GÖRÜŞ- İsrail'in Gazze şiddeti: Artık uluslararası eylem gerekiyor!
Asıl Güç İsrail'in Batılı ortaklarının elinde ve Batılı ülkeler bu çatışmanın sona ermesinde şimdi olduklarından daha etkili bir rol oynama kapasitesine sahip.
Araştırmacı gazeteci Jonathan Fenton-Harvey, İsrail'in Gazze'ye saldırılarını ve uluslararası eylemin gerekliliğini AA Analiz için kaleme aldı.
***
İsrail'in Gazze'nin kuzeyinde yaşayan 1,1 milyon kişinin tahliyesini emretmesinin ardından, İsrail tankları ve askerleri Gazze sınırına yığılmaya başladı ve kuşatma altındaki Filistin topraklarına yönelik hava saldırıları da devam ediyor. Ancak İsrail'in planları ve son hastane bombardımanı daha fazla kitlesel kayıp ve zorla nüfus transferi endişelerini artırdı. Şiddet olaylarının sadece ilk haftasında öldürülen Filistinlilerin sayısı 2 bin 400'ü geçti ve bu rakam, yaşanan 5 Gazze savaşının içinde en ölümcül olanı.
İsrail, kara harekatını Hamas'ı çökertme ve Filistinli grup tarafından El Aksa Tufanı Operasyonu olarak bilinen 7 Ekim saldırısından kaynaklanan İsrailli rehinelerin serbest bırakılmasını sağlama misyonu olarak çerçeveliyor.[1] Bu operasyon sırasında Hamas İsrail'in güvenlik çemberini ve ablukasını aşarak 1400'den fazla İsraillinin ölümüne sebep oldu ve onlarca rehine aldı. İsrail tarihindeki en sarsıcı saldırılar arasında gösterilen bu olayın, istihbarat zaaflarını ortaya çıkarmanın yanı sıra ulusal çapta psikolojik bir şok yaşattığı da düşünülüyordu.
İsrail, Hamas'ın saldırısının ardından önemli bir uluslararası sempati kazandı ve İsrail'in işgal planları Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Batılı müttefiklerinden zımni onay almış durumda. Operasyonun ardından Batılı ülkeler İsrail'in "kendini savunma hakkını" vurguladı ve İsrail'in güvenliğine öncelik verdikleri için itidal çağrısında bulunmaktan kaçındı. [2] Desteğin bir başka göstergesi olarak Washington ve Batılı ülkeler donanmalarına ait savaş gemilerini Doğu Akdeniz'e konuşlandırırken, Biden yönetimi İsrail'e ek askeri silah yardımı sözü verdi. [3,4]
Ancak Gazze'nin toplu cezalandırmaya maruz kalacağı ve bunun da uluslararası hukukun ihlali anlamına geleceği yönündeki yaygın endişelere rağmen bu vaatler devam etti. İsrail hükümetinin, 2,2 milyondan fazla nüfusa sahip Gazze'nin elektrik, gıda ve su kaynaklarını keseceğini açıklamasının ardından sivillerin yaşamına ilişkin korkular daha da arttı.
Filistin devletinin kurulmasını kolaylaştıracak siyasi çabaların olmaması veya çok minimal seviyede kalması da İsrail'e verilen desteğin altını dolduruyor. Joe Biden yönetiminin İsrail'e bir ABD büyükelçisi bile atamamış olması, çatışmadaki diplomatik varlığını zayıflatıyor. [5] İsrail hükümetine ablukayı hafifletmesi ve Filistin'in egemenliğini desteklemesi için baskı yapılmaması bu nedenle endişe vericidir.
Bölgesel anlaşmalarda eksiklikler
Mevcut şiddet olaylarından önce bile Gazze'deki durumun savunulamaz olduğu açıktı. Hamas'ın 2006'da Gazze'de yapılan ilk ve tek seçimde seçilmesinden bir yıl sonra, 2007'den bu yana İsrail Gazze sınırlarını, hava sahasını ve karasularını abluka altına aldı ve 2005'te askerlerini çekmesine rağmen fiili işgalini sürdürdü. Bu durum giderek büyüyen bir insani acil durumun oluşmasına yol açtı ve takip eden çatışmalarla durum çok daha kötüleşti.
Trump yönetiminin öncülük ettiği ve 2020 yılı boyunca İsrail ile bazı Arap devletleri arasındaki diplomatik ilişkileri normalleştirmeyi amaçlayan İbrahim Anlaşmaları'nın etkisi göz önüne alındığında Orta Doğu'daki durum daha da karmaşık bir hal alıyor. [6] Filistin sorununun çözümünde kayda değer bir ilerleme sağlanamaması ve Ocak 2020'deki "Yüzyılın Anlaşması" ile ilgili hayal kırıklığı yangına körükle gitti. [7] Bu anlaşmalar Washington'da diplomatik zaferler olarak selamlansa da, işgal altındaki topraklardaki vahim koşulları hafifletmek ve Filistinlilerin uluslararası hukuk uyarınca kendi kaderlerini tayin etme hakkını kolaylaştırmak için İsrail üzerinde yeterli baskı oluşturmadıkları için eleştirilere maruz kaldı.
Anlaşmalar sırasında İsrail ile ilişkilerini normalleştiren Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Bahreyn gibi Körfez ülkeleri, 7 Ekim operasyonu sırasında Hamas'ı kınarken İsrail'e güçlü sempati göstermişti. [8] Ancak bu ülkeler, Gazze'de şiddetin tırmanmasıyla birlikte, Filistin halkına yardım etmedikleri yönündeki eleştirilerden kaçınmak için Gazze'ye insani yardım göndermek ve gerilimi azaltma vurgusu yapmak zorunda hissettiler. Bu dengeleme hareketi Riyad'ın ABD ile daha gelişmiş silahlar ve nükleer program elde etme umuduyla kabul ettiği normalleşme görüşmelerini askıya alması dolayısıyla Suudi Arabistan için daha hassas bir durum teşkil ediyor. [9]
Suudi Arabistan mevcut şiddet olaylarından önce dahi Filistin meselesini göz ardı ettiği suçlamalarından kaçınmaya çalışarak İsrail ile normalleşme yönündeki tutumunu dikkatle sürdürüyordu. Riyad'ın adımları aynı zamanda, özellikle İsrail'in Suriye'deki İran destekli gruplar ve Tahran'ın Lübnan'daki müttefiki Hizbullah ile bir çatışmanın içine çekilmesi durumuna karşı bölgesel bölünmelerin etkisinden de kaçınmayı amaçlıyor. Nitekim ABD'deki sertlik yanlısı sesler, Hamas'ın operasyonundan ilkin İran'ı sorumlu tutarak İran'a yönelik yaptırımların yenilenmesi çağrısında bulundu ve böylece bölgesel gerilimlerin alevlenme riski ortaya çıktı.
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin ofisinden yapılan açıklamaya göre, 12 Ekim'de Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ve Reisi, çatışmaların ortasında bölgesel güvenlik ve İslami birliğin önemini ele aldı. [10] Mart ayında Çin'in arabuluculuğunda yapılan görüşmelerin ardından İran'la gerginliği azaltan Suudi Arabistan, İsrail'le normalleşme konusunda "bekle ve gör" yaklaşımını benimserken İran'a karşı daha soğukkanlı davranmak istiyor ve bu nedenle ABD'nin ilave silahlarını beklemeye alıyor.
Çatışmanın sona ermesi için umutlar
Her ne kadar bazıları İbrahim Anlaşmalarını barış ve istikrarı sağlamadaki eksiklikleri nedeniyle eleştirse de, çatışmanın birincil sorumluluğunun yalnızca bölge devletlerine ait olmadığını kabul etmek çok önemli. Asıl güç İsrail'in Batılı ortaklarının ellinde ve Batılı ülkeler bu çatışmanın sona ermesinde şimdi olduklarından daha etkili bir rol oynama kapasitesine sahip.
Gazze'de insani kriz son bombardımanın çok öncesine uzanıyor. Buna rağmen durumun büyük ölçüde göz ardı edildiği düşünülecek olursa şiddetin 1967'den beri İsrail işgali altında olan Batı Şeria'ya sıçraması muhtemel.
Bu durum Gazzelilerin güvenliği ve refahı konusunda Batılı ve Avrupalı çevrelerde dahi endişelerin artmasına neden oluyor. Özellikle AB dış politika şefi Josep Borrell, Avrupa Birliği'nin İsrail'e verdiği güçlü desteğe rağmen, İsrail'in 24 saatlik tahliye planını "tamamen gerçek dışı" olarak eleştirmişti ve Gazze'de "hızla kötüleşen insani durum" konusunda endişelerini dile getirmişti. [11] Ayrıca Biden, Hamas'ı ortadan kaldırma operasyonunu desteklemesine rağmen 15 Ekim'de İsrail'in Gazze'yi işgal etmesinin "büyük bir hata" olacağı uyarısında bulunmuştu. [12]
Sınır Tanımayan Doktorlar gibi insani yardım kuruluşlarının Gazze'deki hastanelerde ciddi tıbbi malzeme sıkıntısı yaşandığına dikkati çeken raporlarının ardından Gazzelilerin refahına ilişkin endişeler daha da arttı. [13] Norveç Mülteci Konseyi, Gazze'de şiddet tırmanırken "Gazze'ye kesinlikle hiçbir insani yardımın girmediği" uyarısında bulundu. [14]
Sonuç olarak, Filistinliler ölçülemez acılara katlanmaya devam ediyor ve mevcut durum İsrail vatandaşlarının uzun vadeli güvenliği argümanıyla dahi savunulamayacak boyutta. Bölgede şiddeti durdurmak için ateşkesi savunmak ve Gazze Şeridi'ndeki insanlar için bir insani yardım koridoru oluşturmak da dahil olmak üzere şiddeti durdurmak için hızlı bir şekilde harekete geçmek zorunludur. Çatışmayı sürekli kılan sürdürülemez statükonun sona erdirilmesi de hayati önem taşıyor. Ancak o zaman bölge ve halkları için meşru ve sürdürülebilir bir barış ve istikrar yolu düşünebiliriz.
[Jonathan Fenton-Harvey, Orta Doğu ve Kuzey Afrika'daki, özellikle Körfez bölgesiyle ilgili çatışmaları ve jeopolitik konuları inceleyen araştırmacı gazetecidir.]
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.