Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay: Kapalı Maraş'ın açılması laftan ibaret değildir
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, "Kapalı Maraş'ın açılması için yapılan çalışmalar, Kıbrıs Türkünün statükoyu kabul etmeyeceğinin kanıtlarından birisidir. Kapalı Maraş'ın açılması laftan ibaret değildir." dedi.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, "Kapalı Maraş'ın açılması için yapılan çalışmalar, Kıbrıs Türkünün statükoyu kabul etmeyeceğinin kanıtlarından birisidir. Kapalı Maraş'ın açılması laftan ibaret değildir." dedi.
Oktay, Türkiye Barolar Birliği (TBB) tarafından, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde (KKTC) 1974'ten bu yana kapalı olan Maraş bölgesinde düzenlenen "Hukuki, Siyasi ve Ekonomik Yönleri ile Kapalı Maraş Açılımı Toplantısı"nın açılışında konuştu.
Kapalı Maraş bölgesine ilişkin makul açılım yollarını istişare etmek amacıyla düzenlenen toplantıya katılmaktan duyduğu memnuniyeti dile getiren Oktay, farklı siyasi görüşlerden kişilerin böyle milli bir konuda bütünleştiğini görmekten mutluluk duyduğunu söyledi.
Oktay, geçen yıl eylül ayında yine TBB'nin öncülüğünde, Kıbrıs ile ilgili kalıcı çözüm arayışlarına ve müzakere süreçlerine ilişkin düzenlenen paneli hatırlatarak, bu toplantının devam niteliğinde ve 1974'ten beri kapalı Maraş'ta düzenlenen ilk üst düzey program olduğuna dikkati çekti.
Kapalı Maraş açılımını ele alan istişarelerin, bölgeye yeniden hayat vermeye vesile olacağına inandığını belirten Oktay, "Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti egemenlik alanında bulunan bu cennet kıyının atıl kalması ne hukuki, ne siyasi ne de ekonomik yönden kabul edilebilir. Bu doğrultuda ülkemizin de destekleriyle Kuzey Kıbrıs Tük Cumhuriyeti Hükümeti'nin kapalı Maraş'a ilişkin yürüttüğü envanter çalışması son derece anlamlı ve önemlidir. Kapalı Maraş'ın açılması için yapılan çalışmalar, Kıbrıs Türkünün statükoyu kabul etmeyeceğinin kanıtlarından birisidir. Kapalı Maraş'ın açılması laftan ibaret değildir." diye konuştu.
"Kapalı Maraş, KKTC toprağıdır"
Oktay, kapalı Maraş'a dair bugünkü tartışmalara ışık tutmak için bazı gerçeklerin altının ısrarla çizilmesi gerektiğini vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kıbrıs adasında Türklerin uğradığı baskı ve zulmü ortadan kaldırmak için çetin bir mücadele verilmiş, bu direniş destanı 1974'te gerçekleşen Barış Harekatı ile taçlanmıştır. Maraş bölgesi, 1974 Barış Harekatı'ndan sonra çözüm arayışları çerçevesinde iyi niyetli olarak 'Yasak Bölge' ilan edilmiş, 1981 yılında 'Birinci Derece Askeri Yasak Bölge' kapsamına alınmış, 1990'da ise KKTC Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığının yetkisine devredilmiştir. Kapalı Maraş, KKTC toprağıdır ve Kıbrıs Türk makamlarının aldığı karar kapsamında şu anda kapalı askeri bölgedir. Bölgeye ilişkin envanter çalışması, bu çalışmaya ehil ve muktedir olan KKTC Hükümeti tarafından yapılmaktadır. Bu hususu özellikle vurguluyorum; zira bazı çevreler bu gerçeği halen sindirememiştir."
Kapalı Maraş'taki arazilerin büyük çoğunluğunun vakıf malı olduğunu belirten Oktay, "Kapalı Maraş'ta arazilerin büyük çoğunluğunun vakıf malı olduğu tespit edilmiştir. Bu vakıf arazileri, 1950'li yıllarda İngiliz sömürge yönetimi tarafından hukuka aykırı şekilde üçüncü şahıslara devredilmiştir ve buna ilişkin arşiv kayıtları da mevcuttur. Bu uluslararası hukuk ve BM kararları, ne hikmetse bize gelince her zaman öne çıkarılır başkalarına gelince sümen altı yapılır. Uluslararası hukuk ve BM kararları herkes için geçerlidir. Bu konuda en küçük bir soru işareti dahi bulunmamaktadır." dedi.
Oktay, vakıf arazilerinin devredilemeyeceğini ve satılamayacağını sadece kiralanabileceğini fakat mal sahibinin yine vakıflar olduğunu anımsatarak "Aynı zamanda geçmişte söz konusu vakıf arazileri üzerinde tasarrufta bulunan üçüncü şahısların olduğu da bir gerçektir. Dolayısıyla gayrimenkul mülkiyetlerinin örtüşmediği alanlarda anlaşmazlıkların gündeme gelmesi muhtemeldir. Taşınmaz Mal Komisyonunun mevcudiyeti, Maraş dahil olmak üzere mülkiyet meselesinin çözümüne dönük atılacak adımlar bakımından bir güvencedir. Envanter çalışması sonuçlarına göre mülkiyet hakları konusundaki uyuşmazlıkların kısa zamanda çözüme kavuşturulacağına inanıyorum." değerlendirmesinde bulundu.
"Rum tarafı, uluslararası toplumu yanıltmaktadır"
Rum tarafının, kapalı Maraş konusundaki tutumunun, Kıbrıs meselesinde uzun yıllardır takındıkları genel tutumdan farklı olmadığını söyleyen Oktay, şunları kaydetti:
"Güven artırıcı önlemler kapsamında KKTC'nin çözüm yönündeki tüm çabalarını sekteye uğratan Rum tarafı, uluslararası toplumu da yanıltmaktadır. Bugün de her zaman yaptıkları gibi asılsız iddialarla yaygara kopararak Türk tarafını suçlamaktalar. Her işini oldu bittiyle sonuçlandırmayı alışkanlık edinen Rum tarafının kapalı Maraş'la ilgili iddialarının da gerçekle uzaktan yakından ilgisi yoktur. Kapalı Maraş'ta üzerine kayıtlı taşınmazı bulunan Kıbrıs Rumlarının bile merakla takip ettiği adımlara Rum Yönetimi ön yargıyla yaklaşmaktadır."
Oktay, Rum tarafının diline pelesenk ettiği Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarının Maraş bölgesinin kapalı kalmasını talep etmediğine işaret ederek, şöyle konuştu:
"Özellikle altını çizmek isterim ki kapalı Maraş'ın hayat bulması değil, yarım asırdır kullanıma kapalı olması abesle iştigaldir. Bu sürede Kıbrıs’ta yaşayan iki toplum için ortak bir çözüm bulunması beklendi ancak Rum kesimi bu yaklaşımını sürdürürse Maraş'ın kaç yarım asır daha çürümeye terk edileceği belli değil. Oysa olayı büyütmeye gerek yok. Durum gayet açık ve net. Burası Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin kendi toprağıdır. Kıbrıs Türkünün kendi toprağında, kendi refahı ve ekonomisi için adım atması son derece meşrudur, doğaldır. Kaldı ki zaten askerlerimiz 1974'ten beri kapalı Maraş'ta bulunmaktadır."
"Ümidimiz Maraş'ın yeniden hayat bulmasıdır"
Fuat Oktay, artık Maraş'ta sivillerin de yaşamasını ve Kıbrıs Türkünün kendi toprağında hayatını sürdürebilmesini istediklerini söyledi.
Bir devletin kendi sınırları içinde kalan toprakları istediği gibi vatandaşlarının kullanımına sunma hakkı olduğunu vurgulayan Oktay, "Burada da ne yazık ki atıl kalan bir bölge ve çürüyen binalar var. Ümidimiz yakın zamanda ekonomiyi, ticareti ve sosyal hayatı canlandıracak şekilde Maraş'ın yeniden hayat bulmasıdır. Üstelik bu durum sadece buradaki aileleri değil, iki toplumun da refah ve sosyal barışını olumlu şekilde etkileyecektir." diye konuştu.
'Kıbrıs meselesi de kapalı Maraş'ın statüsü de unutulmaya mahkum değildir'
Bu bölgeye başka yerlerden izin alarak gelmediklerine dikkati çeken Oktay, etkinliği, Lefkoşa, Girne ve Mağusa'da organize eder gibi Maraş'ta düzenlediklerini söyledi.
Oktay, Maraş'a ilişkin istişarelerde duruma bu açıdan yaklaşılmasının önemini vurgulayarak, "Kapalı Maraş açılımında amaç asla ve asla yeni mağduriyetler yaratmak değil, varolan mağduriyetleri hukuk temelinde gidermektir. Altını çizerek ifade ediyorum ki bu süreçte her bir bireyin hakkının korunması esastır. Çözüm, uluslararası hukuka uygun bir biçimde geliştirilecektir. Türkiye bu süreçte de her zaman olduğu gibi KKTC'nin, hukukun ve hakkaniyetin yanındadır ve bu duruşunu sürdürecektir." diye konuştu.
Maraş bölgesinin birçok anlamda Kıbrıs meselesinin somut tezahürü olduğuna işaret eden Oktay, "Kapalı Maraş'ta zaman nasıl donmuşsa, Kıbrıs meselesinde de Kıbrıs Türk'ü için zaman adeta donmuş, yarım asırdır bir arpa boyu yol alınamamıştır. Kapalı Maraş nasıl izole edilmiş bir şehirse Kıbrıs Türk halkı da bugün aynı şekilde uluslararası toplumun dayattığı haksız kısıtlamalarla karşı karşıyadır. Her şeye rağmen bilinmelidir ki Kıbrıs meselesi de Kıbrıs Türk halkının meşru hakları da kapalı Maraş'ın statüsü de unutulmaya mahkum değildir. İçeride ve dışarıda bunu unutturmaya çalışan tüm çevrelere ilk olarak hakkı haykıracak olan bizleriz." dedi.
Çözümsüzlüğe Ada'nın gerçeğiymiş gibi razı gelmenin mümkün olmadığının altını çizen Oktay, Kıbrıs meselesinin çözüme kavuşturulması yönündeki iradelerini ortaya koyduklarını belirtti.
Fuat Oktay, "Bizim için aslolan Ada'nın ortak sahibi Kıbrıs Türklerinin hak ve çıkarlarının korunması, siyasi eşitliklerinin sağlanması ve güvenlik endişelerinin giderilmesidir. Bu vesileyle bir kez daha vurgulamak isterim ki Türkiye'nin bundan başka bir hedefi veya gizli bir gündemi yoktur. " ifadelerini kullandı.
"Artık müzakerelerde boşa kürek çekemeyiz"
Oktay, Rum basınında Türkiye'nin Kıbrıs'taki garanti sisteminin kaldırılmasını kabul ettiği yönünde gerçek dışı haberler çıktığına dikkati çekerek şunları kaydetti:
"Türkiye'nin 1960 tarihli Londra ve Zürih antlaşmalarıyla tesis edilen garanti sistemi konusundaki tutumu bellidir. Ülkemizin Kıbrıs meselesine ilişkin yol haritası da bellidir. KKTC, Rum Kesimi ve garantör devletlerin, BM nezdinde bir araya geleceği bir çözüm toplantısı gerçekleşmesine önem veriyoruz. Tarafların çözüm vizyonlarının ne olduğu ve bir ortak paydada buluşulup buluşulamayacağının net olarak ortaya konulması elzemdir. Artık müzakerelerde boşa kürek çekilmemelidir, çekemeyiz. Söz konusu toplantıdan ortaklık devleti konusunda görüş birliği çıkması durumunda, Ada'daki iki tarafın, tüm unsurlarını içerecek şekilde, siyasi eşitlik konusunda ön anlaşmaya varmaları gerekir. Siyasi eşitliğe dair ön anlaşma olmadan başlatılacak herhangi bir sürecin sonucu ancak çözümsüzlük olabilir."
Fuat Oktay, Kıbrıs Rum tarafı, Kıbrıs Türkleri ile eşitlik temelinde bir ortaklık kurmak istiyorsa bunun net şekilde ortaya konulması gerektiğini belirterek daha sonra bir çözüm modeli üzerinden müzakerelerin başlayacağını kaydetti.
"Siyasi eşitlik temelinde bir ortaklığın kurulması yönünde ortak vizyon olmadığının görülmesi halinde ise egemen eşitlik temelinde bir ortaklık üzerinde görüşülebilecektir." ifadesini kullanan Oktay, Ada'nın doğal kaynaklarının iki taraf arasındaki iş birliği için fırsat olduğunu dile getirdi.
"Hem Türkiye'nin hem KKTC'nin meşru haklarını savunuyoruz"
Oktay, Kıbrıs Türk tarafının bu konuda çözüm iradesini ortaya koyarak geçen yıl kapsamlı bir iş birliği önerisi daha sunduğunu hatırlatarak şöyle konuştu:
"Bu öneri halen masadadır. Rum tarafı hidrokarbon kaynaklarının paylaşımı konusunda samimi ise bu öneri temelinde bir an önce Kıbrıs Türk tarafıyla konuşmaya başlamalıdır. Türkiye, Kıbrıs Türklerinin hak ve çıkarları garanti altına alınıncaya kadar KKTC'nin ruhsat sahalarındaki hidrokarbon çalışmalarına devam edecektir. Araştırma gemilerimize ve sondaj platformlarımıza koruma, destek ve refakat sağlıyor, Doğu Akdeniz'in her köşesinde hem Türkiye'nin hem KKTC'nin meşru haklarını savunuyoruz."
KKTC ruhsat sahalarında Yavuz gemisinin sondaj faaliyetlerini, Barbaros Hayreddin Paşa gemisinin de sismik araştırma çalışmalarını sürdürdüğünü hatırlatan Oktay, Ada'nın kıta sahanlığındaki doğal kaynakların tek sahibi olduğunu zanneden Kıbrıs Rum tarafının girişimlerine göz yummayacaklarını vurguladı.
"Türkiye ve Kıbrıs Türk halkı çözümsüzlüğü kader olarak kabul etmemektedir"
Oktay, "Türkiye ve Kıbrıs Türk halkı çözümsüzlüğü kader olarak kabul etmemektedir ve bunun için ezberleri bozmaya hazırdır." ifadesini kullandı, hedefin KKTC'nin Doğu Akdeniz'de gerçek bir cazibe ve çekim merkezi haline getirilmesi olduğunu belirtti.
Bu hedefe doğru emin adımlarla yürümek için KKTC hükümetlerine destek vermeyi sürdüreceklerini dile getiren Oktay, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İktisadi ve Mali İş birliği Anlaşması kapsamında reform eylem planlarının gerçekleşmesi için 2019'da planlanan kaynak akışını geçtiğimiz yıl önemli ölçüde tamamlamıştık. Kalan kısım için de Tadil Anlaşmamıza ilişkin süreçler geçtiğimiz günlerde tamamlandı. Kalan bütçe kısmını da böylece serbest bırakıyoruz. Diğer yandan, yeni protokolün hazırlanmasına da büyük önem veriyoruz. Bu kapsamda gerekli tüm çalışmaları yapmak üzere teknik ekiplerimiz görüşmelere başlamışlardır."
"Kıbrıs Türklerine bir müjdemiz olacak"
Oktay, Türkiye ve KKTC bakanlıkları arasındaki iş birliklerine bir yenisini ekleyeceklerini belirterek, "Sağlık Bakanlarımızın eş güdümlü çalışmasıyla bugün bir hastaneyi ziyaret edeceğiz. Ziyaret sonrasında Kıbrıs Türklerine bir müjdemiz olacak. Bu müjdeyi, hastane ziyaretimizden sonra Sağlık Bakanımız Fahrettin Koca'ya bırakacağız." dedi.
Oktay, Kıbrıs Türkü'nün yanında olmaya devam edeceklerini vurgulayarak, "Bu tür toplantılardaki arayışlar ve ortak gayretlerimizle tarihimizin parçası ve atalarımızın mirası olan kapalı Maraş, hem uluslararası hukuk hem de vakıflar hukuku çerçevesinde nefes alacak ve KKTC'ye de nefes olacaktır. Kapalı Maraş bölgesine ilişkin tartışmalara tarihi ve hukuki bir anlayışla yaklaşarak bu istişare ortamını oluşturan TBB başta olmak üzere tüm katkı verenlere teşekkür ediyorum. Toplantının KKTC ve Kıbrıs Türkü için hayırlara vesile olmasını diliyorum." diye konuştu.
Toplantıya, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, KKTC Başbakanı Ersin Tatar, Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, Türkiye Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Serdar Çam, Türkiye'nin Lefkoşa Büyükelçisi Ali Murat Başçeri, TBB Başkanı Metin Feyzioğlu, milletvekilleri, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, akademisyenler ile askeri erkan katıldı.
AA
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.