'Behzat Ç. son sert adamdı'
Serdar Akar, ‘Ankara Yanıyor’u çekerken, Gezi olaylarının tam ortasına düştü!
Cansu ÇAMLIBEL / Hürriyet - Yönetmen Serdar Akar, Behzat Ç.’nin ikinci sinema filmi ‘Ankara Yanıyor’u çekerken, Gezi olaylarının tam ortasına düştü!
Akar’la çekimler sırasında yaşadıklarını ve ülkenin gidişatını konuştuk. Usta yönetmen, Behzat Ç. dizisinin neden sona erdiğini anlatırken, Türk televizyonlarında hâkim olan yeni anlayışı kendi gözünden şöyle özetledi: ‘Behzat seyredebileceğiniz son sert hikâyeydi, artık bütün diziler yumuşayacak!’
PROVAYA BİLE GEREK KALMADI!
Filmi Gezi direnişi sırasında çektiniz değil mi?
En hararetli zamanında çekimler devam ediyordu ama biz Kıbrıs’taydık. Çok sıcağa denk gelmeden Kıbrıs çekimlerini bitirelim dedik. Sonra Ankara’ya geldik. Olaylar devam ediyordu. Bizim setteki çocukların çoğu Kızılay’daki otellerde kalıyordu. Epey uykusuz kaldılar. Ben de annemin evinde kalıyordum. Üst kattaki komşu vuvuzela çalıyordu. Bu arada zaten bizim filmin içinde polisle göstericiler arasında gerginlik olan sahneler vardı.
Gezi’den önce kurgulanan senaryoda mı?
Tabii. Biz kendimiz kurguladık her şeyi ama o sahneleri çekerken sokaktaki olaylardan faydalandık. Şöyle bir faydası oldu; polisi oynayanlar da, göstericileri oynayanlar da ne yapacaklarını çok iyi öğrenmişler. Herkes idmanlıydı. Gerçekten zor sahneler onlar ama oyuncuları çalıştırmak, prova yapmak falan gerekmedi.
REFERANS GEZİ OLMASIN DİYE..
Hiç referans yok mu Gezi’ye?
Yok. Hatta çok denk gelen bazı sahneler vardı bizim senaryoda. Onları bile çıkarttık. Mesela 3 başka takım formalı çocuğun eylem sırasında bir arada olması vardı. Çıkarttık çünkü bu Gezi’de oldu. Biz de referans Gezi olmasın diye çıkarttık çünkü bu kendi başına çok başka bir film.
Başka var mı öyle denk gelen?
Var. (Kahkahalar) Filmde yayın yasağı geliyor gazetecilere ve spiker yayında panda haberi okuyor. Televizyon stüdyosunda çekilecek tabii. Ankara’da bir kanalda çekilecek. Mekân bakıyoruz. Kanaldaki çocuklar gelip sordular ‘Gezi olaylarıyla ilgili bir şey var mı diye?’ Bizim asistan da biraz hınzırlığına bana dönüp, ‘Hocam penguen haberlerini burada mı çekeceğiz’ dedi. Biraz gerildiler. Neyse çekime gittik sonunda. Tam çekim saati o kanalın önünde eylem var. 10 tane kadın ellerinde ‘Boyun eğme’ pankartlarıyla duruyorlar. İçeride biz çekim yapıyoruz, bizim dışarıdaki set ekibi de gölgelik açmış kadınlara, yanlarına da çay ve su koymuşlar. Böyle tuhaf bir şey bu ülke.
Aylar önceden hazırlanan film senaryosunda sokak gösterileri olduğuna göre siz ekip olarak bu kadar geniş katılımlı eylemler bekliyor muydunuz, yoksa tamamen tesadüf mü?
Ben şahsen bekliyordum. Şuna çok inanıyorum; bir şey ne kadar büyükse tam tersi de dipten aynı şekilde büyür ve aynı boya gelir. Karşı tepki modern toplumlarda olur, olmalıdır. Görünen de bir şeylerin olabileceğiydi. Çok uzun süre iktidarda kaldığın zaman ister istemez iş tek merkezden karara dönüyor. Hükümet aslında devletin bir organıyken kendisi olmaya başlıyor.
Filmde referans istememişsiniz ama dizi devam ediyor olsaydı Gezi’ye referans olmaz mıydı?
En az bir-iki bölümde kesin olurdu. Çünkü orada ölenler oldu. Behzat da bir polisiye. Mutlaka olurdu. Hatta o zaman belki gerçek göstericilerin içine girip çekilirdi de.
UYUTMAYA YÖNELİK
Madem sinema filmi olarak ikincisini çektiniz, demek ki hâlâ talep var. Dizi neden bitti?
Valla bu tip diziler artık Amerika’daki gibi bazı özel, kapalı kanallar haricinde zaten yapılamaz. Televizyonun karakteri bizde de artık Amerika’daki gibi oturmaya başladı. Halka açık yayının karakteri bir çeşit uyutmaya yönelik, tatlı, şirin.
Sert bir hikâye göremeyiz artık diyorsunuz.
Göremeyiz artık, bitti. Bence Behzat Ç. Türkiye’de sondu. Bir daha olamaz.
Dizi devam ederken hiç baskı geldi mi?
Yok. Şöyle bir şey oldu sadece. Dava konusu olabilecek unsurları hem bizim avukatlarımız hem de kanalın avukatları çıkarmaya çalıştılar.
Ne kadar dava var dizi aleyhine?
Valla üç-dört tane vardı, bitti galiba hepsi. Para cezası alınan var. Aslında tamamen teknik bir hatadan. Bir bölümde bir tane gazetenin ismi gözükmüştü köşesinden. Tam da gazeteciler aleyhine Behzat’ın ileri geri konuştuğu bir bölümdü. O gazeteye yönelikmiş gibi bir görüntü çıktı. Onlar da dava açıp kazandı tabii.
SİNEMA PATLAYACAK!..
Yarışma programlarının patlaması da bu söylediğiniz yeni tip halka açık yayıncılığın bir boyutu sanırım değil mi?
Tabii. Diziler iyice yumuşayana kadar bu böyle sürecek. Yeni televizyon stiline uygun projeler kimsenin elinde yok. Ödemeler de iyice şaşırdı. Sinema patlayacak. Herkes film çekecek. Bu sene hakikaten çok film çekildi. Bizim kendi montajımızda bile 3 tane film var.
Ama Kurtlar Vadisi -ki siz de bir dönem yönettiniz- hâlâ devam ediyor dizi olarak. O sert bir dizi değil mi?
E işte o da yumuşayacak. Yapacak bir şey yok, mecbur. Sistem oturuyor şu anda, oturtturuyor işte. Bu olaylar da o yüzden olmaya devam edecek. Ama tabii bunların gidişata etkisi ve faydası olması lazım. Bir tane kapitalist sistem yok artık, çeşitleri var. Bizim coğrafyamıza uygun sistem de sanırım 5-10 yıla kadar tam oturmuş olur.
GIK DENİLEMEYECEK SİSTEM OTURTULUYOR
Nasıl bir sistem oturtmaya çalışıyorlar bizde, kime benzeyeceğiz?
Herkesin bankaların kölesi olduğu bir sistem. Amerika’ya benzeriz herhalde.
Daha muhafazakâr!
Evet daha muhafazakâr. Herkesin borçlu olduğu, gık diyemediği, çalışmaktan ve tüketmekten başka hiçbir şey düşünülmeyen. Resim bu.
Gezi gibi toplumsal eylemler bu gidişatı değiştirme potansiyeline sahip mi sizce?
Yoo sistemin daha da sağlam oturmasını sağlar bunlar. Ona karşı önlemleri de alırsınız yasalarla. Şimdi mesela Gezi’den sonra halkı daha sıkacak ve boğacak tedbirler konulacaktır. İdare kendini korumak zorunda.
Politik bir yönetmen olarak mı görüyorsunuz kendinizi?
Bizim gibi ülkelerde politik olmayan yönetmen olamaz. Sistem daha oturmadığı için aksaklık çok. Öyle olunca da çelişen ve aksayan şeyleri konu etmek zorunda kalıyorsunuz. Onlarla ilgilendiğiniz için politik oluyorsunuz zaten. Hastanelerin durumu mesela. Oradaki bir trajedi anlatılsa yine politik olmuş olacak.
BEHZAT Ç. ÇAPULCU MU?
Ç. Nedir diye hep merak edildi. Senaristler ‘Bir anlamı yok’ diye ısrar etti. Yine de herkesin kafasında hep ‘Acaba bir yere bağlanacak mı?’ sorusu vardı. Sonunda çapulcu mu oldu?
Bağlandı işte, hayat bağladı. (Gülüyor) Çok da güzel uydu. Aslında adamın bir soyadı yoktu, devamında bir şey yoktu yani. Ama bu olaylar sayesinde dizi bittikten sonra soyadı açıklanmış oldu.
Sizin çektiğiniz Türkiye fotoğrafı biraz karamsar değil mi?
Dünyada iktidarlar kuvvetlendikçe halkın faydasına bir şey olamaz ki zaten. Bu iktidar gitse başkası gelse de fark etmez. Yine birileri coplanacak, içeri atılacak.
Sizi hayata dair umutlu kılan herhangi bir şey var mı?
Hayatın kendisi. Bir tek elimizde o kaldı. Nasıl doyacağız bu hayata? Sinemanın da sebebi bu zaten. Kim gelirse gelsin, nasıl bir iktidar olursa olsun, şu ana kadar tarihte gelenleri de dahil ederek söylüyorum, sanat ölmeyecek.
Çok renkli, çok... Çekmek isterdim
Filmini çekmek isteyebileceğiniz bir politikacı var mı Türkiye’de?
Sırrı Süreyya. Devletin hapse attığı, sonra çıkarıp beline silah taktığı... Öyle bir şey Sırrı. Çok renkli, çok. O şimdi istemez tabii. Zaten insanlar yaşarken filmleri yapılmaz pek. Bazı insanların sonra da yapılamıyor. Bizim toplumsal tarzımıza da çok uygun değil tek kişiyi öne çıkaran hikâyeler. Hıristiyan toplumlardaki gibi birey meselesi tam oturmadığı için.
Bugün en kralından maaşlı açığa alınırdı
Tüm bu süreçte sahadaki polislerin ruh halini nasıl buldunuz?
Bizim gibi bir ülkede böyle bir olayı ucuz atlattığımızı düşünüyorum ölümlerin sayısına bakınca. Yetkili kişilerin beyanatları ortada, daha kötü şeylere sebep olabilirdi. Halk bence idarecilerden sağduyulu davrandı.
Polis şiddeti için motivasyon da idarecilerin beyanlarıyla mı ilgili sizce?
Tabii ki. Verilen emrin kamuoyuna duyurulması iradenin beyanı işte.
Ama idareci ‘Orada toplanmalarına izin verme’ diyor, ‘Git vur’ demiyor. Orantısız şiddet boyutuna taşıyan polisin kendisi değil mi?
Oradaki polisin yaptığı ve yapmadığı her şeyden idare sorumlu. Bir polis memurunun tek başına bu işlere girebileceğini sanmıyorum. Polis öyle bir şey yapmaz.
HAKKIMIZ VAR ANLAYIŞI
Şiddet kullansak da başımıza bir şey gelmez gibi bir rahatlık mı var poliste?
Başımıza bir şey gelmez diye demeyelim de, biz burada ne yaparsak yapalım buna hakkımız var anlayışı. Belki eğitimsizliğinden, belki garezinin fazlalığından, belki yorgunluğundan olay başka bir şiddete de dönüşebiliyor. Bundan iki ay önce Bulgaristan’da bir zam yapıldı, halk sokağa çıktı, polisle çatışma oldu. Başbakan, ‘Benim polisim halkımı nasıl döver’ diye istifa etti. Normalde bütün idarecilerin böyle düşünmesi lazım. Bizim Başbakan ise öyle bir şey söylememiş. Demek ki aynen böyle dağıtmaya karar vermişler göstericileri.
Sokaktaki polislerle konuştunuz mu bu mevzuları?
Valla hemen hemen hepsi, ‘Bize bir görev verildi, onu yapıyoruz, yapmak zorundayız ve sonunda ne olacağını merak ediyoruz’ diye bekliyorlardı.
BUNLARI KİM POLİS YAPAR?
Ramazana denk geldi bütün bunlar. Devlet dindar polis temasını işledi mi biraz sizce?
Orada çok yanlış işler yapılıyor tabii.
Behzat ve arkadaşları marjinal polisler mi?
Şimdi öyle oldu tabii. Hatta fazla öyle oldu. Bizim hikâye inandırıcılığını kaybetti diyebilirim. (Gülüyor) O derece yani. Artık böyle polis olur mu? Bunları kim polis yapar. Ne kadar yetenekli olursa olsun. Bugün Behzat’tan polis olur mu?
Eskiden oluyor muydu?
Eskiden oluyordu. Bugün en kralından maaşlı açığa alınır. Görev falan asla yapamaz. Hadi bizimki bir film kahramanı. Bugün gerçekte eğer cinayet büroda komisersen 24 saat çalışıyorsun. Uykuda da görevde sayılıyorsun kanun gereği. Sanırım izindeyken bile. O nedenle zaten içemezsin. Büyük yasak. Evvelden restorana falan gittiklerinde gizli gizli meyve sulu bardaklarda falan içiyorlarmış.
Suudi Prens ofis yapmış
Filmde TOMA var mı?
Filmde gösteriler var, o nedenle de TOMA lazım. Çekimlere başlamadan önce epey TOMA aradık. Türkiye’nin üreticilerinden birini tanıyorum. Afrika’ya ve Arap ülkelerine TOMA ihraç ediyor. Çok da lüks TOMA’lar var. Hatta onların TOMA’ları çok pahalı olduğu için bizim İçişleri Bakanlığı alamıyor onları. Fiyatları şu anda bizimkilerin kullandıklarının iki katı. Suudi Arabistan’da bir prens o lüks Türk TOMA’sını ofis olarak kullanıyor.
Siz sonuçta film için bir TOMA aldınız mı?
Yok işte olaylar patlayınca kimse vermedi bize TOMA. Sonuçta biz kendi filmimizdeki gösterilerde TOMA kullanmadık ama gaz kullandık.
Yoksa Behzat da mı gaz kullanıyor?
Yok, yiyor gazı o da tabii. Çok da komik bir sahne var.
Desenize aslında hayat kendisini dayattı sizin filme?
Filmde yok ama şu lafı tanıtımlara koyacağız; bazen hayat kendi komplosunu kuruyor. Galiba son olaylar da öyle bir şey. Bu film için kesinlikle öyle bir şey.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.