Eğer Buna Sertlik Diyorsanız Tayyip Erdoğan Değişmez
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kendisini Taksim Gezi Parkı olayları nedeniyle sert olmakla suçlayanlara, "Eğer buna sertlik diyorsanız, kusura bakmayın bu Tayyip Erdoğan değişmez!" dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kendisini Taksim Gezi Parkı olayları nedeniyle sert olmakla suçlayanlara, "Eğer buna sertlik diyorsanız, kusura bakmayın bu Tayyip Erdoğan değişmez." diye cevap verdi.
Taksim'deki göstericilerin karanlık bir oyuna alet olduklarını söyleyen Erdoğan, "Diyorlar ki Başbakan geriyor. Başbakan sert. Ne olacaktı? Hala gelip de bunların önünde diz çöküp ne olur AKM'den şu paçavraları indirin mi diyeceğiz. Şu terör örgütü mensuplarının posterlerini indirin mi diyeceğiz? Zaten burada güvenlik güçlerimizin başta bu işe müsaade etmemesi gerekirdi. Kamu kurumunun içine bunlar nasıl sokulur, çatıya bunlar nasıl çıkartılır. Oradan bu tür illegal bu tür paçavralar nasıl asılır, astırılır. O örgüt liderlerinin resimleri posterleri oralara nasıl astırılır? Bunların karşısında biz konuşunca başbakan sert konuşuyor. Eğer buna sertlik diyorsanız, kusura bakmayın bu Tayyip Erdoğan değişmez." diye konuştu.
"SAPLA SAMANIN BİRBİRİNE KARIŞTIRILMASINA İZİN VERMEYİZ"
Başbakan Erdoğan, TBMM'deki haftalık AK Parti Grup Toplantısı konuşmasının büyük kısmını Gezi Parkı olaylarına ayırdı. Son iki haftadır devam eden olayları her boyutuyla değerlendirdiklerini söyleyen Erdoğan, "İnsanımızı bu gösterilere sevk eden saiklerin neler olduğunu, sokağın ne dediğini bazı gençlerin neden bu tepkiyi verdiğini tüm detaylarıyla en ince noktalarına kadar araştırıyor, tabloyu sağlıklı şekilde belirlemeye çalışıyoruz. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da hiç bir kesimle onların hassasiyetlerine kulak tıkayarak bir kenara itmedik ve itmeyeceğiz. Meşru taleplere, demokratik hak taleplerine bugüne kadar nasıl dikkatle kulak verdiysek bundan sonra da yine dinlemeye, anlamaya empati kurmaya devam edeceğiz. Ancak ben bütün bu olaylara baktığım zaman bilmiyorum, bizim göremediğimiz anlayamadığımız acaba ne istedikleri belli mi? Ne talep ettikleri belli mi? Sizler böyle bir şey görebildiniz mi, anlayabildiniz mi? Bu noktada tüm bunları yaparken sapla samanın birbirine karıştırılmasına, meselenin bağlamından kopartılmasına kusura bakmasınlar izin vermeyeceğiz, veremeyiz." dedi.
Farklı zeminlerde, farklı hesaplaşmalar içine girenlere karşı bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da kararlı ve dirayetli bir duruş sergileyeceklerini dile getiren Başbakan Erdoğan, "10,5 yıldır tertip ve tezgahlarla, provokasyonlarla siyaset mühendisliği girişimleri ile nasıl baş ettiysek, onlara karşı dik durduysak, bundan sonra da milletin emanetini aynı hassasiyetle korumaya devam edeceğiz. Biz ne kimseye dayatma yaparız ne de kimsenin dayatmasına eyvallah deriz." şeklinde konuştu.
"SİYASİLERİN MÜDAHİL OLMASI, İTİRAZLARI BÜYÜTMÜŞTÜR"
Son iki hafta içinde meydana gelen olayları homojen, tek odaklı, tek boyutlu, tek katmanlı olaylar olarak görmediklerinin altını çizen Erdoğan, "Taksim yayalaştırma projesi kapsamında Gezi Parkı'ndaki ağaçların taşınmasına bir itiraz olarak başlayan olaylar, daha ilk andan itibaren çok farklı bir mecraya akmaya başlamıştır. Aslında burada bir itirazın yükselmesi, ilk anlarda yanlış bilgilendirmenin yanlış algının, özelikle de siyasi istismarın sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Taksim'de yapılan Taksim'in yayalaştırma, projeleştirme kapsamında bazı ağaçların sökülüp başka yere taşınmasından ibaretti. Bu proje İstanbul Büyükşehir Belediye Melisi'nde CHP'li üyelerin de onayı neticesinde başlatılmış bir projeydi. Şimdi bunlar onaylarını da inkar ediyorlar. Çünkü akşam başka sabah başkalar. Kaldırımın genişletilmesi için Gezi Parkı'nın meydan tarafından duvarlarının yıkılması, ağaçların taşınması gerekiyordu. Yapılan işlem sadece bundan ibaretti. Bazı siyasilerin sürece müdahil olmaları oy verdikleri projeye karşı direnç göstermeleri, yani çark etmeleri maalesef oradaki itirazları büyütmüştür. Bir çevre katliamını orada olanlar bizzat icra etmişlerdir. Türkiye genelinde bizzat icra etmişlerdir. Kaldırım taşlarının sökülmesi, çiçek saksılarının yerlerde paramparça edilmesi, ağaçların yine göstericiler tarafından aynı şekilde yakılması bütün kamu binalarının ateşe verilmesi kamu araçlarının ateşe verilmesi hatta ve hatta sivil vatandaşlarımızın araçlarının ateşe verilmesi bunlar birer çevre katliamı değil mi? Çevre sadece yeşil bir ağaçtan ibaret midir? Tüm bu olaylar bu süreç içinde yaşanmıştır." ifadelerini kullandı.
"OLAYLARI ÇEVRE HASSASİYETİ İLE İZAH ETMEK MÜMKÜN DEĞİL"
Olayın ilk safhasında ortaya çıkan itirazların, ilk andan itibaren siyasilerin, örgütlerin, farklı odak ve çevrelerin sürece dahil olmasıyla çok farklı bir mecrada ilerlediğini, farklı yerlere doğru dal budak saldığını savunan Başbakan Erdoğan, tahribattan örnekler verdi: "İki haftadır yaşanan olayları çevre hassasiyeti ile izah etmek mümkün değildir. Bir kere çevre hassasiyeti diye başlatılan olaylar bugün itibari ile arkasında maalesef 4 cansız beden bırakmıştır. Üç gencimiz olaylarda hayatlarını kaybederken genç komiserimiz Adana'da şehit edilmiştir. 600'den fazlası polis olmak üzere çok sayıda vatandaşımız yaralanmıştır. Büyükşehirlerde bazı sokak ve caddeler ağır şekilde tahrip edilmiştir. Ankara'da bütün otobüs duraklarının halini görüyorsunuz. Kızılay'da bütün reklam tabelalarının halini görüyorsunuz. Alt geçitlerimizdeki bütün o seramiklerin nasıl kırıldığını görüyorsunuz. Bunlar mı çevreci? Bunları çevre adına mı yaptılar? Çevreye saygınız böyle mi, böyle mi yürüyeceksiniz? Ve bunlara karşı tedbir almayacaksınız. Bildiklerini istediklerini istedikleri gibi yapacaklar. Yollara, binalara, duvarlara son derece çirkin yazılar yazılmak suretiyle tam bir ahlak ve çevre faciası yaşatılmıştır. Kamu malları zarar görmüş, halka hizmet veren otobüs durakları, belediye otobüsleri ağır şekilde tahrip edilmiştir. Esnafın dükkanları yağmalanmış, yakılmış yıkılmış doğrudan zararlarının yanında esnafa ciddi oranlarda ciro kaybı yaşatılmıştır. Araç kornalarıyla tencere tavalarla gece geç saatlere kadar atılan sloganlarla evlerinde insanlar rahatsız edilmiş, çok büyük bir gürültü kirliliği oluşmuştur. Bu, çevre değil mi? Bize çevrecilik dersi vermeye kalkanlar, hava kirliliğinin de gürültü kirliliğinin de görüntü kirliliğinin de çevrecilik olduğunu çevreye karşı bir tavır olduğunu bilmeleri gerekir."
"TÜRKİYE EKONOMİSİ DOĞRUDAN HEDEF ALINDI"
Bunlara ek olarak, Türkiye ekonomisinin doğrudan doğruya hedef alındığını sözlerine ekleyen Başbakan Erdoğan, "Faizlerin yükselmesi, borsanın düşmesi, yatırım ortamının kötüleşmesi, yatırımcıların ürkütülmesi, Türkiye'nin imajının bozulması gayretleri sistemli bir proje ile devreye sokulmuştur. İçerisi ve dışarısının dayanışması ile devreye sokulmuştur. Türkiye'nin uluslararası güç ve itibarı bu süreçte hedef alınmıştır. Uluslararası basın ve çevreler, sistematik olarak yanlış bilgilendirilmiş, art niyetli bazı uluslararası medya kuruluşlarının da devreye girmesiyle Türkiye'ye yönelik kapsamılı bir saldırı yürütülmüştür. Şiddet sarmalarına dönüşen bu olayları masum bir direniş demokratik hak arama mücadelesi olarak görmek mümkün değildir." dedi.
"GÖSTERİCİLER ARASINDA AYRIM YAPMA ÇABASI HATASINA KİMSE DÜŞMESİN"
Şu anda Taksim Gezi Parkı'ndaki eylemlerle diğer gösteriler arasına bir çizgi çekme çabası olduğunu söyleyen Erdoğan, "Bu hataya hiç kimse düşmesin. Taksim Gezi Parkı'ndaki eylemler masum demokratik çevreci eylemler olarak yansıtılırken, şiddet içeren eylemlerin bunlarla ilgisi olmadığı, özellikle bazı çevreler tarafından vurgulanıyor. Durum hiç de öyle değil. Kusura bakmayın. Türkiye'nin uluslararası gücüne karşı eylemler, burada fitili ateşlenen eylemlerden dolayı bu boyuta ulaşmıştır. Türkiye'nin birçok ilinde şiddete dönüşen eylemler hep Taksim Gezi Parkı eylemlerinin arkasına sığınmıştır. İnanın buraya gelenlerin yüzde 95'i, olaylardan önce Gezi Parkı nerededir diye sorsanız adresini bilmezlerdi. Buralar benim doğu büyüdüğüm yerler. Çok iyi biliyorum. Kaldı ki İstanbul büyükşehir belediye başkanlığı yaptığım dönemen itibaren de buralardaki geleceğe yönelik adımlar neler olabilir bunun hayallerin içerisindeydik. Attığımız adımlar buna yönelikti. Yoksa olay 15 ağacın yayalaştırma projesi ile alakalı sökülmesi değil." şeklinde belirtti.
Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Artık öyle yerler vardır ki ağaçlar ağaç sökme makineleri ile sökülür, bir başka yere taşınmak sureti ile orada bunlar tekrar ağaç dikme çalışmaları gibi dikilir. Aynı şekilde yeni fidanların, çeşitli süs ağaçlarının tüm bunlar yapılır buna mani bir hal yok. Ama buna mani bir hal varmış gibi bunu göstermek, işte asıl sandıkta çıkamayanların kendilerine alternatif yol arama gayretidir. İşte gördünüz. Çevre hassasiyeti, daha farklı eylemlere ve amaçlara bir paravan mahiyeti taşımış, demokratik bir yönetime karşı illegal başkaldırıyı maskeleme görevi görmüştür. Bunlar hukuk içinde mi yapılmıştır? Yasal çerçevede mi yapılmıştır? Beşiktaş'ta Başbakanlık Ofisi'ne saldıran kitleler, hep Taksim Gezi Parkı bahanesinin arkasına saklanmış ve şu anda Dolmabahçe'de Başbakanlık Ofisi'nin olduğu o caddede bir tane yaya kaldırımında kilit taşı kalmamıştır. Bu çevre katliamı değil mi? Güçleri yetseler inanın dev çınarları yıkarlardı. Ama o çınarlar yıkılmaya müsait değildi de onun için onlar yıkamadı. Ankara'da yapılan vandallıklar Taksim Gezi Parkı'ndan güç ve ilham almıştır. Taksim Gezi Parkı eylemlerini bahane edenler Türk bayrağını yakacak, Taksim Meydanı'na illegal paçavraları devletin kurumuna asacak kadar o bölücü posterleri asacak kadar alçalmışlardır. Diyorlar ki Başbakan geriyor. Başbakan sert. Ne olacaktı? Hala gelip de bunların önünde diz çöküp ne olur AKM'den şu paçavraları indirin mi diyeceğiz. Şu terör örgütü mensuplarının posterlerini indirin mi diyeceğiz? Zaten burada güvenlik güçlerimizin başta bu işe müsaade etmemesi gerekirdi. Kamu kurumunun içine bunlar nasıl sokulur, çatıya bunlar nasıl çıkartılır. Oradan bu tür illegal bu tür paçavralar nasıl asılır, astırılır. O örgüt liderlerinin resimleri posterleri oralara nasıl astırılır? Bunların karşısında biz konuşunca başbakan sert konuşuyor. Eğer buna sertlik diyorsanız kusura bakmayın bu Tayyip Erdoğan değişmez."
"SABAH OPERASYONU İÇİN TEŞEKKÜR"
Erdoğan, bu sabah Taksim'de gerçekleştirilen polis operasyonu ile ilgili olarak da teşekkürlerini iletti: "Şu anda gerek bakanımıza gerek İstanbul valimize, il emniyet müdürmüze, tüm emniyet teşkilatımıza bu sabah yaptıkları operasyon sebebiyle teşekkür ediyorum. AKM'den bütün paçavralar indirildi ve şu anda güvenlik güçlerimiz kültür merkezine sahip çıktılar. Ayrıca, anıttaki bütün o paçavraları gördünüz."
"GEZİ PARKI İLE KARARLILIĞIMIZ DEVAM EDECEK"
Erdoğan, 20 dakikalık hazırlattığı bir görüntü olduğunu, bunu da cuma günü yapılması beklenen genişletilmiş il başkanları toplantısında bir brifing olarak sunacaklarını haber veren Erdoğan, "O hali sizlere o görüntülerle sunmak isterim. Böyle bir tabloya eğer bir yürütme olarak biz müsaade edersek bu yürütmeye bu görevi veren halkımız başta olmak üzere biz milletimize tarihimize karşı çok ciddi bir sorumluluk içinde oluruz. Onun için de bundan sonraki sürece yönelik bu kararlılık, Taksim Meydanı ile alakalı Gezi Parkı ile alakalı devam edecektir. Buraları kusura bakmasınlar Gezi Parkı adı üzerinde gezi parkıdır, işgal alanı değildir. Taksim Gezi Parkı'ndaki gösteriler Türkiye genelinde arkasında ölüm bırakan şiddet eylemlerinin meşru görünümlü kılıfından ambalajından başka hiçbir şey değildir. Taksim Gezi Parkı'ndaki gösteriler asıl amacı hedefi asıl çıkarılmak istenen kaosu örtmek için son derece sistemli şekilde kullanılan eylemlerdir." değerlendirmesinde bulundu.
"GEZİ PARKI KILIFIYLA BÜYÜK BİR OYUN OYNANMAK İSTENİYOR"
Erdoğan, ardından Taksim Gezi Parkı'nda ağaçlar için çevre için eylem yaptığını düşünen vatandaşlara seslenmek istediğini belirterek, şu ifadeleri kullandı: "Taksim Gezi Parkı kılıfıyla Türkiye'de büyük bir oyun oynanmak isteniyor. Gezi Parkı bahanesiyle Türkiye ekonomisi üzerinde ağır tahribat yapılmak üsteniyor. Ambalajın üzerine ağaç koyarak, çevre hassasiyeti koyarak birileri güçlenen, büyüyen Türkiye'yi yavaşlatmak istiyor. Taksim eylemcilerinin, nerede nasıl kullanıldıklarını görmelerini, nasıl bir kirli hedefin istismar konusu haline getirildiklerini idrak etmelerini rica ediyorum. Bu ülkenin başbakanı olarak sesleniyorum. Bu eylemler çok açık bazı sermaye grupları, fazi lobileri, bazı medya grupları tarafından çok açık şekilde kullanılmıştır. Taksim'de şu anda eylem yapanlar Türkiye ekonomisine turizmine yatırım ortamına kastedenler tarafından açık şekilde kullanılıyor. Ağaç için eylem yaptığını zannedenler eğer samimiyseler, gerçekten dürüst davranıyorlarsa bu ağaçlar ne yakıldı ne yıkıldı, bir başka yere dikildi. Bir başka yerde de buna benzer şeyler muhatap olacaktır."
"BUNLAR MI ÇEVRECİ TAYYİP ERDOĞAN EKİBİ Mİ ÇEVRECİ?"
Belediye başkanlığı döneminde İstanbul'a 180 kilometreden suyu getirdikleri zaman tüneller açtıklarını, o tünellerden suyu getirirken, bazı yerlerde de ağaçları söktüklerini hatırlatan Erdoğan, "O zaman da bazıları yazdılar çizdiler. Ama biz o zaman 70 bin ağaç söktüysek, aklımda çok iyi duruyor, 780 bin fidan, ağaç diktik. Ama İstanbul'u da susuzluktan kurtardık. E şimdi bunu görmeyecek misin? Banyolarda küvetler dolduruluyor, bu şekilde su kullanılıyordu. Yeni bir sektör oluşmuştu. Herkes suculardan su alıyor, bidonla sular evlere taşınıyor, taşınan sularla banyosunu yapıyordu herkes. Bu susuz İstanbul'u 2040 yılına kadar susuzluktan kurtaracak adımı attık ama 180 kilometreden dağları delerek İstanbul'a su getirdik. Şimdi soruyorum; bunlar mı çevreci, Tayyip Erdoğan ve ekibi mi çevreci? Yine aynı dönemde İstanbul ağaç fukarasıydı, yeşil fukarasaydı. 4,5 yıl içerisinde sadece fidan değil, İtalya'dan, Almanya'dan 10 yaş grubu ağaçlar ithal etmek suretiyle İstanbul'da TEM otoyolunun, bunun yanında E-5'in gerek orta refüjlerini gerek yan şeritlerini biz ağaçlandırdık. Bunların dışında şu anda o sahillerde dikili ağaçlar ve her bir ağacın dibinde şu anda bir aile piknik yapıyor. Kazlıçeşme'de, Zeytinburnu'nda bizi görürsünüz, bütün o akasyalar şu anda gölge verdi. Hep o dönemin ağaçlarıdır. Kim çevreci? Bunlar mı biz mi? Biz yapıyoruz, dikiyoruz, inşa ediyoruz, bunlar yıkıyor yıkıyor. Aradaki fark bu. Oradaki tüm eylemcilerin, göstericilerin büyük fotoğrafı görmelerini, oynanan oyunu anlamalarını ve samimi olanları özellikle oradan çekilmeye davet ediyorum. Ve kendilerinden de bunu bir başbakan olarak bekliyorum." diye ifade etti.
Özgürlük mücadelesi altında eylem yapanlara da seslenen Erdoğan, "Sevgili gençler, sizlere hitap ediyorum. Özgürlük ve yaşam tarzlarına müdahale gösterilerin arkasında sığındığı gerekçeler oldu. Bunların özgürlük diye bir derdi yok. Bunlar özgürlük derken başkalarının özgürlük alanına tecavüz etmişlerdir. Niye? İşte bakın şu anda Taksim'de oteller yüzde 80 boşalmıştır. Bu şimdi birilerinin özgürlük alanına tecavüz değil mi. İstiklal Caddesi'ndeki esnaf ciroları itibariyle çökmüştür, bira satanlar hariç." dedi.
CİHAN
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.