1. HABERLER

  2. GÜNCEL

  3. Erdoğan: Askerlerimize en küçük zarar gelmesi halinde rejim güçlerini vuracağız
Erdoğan: Askerlerimize en küçük zarar gelmesi halinde rejim güçlerini vuracağız

Erdoğan: Askerlerimize en küçük zarar gelmesi halinde rejim güçlerini vuracağız

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Askerlerimize en küçük zarar gelmesi halinde rejim güçlerini her yerde vuracağımızı ilan ediyorum." dedi.

A+A-

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmaya, Van'da meydana gelen çığ felaketinde hayatını kaybeden 41 kişiye Allah'tan rahmet, yaralanan 84 kişiye geçmiş olsun dileyerek başladı.

İstanbul'daki uçak kazasında hayatını kaybeden üç vatandaşa da Allah'tan rahmet, yaralanan 180 kişiye geçmiş olsun dileklerini yineleyen Erdoğan, daha önce Elazığ ve Malatya depreminden etkilenenler için grup olarak ayrıca bir yardım kampanyası başlattıklarını anımsattı. 

Erdoğan, bu kampanyada yaklaşık 1 milyon lira toplandığını belirterek kampanyayı il, ilçe, belde teşkilatları, belediye başkanları, belediye ve il genel meclisi üyeleri, tüm üyelerini kapsayacak şekilde genişlettiklerini kaydetti. Erdoğan, Ziraat Katılım Kızılay Şubesinde AK Parti adına açılan yardım hesap numarasının, tüm milletvekilleri ve teşkilatlara mesajla da gönderildiğin söyledi. Erdoğan, teşkilat mensupları ve tüm vatandaşları, bu hesaba katkıda bulunmaya çağırarak "Her zaman olduğu gibi, bu sıkıntılı dönemde milletimizin yanında olmak bizim en büyük görevimizdir. Şimdiden teşekkür ediyorum." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İdlib'deki saldırılara ilişkin, "Herkes gözünü kapatsa sırtını dönse vicdanını dondursa da Türkiye bu duruma seyirci kalmayacaktır." dedi.

Geldikleri noktada artık kimsenin taşkınlığına, bağnazlığına, satılmışlığına, provokasyonlarına göz yummayacaklarını belirten Erdoğan, "İdlib'de sivil yerleşim yerlerini vuran hava araçları, artık eskisi gibi rahat hareket edemeyeceklerdir." ifadelerini kullandı.

"Kana susamışlıklarını gösteriyor"

Erdoğan, önceki gün rejim güçlerinin ateşi sonucu İdlib'de şehit olan askerlere Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifa dileyerek bu son saldırıyla bugüne kadar İdlib'de verilen şehit sayısının 14, yaralı sayısının 45 olduğunu kaydetti. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ülkemizin kontrolü altında tuttuğu yerlerdeki huzur ortamından rahatsız olan terör örgütleri, sürekli insanlık dışı eylemleriyle kana susamışlıklarını gösteriyor. Sadece iki gün önce Afrin'de meydana gelen bombalı araç saldırısında aralarında çocukların da olduğu, tamamı sivil 8 kişi hayatını kaybetti, 7 kişi yaralandı. Benzer tacizler diğer harekat bölgelerimizdeki sivillere de yöneltiliyor. İdlib'de rejim ve onlarla birlikte hareket eden Rus güçleriyle İran destekli militanlar, sürekli sivil halka saldırıyor, katliam yapıyor, kan döküyorlar. Söze gelince insan haklarını, çocukları, kadınları, sivil hassasiyetini ağızlarından düşürmeyenler, tüm bu saldırılar karşısında derin bir sessizliğe gömülmüş durumdalar. İdlib ile ilgili kimi endişe ifadelerinin de insan hayatına ve onuruna saygıdan değil, başka saiklerden kaynaklandığını çok iyi biliyoruz. Herkes gözünü kapatsa, sırtını dönse, vicdanını dondursa da Türkiye bu duruma seyirci kalmayacaktır.

İdlib'de rejim ve Ruslar ile yine rejimle birlikte harekat eden güçlerin çoğu saldırılarının teröristleri değil doğrudan sivil halkı hedef aldığı gerçeğinin altını bir kez daha çizmek istiyorum. Amaç kolayca işgal etmek için bölge halkını ülkemiz sınırlarına doğru hareketlenmeye zorlayarak sahayı tamamen boşaltmaktır. Bugüne kadar yapılan anlaşmalara, verilen sözlere riayet edilmesini bekleyerek en az fiili müdahaleyle süreci yönetmeye çalıştık. Ama bize verilen sözler yerine getirilmediği gibi anlaşmalara da kimse uymuyor. Üstelik bir süredir bu saldırılar doğrudan askerlerimizi, dolasıyla doğrudan Türkiye'yi de hedef almaya başladı. Madem durum buysa biz de artık lafa değil sadece sahadaki gerçeklere bakarak hareket edeceğiz. Şubat ayının sonuna kadar rejimi Soçi muhtırası sınırları dışına yani gözlem noktalarımızın gerisine çıkartmakta kararlıyız. Bunun için karada ve havada her ne gerekiyorsa çekinmeden, tereddüt etmeden, hiçbir oyalamaya meydan vermeden bunu yapacağız."

"Askerlerimize zarar gelmesi halinde rejim güçlerini vuracağız"

Erdoğan yaptığı konuşmada, Türkiye'nin, Suriye konusunda bitmez tükenmez toplantıların sonucunu beklemeden ne yapması gerekiyorsa buna yönelik adımları hemen şimdi atacağını vurguladı.

Türkiye'nin, bu amaçla son günlerde İdlib'deki askeri gücünü ciddi oranda tahkim ettiğini belirten Erdoğan, bölgedeki muhalif gruplardan başı bozuk hareket ederek, rejime saldırı bahanesi verenlere de artık tavizsiz davranılacağının mesajının iletildiğini aktardı.

"Geldiğimiz noktada, artık kimsenin taşkınlığına, bağnazlığına, satılmışlığına, provokasyonlarına göz yumacak değiliz." diyen Erdoğan, Türkiye ile birlikte mücadele eden Suriyelilerin, rejimi Soçi mutabakatı sınırlarının ötesine atmak için harekete geçtiklerini anlattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:

"İdlib'de sivil yerleşim yerlerini vuran hava araçları artık eskisi gibi rahat hareket edemeyeceklerdir. Karada da rejim güçlerini aynı şekilde belirlediğimiz sınırların ötesine kadar kovalayacağız. Adana mutabakatının gereği bu. Bu süreçte gözlem noktalarındaki veya diğer yerlerdeki askerlerimize en küçük bir zarar gelmesi halinde bugünden itibaren İdlib ile ve Soçi muhtırası sınırlarıyla bağlı kalmadan rejim güçlerini her yerde vuracağımızı buradan ilan ediyorum. Türkiye'yi hedef alan herkes, bunun bedelini sadece saldırı alanında değil, her yerde ödeyeceğini bilmelidir. Harekat bölgelerimize yönelik tacizlere ilişkin karşılık özellikle hakkımızdır. Hakkımızı da gerektiğinde bire on misliyle vereceğimiz, en küçük bir ihlali dahi affetmeyeceğimiz bir döneme girdik. Şehitlerimizin bir tek damla kanını dahi teröristlerin ve rejimin tüm güçlerine değişmeyiz."

"Hesap vermemiz gerekiyorsa onu da yaparız"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İdlib başta olmak üzere Suriye halkının hayatta kalma ve onurunu koruma mücadelesine destek vermenin, Türkiye'nin hem tarihi hem ahlaki hem de insani sorumluluğu olduğuna işaret etti.

"Şayet bunun için hesap vermemiz gerekiyorsa, her platforma göğsümüzü gere gere ve her türlü bedeli ödeyerek onu da yaparız." ifadesini kullanan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Mehmetçiklerin kanının döküldüğü bir yerde kendini ne kadar büyük görürse görsün, hiç kimsenin güvende olamayacağını da burada açıkça söylüyorum. Bugün Suriye'de vermekten imtina edeceğimiz mücadeleyi, yarın kendi topraklarımızda yürüteceğimizin bilinciyle tüm gücümüzü kullanacağız. Unutulmamalıdır ki, Suriye halkının özgürlük mücadelesi aynı zamanda 83 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının beka mücadelesidir. Bu mücadeleyi başarıya ulaştırırsak, önümüzdeki yarım asır da bir asır da Anadolu topraklarında huzurla yaşayabiliriz. Eğer Suriye, terör örgütlerinin ve ipi başkalarının elinde kukla rejimlerin elinde kalırsa, bizim de burada güvenliğimiz ve istikrarımız tehdit altına girer. Suriye güvende olacak ki, biz de kendi evimizde rahat edebilelim."

"Türkiye'nin Suriye'de ne işi var" sorusunu yöneltenler bulunduğunu belirten Erdoğan, "Kim olduğunu anlıyorsunuz. Aslına bakılırsa terör örgütlerinin niçin ülkemizde değil de hala Suriye'de faaliyet gösterdiğine hayıflananlardır. Ülkemizin ne terör örgütlerinin eylem sahası haline getirilmesine ne de kukla rejimlerin burnunun dibinde sürekli tehdit unsuru olarak kalmasına izin vereceğiz." diye konuştu.

Erdoğan, Türkiye'nin, kendisi ve Suriyeli kardeşleri için en hayırlısı ne ise onu yapmak için çalışmayı sürdüreceğine dikkati çekerek, "Milletimden, ülkemizin Suriye'deki mücadelesine bu gözle bakmasını ve desteklerini artırarak sürdürmesini bekliyorum. Bugün gösterdiğimiz çabalarla gelecekte evlatlarımıza 2053 ve 2071 vizyonlarını hayata geçirebilecekleri bir ülke bırakmayı hedefliyoruz. Rabbim bu yolda gayret gösteren kahraman ordumuz başta olmak üzere herkese güç, kuvvet versin; zafer nasib eylesin." değerlendirmesinde bulundu.

Erdoğan, kendilerinin milletle el ve gönül birliği içinde Türkiye'nin geleceğini şekillendirecek büyük mücadele verirken birilerinin içeride sürekli fitne çıkarmanın, kafaları bulandırmanın peşinde olduğunu belirtti. 

"Üstelik bunu dışardan ve içeriden belli kesimlerle aynı anda, aynı argümanlarla aynı hedeflere saldırarak yapıyorlar. Açık söylüyorum, bunun adı tetikçiliktir, alçaklıktır, fırsatçılıktır." ifadesini kullanan Erdoğan, siyasetçinin görevinin tetikçiliğe soyunmak değil, ülkesinin ve milletinin ortak menfaatleri çerçevesinde hitap ettiği kesimin sözcülüğünü yapmak olduğunu vurguladı. Erdoğan, şöyle konuştu:

"Türkiye'nin en büyük sorunlarından birinin ana muhalefet ve onun başındaki zat olduğunu söylemekten dilimizde tüy bitti. Bu şahıs, son günlerde FETÖ'nün siyasi ayağı diye esip gürlemeye başladı. Madem bu kadar istiyor, bugün burada FETÖ'nün siyasi ayağını açıklıyorum." 

Tolstoy'un "Birine çamur atmadan önce düşün ve sakın unutma, önce senin ellerin kirlenecektir." sözünü hatırlatan Erdoğan, "Kılıçdaroğlu, bize çamur atmaya çalışırken elinde çamurla yakalanmıştır çünkü bu ülkede FETÖ'nün en önemli siyasi ayağı bizatihi Kemal Kılıçdaroğlu'nun kendisi ve ekibidir." diye konuştu.

"FETÖ vesayetine teslim olmadık"

Bunu tüm delilleriyle anlatacağını belirten Erdoğan, şunları söyledi:

"FETÖ denilen yapı, ülkemizde uzunca bir süre hayır, eğitim, dayanışma faaliyeti yürüten bir sivil toplum yapısı görüntüsüyle varlık göstermiştir. Ülkemizdeki tüm siyasi iktidarlar, pek çok benzer yapı gibi FETÖ'nün faaliyetlerini ihtiyatlı ve aynı zamanda müsamahakar bir şekilde takip etmiştir. Hatta diğer yapılara karşı oldukça hoyrat olan CHP iktidarları, darbe yönetimleri ve cunta rejimleri zamanında dahi FETÖ, aynı müsamahayı görmeyi sürdürmüştür. Ne zaman ki bu yapı doğrudan milleti ve devleti hedef almıştır, milli iradeyi devirerek ülkeyi teslim almaya kalkmıştır, işte o vakit durum değişmiştir. Bizim FETÖ ile davamız asla kişisel değildir. Bizim davamız ülkemiz ve milletimizin hakkını, hukukunu, geleceğini koruma davasıdır. Geçmişte irtica ile mücadele bahanesiyle bu ülkenin, milletin değerlerine yönelen saldırılara nasıl karşı çıktıysak, FETÖ tehdidi ortaya çıktıktan sonra da bu yapıya karşı aynı kararlılıkla mücadele ettik. Daha önce CHP güdümlü vesayete eyvallah etmediğimiz gibi ardından gelen FETÖ vesayetine de teslim olmadık. Bu yapıyı suç örgütü olarak ilan eden ve o Milli Güvenlik Kurulu kararının altında imzası olan benim."

"Seni oraya getiren FETÖ"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, FETÖ'yü temsil eden kişi ve kuruluşların kendisine, AK Parti hükümetlerine ve partisine karşı başlattığı saldırılara ve sürdürdüğü savaşa herkesin şahit olduğunu dile getirerek "Peki CHP, bu işin neresindedir? Daha eskileri bir kenara bırakıyorum. Sayın Baykal'ın genel başkanlıktan ayrılması ve yerine Kılıçdaroğlu'nun gelmesiyle birlikte CHP bu işin tam göbeğine yerleşmiştir. Kılıçdaroğlu, kendisini genel başkanlığa taşıyan o kaset kumpasının dahi sorumluluğunu üzerimize yıkmaya çalışarak, FETÖ'nün istediği yolda yürümeye başlamıştır. Seni oraya getiren FETÖ, ne konuşuyorsun?" dedi. 

"Sayın Baykal'a kurulan kaset kumpasının savcısı FETÖ'den ihraç edildiği halde Kılıçdaroğlu'nun bunun hiç sözünü ettiğini duydunuz mu?" diye soran Erdoğan, tam tersine CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun FETÖ tetikçisi savcının görevden alınmasına şiddetle karşı çıktığını söyledi. 

"CHP, FETÖ'nün safında yer aldı"

CHP milletvekillerinin, kaset kumpaslarının sorumlusu olarak FETÖ'yü gösteren MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye Pensilvanya'daki şahsı ilzam ettiği için teessüflerini dile getirdiğini anlatan Erdoğan, geçmişten bugüne hukukun suç isnat etmediği tüm yapıların haklarına saygı duyduklarını belirtti. 

CHP'nin ise FETÖ'nün hukuk tarafından terör örgütü olarak tanımlandığı halde bu yapının safında yer aldığının altını çizen Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bölücü, mezhepçi terör örgütleriyle ve uzantılarıyla kol kola yürüyen CHP, 17-25 Aralık'tan sonra bu kadroya FETÖ'yü de dahil etmiştir. Esasen bu konuda söyleyecek tek sözü olmayan partinin FETÖ'nün siyasi ayağı diye ortaya çıkması, suç mahalline dönen hırsız misali kendi kendini ele vermesidir. FETÖ'nün, MİT Müsteşarımıza sinsi kumpasını özellikle ifade eden 7 Şubat MİT krizi olarak bilinen hadisede CHP'nin ortaya koyduğu tavır, FETÖ'nün siyasi ayağının bir başka örneğidir. Biz, bu kumpasın önüne geçmek için çalışırken dönemin CHP milletvekilleri 'MİT Müsteşarı yetmez, Başbakan da soruşturmaya dahil edilsin' diyerek FETÖ tezlerinin borazanlığını yapıyorlardı. Kılıçdaroğlu'nun tavrı da farklı değildi. O da MİT Müsteşarını hedef alan FETÖ kumpasını engellemek için yaptığımız düzenlemeyi desteklemek yerine 'Kişiye özel düzenleme yapılamaz.' diyerek FETÖ ağzıyla kamuoyu oluşturmanın peşindeydi."

Kılıçdaroğlu'nun her sözü, her eyleminin FETÖ medyasında manşet olduğuna işaret eden Erdoğan, CHP liderinin FETÖ ile mücadele konusunda atılan her adımda hükümetin karşısında yer aldığını söyledi. 

FETÖ'nün en önemli insan devşirme ve mali kaynak kapısı olan dershanelerin kapatılması tartışmasının CHP'yi ele veren bir diğer örnek olduğunu vurgulayan Erdoğan, daha önce dershaneleri kapatmayı seçim beyannamesine koyan CHP'nin hükümet aynı amaçla harekete geçtiğinde en büyük dershane destekçisi olduğunu ifade etti.

"Tek dertleri AK Parti'ye ve şahsıma zarar vermektir"

"Bu zat ve ekibi omurgasızdır. FETÖ'ye diyet borçludur." diyen Erdoğan, "Tek dertleri AK Parti'ye ve şahsıma zarar vermektir. Bunun için yapmayacakları iş, atmayacakları iftira yoktur. Bunlarda yalan zaten bol. Biz, kararlılıkla bu işin üzerine giderken, CHP milletvekilleri çıkıp 'Dershaneler kapatılırsa eğitimde sorunlar büyür.' diyebilecek kadar zıvanadan çıkabilmişlerdir." diye konuştu. 

CHP'nin dershanelerin kapatılmasıyla ilgili düzenlemeyi FETÖ'nün talebine uygun şekilde Anayasa Mahkemesine taşıyarak bu yapıyla aynı safta durduğunu belli ettiğini dile getiren Erdoğan, FETÖ mensupları tarafından hazırlanan dokümanların, Meclis'te CHP milletvekilleri tarafından soru önergesi, konuşma, teklif olarak sürekli gündemde tutulduğunu söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Biz, FETÖ'nün üzerine gittikçe, Kılıçdaroğlu 'Biz cemaat dahil bu grupların özgürlük alanını genişletmek istiyoruz.' diyerek siyaseten nerede durduğunu gösteriyordu. FETÖ'nün siyasi ayağını soranların bakacakları yerler buralardır." dedi. 

"Tehdit eden bizzat Kılıçdaroğlu'nun kendisidir"

Gezi olaylarının FETÖ ile CHP'nin birlikteliğini ortaya koyan hadiselerden bir diğeri olduğunu anlatan Erdoğan, bu süreçte CHP yönetiminin FETÖ'nün dolaşıma sürdüğü her argümana dört elle sarıldığını belirtti. 

Erdoğan, Kılıçdaroğlu'nun Avrupa ülkelerine FETÖ tezleriyle mektup yazarak Türkiye'yi şikayet ettiğini, İstanbul Havalimanı ve Yavuz Sultan Selim Köprüsü inşaatlarının durdurulmasını istediğini aktardı. 

Bu işin asıl dönüm noktasının "17-25 Aralık emniyet-yargı darbe girişimi süreci" olduğunun altını çizen Erdoğan, şunları kaydetti: 

"Bu süreçteki işbirliklerini, aynı mesajları kopyala yapıştır yaparak atacak kadar aleniyete dökmüşlerdir. CHP yöneticileri, 'Turbun büyüğü heybede' diyerek bu tezgahı FETÖ ile birlikte kurduklarını, gelişmelerden haberdar olduklarını ikrar etmişlerdir. Heybe dolu. Bugün hepsi de kaçak durumda olan FETÖ mensubu savcılar ile CHP yöneticileri, 17-25 Aralık emniyet-yargı darbe girişimini yapan çeteye karşı gösterdiğimiz tepkiye aynı refleksle karşı çıkıyordu. FETÖ savcılarının hukuksuz emirlerine karşı koyan devlet görevlilerini 'Sanmayın, bu devran böyle gidecek.' diyerek tehdit eden bizzat Kılıçdaroğlu'nun kendisidir."

'Kılıçdaroğlu darbecileri savunmaktan geri kalmadı'

Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, 15 Temmuz'dan sonra, "Askerler her koşulda emre itaat eder" diyerek darbecileri savunmaktan da geri kalmadığını söyledi. 

17-25 Aralık'tan sonra CHP grup kürsüsünün aylar boyunca Kılıçdaroğlu tarafından FETÖ mensuplarının montaj ve iftira kasetlerinin dinletildiği bir mecraya çevrildiğini ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:

"FETÖ ne demişse, Kılıçdaroğlu aynını tekrar etmiştir. Biz, Paralel Devlet Yapısı adıyla FETÖ'nün üzerine giderken Kılıçdaroğlu, emniyet ve yargı içinde çöreklenmiş bu yapıyı devletin vicdanı diye tarif ediyordu. Bu şekilde tarif ettiği kişiler arasında Sayın Baykal'a kaset kumpası kuranların bulunduğunu özellikle hatırlatmak istiyorum. Devleti bu terör örgütünün mensuplarından temizleme çalışmalarımızın hepsinde karşımızda öncelikle CHP'yi ve başındaki zatı bulduk. Allah aşkına bundan ala siyasi ayak olur mu?"

Erdoğan, 2014 yılındaki mahalli idareler seçimleri ile cumhurbaşkanlığı seçimlerinde FETÖ'nün CHP'yi desteklediğini bizzat bu partinin milletvekillerinin açıkladığını da anımsattı. 

Adana'daki MİT tırlarının durdurulması

CHP ile FETÖ'nün ilişkisinin çok net göründüğü hadiselerden birinin de Adana'daki MİT tırlarının durdurulması olayı olduğunu ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu kumpasın amacı, Türkiye'yi Suriye'deki radikal gruplara silah gönderen bir ülke göstererek uluslararası müdahaleye açık hale getirmekti. FETÖ'nün tüm unsuları ve CHP yönetimi, bu olaya adeta dört elle sarılmıştır. Kılıçdaroğlu, doğrudan devletimizi hedef alan bu kumpası, 'Savcının görevi bu değil mi?' diye savunarak FETÖ'nün siyasi ayağı olduğunu bir kez daha göstermiştir."

CHP'nin yayın organı gibi çalışan Cumhuriyet gazetesinin, bu operasyonu yürüten savcı görevden alınınca hemen kendisiyle röportaj yapıp "MİT suç işledi" başlığını attığını kaydeden Erdoğan, "Şimdi (Cumhuriyet gazetesi) genel yayın yönetmeni nerede? Beş küsur yıla mahkum olan bu adam şu anda Almanya'da. Onunla beraber ajanlık yapan CHP'nin milletvekili cezaevine girdi, bir müddet yattı, şimdi nerede? CHP'de ve parlamentoda. Kim siyasi ayak? Hali hazırda CHP Meclis Meclis Başkanvekili olan dönemin CHP Grup Başkanvekili FETÖ'cüler gibi bizi, Lahey Adalet Divanında yargılanmayı gerektirecek savaş suçu işlemekle itham ediyordu. FETÖ'nün siyasi ayağı tarifine en çok, bu örgütün üyelerinin gözaltına alınmasını 'cadı avı' olarak niteleyen CHP yönetimi yakışıyor." şeklinde konuştu. 

"FETÖ elebaşının kitaplarının toplatılmasına da karşı çıkmıştı"

Genel başkanı başta olmak üzere CHP milletvekillerinin kapatılan FETÖ gazetelerinin binalarına giderek dayanışma gösterisi yaparken, aynı zamanda siyasi ayağın kimliğini ilan ettiklerini belirten Erdoğan, yine CHP'nin cumhurbaşkanı adayının, yapılan operasyonları "Cemaati sindirme operasyonu" olarak niteleyip, devamında CHP'nin mallarına el konacağını iddia etmesinin de aradaki ilişkinin bir ikrarı olduğunu ifade etti. 

Erdoğan, Kılıçdaroğlu'nun, 15 Temmuz'dan sonra FETÖ elebaşının kitaplarının toplatılmasına karşı çıktığı hatırlandığında da bu tavrın gayet bilinçli olduğunun anlaşılacağını kaydetti. 

Erdoğan, şöyle devam etti:

"Kendilerini yıllarca Atatürkçü olarak pazarlayan CHP destekçisi kimi yazarların bir anda en büyük FETÖ sevdalısı kesilmeleri, projenin kapsamının genişliğini gösteriyor. Savcı Mehmet Selim Kiraz'ın şehit edilmesinden, Büyükelçi Karlov suikastine ve 6-8 Ekim hendek olaylarına kadar ülkemizin karşı karşıya kaldığı her krizde CHP yönetimiyle FETÖ ortak dil ve tavır geliştirmiştir.

15 Temmuz'u 'kontrollü darbe' olarak niteleyen Kılıçdaroğlu'na bu aklı ve tabiri veren kim? O da FETÖ. Halen ByLock dahil pek çok delille FETÖ üyeliğinden hapiste olan Kılıçdaroğlu'nun bir danışmanının yazışmalarında bu durum zaten anlatılıyor. FETÖ'cü danışman ByLock'ta yazıştığı örgüt abilerine, 'Kılıçdaroğlu'na istediklerini söyletebileceklerini' belirtiyor. Ben söylemiyorum. Her şey açık, net ortada."

Kılıçdaroğlu'nun "adalet yürüyüşü"

Kılıçdaroğlu'nun sözde adalet yürüyüşünü zahirde kendi milletvekili ama aslında FETÖ'cüler için yaptığını söyleyen Erdoğan, yollarda, FETÖ'cüler ile PKK destekçilerinin kol kola yürüdüğünü ifade etti. 

Erdoğan, "Dünyada terör örgütüne destek için bunca yol yürüyen bir siyasetçinin aynı yapının bir ayağı olmadığına kimseyi inandıramazsınız." dedi. 

CHP yönetiminin, sadece 15 Temmuz'u itibarsızlaştırma çabası ile darbe girişiminin ardından FETÖ'yü devletten ve toplum hayatından tasfiyeye yönelik her adımı engelleme çabasının, örgütün siyasi ayağı olduğunun en büyük delili olduğunu belirten Erdoğan, şunları kaydetti:

"Ağızlarını her açtıklarında bizi FETÖ konusunda ikaz ettiklerini söyleyenler FETÖ'nün hain yüzü ortaya çıktıktan sonra bu yapının en büyük sözcüsü, taşeronu ve müdafileri haline geldi. Ya ikazları yalandı ya sonrasında ortaya koydukları tavır yalandı. Netice itibarıyla bunların hayatı yalan. Madem bu işler soru sorarak oluyor öyleyse ben de birkaç soru sorayım: FETÖ'nün siyasi ayağı, FETÖ'cülerin devirmeye çalıştığı siyasetçi midir yoksa yükseltmeye çalıştığı siyasetçi midir? FETÖ'nün siyasi ayağı, FETÖ'nün darbe gecesi öldürmeye çalıştığı siyasetçi midir FETÖ'nün yol verdiği siyasetçi midir?"

"İdlib'de devam eden süreci sayın Putin ile değerlendirdik"

Erdoğan, partisinin grup toplantısı çıkışında, gazetecilerin sorularını cevapladı.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'le yaptığı telefon görüşmesine ilişkin soruya Erdoğan, "İdlib'de devam eden süreci Sayın Putin ile değerlendirdik. Bu değerlendirmede özellikle askerlerimizin, rejim güçleri hatta hatta Rusya'nın vermiş olduğu hasarları ele aldık. Bu konuyla ilgili olarak askerlerimizin Türkiye'de, Dışişleri, Savunma ve istihbaratın da Moskova'da bir araya gelmeleri konusunda Sayın Putin ile mutabakata vardık. En kısa zamanda bu görüşmeleri yapacağız." karşılığını verdi.

Putin ile görüşmede verilen sözlerin tutulmaması durumunda Barış Pınarı Harekatı'nın genişletilmesinin gündeme gelip gelmediğine yönelik soru üzerine Erdoğan, şunlar söyledi:

"Barış Pınarı Harekatı aynı kararlılıkla devam ediyor. Bu konuda geri adım atma söz konusu değil. Tel Abyad'tan Rasulayn ve zaman zaman Tel Rıfat'a kadar çalışmalar belli bir zeminde yürüyor. Şu anda gündemimizde olan ağırlıklı olarak İdlib. Çünkü İdlib'den Türkiye'ye yönelik bir iltica hareketi var. Bu iltica hareketine de pek müsamaha ile bakmak istemiyoruz. Bunu engellemek için de Suriye topraklarında bazı çalışmalar yürütüyoruz. Bu çalışmaları yaparak da insanları orada iskan etmek istiyoruz." 

Erdoğan, "Bugün itibarıyla yeni bir süreç başlıyor mu? Yeni bir harekat süreci olarak mı bakmamız gerekiyor?" şeklindeki soruyu "Şu anda o minvaldeyiz." diye yanıtladı.

Başka bir soru üzerine ABD Başkanı Donald Trump'la her an görüşmesinin olabileceğini ifade eden Erdoğan, Türk heyetinin NATO ile görüşmelerini sürdürdüğünü belirterek, "Şu an bizim ekip NATO'da, Hulusi Paşa şu anda NATO'da, orada görüşmeler yapılıyor. Hulusi Paşa, NATO'dan Pakistan'a gelecek, Pakistan'da devam edeceğiz." dedi.

Erdoğan, Konya'da Kadir Şeker'in, parkta sevgilisini darbeden kişiyi engellemek isterken bıçakla öldürmesine ilişkin soru üzerine "Kadir, insani ve vicdani bir durum sergiledi. Bundan sonraki süreç tamamen yargıyla ilgili. Temenni ederiz ki adil bir karara varılır." ifadesini kullandı.

AA

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.