Asıl sizin vicdanınıza beton dökülmüş
Başbakan Erdoğan, Soma'daki madende '120 Suriyeli işçi öldü üzerlerine beton döküldü' diye sosyal medyada yazanlar olduğunu belirterek, "Asıl sizin vicdanınıza beton dökülmüş" dedi.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM Grubu'ndaki konuşmasına başlamadan önce, salonda bulunanları bir dakikalık saygı duruşuna ve Fatiha okumaya davet etti.
Soma'daki 301 şehidin ve tüm şehitlerin ruhlarının şad olmasını temenni eden Erdoğan, ölenlerin ailelerine sabır, yaralılara şifa diledi.
Erdoğan, konuşmasında geçen hafta Manisa'nın Soma ilçesinde maden ocağında meydana gelen faciaya yer verdi. Erdoğan, geçen salı günü Soma'dan gelen acı haberle milletçe derinden sarsıldıklarını ifade etti.
Soma'nın Eynez mevkinde bulunan, özel sektöre ait maden ocağında saat 15.10'da kaza meydana geldiğini anımsatan Erdoğan, haberin öğrenilmesinin ardından Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ile beraber olduğunu anlattı. Erdoğan, Yıldız'a, hemen Soma'ya hareket etmesi talimatını verdiğini belirterek, Yıldız'ın, ekibi ve Balıkesir, Manisa milletvekilleriyle Soma'ya hareket ettiğini kaydetti.
Erdoğan, Manisa İl AFAD birimi, Kızılay, Zonguldak'tan 19 kişilik Türkiye Taşkömürü uzman araştırma ekibi ve Genelkurmay Başkanlığı'na ait bir helikopterin Soma'ya ulaştığını anlattı.
Aynı anda İzmir ve Balıkesir'den uzman ekiplerin madene sevk edildiğini vurgulayan Erdoğan, Manisa, İzmir ve Balıkesir'den 23 ambülans, İzmir'den 1 ambülans helikopterin bölgeye ulaştığını söyledi.
"Çalışmaları takip ettik"
Başbakan Erdoğan, maden kazasını, arama kurtarma çalışmalarını Ankara'dan an ve an takip ettiklerini dile getirdi.
Erdoğan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Yıldız'a, ilk andan itibaren bütün ekipleri koordine etmesi, orada yatıp, kalkması, 301 kişiyi maden ocağından çıkarma işlemini bitirdiği ana kadar orada kalarak ortaya koyduğu gayreti nedeniyle teşekkür etti.
Olayın başından beri Soma'da bulunan Sağlık Bakan Yardımcısı Agah Kafkas ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakan Yardımcısı Halil Etyemez'e de teşekkür eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bakanımızın başkanlığında ilgili tüm kurumların yöneticileri, yerel yöneticiler üst kurul oluşturdular. Orada çalışmaları hep birlikte koordine etmenin gayretinde oldular. Kazanın ilk saatlerinde firmadan alınan bilgiler doğrultusunda 787 kişinin olduğu, bunların da 363'ünün kurtarıldığı tespit edildi. Karşımızda boyutları çok büyük bir facia vardı. Arama, kurtarma yapmak, madenci kardeşlerimizi çıkarmak, yaralıları acilen hastaneye ulaştırmak, madenci yakınlarını teskin etmek, acil ihtiyaçları karşılamak, güvenliği sağlamak gibi çok sayıda faktörü dikkate almak zorundaydık. Burada Ankara'da biz, Soma'da Sayın Bakanımız ve ekibi, ilk anda bütün detayları, muhtemel bütün ihtiyaçları tespit ettik, ilk andan itibaren ihtiyaçları karşılamaya başladık."
"Disiplin içinde yürütüldü"
Erdoğan, AFAD'ın 156 personel ve 45 araçla hizmet verdiğini belirtti.
TSK'ya, Genelkurmay Başkanlığı'na da teşekkür eden Erdoğan, 1 uçak, 2 helikopter ve değişik bir çok araç gereçle hizmet sunduğunu anlattı.
Erdoğan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın Zonguldak'tan Çayıralan ve Tunçbilek'ten 226 personel, Sağlık Bakanlığı'nın 405 personel, doktor, hemşire, 6 hava aracı, 62 ambulansla bölgede hizmet verdiğini vurguladı. Erdoğan, Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, Sağlık Bakanlığı, doktor ve hemşirelere teşekkürlerini iletti.
Kızılay'ın, 100 personel, 12 araçla bölgede çalışmalarına başladığını kaydeden Erdoğan, "Olaydan yaklaşık 2-3 saat içinde Kızılay da oraya yerleşti. Çorba, yemek, aş pişmeye başladı. Bütün ocakta çalışanların yakınlarına da orada bu tür hizmet verilmeye başlandı. Hepsi disiplin içinde orada yürütüldü, en ufak kargaşaya fırsat vermeden bunlar orada gerçekleşti" dedi.
"2 bin 743 personelle hizmet"
Erdoğan, Aile ve Sosyal Politikalar, Milli Eğitim bakanlıkları, Ankara, İstanbul, Balıkesir, Denizli, İzmir, Manisa, Uşak, Kütahya belediyelerinin, personel ve araçlarıyla Soma'ya koştuğunu kaydederek, bu bakanlıklara da teşekkürlerini iletti.
Sivil toplum örgütlerinin de hemen Soma'ya intikal ettiğine işaret eden Erdoğan, Başbakan Yardımcıları Bülent Arınç ve Beşir Atalay, Sağlık Bakanı Müezzinoğlu ile olayın üzerinden 24 saat geçmeden, Soma'ya ulaştıklarını anlattı. Erdoğan, burada çeşitli incelemeleri gerçekleştirdiklerini dile getirdi.
Erdoğan, toplamda 2 bin 743 personel, 258 kara aracı ve 9 hava aracının, Soma'da arama-kurtarma çalışmalarına, yaralıların tedavisine, defin çalışmalarına, yakınların rehabilitasyonuna, çeşitli ihtiyaçlarının karşılanmasına hizmet ettiğini bildirdi.
"Cenaze masrafları için nakdi yardım"
Olay yerinde ve cenazelerin taşındığı Kırkağaç'ta, birer safra hastanesi kurduklarını anlatan Erdoğan, 280 personelin bu iki hastanede görev yaptığını kaydetti. Erdoğan, iki hastanede şehitlerin ve yaralıların aileleriyle irtibat gerçekleştirildiğini ifade ederek, şöyle devam etti:
"İlk anlarda ocaktan çıkardığımız vatandaşlarımızın sıkıntısı yoktu ama son çıkan yaklaşık 15, 20 vatandaşımızda biraz sıkıntılar vardı, bu yanma işleminin meydana getirdiği, orada da DNA testleri yapılarak, eşleştirmeler yapıldı, şehitlerimizin ailelerine teslim edildi. Şehitlerimizin yakınlarına destek amacıyla 4 ilde 236 psikososyal meslek personeliyle, 272 aileye ulaşıldı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bu noktada ciddi gayret ortaya koydu, kendilerine teşekkür ediyorum. Aile ve Sosyal Politikalar, Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanlıklarımız, ailelerimize cenaze masrafları için acil ilk etapta nakdi yardımda bulundular. Milli Eğitim Bakanlığı okul odaklı kriz müdahalesi planlayarak, 83 psikolojik danışman ile 79 okulu ziyaret etti. Öğretmen ve öğrencilere destek programlarını başlattı. Kendilerine teşekkür ediyorum."
Yardım kampanyası
Erdoğan, 13 Mayıs salı günü, kazanın hemen ardından başlayan arama-kurtarma çalışmalarının 4 gün sürdüğünü anımsatarak, 17 Mayıs'ta madendeki tüm işçilerin çıkarıldığını anlattı. Erdoğan, 486 işçinin sağ çıkarıldığını, 301 işçinin de elim kazada hayatını kaybettiğini ifade ederek, şehitlerin tamamının naaşının çıkarıldığını, ailelerine teslim edildiğini söyledi.
Ailelere manevi desteğin yanında maddi destek de sağlamaya başladıklarını bildiren Erdoğan, şunları kaydetti:
"Madende hayatını kaybeden işçilerimizin yasal olarak şehit sayılması için çalışmaların yapılması talimatını verdim. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı başta olmak üzere, bu çalışmayı yapacak. Bakanlar Kurulu'nda da bu konuyu yarın değerlendirerek, bunun altyapısını hazırlayarak, adımlarımızı bu konuda atacağız.
İhtiyaçların tespit noktasında bir çalışmayı Çalışma ve Sosyal Güvenlik, Enerji ve Tabii Kaynaklar, Aile ve Sosyal Politikalar, Sağlık bakanlıkları, dörtlü ekiple, gerekirse tüm ailelerle tek tek görüşerek, taleplerini bizzat kendilerinden dinleyerek, böyle bir adım atalım diye düşünüyoruz. Gereken düzenlemeleri buna göre yapacağız. Anne, babaların, kardeşlerin, çocukların, şehit yakınlarımızın yararlandığı imkanlardan yararlanması için ne gerekirse bunu yapıyoruz, yapacağız.
Başbakanlıkça Soma için bazı suistimallerin önünü kesmek, bunları engellemek için AFAD'ın açtığı yardım kampanyası başlattık. Bir çok dernekler bu arada devreye girdi. Dernekler, belediyeler, vesaire olmasın istiyoruz, hepsi AFAD, -ki bu iş için kurulmuş bir kuruluştur- bununla yürütelim istedik. Sadece Soma'ya ait olmak üzere AFAD yürütecektir. Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, AFAD'ı koordine etmek suretiyle, zaten şu anda hesap açıldı, bu süreç devam edecektir. Bütün yardımları tek elde topluyor, ondan sonra AFAD'ın ihtiyaç sahiplerine bunun ulaştırılması noktasında da koordine ediyoruz."
"Takipçisi olacağız"
Soma'ya kazanın ertesi günü yaptığı ziyarette de ifade ettiğine işaret eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu acı hadisenin üzerini hiç kimse örtemez. Bu acı hadisede sorumluluğu olan hiç kimse saklanamaz, gizlenemez. Burada idari ve adli bütün soruşturmalar yapılacaktır ve bunu takipçisi olacağız. En ince detayına kadar bu kazanın, bu facianın takipçisi olacağız dedik. Sorumlu veya sorumlular her kimse, bizim yetkimiz dahilindeyse biz, yargının alanındaysa yargıya teslim etmek suretiyle bunun hesabını soracağız dedik. İnşallah bu facianın ardından her kesim gerekli dersleri çıkararak ve artık bu can alıcı sorunun üzerine çok daha kararlı şekilde gidilecektir. Biz denetimleri sıklaştırmak, yasalarda, mevzuatta eksiklikleri tamamlamak, gereken adımları atmak konusunda çok daha kararlı olacağız. Özel sektörün ve sendikaların da bu alanda hassasiyetlerini artıracaklarını, bu acı tabloların tekrar yaşanmasının önüne geçeceklerine gönülden inanıyorum.
Şunu biliyoruz ki ne yaparsak yapalım giden 301 can geri gelmeyecek. Ne yaparsak yapalım eşini, evladını, babasını, kardeşini yitiren yüreklerin feryadı dinmeyecek. Hiçbir söz, hiçbir temenni o kanayan yüreklere su serpemeyecek, o acılı gönülleri teselli edemeyecek. Evet, ateş tabii ki en başta düştüğü yeri yakar. Ama ben inanıyorum ki milletimizin kahir ekseriyeti -bak tamamı demiyorum-kahir ekseriyeti bu ateşi yüreğinde hissetti. Yaşamadan, tecrübe etmeden hiç kimse o sofralarda, o evlerde, o yüreklerde oluşan boşluğu anlayamaz. Cenazeyi defnedip herkes evine dağıldığında, bir vakayla tabii karşı karşıyayız. O da ruhlarda esen fırtınayı hiç kimse tahayyül edemez. Rabbim'e sonsuz kere hamd olsun ki biz bu topraklarda yaşıyoruz."
"Metanet duygusuyla yaşıyoruz"
Erdoğan, bu milletin mensubu olarak bin yıllardan süzülüp gelen bir metanet duygusunu bir Müslüman olarak içlerinde hissettiklerini belirterek, " Bunu yaşıyoruz. Bunu yaşamayanlar da olabilir. O bizim de o kadar derdimiz değil. Ama biz inancımızdan gelen o metanet duygusuyla onu yaşıyoruz. Büyük acılar yaşamış, büyük facialar yaşamış bir millet olarak belki de yeryüzündeki her milletten çok dayanışmayı, paylaşmayı, acıları ortaklaştırmayı biliyor, bunu yaşıyor ve yaşatıyoruz. Cenaze evinde ocakların tütmeyeceğini düşünüyor, evlerimizde yaptığımız yemekleri yas evlerine taşıyoruz. Bizim kültürümüzde bu var. Komşunun yaşadığı acıyı hissediyor, onunla aynı yası tutuyoruz. ortaya çıkacak ihtiyaçları düşünüyor, komşunun ihtiyaçlarını karşılamak için seferber oluyoruz. O yetimleri kendi evladımız gibi görüyor, kendi evladımızdan ayrı tutmuyor, babalarının okşayamadığı başlarını biz okşuyoruz. İşte bizi millet yapan da budur" diye konuştu.
Acıları ortak olanların millet olduğunu vurgulayan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
" Aynı anda yas tutabilenler millettir. Kardeşinin hüznünü kendi hüznü gibi hissedebilenler millettir. İşti biz bin yıllardır aynı sevinçleri paylaşabildiğimiz aynı acılar için ortak yas tutabildiğimiz için milletiz. Bu ülkenin Başbakanı olarak açıkça ifade ediyorum ki; Dicle'nin kenarında kurdun kaptığı bir koyun bile benim mesuliyetim altındadır. Bu ülkenin bakanları, milletvekilleri olarak aynı mesuliyet sizlerin de üzerindedir. 77 milyon içinde nasıl ki sevinenlerin sevinci benim sevincimse, üzülenlerin üzüntüsü de benim hüznümdür, üzüntümdür. İnsan bazen gözyaşlarını içine akıtır. İnsan bazen yutkunur, kendisini sıkar, hüznünü içine atar. Genç yaşta ahirete intikal eden her şehit için gözyaşlarımızı içimize akıttık. Zamansız her ölüm için gözyaşlarımızı içimize akıttık. Sel baskınlarında sofralarına çamur dolanlar için gözyaşlarımızı içimize akıttık. Yavrularını, ciğerparelerini, canlarından birer parçayı ebediyetle uğurlayan anneleri, babaları gördüğümüzde gözyaşlarımızı hep içimize akıttık. Bingöl'de, Kütahya'da, Van'da çatıları üzerlerine çöken o masum insanlar gözlerimizin önüne geldikçe gözyaşlarımızı içimize akıttık. Bingöl'de yavrularını korumak için canlı bombanın üzerine atılıp ölen bacımızı, Siirt'te kurşunlanan kızlarımızı, İstanbul'da yakılan Serap'ımızı hatırladıkça gözyaşlarımızı içimize akıttık. Burak Can'ımızı evinin önünde öldürüldüğü anı unutamadık, onun da hüznünü yaşadık. Gök ekin gibi zamansız aramızdan ayrılıp giden her kim varsa onlar için yutkunduk, hüzünlendik, yasımızı, kederimizi içimize akıttık."
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.