"BAK İPLİKÇİ BAK KARDEŞİM"
“BAK İPLİKÇİ BAK KARDEŞİM”
AH BEYRUT / VAH TÜRKİYE'M
‘Mersin Gümrüğü’ deyince birileri kızıp köpürüyor, birileri de olanı biteni düzelteceğine soluğu Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı’nda alıyor. Biri 'tüh bu adam yazmasaydı malı götürecektik' derken, diğerleri de 'Efendim bana hakaret etti' diye savcının önüne iki satır dilekçe koyuyor. Ha 'takıyor musun bunları kafana?’ derseniz. Hani 'Mersin'i yazman bunlar engel mi?' derseniz yok vallahi. Devam....
BAK İPLİKÇİ BAK KARDEŞİM
Mersin'in Güneydoğu'da konuşlu tekstil işiyle uğraşan firma, bir zamanlar 300 durun rakamla da yazayım (üç yüz) konteynır civarında iş yapan firma (ELASTAN İPLİK)te bulunan kıymetin 6 (altı) katı vergisi bulunan malzemeyi nasıl çekmiştir? Nereye, kimlere sırtını dayamıştır? Olay malumunuz üzere klasik yöntemlerle gelişmektedir.
Vatanın soyulmasını umurlarına takmayan müşavirlerle anlaşılmakta, vergi hesaplamasının bir katı müşavire komisyon olarak verilmekte, diğer beş katı vergi ödemeden numuneler memur marifetiyle ya da laboratuvar eliyle değiştirilerek düşük tarifedeki tarife pozisyonu kullanılmakta ve devletin mal bedelinin 6 (altı) katı vergi geliri sıfıra indirilmektedir. Firma arada pazarlığa çıkarak beyannameye imza atacak kişi aramakta yani kısacası sahtekârlığa ortak edilecek elemanlar aranmakta ve de bulunmakta garibin, fukaranın, yetimin, öksüzün, şehidimin parası haramiler tarafından paylaşılmaktadır.
Ammaaa ara başlıkta da yazdık ya, 'BAK İPLİKÇİ BAK KARDEŞİM' diye... Unutma, işbirlikçilerine de söyle unutmasınlar yalancının mumları yatsı ezanı okunduğunda bütün çirkinlikler ortaya çıkacaktır. Yaptıkların, tüm yapılanlar bu sefer kurtulamayacaktır. Bendennnn söylemeeeesi.. Takibimdesin, takibimdeler..
‘AH BEYRUT VAH TÜRKİYE’
Beyrut'taki patlamanın ardından ortaya çıkan görüntüler hepimizi derinden üzdü. Hayatını kaybeden yüzlerce insan, yaralanan binlerce kişi ve harabe bir Beyrut... Ortadoğu'nun Paris'i bir kez daha teröre veya kimliksiz bir patlamaya hedef olmuştu.. Üstelik bir de ekonomik boyutu vardır işin. Düşünsenize Beyrut’taki limanda bulunan patlayıcının infilak etmesi-ettirilmesi bir şehre bir ülkeye kaç milyar dolarlık zarara yol açmıştır? Benzeri bir patlamada, 2011 yılında Kıbrıs Rum Kesimi’nde gerçekleşmiş ve limanda milyar dolarları geçen hasara yol açmıştır.
İnsan düşünüyor hele mesleği gazeteci olunca daha da ince düşünüyor.
SORUYORUM:
MERSİN, ANTALYA, İSKENDERUN, İZMİR, TEKİRDAĞ, BURSA, İZMİT, İSTANBUL, KARADENİZ limanlarında parlayıcı, patlayıcı, askeri mühimmat cinsinde bırakılan takip edilmeyen kimyasal madde ve mühimmat var mıdır?
Bu tür eşyaları getiren taşıyıcılar ve depolayan işletmeler ne kadar güvenlidir?
Bu tür işletmeler kar hırsıyla normal özel düzenek gerektiren eşyaları konteynerde, limanlarında depolanmakta mıdır?
Depolanıyorsa kayıtları nasıl tutulmaktadır?
Özel düzenek gerektiren taşımalar normal paletlerde konteynırlarda yapılmaktadır. Neden bu tür taşımalara ve depolara izin verilmektedir?
Kimyasal işletmeleri bu tür taşıma ve depolamaları gümrük nasıl takip etmekte ve kayıtları nasıl tutulmaktadır?
Bu soruları sorarken bile insanın içi ürperiyor.. Allah korusun.. Hele artık şehirlerin içlerinde kalan gümrük bölgelerini ve limanları düşündükçe daha da ürperiyorum.
Kısaca işte size BEYRUT ÖRNEĞİ sayın yetkililer. Tepe tepe kullanın. İster alttan bakın, ister üstten, ister yandan, ister sağdan, ister soldan Ankara yine ninni mi söyleyecektir bilemiyorum? Umarım düşündüğüm gibi olmaz!
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.