IX. TÜRKİYE’DEKİ YAŞANTIYA ADAPTE ETMEK: ÖNERİLER
IX. TÜRKİYE’DEKİ YAŞANTIYA ADAPTE ETMEK: ÖNERİLER
─────────────────────────────────────────────────────
Müfredat Reformu ve Felsefî Dersler:
Ülkemizdeki eğitim müfredatında, sadece fen bilimleri veya sosyal bilimler değil, aynı zamanda felsefe, mantık, etik ve medya okuryazarlığı dersleri de ağırlıklı hale getirilmelidir. Bu dersler, öğrencilerin düşünme becerilerini geliştirmeleri, doğruluğu kanıtlanmamış bilgileri sorgulama alışkanlığı kazanmaları açısından önemlidir. Böylelikle cehaletin buhranlı alanına düşme riski azalır.
- Aile ve Toplum Eğitimi:
Eğitim sadece okul duvarları arasında gerçekleşmez. Toplumsal değerlerin ve ahlakın şekillendiği ilk ortam ailedir. Aile içi iletişim, sevgi, saygı ve dayanışma kültürü ne kadar güçlüyse, çocuğun da o denli yüksek bir ahlaki temelle yetişmesi mümkündür. Bu çerçevede, ebeveynlerin bilinçlendirilmesi ve desteklenmesi için yaygın eğitim faaliyetleri artırılmalıdır.
- Medya ve Dijital Platformların Denetimi:
Cehaletin yayılmasında önemli etmenlerden biri, kontrolsüz ve sorumsuz medya içeriğidir. Özellikle yalan haberler, komplo teorileri ve kışkırtıcı dille hazırlanan yayınlar, toplumsal manipülasyonun önünü açar. Medya kuruluşlarının etik ilkeleri benimsemesi, düzenleyici kurumların etkin denetimi ve yurttaşların medya okuryazarlığı becerilerinin artırılması, bu alanda yapılması gereken öncelikli çalışmalardandır.
- Yetişkin Eğitimi ve Halk Eğitim Merkezleri:
Cehaletle mücadele, sadece genç kuşakların eğitimiyle sınırlı kalamaz. Yetişkin nüfusun da sürekli öğrenmeye teşvik edilmesi, mesleki ve kültürel alanlarda gelişim imkânlarının sağlanması önemlidir. Bu kapsamda halk eğitim merkezleri, belediyelerin meslek edindirme kursları ve sivil toplum kuruluşlarının gönüllü faaliyetleri ile tüm yaş gruplarına ulaşılmalıdır.
- Sosyal Sorumluluk Projeleri ve Gönüllülük:
Cehalet, çoğunlukla toplumsal ilişki ve dayanışma eksikliğinin de bir ürünüdür. Bu nedenle gençlerin, öğrencilerin ve yetişkin vatandaşların gönüllülük esasına dayalı sosyal sorumluluk projelerine katılımı teşvik edilmelidir. Birlikte proje üretmek, ortak bir hedef doğrultusunda emek vermek, hem bilgi hem de ahlaki değerlerin benimsenmesini sağlar.
- Bilimsel Araştırmalara Yatırım ve Geleceğe Dair Politikalar:
Toplumun karşılaştığı sorunlara bilimsel yöntemlerle çözüm aramak, cehaletin önüne geçmek için en güvenilir yoldur. Üniversitelerin ve araştırma kurumlarının bağımsızlığı, özgür düşünce ortamının korunması, akademik özgürlüklerin garanti altına alınması ve farklı disiplinler arasındaki işbirliğinin güçlendirilmesi, bilimsel gelişmeyi destekler. Siyasetçilerin de kısa vadeli popülist söylemler yerine uzun vadeli, bilgi temelli, sürdürülebilir politikaları bütçe ve programlarına yansıtması gerekir.
─────────────────────────────────────────────────────
X. SONUÇ
Bu kapsamlı değerlendirme, “Zalimlerin çarkı cahillerin çalışmayan kafaları ile döner”, “Bilim cesaret verir, cehalet ise küstahlık” (Margaret Atwood), “En büyük savaş cehalete karşı verilen savaştır” (M. K. Atatürk), “Allah kimseyi yanlışı savunacak kadar cahil, doğruyu inkâr edecek kadar da nankör etmesin” (Yunus Emre) ve “Cahil çıkarları için yaşar. Ahlaksızdır. Her şeyi bilir ama aslında hiçbir şey bilmez. Sevgiden, bilgiden, erdemden yoksun bu sürüler bütün dünya için doğal felaketlerden kat be kat tehlikelidir” (Bilgin Hoca) sözlerinin ışığında, cehaletin farklı yönlerine odaklanmıştır.
Bir yandan, cehalet kavramını basitçe “bilgisizlik” diye yorumlamanın ne kadar sığ ve yetersiz kalacağı ortaya konmuş; cehaletin aynı zamanda önyargılarla, dogmalarla, bilgi kirliliğiyle, ahlaki yozlaşmayla ve düşünce tembelliğiyle iç içe geçmiş çok boyutlu bir olgu olduğu vurgulanmıştır.
Diğer yandan, cehaletle mücadelede yalnızca formel eğitim kurumlarına değil, toplumsal, kültürel ve bireysel çabalara da ihtiyaç duyulduğu görülmüştür. Aileden başlayan eğitim, okuldan toplumsal yaşama kadar uzanır; siyaset alanında, medya dünyasında ve tüm kamusal kurumlarda sorumluluk ve duyarlılık gerektirir.
Ülkemizdeki yaşantıya uyarlayacak olursak, sosyal adaletin sağlanması, gelir dağılımındaki eşitsizliklerin giderilmesi, katılımcı bir demokrasi kültürünün yerleşmesi, medyanın özgür ve tarafsız işlemesi, insanların kendilerini özgürce ifade edebilmeleri ve bilimsel çalışmaların geniş destek bulması gibi konular, cehaletin köklerinin kurutulmasında elzemdir. Bu unsurlar, cehaletin yeşermesi için zemin oluşturan çarpıklıklara set çeker; zira cehalet yalnızca zihinleri değil, aynı zamanda toplumsal ilişkileri ve ahlakı da kirleten bir hastalıktır.
Aşırı kutuplaşma, hoşgörü ve uzlaşma eksikliği, farklı görüşlere saygı duymama alışkanlığı, despotik eğilimlerle birleşince, bir ülkede özgür düşüncenin de, adaletin de, hakkaniyetin de gerilediğini acımasızca gözlemleriz. Çözüm yolunda atılacak ilk adım, cehaleti ‘kader’ ya da ‘değişmez bir gerçeklik’ gibi görmemektir. Cehaletle mücadele, sabır, emek, kararlılık ve kolektif bilinç gerektiren bir süreçtir. Ahlak, bu sürecin vazgeçilmez yol göstericisidir. Bilimsel yöntemi öğrenen, sorgulama becerisini edinen insanlar, aynı zamanda adil ve merhametli bir dünya düzeni için de çaba gösterecek bireyler haline gelir.
Bu açıdan bakıldığında, cehaletin panzehiri, yalnızca okullardaki dersleri “mükemmele” ulaştırmaktan ibaret değildir. Haksızlığa, yolsuzluğa, nefret söylemlerine, sahtekârlığa, manipülasyona ve duyarsızlığa karşı uyanık ve dirençli bir toplum oluşturmaktan geçer. Günümüzde bilgiye erişimin yayılması, teknolojik imkânların artması, küresel ilişkilerin gelişmesi, cehaleti ortadan kaldırmak için yeni fırsatlar sunsa da aynı anda yeni tehditler de ortaya çıkarır.
Doğru bilgi yanlış bilgiyle, bilim hurafeyle, özgür ifade baskıyla yan yana durabilir. Bu ikilemler, bizleri sürekli bir seçim yapmaya zorlar. Tutarlı bir ahlaki pusulaya sahip olmayan, analitik düşünceden yoksun ve sorgulama becerisi gelişmemiş bireyler, popülist söylemlere ve yalan haberlere kolaylıkla kanabilir. Oysa tüm bu karmaşa içinde, ülke olarak ortak paydaları ve evrensel değerleri korumak mümkündür — yeter ki cehaleti besleyen kanalları kapatmak için gerekli hazırlığı yapalım.
Özetle, bahsedilen beş söz, cehaletin hem bireysel yaşamlar hem de toplumsal yapılar üzerindeki tahribatını çok yönlü bir biçimde dile getirir. Bunlar, bir uyarı olduğu kadar aynı zamanda bir eylem çağrısıdır.
Ahlak merkezli bir eğitim, geleceğin teminatı sayılabilecek bir gençlik yetiştirir. Bu gençlik, bilimin cesaretlendirdiği, küstahlığın ötesinde gerçek özgüvene sahip, yanlışla ve zulümle mücadelenin aslî öznesi olur. Toplum da bu sayede “en büyük savaşı” kazanır: Cehalete karşı verilen savaşı.
Böylelikle, Yunus Emre’nin söz ettiği gibi, kimse yanlışı savunacak kadar cahil, doğruyu inkâr edecek kadar da nankör olmayacak; Atatürk’ün işaret ettiği bilim ve fen yolunda kararlılıkla ilerleyerek, Margaret Atwood’un dikkat çektiği cesur yürekliliğe erişecektir. Sonuçta, “Zalimlerin çarkını” durduracak olan da bu aydınlık bilinçtir.
Ben bu makaleyle, cehaletin toplumsal bir afete dönüşmesini engellemek için atılması gereken adımları, ülkemiz konteksinde ele aldım. Hiç kuşkusuz bu konuda daha fazla çalışma, araştırma ve kurumsal dayanışma gereklidir. Yine de bu satırlarda çizmeye çalıştığım genel çerçeve, ahlaki ve akademik olarak bir yol haritası niteliği taşıyor düşüncesindeyim.
Ben diyorum ki bilgelik, sevgi, erdem ve sorumluluk duygusu ışığında, cehaletin kırdığı bağları onarmak ve toplumu daha adil, özgür ve uygar bir seviyeye taşımak mümkündür. Bu amaç uğruna verilecek her çabanın, insana ve insanlığa hizmet olduğu aşikârdır. Ve hiç unutulmamalıdır ki, savaşın en büyüğü en zorlusu olsa da bir toplumun varoluş mücadelesinde zafer, cehalet kelepçesini kırabildiği ölçüde gerçek manasını kazanır.
..........
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.