PARAYLA ÖLÇÜLEMEYEN GÜNLERDEN BİR GÜN
PARAYLA ÖLÇÜLEMEYEN GÜNLERDEN BİR GÜN
Kaç yaşındaydım hatırlamıyorum. Dünyanın çarkının nasıl döndüğünü bilmediğim, mantığımın saftirik olduğu bir çağdaydım.
Aklımın anneler gününe eriştiği bir dönemdi ilk alış/verMEyişim.
O gün en sevdiğim öğün olan kahvaltımı yalap şap yaptıktan sonra hemen attım kendimi tozlu kaldırımlara. Dışarısı öyle aydınlıktı ki gözlerimi büzüştürerek yürüdüm sokağımızın sonundaki adrese. Şimdiki gibi koca koca alışveriş merkezleri ne gezer o dönemler. Hemen köşedeki tuhafiyenin kapısına asıldım ama nafile açılmadı. Bir iki deneme daha yaptım lakin açılmamakta inatçı çıkmıştı çıngıraklı kapı. Dışarıda yün sepetlerinin olmayışından anlamalıydım açılmadığını ama ben yine de emin olmak için cama yapıştım ve iki elimi gölge yapıp içeriyi görmeye çalıştım. Hiçbir hareketlilik yoktu içerde. Tüh! Tuhafiyeci amca uyuya kaldı galiba dedim içimden. Kaldırımın kenarına oturup beklemeye karar verdim. Popom acıyınca kalktım bir müddet sonra. Sıkıntıdan elime bir çubuk aldım, toza toprağa resimler çizdim en Cin Alisinden hemide. Sonra o çubukla kutular çizdim ve sek sek oynamaya başladım. Etraftaki çocuklarından bir iki kız da yanaştı yanıma ve nasıl olduğunu anlayamadan başladık sek sek oynamaya. Kendiliğinden ve sessizce arkadaş oluvermiştik bir pazar sabahı tuhafiyecinin önünde.
Kaç saat geçti bilmiyorum yorulup yığılana kadar oynadık. Taşı her dışarı attığımda ya da çizgiye basıp yandıktan sonra koşturup tuhafiyecinin camına yapışıveriştim, tuhafiyeci amcanın gelişini ya gözden kaçırdıysam diye.
Sıkılmaya başlamıştım oyunumuzun sonuna doğru. Sessizce arkadaş olduğumuz kıvırcık saçlı kıza mırıldanarak söylenmeye başladım.
‘Ammada uykucu çıktı bu tuhafiyeci amca’ dedim.
Kıvırcık saçlı kız ‘bu gün günlerden Pazar akıllım. Dedem hep evde olur bugünlerde’ dedi.
‘Yaa tuhafiyeci amca senin deden mi gerçekten de?’
‘Yalan borcum mu var sana?’
‘O zaman göster bana dedeni’ dedim cin aklımla. Hemen sonra tuhafiyenin iki kat üstündeki evlerine koşturduk. Nefes nefese kalmıştım iki kat merdivenleri tırmanırken. ‘Cik cik cik…’ melodili zilden kapı açılana kadar elimi çekemedim. Kapı açılır açılmaz ‘Tuhafiyeci amcaaaaaa bugün günlerden Anneler Günüüü... Neredesiiin?’ Diye figan edip durdum JAmca kızmayla şaşırma arası bir halde karşıma dikildi. Ne dediğimi anlamaya çalışıyordu. Nihayet aceleyle ayakkabılarının arkasına basıp el ele tutuşarak aşağı indik.
Annem de hep buradan alışveriş yapardı diğer mahalleli kadınlar gibi. Henüz parayla tanışmamış olmalıyım ki – üstelik o günkü heyecanımın parayla ölçülmeyeceği kesin- annemin hesabına yazdırarak aldığım üç numaralı bir çift şişi ve bir adette ten rengi öğretmen çorabını kırmızı parlak kağıda sardırıp, mutlu bir şekilde annemin yolunu tutmuştum.
O sebeple benim için en özel gündür anneler günü. Çocukluğumun, saflığımın, maneviyatımın, karşılıksızlığın, Lidyalıların bulduğu paradan bihaber oluşumun ve en önemlisi ANNEMin yani SEVGİnin günüdür bugün.
Seni çok seviyorum be annem...
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.