ORDİNO ÜCRETİ BİR HAK MIDIR?
ORDİNO ÜCRETİ BİR HAK MIDIR?
“Ordino” adını taşıyan bir belgeye, Avrupa Birliği müktesebatına uygun olarak hazırlanıp yürürlüğe konulmuş olan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda ve 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nda rastlanmamaktadır. Nitekim, Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı, hukuk sistemimizde yasal düzenlemesi bulunmayan ordino adlı belgeye günümüz koşullarında gerek kalmadığını ayrıntılı gerekçeleriyle ortaya koyan bir metni ilgililere göndermiştir. Sonuç olarak, yasal dayanağı bulunmayan ordino nedeniyle ücret talebinde bulunulması hukuka uygun bulunmamaktadır.
17 yıldan beri yapılan bu uygulamanın bugünlerde tekrar gündeme geldiğini görüyoruz.
Konuya girmeden önce iki hususun bilinmesi gerekmektedir.
1- Ülkeler artık asker postallarıyla işgal edilmiyor. Gümrüklerden kuşatılıyor.
2- İthalatçılar-ihracatçılar yani limanların gerçek kullanıcıları haklarını savunmak üzere neden dava açmıyorlar?
İlerleyen satırlarda göreceğimiz gibi, gümrük idarelerinin gözetim ve denetiminde olması gereken limanlarda, Osmanlı döneminin kapitülasyonlarından da ağır şartlarda ülkemiz üstü örtülü olarak adeta hortumlanmaktadır.
Gümrük-liman-gemi acentesi denilen bermuda şeytan üçgeninde yaşanan haksızlıkların ve dayatmaların derinliğini matematiksel bir hesaba döktüğümüz zaman bu haksız kazancı daha çok fark edeceksiniz. 17 yıldır yıkılamayan bu menfaat ilişkisi, Sayın Cumhurbaşkanının dediği gibi "BÜROKRATİK OLİGARŞİ" denilen engele takılmaktadır. Ordino konusu üzerinde bir araya gelip Avrupa Gümrük Koduna ve iç hukukumuza uygun çözüm bulmaları gereken Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile Ulaştırma Bakanlığı bürokratları, herhalde işlerinin yoğunluğundan olacak ki, bir araya gelip bu konuyu bir türlü sonuçlandıramamışlardır !
DURUMDAN VAZİFE ÇIKARTMAK
Ulaştırma Bakanlığına bağlı Deniz Ticaret Müdürlüğü, geçici depo veya antrepolara teslim edilmiş olan malların, taşıyana sorulmaksızın konişmentoda alıcı olarak görülen kişilere teslim edilmesinin, taşıyan sıfatına sahip gemi donatanının ve onun temsilcisi gemi acentesinin taşıma işlerinden doğan yük üzerindeki haklarının kaybına sebebiyet verdiği gerekçesiyle, ordino yerine "YÜK TESLİM TALİMAT FORMU" isimli belgenin ibraz edilmesi halinde malların geçici depo veya antrepolardan verilmesi gerektiğini 17.05.2011/14765 tarih ve sayılı yazısıyla acentelere ve işleticilere duyurmuştur.
Bu yazı üzerine deniz ticaret odası üyelerine bir duyuru hazırlayarak, taşıyanın varış limanında orijinal konişmentoyu alarak karşılığında alıcıya yükün teslim edilmesi için yük teslim talimat formunun verilmesi gerektiğini duyurmuş ve alıcının bu belge ile yükünü ambardan çekebileceğini bildirmiştir.
4458 sayılı Gümrük Kanunu ile uygulaması kaldırılan ordinonun yerine alınan bu tedbirin adı ordino olsa ne olur, yük teslim talimat formu olsa ne olur?
Her iki belge de Gümrük Kanununa karşı yapılan bir hileli ifadedir. Deniz Ticaret Genel Müdürlüğünün 4458 sayılı Gümrük Kanununu ilgilendiren bu düzenlemesine karşı Gümrük ve Ticaret Bakanlığının bir müdahalede bulunmadığını görmekteyiz. Asıl handikap ise, TİM vesair dış ticaret erbabının bu konudaki tüm dayatmalara, haksızlıklara ve "SORMA VER" paralarına hiç ses çıkarmamasıdır. Dış ticaret erbabının, küçük küçük rakamlar halinde haksız olarak tahsil edilen paraların toplam maliyetini düşünmemesi, "sesimi çıkarırsam eşyam gümrükte takılır" zihniyetiyle sinmesi, ülke ekonomisinde büyük yaralar açılmasına sebep olmaktadır.
Zaman zaman stikırlı konişmento, zaman zaman ordino veya çıkarılan yük teslim talimat formu dayatması, hiçbir mevzuatta yeri olmayan, herhangi bir kağıt parçasından ibaret bir belgenin neden ısrarla kanuna aykırı olarak talep edilmeye devam edildiğini ve bazı gümrük idarelerinin de açıkça kanuna aykırı davranarak bu tür belgeler olmadan işlemlere başlamadığını ve sonuçta bu belgeler ibraz edildikten sonra belgeyi niçin kabul ettiğini sorguladığınızda kendinizi inanılmaz bir çarkın içinde bulursunuz. Türk Ticaret Kanununda ve Gümrük Mevzuatında eşyanın tescil ve tesliminden önce konişmentonun acenteye verilmesi gibi bir hükmün yer almadığını (ve hatta acenteye ibraz şeklinde bir kavramın dahi olmadığı); Gümrük Kanunu ve Yönetmeliğinde eşyanın tesliminin konişmento aslı ile yapılacağının belirtildiğini ancak buna rağmen "uygulayıcıların" yani acenteler ile gümrük ve liman işleticilerinin kanuna aykırı işlem yapmaya devam ettiğini görürsünüz.
TAVŞANA KAÇ, TAZIYA TUT
2000 yılından bu yana Gümrük ve Ticaret Bakanlığının, gümrük işlemlerinin sadece konişmento aslı ile yapılacağına dair yazıları herkesçe malumdur. Ancak dış ticaret firmaları malların varış ihbarını alır almaz, konişmentoyu acenteye vererek, hiçbir hukuki geçerliliği olmayan bir belge ile işlemlerine devam ediyorlar. Peki aslında kanun gereği, eşyayı gümrük idaresine teslim ettikten sonra aslında hiçbir sorumluluğu ve yükümlülüğü kalmayan taşıyan/acenteler neden bu uygulamanın devamı için ısrar ediyorlar?
İşte bu sorunun yanıtı yıllık milyar dolarlarla telaffuz edilebilecek haksız kazançların ortaya dökülmesine sebep oluyor. Bu noktada gemi acentesinin aslında hangi görevlerini ifa ettiğine ve kimin adına işlem yaptığına bakmak gerekiyor. Türk Ticaret Kanunu, Gemi Acenteleri Yönetmeliği ve Gemi Acenteleri Ücretlerine İlişkin tebliğe baktığımızda gemi acentesi, taşıyana hizmet etmektedir ve mevzuat gereğince yaptığı hizmetlere ilişkin tüm ücretlerini taşıyandan almaktadır.
Olaya eşyanın gönderileni açısından baktığımızda;
Deniz Yoluyla Eşya Taşıma Sözleşmelerine göre, yükleme ve boşaltma limanlarındaki taşıma şekilleri uyarınca,
1) LINER IN/LINER OUT (LINER TERMS): Yükleme limanındaki konteynırların gemiye yüklenmesi ve varış limanındaki boşaltma masrafları navluna dâhildir. Başka bir deyişle, taşıyan tarafından karşılanır.
2) LINER IN/FREE OUT (LI/FO): Yükleme limanındaki konteynırların gemiye yüklenmesi navluna dâhil olup, varma limanındaki boşaltma masrafları alıcı tarafından ödenir.
3) FREE IN/LINER OUT (FI/LO): Yükleme limanındaki konteynırın gemiye yüklenmesi navluna dâhil olmayıp, yükleyici öder, ancak varma limanında boşaltma masrafları navluna dâhildir.
4) FREE IN/FREE OUT (FIOS): Yükleme limanındaki konteynırın gemiye yüklenme masrafları satıcıya ve varma limanındaki konteynırın gemiden boşaltma masrafı alıcıya aittir.
Özet olarak; satın alınan bir eşyada (eğer konişmentoda free out kaydı yoksa) eşyanın gemiden tahliyesi dahil tüm ücretler ödenmiş olmaktadır. Ancak varış ihbarını alan ithalatçı gümrüklerde el altından hala işleyen "ordino" dayatması sebebiyle konişmentosunu acenteye götürmekte ve acente bu şekilde aslında hiç ilgisi olmadığı halde duruma dahil olmakta ve gemi acenteleri liman masrafları adı altında ithalatçı ve ihracatçıdan çeşitli masraf kalemleri talep etmektedir. Talep edilen bu masraf kalemleri ile ilgili olarak, ilgili taraflar arasında uygulamada bir takım uyuşmazlıklarla karşılaşılabilmektedir. Örneğin; bu talep edilen kalemler arasında liman işletmesine ödenen “Gemi tahliye ücreti” ve “Liman Güvenlik Ücreti (ISPS)” kalemlerini, Liman İşletmesi, maksimum 120.- USD ve 9.- USD olarak tarifelendirirken (Mersin limanı için), gemi acenteleri bu bedelleri ihracatçı ve ithalatçıya 175 USD ve 12 USD olarak rücu etmektedir. Ayrıca Geçici Kabul ücreti için sadece form doldurulup gümrük müdürlüğüne cüzi bir rakam ödenirken, acenteler malın alıcısından gümrük müşavirlerinden 85.- USD talep etmektedir. Gemi acenteleri uyuşmazlık konusu olan
o Gemi tahliye ücreti
o Acente tahliye nezaret ücreti
o Konteynır giriş-çıkış ücret (Geçici kabul)
o Konteynır temizlik ücreti
o Liman güvenlik ücreti (ISPS)
o Ekipman denetim ve kontrol ücreti
o Yük bildirim ücreti
o Acentelik dokümantasyon ücreti (Ordino)
vb. kalemlerden oluşan faturasını ithalatçıya ödetmektedir. Hiçbir ithalatçı bu fatura bedellerinin neden alındığını ve içeriğini sorgulamadığı gibi, konişmentosunda "free out" kaydı yoksa, kesinlikle acente tarafından ödenmesi gereken ve liman tarifesinde maksimum 120.- USD olarak belirlenmiş konteynır tahliye ücretini neden 175.- USD olarak acenteye ödediğinin farkında dahi olmamaktadır (Mersin limanı için).
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1196ncı maddesi, navlun dışında kalan giderlerin eşyanın alıcısından tahsil edilemeyeceğini belirtmektedir.
“d) Navlun dışında kalan prim ve giderler
MADDE 1196- (1) Taşıyan, navlun dışında, pey akçesi, prim, bahşiş ve benzeri bir ad altında başkaca bir istemde bulunamaz.
(2) Aksine sözleşme yoksa, gemiciliğin olağan ve olağanüstü giderleri, özellikle kılavuz, liman, fener, römorkaj, karantina, buz kırdırma ve bunlara benzer hizmetlere ilişkin resim ile ücretleri ödemek ve bu giderleri doğuran sebeplere ilişkin önlemleri almak, navlun sözleşmesi hükümlerine göre yükümlü olmasa bile, yalnız taşıyana düşer.
(3) Müşterek avarya hâlleriyle eşyanın korunması, emniyet altına alınması ve kurtarılması için yapılan giderler hakkında ikinci fıkra hükmü uygulanmaz
Sonuç olarak acenteler;
Acentelik sözleşmesi kapsamında verdikleri hizmetlerden doğan bilumum ücret alacaklarını ancak müvekkillerinden/taşıyandan tahsil edebileceklerdir.
Liman masraflarını ödemekle yükümlü tutulan ithalatçı ve ihracatçı firmalar problemin asıl muhatabı olmakla birlikte, konuya ilişkin yeterli farkındalığa sahip olmadıklarından liman masraflarının, navlun ile birlikte nakliye gideri altında muhasebeleştirilmesi veya gümrük müşaviri tarafından ödenerek rücu edilmesi sebebiyle, ihracatçı ve ithalatçı firmalar tarafından yeterince fark edilememektedir. Bu sebepten dolayı, liman masraflarına yapılan harcamaların muhasebesel olarak ayrıştırılması ve tespit edilmesi güçleşmektedir.
Görevi, taşıyanın Türk gümrüklerindeki işlemlerini yapmak olan acente, vekili olduğu taşıyandan aldığı ücretlerden ayrı olarak hiçbir katkı sağlamaksızın ithalatçıdan da konteynır başına yüzlerce dolar tahsil etmektedir. Buna sebep ise hiçbir işlevi olmayan bir belgenin kanuna aykırı olarak uygulanmasına göz yumarak karşı durmayan (cevaz veren) gümrük idareleridir. Zira gümrük idareleri, geçici depolama işletmeleri ve acentelerce beslenmektedir. Bu çarkın dişlileri içinde korkunç maliyetlerle adeta öğütülen dış ticaret firmaları ise "üç beş kuruş vereyim ama eşyamı alayım" mantığı ile sessizliğini devam ettirmektedir.
İşin daha da ilginç yanı bu uygulamaya karşı çıkmaya çalıştığınızda, acenteler ve bu acentelerin dümen suyunda bulunan hukukçular karşınıza, "eşyanın gerçek gönderileninin kim olduğunu ancak acente bilebilir" gibi tamamen gerçekdışı bir savunmaya gitmektedir. Bu açıdan bakarsak, taşıyan/acente rastgele birini (üstelik de vergi numarasını da belirtmek suretiyle) gümrük idaresine özet beyan ile eşyanın alıcısı olarak bildirmekte, gümrük idaresi de BİLGE sistemde rastgele birini tescil etmektedir. Acente ise bir yandan alıcıyı sadece kendisinin belirleyebileceğini, bunun için de kendisine konişmentonun ibraz edilmesi gerekliliğini belirtmekte, ama bunun için rastgele bir şirkete varış ihbarı ile birlikte masraf dökümünü göndermektedir. Bu mantığa göre, ticaret erbabının dolaylı temsilcisi olan gümrük müşavirlerinin, ticaret erbabına verdikleri hizmetlerin bedellerini taşıyanlardan istemesi gerekmektedir. Zira taşıyanın dolaylı temsilcisi olan acenteler vermeye mecbur oldukları hizmet bedellerini ticaret erbabından zorla alabilmektedir.
Gümrük gözetim ve denetimi altında faaliyet gösteren ve Gümrük Kanununun 218. Maddesi gereği görev yapan geçici depolama işletmeleri Gümrük yönetmeliğinin 79 nolu eki gereğince Gümrük ve Ticaret Bakanlığına noterden onaylı bir taahhütname vermektedir. Bu taahhütname gereğince işletmelerin gümrük mevzuatına uymakla mükellef olduğu açıktır. Ancak uygulamada geçici depolama işletmelerinin gümrük mevzuatına değil, tamamen mevzuata aykırı olarak acentelerce, dolayısıyla Deniz Ticaret Odalarınca belirlenen yasadışı kurallara uymaktadır. Gümrük idareleri de;
"… Türkiye ’de gümrük idaresinin serbest rekabet koşulları çerçevesinde çalışan taşıyıcıların navlun ücretini garanti altına alma gibi bir görev ve sorumluluğu bulunmadığından, taşıyıcı ile taşıtan arasında taşıma ücretinin ödenmesine ilişkin bir sorun doğması halinde taşıma sözleşmesi çerçevesinde taşıyıcının bunu her aşamada taşıtandan isteme hakkı olduğundan söz konusu taleplerle ilgili olarak yapılacak bir işlem bulunmamaktadır.” diyerek navlun dışında tahsil edilen ücretleri yasallaştırarak kendisini taca atmaktadır (09.03.2000/7617 tarih ve Sayı :B.02.1.GÜM.0.06.00.07.203-4410).
Açıkçası bu durumun Osmanlı dönemindeki kapitülasyonlardan hiçbir farkı bulunmadığı gibi, bizzat bürokratlarımız aracılığıyla bu yasal olmayan uygulamaya devam edilmektedir. Gümrük ve limanlar açıkça bürokratik oligarşi tarafından maddi güç sahibi kişi ve kuruluşlara ve acentelere peşkeş çekilmektedir.
Çok basitinden düşünün. Gümrük Kanununun 3. Maddesi gereğince liman sahaları gümrüklü saha olup; Gümrük ve Ticaret Bakanlığının münhasıran düzenleme yapma yetkisine sahip alanlar için, açık bir yetki gaspıyla Denizcilik ve Ulaştırma Bakanlığı, gemi acenteleri lehine düzenleme yapmakta ve kanunla kaldırıldığı sabit olan ordino uygulamasının yerini tutmak üzere "yük teslim talimat formunun" uygulanmasını zorunlu kılmaya çalışmaktadır.
491 sayılı Denizcilik Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Deniz Ticareti Genel Müdürlüğünün görevlerini düzenleyen 7/A maddesinde ve 618 sayılı Limanlar Kanununda, Deniz Ticaret Genel Müdürlüğünün deniz yoluyla ithal edilerek, geçici depo veya antrepoya konulan eşyanın tesliminde uyulması veya bu sırada ibraz edilmesi gereken belgelerin belirlenmesi konusunda yetki veren bir hüküm bulunmamaktadır.
Deniz Ticaret Genel Müdürlüğü yapmış olduğu 17.05.2011 tarihli düzenlemenin yasalara ve üst hukuk kurallarına aykırılığını gördüğünden bu defa 09.09.2011/26318 tarih ve sayılı bir yazı yayımlayarak "taşıyıcının malların alıcıya teslim edilmesine muvafakat ettiğini gösterir nitelikte olan teslim ordinosunun işlevini görmek düzenlenen yük teslim talimat formu, sektörün söz konusu sıkıntılarına cevap veren idari bir düzenleme olup HERHANGİ BİR ÜCRETE TABİ TUTULMAMIŞTIR. Söz konusu belge, ilgili olduğu yükün gerçek sahibine teslimini sağlayan ve o yük üzerinde taşıyanın herhangi bir alacağının olmadığını teyit eden bir belge olup taşıyanın başka yüklerle ilgili alacaklarının tahsili amacıyla kullanılması söz konusu değildir, olmamalıdır." denilmektedir.
Deniz Ticareti Genel Müdürlüğünce, geçici depo veya antrepodaki yüklerin alıcılara tesliminin nasıl yapılacağının belirlenmesine ilişkin işletmecilerin bilgilendirilmesi konusunda düzenleme yapma yetkisi yoktur. Gerek 17.05.2011/14765; gerekse 09.09.2011/26318 tarih ve sayılı yazıları, yasalara ve üst hukuk kurallarına aykırıdır.
Deniz Ticareti Genel Müdürlüğünün gümrüklü eşyaların teslimiyle ilgili düzenleme yapma yetkisi olmamasına rağmen, yük teslim talimat formunun hazırlanmasında herhangi bir ücret talep edilmemesi gerektiği konusundaki düzenlemesini konu eden 09.09.2011 tarihli yazıları acenteler tarafından görmemezlikten gelinmektedir.
Mersin liman işletmesini örnek olarak verecek olursak, Ulaştırma Bakanlığı ile yapılan İMTİYAZ SÖZLEŞMESİNDE herhalde "Kanunlara riayet" diye bir maddenin olması gerekir. Gümrüklü yer ve sahalardan sayılan liman alanlarının denetimini elinde bulunduran Gümrük ve Ticaret Bakanlığının açıklayıcı talimatları ile 4458 sayılı Gümrük Kanununun amir hükmüne rağmen bazı gümrük idarelerinin ve liman işleticilerinin, kanun tanımamazlık yaparak, gemi acentelerinin vereceği yük teslim talimat formunu araması ve bu form ibraz edilmeden eşyanın liman dışına (serbest dolaşıma) çıkışına izin vermeyen liman işletmelerine karşı körleri ve sağırları oynaması kabul edilemez.
SAKLANAN GERÇEK
Kanunun açık hükmüne istinaden, bir ya da iki ithalatçının ses çıkarmaya cesaret gösterebilmiş olması sebebiyle, bu sesler, ne hukukta ne de bürokraside denizcilik kuruluşlarının maddi gücü karşısında duyulamıyor.
4458 sayılı Gümrük Kanunu'nun 93. maddesinde, antreponun, gümrüğün gözetimi altında bulunan eşyanın konulması amacıyla kurulan ve kuruluşunda aranılacak koşulları ve nitelikleri yönetmelikle belirlenen yer olduğu; antrepo rejiminin, ithalat vergilerine tabi tutulmamış ve serbest dolaşıma girmemiş eşyanın bir gümrük antreposuna konulmasına ilişkin hükümleri belirlediği; 96'ncı maddesinde, antrepo işleticisinin, gümrük antreposunda bulunduğu süre içerisinde eşyanın gümrüğün gözetimi altında bulunmasını sağlamaktan sorumlu olacağı; 98'inci maddesinde, teminat alınmış olsa bile gümrük işlemlerine başlanmadan ve bu işlemler bitirilip, gümrük idaresinin izni alınmadan, antrepolardan kısmen veya tamamen eşya çıkartılamayacağı öngörülmüş; 4458 sayılı Kanuna dayanılarak yayımlanan Gümrük Yönetmeliğinin 130'uncu maddesinde de, eşya, boşaltma yerinde konşimentoda teslim edileceği gösterilen ve bir nüshasını taşıyan kimseye ve eğer konşimento emre muharrer ise ciro ile devralmış şahsa teslim olunacağı, bu kimselerin eşyayı almak için lazım gelen vasıfları haiz sayılacağı, ancak, konşimento ibrazı esas olmakla birlikte, konşimentosu ibraz edilemeyen petrol ve türevleri, eşyanın taşıyıcısı veya temsilcisi tarafından eşyanın alıcısı olarak gösterilen onaylanmış kişi statüsü belgesi sahiplerinin, konşimentodaki eşya bilgilerini içeren ve konşimentonun en geç doksan gün içinde ibraz edileceğine dair verecekleri taahhütnameye istinaden konşimento ibrazından önce alıcıya teslim edilebileceği düzenlemesine yer verilmiştir.
Yabancı ülkelerden kara, (demiryolları dahil) deniz ve hava yolu ile getirilen ve Türkiye'ye sokulması ya da transit geçirilmesi yasak olmayan eşya ile istem halinde çıkış eşyasının, herhangi bir rejim (giriş, transit, aktarma gibi ) beyanında bulunulmaksızın konuldukları yer olan antrepolardan, eşya çıkarılmadığı sürece gümrük bölgesini terk edildiğinden bahsedilemez.
Yukarıda yer verilen hükümlerin değerlendirilmesinden; gümrüklü saha içerisinde mal teslimine ilişkin düzenlemeleri yapma veya kural koyma yetkisinin Gümrük ve Ticaret Bakanlığı olduğu izahtan varestedir.
Başka bir anlatımla, gümrüklü saha içerisinde (Geçici depo yeri, antrepo) mal teslimine ilişkin düzenleme yapma yetkisi gümrük idaresindedir. Gümrüğe tabi ithal eşya özet beyan ile Gümrük Geçici Depo yerine girer, Gümrük tescili ve resmi teslim belgesi olan T.C. Çıkış Kontrol Fişi ile çıkar ve teslim alınır. 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 3üncü maddesinin 19uncu bendine göre, “Eşyanın teslimi” deyimi, eşyanın tabi tutulduğu gümrük rejimi ile öngörülen amaçlar doğrultusunda gümrük idareleri tarafından ilgilisine teslimini ifade eder.” Bunun gibi Gümrük Kanunu’nun 69uncu maddesi uyarınca, “Eşyanın ilgili rejime tabi tutulma şartlarının yerine getirilmesi ve eşyanın yasaklayıcı veya kısıtlayıcı önlemlere tabi olmaması kaydıyla, gümrük idareleri, tescilden sonra beyannamedeki bilgileri kontrol ederek veya belli hallerde kontrol etmeksizin, eşyayı teslim ederler.
Gümrük Yönetmeliğinin “Eşyanın teslimi ” başlıklı 130uncu maddesinin birinci fıkrası: “Eşya boşaltma yerinde konşimentoda teslim edileceği gösterilen ve bir nüshasını taşıyan kimseye ve eğer konşimento emre muharrer ise ciro ile devralmış olan şahsa teslim olunur…. Gümrük mevzuatında eşyanın tesliminde taşıyanın onayının aranacağına ilişkin herhangi bir hüküm bulunmamaktadır.” denilmektedir.
Yeni Türk Ticaret Kanunu, taşıyanın hakimiyetinin hangi ana kadar devam ettiğini çok net olarak düzenlemektedir. Buna göre, taşıyanın, eşyayı, boşaltma limanında geçerli kanun uyarınca teslimi zorunlu makama teslim ettiği anda (gümrük idaresine), eşya üzerindeki hakimiyeti sona ermiş bulunduğundan, kendisinin ve doğrudan (acente) ya da dolaylı temsilcilerinin (komisyoncu vb.) bu andan itibaren eşya ile ilgili olarak vereceği herhangi bir hizmeti ve hizmet karşılığı bir alacağının doğması söz konusu olamaz. Asli zilyetin muhatabı, boşaltma limanında geçerli kanun uyarınca eşyanın, taşıyan tarafından zorunlu olarak teslim edildiği makamdır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 41’inci maddesinin ikinci fıkrasına göre, temsil yetkisi üçüncü kişilere bildirilmişse temsil yetkisinin içeriği ve derecesi bu bildirime göre belirlenir. Gemi Acentesi, müvekkilinin talep edebileceği ödemeleri, onun adına ve hesabına talep edebilir. Taşıyan/müvekkilinin üçüncü şahıslardan talep edemeyeceği ödemelerin yapılmasını isteyemez.
Örnek vermek gerekirse;
Acente tarafından düzenlenen faturada; dokümantasyon ücreti olarak 100,00 USD, belge ücreti olarak da 100,00 USD yer almaktadır......
Liman İşletmeleri Konteynır Tarifesi’nde böyle bir hizmet yer almamaktadır.
Dokümantasyon; belgeleme, bir çalışma için gerekli belgeleri arama ve sağlama, belgelere dayandırma anlamına gelmektedir.
PARANIN GÜCÜ
Sadece Mersin Limanı açısından olayı değerlendirdiğimizde 2017 yılında Kasım ayı sonu itibariyle yaklaşık 1.250.000 adet ithalat ve transit işlemi yapılmıştır. Her işleme ortalama 80.-$. ücret talep edilmiş olsa 100.000.000.-$'lık bir tahsilat söz konusudur.
Bu haksız kazancı Türkiye genelinde ve sadece gümrük idarelerinde tescil edilen beyanname bazında hesaplarsanız milyar dolarlarla ifade edeceğiniz ve vergilendirilmeyip yurt dışına transfer edilen para hareketini yakalarsınız.
Gemi acenteleri, Ulaştırma Bakanlığı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı bürokratlarının meydana getirdiği bermuda şeytan üçgeninde ülkenin kaybettiği milyarlarca dövizi görebiliyor musunuz?
SON SÖZ
Ordino, Yük teslim talimat formu, stikır vs., adına ne derseniz deyin, bu FORMLAR acentelerin kendi iç disiplinleri ile ilgili olup, taşıdıkları eşyaları gemiden tahliye etmek için gümrük idaresine sunmaya mecbur oldukları ÖZET BEYAN bilgilerinden başka bir şey değildir.
Gemi acenteleri tarafından yasal dayanağı bulunmayan ordino ve benzeri adlarla tanzim edilen belgeler nedeniyle ücret talebinde bulunulması hukuka uygun ve üst hukuk kurallarına uygun değildir.
1- Bu formlar üzerinden para tahsil eden acenteler hem haksız hem de örtülü bir kazanç sağlamaktadır. Tahsil edilmiş olan bu ücretlerin 213 sayılı Kanunda belirtilmiş ve uluslararası kabul görmüş tek düzen hesap planı içerisinde nasıl gösterildiği ve/veya yurt dışına hangi ticari faaliyetin bedeli olarak transfer edildiği MASAK tarafından sorgulanmalıdır.
2- Serbest dolaşıma girmiş eşyayı eşya sahibine teslim etmek için bu belgeleri yasal bir belge gibi algılayıp eşyaları eşya sahibine teslim etmeyen gümrük idarelerinin ve liman işleticilerinin sorumluluktan kaçmaları mümkün değildir.
3- Taşıyanın eşya üzerinde olan hapis hakkı veya rehin hakkına gelince; Ordino, Yük teslim talimat formu, stikır vs., isimlerle tanzim ettikleri belgeler karşılığında alınan ve adına kısaca dokümantasyon dediğimiz ücretleri kapsamaz. Hapis veya rehin hakları, TTK'nun ilgili maddelerinde sayılmış olup, bu husus Vapur Donatanları ve Acenteleri Derneğinin 8.7/0557-400=13/09/2011 tarihli Sirkülerinde sarahaten belirtilmiştir.
Tahsil edilen haksız kazançların nasıl muhasebeleştirildiklerinin ve/veya nasıl yurt dışına havale edildiğinin acilen araştırılması gerektiğini düşünmekteyim.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.