"İHANET"
- İHANET -
İhanet...
Yüce kitabın Al-i İmran Suresi'nde; 'Kim ihanet ederse, kıyamet günü ihanet ettiğiyle gelir. Sonra her nefis ne kazandıysa, (ona) eksiksiz olarak ödenir. Onlar haksızlığa uğratılmazlar'
Nisa Suresi'nde; 'Kendi nefislerine ihanet edenlerden yana mücadeleye girişme. Hiç şüphesiz Allah, ihanette ilerlemiş günahkârı sevmez'
Hac Suresi'nde 'Gerçekten Allah, hain ve nankör olan kimseyi sevmez.
Diye geçer ihanet ve nankörlük...
Günümüze gelecek olursak moda olmuş arkadan hançerlemek. İyilik, birliktelik, kötü gün dostluğu çöpte arasanız yok. İhanetin dünya düzeni, normal bir olgu ve davranış haline geldiği bir zamanda yaşıyoruz sizler de takdir ederseniz. Kimi vatana, kimi sevgiliye, dosta, sırdaşa batırıyor arkadan hançeri Brütüs misali...
Ama yukarıda yüce kitaptan da örnekler verdik ya, İhanet eden aslında kendine, kendi omurgasına ihanet ediyor amma farkında değil!
Ben bu yazımda, ihanetin siyaset ayağını irdeleyeceğim sizlere hem de sıcacık bir örnekle...
Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın mahalli seçimler dolayısıyla meydanlarda yaptığı konuşmalarda, sık sık vurguladığı bir söz var. Kamuoyu ve medyada da gündeme gelen ve Erdoğan'ın altını kalın çizgilerle çizdiği söz aynen şöyle:
'AK Parti'nin treninden inenler bir daha bu trene binemezler'
Peki kime diyor bunu Cumhurbaşkanı Erdoğan..! AK Parti içerisinde büyüyen, aynı masaya yumruk vurulduktan sonra şimdiler de ayrı masaya oturmak isteyen sözde AK Partililere. İşin Cumhurbaşkanı tarafından en üzücü ve adeta ihaneti gerçekleştirenlerin yakın çevresi, yol arkadaşları olması. Ha bunlar içerisinde en itici olanları da AK Parti şemsiyesi altına girdikten sonra bir yerlere gelmiş, şimdiler de ise kendisini bir yerlere getirmiş Erdoğan ve Ak Parti'ye karşı bayrak açanlar. Allah aşına Recep Tayyip Erdoğan olmasa, elinizden tutmasa kim tanır, kim selam verirdi sizlere.. Nasıl vekil, bakan derlerdi sizlere...
Neyse bir de halk sözüyle bitirelim ihaneti, arkadan hançerlemeyi: 'Bilemezsin kim dost, kim düşman. Bazen tuttuğun eldir seni arkandan vuran'
TEK GÖMLEKLİ GÜMRÜKÇÜ
'Kardeşim sana ne gümrükçünün giydiği gömlekten, pantolondan' demeyin sakın. Aslında bu konuya öyle bir dalacaktım ki değmeye verin. Ama gümrükte çalışan özellikle bayan kardeşlerimi üzmemek ve rencide etmemek için vazgeçtim. Efendim bu gümrükçünün kıyafet konusu bana hep enteresan gelmiştir. Neden derseniz; bakın dinleyin hele..
Mesela hep derim ki kendi kendime birileri gümrükçüye neden kıyafet giydirmekte ısrar eder? Bence malum, ya sizce?.. Düşünün bir bakalım... Ya da neden kıyafetler yaz-boz tahtası gibi hep değişir? Sevgili okurlarım ve de çok değerli gümrüğün yetkilileri, bu kıyafet konusunda inanın yüzlerce şikâyet alıyorum. Bakanlığın taşra teşkilatında görev yapan çalışanlar bu konu da dertli mi dertli. Taşra teşkilatı çalışanlarının kıyafeti dert edinme sebebi ise şu: (sıkı durun şimdi) Diyorlar ki çalışanlar 'Çalıştığımız yerlerde üzerimizi değiştirecek, soyunup giyinecek odamız ve dolaplarımız yok' tövbe, tövbe. Yahu..! Neyse, neyse...Söz verdim üzerim şimdi çalışan bacılarımı, kardeşleri.. Sayın yetkililer bu iş illaki 'onlarda kıyafet giyecek' demekle olmuyor. Nerede soyunup giyinecek personel?
Unutmadan bir dakika!.. Bu insanlara 'resmi kıyafet giyeceksin' diyorsunuz da kardeşim yeterince gömlek verseniz ya çalışanınıza. Vallaha işten gelip gömleğini yıkayıp, sabaha kurutanlar var aralarında.. Yazık değil mi? Eziyet değil mi bu Allah aşkına. Sahi..! Bu kıyafet konusunda bazıları neden ısrarcı.
Sizce?
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.