Bitmeyen Tartışma: NOBEL ÖDÜLLERİ
ANALİZ / Fizik, kimya gibi bilim dallarında verilen ödüller pek tartışma yaratmazken Nobel Barış ve Edebiyat ödülleri; ödülü alan isimler, siyasi hedefleri ve mesajları açısından hep tartışma konusu oluyor.
Kimilerine göre dünyanın en prestijli ve saygın ödülü; kimilerine göreyse siyasi saiklerle verilen bir ödül. Kimi zaman ödülü almak, ödül sahibine itibar kazandırırken kimi zaman da reddetmek saygınlık nedeni oluyor. Fizik, kimya gibi bilim dallarında verilen ödüller pek tartışma yaratmazken Nobel Barış ve Edebiyat ödülleri; ödülü alan isimler, siyasi hedefleri ve mesajları açısından hep tartışma konusu oluyor.
Nobel ödülü siyasi mi, cinsiyetçi mi, Avrupa merkezci ve anti-Amerikancı mı? Ödül, sahibine itibar mı kazandırıyor yoksa itibarsızlaştırıyor mu? Adaylar neye göre seçiliyor?
Anadolu Ajansı (AA) Analiz Birimi geçmişten bugüne; dünyadan Türkiye'ye Nobel tartışmalarının fotoğrafını çekti.
"Nobel Ödülü" neyi ödüllendiriyor?
Türkiye’nin önemli sosyologlarından Cemil Meriç, Nobel ödüllerini bir mükafat olarak nitelendirmiştir. Avrupa'yı tek bir aile olarak betimleyen Meriç'in nezdinde Nobel ödülleri, sistemin sadece kendi "fertlerine" verdiği bir mükafattan ibarettir. Her ne kadar başka coğrafyalardan insanlara da verilse, zihnen Avrupa'ya ait olmayan kişiler bu mükafattan pay alamazlar. Meriç'e göre "Nobel'in edebiyat mükafatı, kendi aile fertlerine ihsandır. Gerçi arada bir uzak iklimlere kadar ihsanlarını reayan etmek cömertliğini gösterir. Fakat kendi anlayacağı, kendi dünyasını güzelleştiren, kendi manevi ikliminde yetişen insanlar nail olabilir bu mükafatlara… Churchill. Edebiyat dünyasında herhangi bir isimdir. İnsanlık ölçüsünde yaratıcı değildir. Ama kapitalizm sadece Churchill kendi zaferlerini kazandı, belli bir düzeni müdafaa etti diye mükafata layık görülmüştür." [1]
Nobel ödülleri sadece ulusal değil, uluslararası camiada da birçok farklı görüş etrafında olumlu ve olumsuz tepkiler almıştır. Avrupa'da da Nobel ödüllerine ilişkin yekpare bir anlayış olduğu söylenemez. Türkiye'de de Nobel'e dair görüşler çeşitlilik gösterirken tartışmalar ödülün taraflı, objektif kriterlerle verilmeyişi ve giderek siyasallaşması etrafında odaklanmıştır. Bu tartışmalı mahiyeti nedeniyle kimileri ödülü alanlarındaki başarılarının tescillenmesi olarak görürken, kimileri de ödülü reddetmiştir.
Fransız yazar Jean P. Sartre, 1964'te Nobel'e layık görülse de ödülü almayı reddeder. Çünkü Sartre'a göre "yazar her türlü kurumsallaşmayı reddetmelidir". [2] Nobel almak çoğu zaman ödülü alanların Batılı kodlarına teslim olduklarının bir nişanesi olarak da okunmuştur. Nitekim Alev Alatlı da Soljenitsin 'Gulag Takım Adaları'ndan dolayı Nobel Ödülü aldığında eski tüfek komünistlerin "Saşa'yı da satın aldılar" mealinde ağladıklarını aktarır. [3]
Ancak Henri Bergson, Albert Camus gibi Nobel'i benimseyen, ona sahip olmayı itibarlı bulan yazarlar da vardır. Bergson, Nobel ödüllerinin prestijini vurgulamış ve bu ödülleri "ilham veren eserler için tasarlandığından idealist ve tüm dünyanın entelektüel bilançosunu titizlikle incelediği için uluslararası karaktere sahip" olarak nitelendirmiştir. [4]
Nobel Anti-Amerikancı mı?
"Birçok büyük yazarın bu ödülü alamadığını bilen her edebiyatçı, ödülü biraz utanarak alacaktır". [5] Bu sözler, 1954'te Nobel Edebiyat Ödülü'ne layık görülen ABD'li ünü yazar Ernest Hemingway'e ait. Amerika'da, Nobel ödülleri "Avrupa merkezci" olduğu gerekçesiyle sıklıkla eleştirilmiştir. Edebiyat alanında bugüne kadar az sayıda Amerikalı yazara ödül verilmesi nedeniyle Nobel akademisinin "anti-Amerikancı" olduğu dahi iddia edilmiştir.
Öte yandan ABD'li şarkıcı, söz yazarı Bob Dylan'a 2016'da "edebiyat ödülü" verilmesiyle Nobel ödülleri etrafındaki tartışmalara bir yenisi daha eklenmiştir. 1901'den bugüne ilk kez bir şarkıcıya edebiyat ödülünün verilmesi "edebiyatın sınırlarının nasıl belirleneceği" konusunda tartışmalara sebep olmuştur.
Nobel Bilim Ödülleri'nin katılımcı ve ekibe dayalı yeni bilimsel yaklaşımı reddettiği ve kişi üstüne yoğunlaştığı; erkek-merkezli bir ödül verme yapısı olduğu yönünde birçok eleştiriye de rastlamak mümkün. [6] Dahası, ödüllerin Oslo kulislerinde belirlendiği ve objektif bir zeminden ziyade taraflı bir seçim yapıldığına dair görüşler de her geçen gün yaygınlık kazanmaktadır. [7]
Nobel’in itibarını sarsan seçim: Peter Handke
2019 yılında Edebiyat ödülünün soykırım savunucusu bir romancıya verilmesi, ödülün itibarını daha da sorgulanır hale getirmiştir.
Prof. Dr. İlber Ortaylı'ya göre Nobel Edebiyat Ödülleri "belirli bir dünyanın, belirli bir düşüncesine göre" verilir. Ortaylı'ya göre Srebrenitsa Soykırımı'nı öven Handke'ye verilen ödül sonrası "büyük bir edebiyat ödülü kasabalaştırılmıştır". Bu değer yitiminin bir diğer sebebi ise ödülün her sene verilmesidir. [8]
Nobel'i eleştiren isimler arasında Slovak düşünür Slavoj Zizek de yer alır. Zizek'e göre, Handke'ye Nobel Edebiyat Ödülü'nün verilmesi trajikomiktir. İlle de birisi ödül alacaksa bu Assange olmalıdır. [9]
Murat Bardakçı da Nobel ödüllerinin zaman içinde mahiyetini kaybettiğini ifade eder: "Alfred Nobel'in barışa, ilime, sanata, velhasıl insanlığa faydalı olan her şeye katkı maksadıyla tesis ettiği ama zamanla gereksiz bir ilahi havaya büründürülen bu ödüller, skandallarla zaten kirlenmiş olan Komite'nin, Peter Handke'yi seçmesi ile Handke'nin diline doladığı ve içerisinde zaten hep birden yüzmekte oldukları pisliğe bulanmıştır." [10]
Nobel ödülleri almak isteyenler kadar verilse de almayacağını ifade edenler de vardır. Selim İleri, "bu kadar karanlık noktaya gelmiş bir ödülü almak istemem", diyerek Nobel ödüllerinin yaşadığı itibar kaybını dile getirmiştir. [11] Diğer yandan hakkettiği halde siyasi nedenlerle Nobel verilmeyenler arasında Yaşar Kemal'in ismi sıkça zikredilir. Kemal, bu siyasi seçimi her daim gündeme tutmak istercesine "ölene kadar da aday olmaya devam edeceğini" belirtmiştir. [12]
AA Analiz Birimi, Türkiye'deki bazı entelektüel, yazar, editör ve akademisyenden Nobel ödüllerinin mahiyetine ilişkin görüşler aldı. "Türkiye Nobel'i nasıl gördü?" sorusunun cevabını aradı.
"Edebiyatın seviyesini öyle ayağa düşürdüler ki, geçen yıl edibe vereceklerine --bulamadılar herhâlde- şarkıcıya (Bob Dylan) verdiler"
Prof. Dr. Şaban Teoman Duralı
Yazar, Düşünür
Prof. Dr. Şaban Teoman Duralı (Yazar, Düşünür): 1910'lu, 20'li, 30'lu, 40'lı, 50'li, 60'lı ve 70'li yıllardaki kadar olmasa da; fizik, kimya ile tıp alanlarında Nobel'in hala kıymetiharbiyesi olabilir. 1980'lerle birlikte bilim terkidünya etmiştir. Barış ödülü oldum olası göz boyama işidir. 1990'lardan bu yana edebiyat mı var, yazar mı kaldı, ödüller dağıtılıyor. Bazı kepazeliklerle birbirlerini ödüllendiriyorlar. Edebiyatın seviyesini öyle ayağa düşürdüler ki geçen yıl edibe vereceklerine (bulamadılar herhalde) bir şarkıcıya (Bob Dylan) verdiler. Bizde de Ahmet Hamdi, Yahya Kemal, Kemal Tahir, Orhan Kemal, Nazım Hikmet gibi devler dururken, vere vere kime verdiler! Öp babanın elini derler buna Türkçe'de.
"Nobel, Hristiyan Batı dünyasının liberal, kapitalist, aydınlanmacı, seküler düşüncesiyle küresel sermayenin ve tüketim toplumunun kendi çıkar hesaplarına uygun olarak tasarlanmış, hegomonik bir ödül olarak dünyaya lanse edilmiş bir kalp akçedir"
Mustafa Kutlu
Yazar
Mustafa Kutlu (Yazar): Nobel, Hristiyan Batı dünyasının liberal, kapitalist, aydınlanmacı, seküler düşüncesiyle, küresel sermayenin ve tüketim toplumunun birlikte kendi çıkar hesaplarına uygun olarak tasarlanmış, hegemonik bir ödül olarak tüm dünyaya lanse edilmiş bir kalp akçedir. Alana da almayana da kabul edene de reddedene de mübarek olsun.
"Kanaatim o ki Nobel ödülü beşeriyete hayrı olan bir ödül. Orijinal olmak her zaman şart değil"
Prof. Dr. Ümit Meriç
Yazar
Prof. Dr. Ümit Meriç (Yazar): Kanaatim o ki Nobel ödülü beşeriyete hayrı olan bir ödül. Orijinal olmak her zaman şart değil. Biz Türkiye olarak daha çok Edebiyat ve Barış ödüllerine odaklanıyoruz. Oysa Madame Curie'den Koch'a kadar insanlığa hizmet etmiş pek çok güzel insana da verilmiş.
"Nobel ödülünün tarihi birçok tartışma ve skandalla doludur. Buna rağmen, Nobel'i var eden son iki asırdır küresel düzeninin merkezindeki paradigma gücünü koruyor, Nobel Enstitüsü de kendisine prestij kazandıran çalışma yöntemlerini sürdürüyor"
Prof. Dr. Mehmet Akif Okur
Akademisyen
Prof. Dr. Mehmet Akif Okur (Akademisyen): Nobel ödülünün prestijine katkıda bulunan iki ana faktörün olduğunu düşünüyorum. Bunlardan ilki, modern dünyanın üzerinde yükseldiği ve 'bilimin üstünlüğü' şeklinde ifade edebileceğimiz temel paradigmanın bir asrı aşkın zamandır en ışıltılı vitrini olmasıdır. İkincisi de esrarengizliğini korumayı başaran güçlü bir kurumsal yapıyla seçim süreçlerinin yönetilmesidir.
Nobel ödülünün tarihi birçok tartışma ve skandalla doludur. Buna rağmen, Nobel'i var eden son iki asırdır küresel düzeninin merkezindeki paradigma gücünü koruyor. Nobel Enstitüsü de kendisine prestij kazandıran çalışma yöntemlerini sürdürüyor.
"Ödülün kronolojisine baktığınızda: Beyaz adamın, Avrupa merkeziyetçi kültür şovenizminin, erkek egemen seçkinciliğin izlerini çıplak gözle görebiliyorsunuz"
Prof. Dr. Mehmet Oktay Taftalı
Akademisyen
Prof. Dr. Mehmet Oktay Taftalı (Akademisyen): Günümüzde Nobel dahil, ödül, yarışma ve rekabet sistemi, kapitalist medeniyetin devindirici ve meşruiyet üretici mekanizmalarından birisini oluşturuyor.
İnsanlığın doğal yaşamı içinde ortaya çıkan, doğal iş bölümünün –özellikle modern zamanlardan itibaren– çok uzaklarına savrulmuş durumdayız. Dolayısıyla bugün tâbi olduğumuz toplumsal hiyerarşi, bilgi, beceri ve özveri temelli bir hiyerarşi değil. Bu nitelikler her ne kadar sıkça dile getirilse de tarihin arkaik dönemlerinden farklı olarak, toplumsal hiyerarşiyi artık doğal iş bölümü yerine, güç istenci ve imtiyaz talebi belirliyor. Bu durumda ödül müessesi, teşvik, itibar ve gurur vesilesi olmaktan ziyade güç ve imtiyaz imkânı olarak algılanıyor ve o doğrultudaki talepleri muhatap alıyor.
Bilgi, beceri ve özveri yerine, güç istenci temelinde yükselen kapitalist hiyerarşi, dayanışma yerine etik kural içermeyen bir rekabeti, paylaşım yerine biriktirmeyi, teşvik yerine kızıştırmayı, itibar yerine şöhreti, sevgi yerine şehveti, ikame ederek, "mükafatı" yozlaştırmıştır. Bu anlayış uyarınca, ödüller arasında da benzer bir hiyerarşi ortaya çıkıyor ve Nobel zirveyi oluşturuyor.
Edebiyatın, bilimin, sözde barış siyasetinin ödüllendirildiği bir "market" olarak Nobel'in etik duyarlığa, kamu yararına, insanlık onuruna, dünya halklarının gönlüne temas eden hangi özelliklerini sıralayabiliriz? Bilemiyorum.
Ödülün kronolojisine baktığınızda: beyaz adamın, Avrupa merkeziyetçi kültür şovenizminin, erkek egemen seçkinciliğin izlerini çıplak gözle görebiliyorsunuz. Bu ödülü alan tek tük kıymetli insanlar, kapitalist medeniyetin teşvik yerine kızıştırma, dayanışma yerine acımasız rekabet ve yukarıda saydığım diğer olumsuz işlevlerine etkin bir "PR" zemini sunarak meşruiyet kazandırıyorlar. Kabul edilen ödülün, ödülü olarak da çok satan kitaplar üzerinden servete, yaptırım gücü olan sözlere ve küresel şöhrete erişilebiliyor. Ancak Aristoteles, bu kazanımların hiçbirini sanatın ve bilimin erekleri içerisinde saymıyor, sanatın ereğini kendi içinde, bilimin ereğini ise insanın bilme isteği içinde temellendiriyordu. Sanat ve bilim yaşamında ödülleri reddedenlere saygıyla.
"Nobel ödülü politik olarak en tartışmalı ödül, ülke/tür/köken seçiminde temellendirmesi zor kararlar veriyorlar. Yine de insanların dikkatini olmayan üzerinden de olsa bir meseleye çekmesini kıymetli buluyoruz" (Fotoğraf: gzt.com)
Mustafa Küpüşoğlu
Mustafa Küpüşoğlu (Editör, Alfa Yayınları): Nobel ödülleri dahil olmak üzere hiçbir ödülün tamamen adil olma şansı olmadığını ve en hafif deyişle yol kazasına çok açık olduğunu bilmemize rağmen saygınlığını korumaya çalışan ödülleri önemsiyoruz. Nobel ödülleri politik olarak en tartışmalı ödüller, ülke/tür/köken seçiminde temellendirmesi zor kararlar veriyorlar. Yine de insanların dikkatini olmayan üzerinden olsa bir meseleye çekmesini kıymetli buluyoruz. [1] Cemil Meriç’in TRT-1 kanalında yaptığı Nobel konuşmasından alınmıştır.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.