1. YAZARLAR

  2. Aykut Onur KALAYCI

  3. HİCİVLİ GÜMRÜK SAHASI NOTLARI
Aykut Onur KALAYCI

Aykut Onur KALAYCI

Yazarın Tüm Yazıları >

HİCİVLİ GÜMRÜK SAHASI NOTLARI

A+A-

-HİCİVLİ GÜMRÜK SAHASI NOTLARI-

YUNAN'DA ÖYLE BİZDE BÖYLE

BADEMİ KİM YAKTI?

SİRKECİ GÜMRÜK MUHAFAZA TİMLERİ BOŞ DURMUYOR!

'OKURLARIMA ÖNEMLİ NOT'

Sevgili okurlarım, özellikle son zamanlarda size anlatmak istediklerimi hicvi öne çıkartarak yazmaya özen gösteriyorum. Nedir derseniz hiciv; Türk Dil Kurumu'na göre tanımı aynen şöyle geçiyor: 'Kişilerin ve toplumun bozuk ve aksak yönlerini alaysı bir dille anlatan bir edebiyat türüdür'

Ha diyecek olursanız neden hiciv? Yalnız ben değil, geriye baktığımızda bir çok yazar, alim, düşünür, ozan, olanı biteni halka anlatmak isteyen kalem sahibi, geçmişte hep bu yazı türünü benimsemiş. Yine aynı kişiler halkı kandırıp soyan, zulüm eden beylere, paşalara, sahte fetvalar üreten din bezirganlarına hep hiciv yoluyla seslenmiş!

BAKIN ÖRNEK VEREYİM:

Örneğin çağının sanatçılarından 'DERTLİ' ... Halka saz çalmanın günah olduğunu söyleyen dalkavuklara aynen şöyle demiş:

Telli sazdır bunun adı
Ne ayet dinler ne kadı
Bunu çalan anlar kendi
Şeytan bunun neresinde

...........................

Abdest alsan aldın demez
Namaz kılsan kıldın demez
Kadı gibi haram yemez
Şeytan bunun neresinde
................................

Peki devam edelim...Tevfik Fikret, devrimci ve idealist fikirleriyle Mustafa Kemal başta olmak üzere dönemin pek çok aydınını etkilemiş. O dönemin soyguncularına hiciv ile aynen şöyle seslenmiş:

Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak!
Yarın bakarsınız söner bugün çıtırdayan ocak!
Bugünkü mideler kavi, bugünkü çorbalar sıcak,
atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak… yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin, doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

E tabi ki Neyzen'siz olmaz. O da şöyle anlatmış dönemin bazı politikacılarını halka:

Kime sordumsa seni doğru cevap vermediler;
Kimi hırsız, kimi alçak, kimi deyyus! dediler…
Künyeni almak için, partiye ettim telefon:
Bizdeki kayda göre, şimdi o meb’us dediler!..

Anlayacağın sevgili okurum, Osmanlı döneminden günümüze kadar Aşık Veysel'den Nazım Hikmet'e , Tevfik Fikret'ten Neyzen'e birçok kalem erbabı halka sorunu kolay anlatmak ve aydınlatmak için hiciv yolunu seçmiş!

O ZAMAN HİCVE DEVAM EDELİM

Şimdi izninizle bende yeni yazıma yine hiciv ile girmek istiyorum. Bu yazımda birçok olumsuzluğun yaşandığı Gürbulak Gümrük Sahası üzerine bir fıkra ile başlamak istiyorum..

Efendimmm...! Bir ülkede işler hiç mi hiç yolunda gitmiyormuş. Ülkenin her tarafı karmakarışık, arapsaçı gibiymiş. Ülkede neredeyse 6 ayda bir seçim olmakta, her gelen yönetici 'önleyeceğim' dediği karmaşayı bir türlü önleyemiyormuş. Suç ve buna bağlı olarak suçlular artmakta, cezaevleri adeta mahşer yerine dönmüş, suçluları içerisinde barındıramaz hale gelmiş. Tekrar seçim olunca, işin başına gelen yönetici seçim öncesi hiç bir vaadi olmayan biriymiş. Sadece vatandaşa söyledikleri insanlar tarafından güvenilir bulunmuş. Makama oturduğunda etrafındakiler başına üşüşmüş. 'Efendim önce cezaevleri. Cezaevlerinde yer yok. İsyan ha çıktı ha çıkacak. Ne yapmamızı emredersiniz?' Sorunun cevabını hiç bekletmemiş o yönetici 'Hapishanelerin hepsini yıkın, suçluları da serbest bırakın'

'BİRİNİ İDAM EDİN DİĞERİNİ HAPSEDİN'
Yöneticinin etrafındakiler bu cevapla neye uğradıklarını şaşırmışlar. İtiraz üzerine itiraz ama nafile. Yönetici dediğinden vazgeçmemiş. Sonuçta o ülkedeki bütün suçlular salıverilmiş, hapishanelerde taş üzerine taş kalmayacak şekilde yıkılmış. İlk sorudan nasibini alan yönetici yardımcıları ikinci sorularını çekinerek eh doğal olarak korkarak sormuşlar 'Ya şimdi ne yapalım?'  Yönetici yine bekletmemiş sorunun cevabını 'tek kişilik cezaevleri yapın' Etraf yine şaşkın, birbirlerine bakmış. Nasıl olacak tek kişilik cezaevi? Ama emir büyük yerden. Söylem üzerine tek kişilik cezaevi yapılarak yöneticiye hazır olduğu söylenmiş. Çok geçmeden suç işleyen bir kişi, kolluk kuvvetlerince yakalanınca soru sormak için adres yine o yönetici olmuş. Sormuşlar hep bir ağızdan 'Şimdi ne olacak? Ne yapalım bu suçluyu?' Karşıdan cevap gelmiş 'Atın o tek kişilik cezaevine' Etraf yine şaşkın. Atılmış suçlu tek kişilik cezaevine. Ancak kısa süre sonra bir suçlu daha yakalanmış. 'Ya bu ne olacak sayın yönetici?' Cevap hazır yöneticide '' Birinci suçluyu hemen idam edin, ikincisini onun yerine ceaevine koyun' Hal böyle olunca yöneticinin bu tarzı o karışık ülkede dilden dile dolaşmaya başlamış. Hal böyle olunca da o ülkede ne karışıklık nede başka bir şey yaşanmış!

SÖZÜN GELDİĞİ NOKTA ŞU:

Efendim anlatmak istediğim sözün geldiği nokta şu: Ülkemizde ilk yap-işlet-devret uygulaması İpsala Gümrük Kapısı'nda yapılmış ve herkesi şaşırtırcasına başarıya da ulaşmış. Aynı zamanda Türkiye'de ve dünyada adeta bir model olmuştur. Eski dönemde gümrük sahalarının hepsinde o anlattığım ülkede olduğu gibi güvensizlik ortamı adeta olağan bir şeydi. Hem çalışan, hem de vatandaş için kalabalık bir çalışma ortamı ve kalabalıkların koşan, kaçan, kovalayan belli olmadığı gibi içeride tuvalet, banka, posta, ulaştırma ticaret odası, sağlık, polis, gümrük, gümrük muhafaza cafe, restaurant, saymanlık ve nice birim saha içinde karışıklığa neden oluyordu..  Hani sebepsiz yere koşan veya kaçan duruma düşmek pek de şaşılacak bir durum olmuyordu. Sahalarımız kalabalıklara göre modellenmiş yapılan işlemler adeta arap saçına dönmüş durumdaydı. Bu personelin istihdamına da yansıyordu. Örneğin hani koşan, kovalayan vs. kabaca bir hesapla o sahada 4,5 kat fazla istihdam söz konusuydu. Kimse burnumuzun dibindeki 'Yunanistan bu işi nasıl yapıyor?' diye merak bile etmiyordu. Çünkü o kalabalık ve kargaşa bazıları için bulunmaz bir haram ortamıydı..

YUNANİSTAN VE BİZİM FIKRA

Oysa ki Yunanistan idaresi aynı bizim fıkradaki gibi çalışıyordu. Hapishane gibi sahaya bir polis bir araç alıyordu. Araç ve pasaport uygunluğu halinde bariyerler açılıyor, ülkeye girecek başvuru kabul edilmiş ise, araç direkt gümrüğe sevk ediliyor ve bariyer tekrar kapanıyordu. Sevki yapılan tek araç hızla gümrük memuruna beyanını sunuyor, aracını hazırlıyor, en fazla bir dakikada bütün işlemlerini ikmal ettirip gümrük personelince araç bariyeri açılarak 'hadi yolun açık olsun' denilip ülkeye giriş ve çıkış sağlanıyordu. Görünen şuydu ki, idarenin fazlası sahada bulunmuyor saha sadece tek aracın işlemi üzerine ikmal edilmişti.. 4 perondan ikisi yolcu, biri otobüs, biri tır işlemi için tek araç üzerine çalışıyordu. Tartıyı da denetimi de riski de araç sahadayken değerlendiriyorlardı. Yunanlılar şuan da bile aynı yapıda aynı yöntemle fıkradaki sistemle çalışmaktadırlar.

Toplam üç vardiyada polis, gümrük personel ile işlemleri ikmal ediyorlar. İpsala'ya yeni gümrük sahası yapılacakken, iki eski gümrük sahası yapılmış ve çalışma düzeni doğal olarak sağlanamamış; 180 kişi polis, gümrük personeli, onlarca diğer kamu personeli bu karışıklığa adeta müdahil oluyordu. Oysa ki aynı işi Yunanistan Gümrüğü'nde 60 kişinin halletmesi ilginçti. 

UTANMADAN HEM DE SIKILMADAN...

Yeni saha projeleri idarelere sorulduğunda her idare 100 metrekare makam odası, makam yardımcısı odası, işlem odaları, şimdiki AVM büyüklüğünde yapı teklifinde bulunmuş, utanmadan bu kargaşanın devamını istemişlerdir. Şunu herkes iyi bilir ki, devletin denetim erki tekdir. Bu işlemi dağıtırsanız kargaşa olur. Herkes olayı farklı yerinden tutmak isterse şüphesiz ortaya çıkan sonuç kaostan başka bir şey olmayacaktır.

Türkiye'nin yeni alan projesinde Yunanistan'ı baz alması bizim fıkradaki gibi olmuş böylelikle örnek gösterilmiş ancak duvarlarının İtalyan mermerinden olması şaşkınlık yaratmıştır. Durum bizim fıkra ile anlatılırsa, o zamanın parasıyla bu olay Türkiyeye (2000 yılının rakamı) 6 Trilyona patlamıştır. Ancak buna rağmen uygulama başarılı olunca, Gürbulak Gümrük sahası projeleri dirildi. Tek fark uygun örnek olan Yunanistan İpsala örneği göz önünde bulundurulamadı. Acı olan taraf kalabalık saha, kalabalık personel üzerine kurulmak istendi. Bizim fıkradakinin birinci aşamasındaki gibi kargaşa, kaçan, kovalayan, suç, suçlu yakalama hiç bitmedi.  Güvensizlik ortamı saha yapılırken, projelendirilirken karar verici tarafından sağlandı.

Aynı anda İpsala aynı anda Gürbulak iki tezat proje, iki tezat uygulama alanı oldu. Çalışma sistemi ve yapısı olarak yeniden Gürbulak Gümrük sahası yapılmak isteniyor. İddiam odur ki, İpsala örneği baz alınıp fıkramızın ikinci kısmı ve Yunanistan örneği göz önünde bulundurularak kantar ve X-Ray de sahada denetimli alan olarak tek araçlık bir saha proje ve yapımı halinde bir AVM veya hapishane topluluğu kargaşa ve anarşi oluşturmadan sınır gümrük ve polis işlemleri yapılabilir. Fıkranın ikinci bölümü gerçek olur. Şayet yukarıda aktardıklarım gerçekleşmezse, ben çoktan tırlarla muz, çay, sigara, oyuncak vs kaçakçılıklarını ve bu suçlardan dolayı açığa alınan personeli yazmaya devam ederim.

Bakanlık tarafından Gürbulak Ticaret ve Gümrük Bölge Müdürlüğü'ne vekaleten görevlendirilen gümrük muhafaza kökenli sayın Kadri Karakuş'u tebrik eder, Allah yardımcısı olsun derim. Karakuş müdürün Haydarpaşa Gümrük Müdürü olduğu dönemdeki Tareks belgesi başvurusu yapılmadan yükleme evraklarında transit kaydı bulunmadığı halde transit işlemi yapılan LED AMPUL KONTEYNIRLARINI bir anda hatırladım nedense..

Sahi neydi o olay öyle ya?..

GÜMRÜK MUHAFAZA SİRKECİ TİMLERİ BOŞ DURMUYOR!

İstanbul Gümrük Muhafaza Kaçakçılık İstihbarat Müdürlüğü Sirkeci Timleri bir istihbarat çalışması neticesinde, Tahtakale'de faaliyet gösteren iki hana (işyerine) yaptıkları operasyonlarla yurda kaçak yollarla geldiği tespit edilen çeşitli tanınmış markalardan 6 bin 500 adet saat, çok sayıda sigara, puro ve gözlüğe el koydular. Olaya adı karışan kişilerle ilgili adli tahkikat başlatıldı.

OKURLARIMA ÖNEMLİ NOTTUR:

9 ARALIK 2018 günlü 'GÜLDEN BACI İLE MARMARALI GÜMRÜKÇÜ' başlıklı yazıma SAHTE HESAPLARDAN GELEN ŞAHSIMA HAKARETE VARAN VE HADDİNİ AŞAN İFADELER KULLANAN ŞAHISLARA BURADAN HZ.MEVLANA'NIN BİR SÖZÜ İLE CEVAP VERMEK İSTİYORUM:

"Suskunluğum asaletimdendir
Her lafa verilecek bir cevabım var.
Lakin bir lafa bakarım laf mı diye.
Bir de söyleyene bakarım adam mı diye?"

Hz.Mevlana

BURNUMA YANIK KOKUSU GELDİ..

Öfffff...Öfff sizde duyuyor musunuz? ...Burnuma yanık kokusu geldi ya. Ama nasıl kokuyor bu böyle...Tıpkı badem yanığı gibi. Duyuyor musun sevgili okurlarım? Hayır mı? İyi sonraki yazının başlığını şimdiden koydum o zaman 'BADEMİ KİM YAKTI?' görüşmek üzere...


- YAZARDAN SON DAKİKA NOTUDUR -

EYY ANKARA'DAKİ YETKİLİLER!
TAŞRA TEŞKİLATINDA GÖREV YAPAN GÜMRÜK ÇALIŞANLARINA GÖNDERMİŞ OLDUĞUNUZ RESMİ ELBİSELERİN YAZLIK OLDUĞUNU AYRICA MEVSİMİN DE KIŞ OLDUĞUNU BİLHASSA HATIRLATIRIM. BİR ELBİSE İŞİNİ BİLE BECEREMEYENLERİN, BU MAKAMLARI İŞGAL ETMESİNE İSE NE DEMELİ? CEVABI SİZLERE BIRAKIYORUM..

 

-BAŞKENT ANKARA'DAN ÖNEMLİ KULİS BİLGİSİ-

Sahi biz neden Cumhurbaşkanlığı Sistemi'ne  (başkanlık sistemine) geçtik? Bakanlıkta görev yapan genel müdürler hazırladıkları bir yazıyı, direk bakana gönderemiyorlar yani aradaki kişi bakan danışmanı oluyor. Hani biz bürokrasiyi yok edecektik?

 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
19 Yorum