIN GÖRÜŞECEĞİM"
Taksim’de yürütülen bir yayalaştırma çalışması olduğunu, çalışmaların önemli bir noktaya da getirildiğini belirten Arınç, “Gezi Parkı’nda, Topçu Kışlası diye bilinen yerde betonlaşma bilgisini edinen yurttaşlarımız, özellikle iş makinalarıyla 3-4 ağacın yerinden sökülmesi, birkaç tanesinin tahrip edilmesi karşısında, içlerinde çok iyi ilişkilerde olduğumuz insanlar eylem başlattılar. Sırrı Önder arkadaşımızın içinde olduğunu biliyorum. Fakat maalesef bu haklı taleplere karşı şu veya bu sebeple, emniyet güçlerimizin gaz kullanmaya başlaması olayları çığrından çıkarmıştır. Bursa’da yaptığım basın toplantısında, mahkemenin yürütmeyi durdurma kararını olumlu karşıladığımı ifade ettim. Yapılan bazı açıklamalar kafaları iyice karıştırdı. AVM olacak mı olmayacak mı? Gezi Parkı’ndaki yeşil alanlar ortadan kalkacak mı kalkmayacak mı? Halkımızın kafa karışıklığını gidermek için iyi bir bilgilendirmeye ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Bu konuda dava açan, dernek ve dernek yetkilileriyle bugün ya da yarın görüşeceğim. Onların talep ve düşüncelerine yine bu konuda ilk eylemleri başlatan arkadaşlardan da olayları dinleme imkanı bulacağım.” şeklinde konuştu.
Başka bir gazetecinin, “Açıklamanızda özeleştiri yapabileceğinizi söylediniz. Günlerdir devam eden bu olaylar sonucunda siz hükümet olarak nasıl bir özeleştiri yaparsınız?” sorusuna Arınç, şu cevabı verdi; “Hükümet ülkeyi yönetiyor. Bu, dünyanın bütün demokratik ülkelerinde böyledir. Ortak sorumluluk esastır. Biz ülkeyi yönetirken yanlış da yapabiliriz. Fazla da eksik de yapabiliriz. Bizim yaptığımız her şeyin bir yargısal denetimi vardır. Ve eğer istenmeyen olaylar olursa veya yanlış işlerimizin karşılığını düşünmek gerekirse, buna idari yargının hizmet kusuru denir, hizmet kusuru işlemiş olabiliriz. Bunu bize hatırlatacak insanlara ret gözüyle bakmayız. Yargısal denetimle kamuoyunun denetimiyle ayakta durmaya çalışan bir hükümetin yapacağı şey olaylara soğukkanlılıkla bakmak, kamuoyunun duyarlılıklarını paylaşmak ve demokrasinin iki önemli koşulu çoğulculuk ve katılımcılığı inkar etmeden, herkesin, 76 milyonun karar alma mekanizması ve söyledikleri sözlerin özgül ağırlığını bilerek hareket etmek zorundayız. Olaylar başladığında meseleye net bakabilseydik, bunu bir çevre duyarlılığı olarak görmek ve kabul etmek durumunda kalırdık. Ama o sırada olaylar aşırı güç kullanımıyla çizgisini aşmıştır. Bugün hiçbirimizin tasvip etmediği bir noktaya gelmiştir. Taksim’de benim üzüldüğüm konu, gezi parkındaki üç ağacın kesilmesiyle böyle olayların hedefinden sapması değil.”
"OLAYLAR ÇEVRE DUYARLILIĞI OLMAKTAN ÇIKTI"
“Bu olayların bu noktaya gelmesinde üslup sorunu olduğunu düşünüyor musunuz? Başından beri hükümetiniz böyle bir tavır takınsaydı olaylar bu noktaya gelir miydi?” şeklindeki soruya ise Arınç, “Üslup şüphesiz önemli. Herbirimizin kendi üslubu, kendisi içinde toplumda kazandığı değer için de önemli. Siyasetçiler için de iş adamları için de çok önemli. Bir insanın ne olduğunu anlamak için üslubuna bakmak lazım. Hepimiz üslubumuzla sert ve kırıcı olabiliriz. Hatta bunu bir siyaset tarzı olarak benimseyenler de olabilir. Öfkeyi de bunun içine koymak mümkün olabilir. Doğru olan, demokrasi içinde yöneten insanların üslubların çok daha yapıcı, olgun kuşatıcı ve kucaklayıcı olmalı. Ben bunda ne kadar başarılıyım bilmem ama hepimizin önem verdiğini ifade etmek istiyorum. Olaylar ilk başladığında bunun çığırından çıkabileceğini, illegal örgütlerin işin içine karışabileceğini düşünmüş olabilirler. Buna dikkat çekmek için veya kendi siyasi çevremize bu konu ile ilgili uyarmak amacıyla farklı bir üslup kullanılmış olabilir. Ama 76 milyona karşı kullanacağımız uslubun herkesi kuşatıcı, ötekileştirici olmayan, kimsenin özel hayat tarzına saldırı mahiyetinde olmayan bir uslüp olmalı. Ama ona takılarak bugün geldiğimiz noktayı meşru göstermek mümkün değil. Bu çevre duyarlılığı olmaktan çıktı, ambulansın içinde polis var mı diye ambulansın yakıldığı duruma geldi. Hiçbir çevre duyarlılığı olan insanın bu vahşeti, barbarlığı onaylayacağını düşünmüyorum.” cevabını verdi.
"BÖYLESİNE BİR GENİŞ ALANI HİÇBİR ZAMAN GÖZDEN ÇIKARMAYIZ DİYECEK BİR OTORİTE LAZIM"
Başka bir gazetecinin, “Göstericilerin özür talebi hakkındaki düşüncelerinizi alabilir miyiz? Eğer bu olayları dindirecekse sayın Arınç özür diler mi?” sorusuna Arınç, şu sözlerle cevap verdi: “Özür dilenmesi, haklı gerekçeler varsa erdemdir. Bu kelimeleri, hükümeti ve bir başbakan vekiline söyleterek bunlara farklı anlamlar çıkmasın. Ben sözümün eri bir insanım. Bu göstericiler Gezi Parkı'nda başlayan olaylarda bir çevre duyarlılığı ve yurttaş bilinciyle hareket etmişlerse ki buna inanıyorum. Bu insanlara karşı şiddet kullanılmasını tasvip etmiyorum. Bunların içinde Türkiye’nin çok sevdiği insanlar var, eşiyle çocuğuyla birlikte gelmiş, sanatçı, doktor, yazar, iletişim uzmanı. Birbirlerine haber vermişler, ağaçlarımıza sahip çıkalım diye. Oradaki gösteriler kanunsuz da olabilir. Ama tek amaçları var, bu ağaçlarımızı yıkmayın ve kesmeyin. Bu insanlara gaz sıkmak yerine, kardeşim senin dediğin gibi değil biz burada şunu yapmak istiyoruz, bak aldığımız karar bu. Büyükşehir Belediyesi'nden geçmiş, altında CHP’nin de imzası var, oy birliğiyle ben burada yeşili katletmeyeceğim diyebilecek bir adam lazım. Bu insanlar, bir maket ve proje için de bu ağaçlar şuraya gidecek ve yerine şunlar gelecek diyecek. Biz böylesine bir yeşil alanı hiçbir zaman gözden çıkarmayız diyecek bir otorite lazım. Bu büyükşehir belediye başkanı olabilir, vali olabilir, bakanımız olabilir, orasını bilmiyorum ama hayır biz size bunları yaptırtmayız ve üzerine şiddetle gidildiği zaman daha büyük bir azimle geldiler. Demokratik bütün tepkilere biz varız. Bir insanın iki dili olur. Ya siyasetin ya şiddetin dilini kullanırsınız. Şiddetin dilini kullanırsanız kimse sizin taleplerinize bakmaz. Şiddete yöneltmeyi suç kabul ettik. Şiddetle bir yere varamazsınız. O ilk olayda çevre duyarlılığıyla hareket edenlere karşı yapılan aşırı şiddet gösterisi yanlıştır o insanlarımızdan özür diliyorum. Ama sokaklarda tahribat yapanlara özür borcumuz olduğunu düşünmüyorum.”
"11 İLLEGAL ÖRGÜT TESPİT ETTİK"
“Yurdun bir çok yerinde gösteriler oldu. İzmir’de iki noktada göstericiler ateşe verdiler. Hizmet grubuna dair noktalar bunlar. Hizmet grupları da hedef alınmış olabilir mi?” sorusu üzerine Arınç, şunları söyledi; “O kadar sivil hedefler var ki hizmet grubuyla sınır tutması lazım. Kendilerince rakip olarak değil düşman olarak gördükleri bazı noktalara saldırılar yapıyorlar. O kitledeki nefreti görmek lazım. Sadece düşüncelerini ortaya koymak, hükümeti eleştirmek adına değil, belli isimleri, noktaları düşman gibi gören illegal bir yapılanma, tahribat yapmak isteniyor. Bu tahribatın içinde hedefe alınan parti AK Parti’dir. Şu ana kadar maddi zarar 70 milyonun üzerindedir. Yazık değil mi? Günah değil mi? Ulaşım araçları, ambulansların yakılması, büyük bir tahribat değil mi? 11 tane illegal örgüt var. Yaralılardan bir kısmının örgüt mensubu olduğu söyleniyor ama isim vermenin doğru olmadığına inanıyorum. Önemli olan bunlar değil, önemli olan bunların sokakta yalnız kalması. Onlar şiddetten elini çektiği zaman bu iş bir saatte bitecek bir iştir.”
CİHAN
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.