“……....” YAZIMIN BAŞLIĞI SENDEN OLSUN!
İnsan evladı milyar yıldır dönüp duran yer küremizde olup bitenlerin hikâyelerini, anılarını ilk olarak M.Ö. 3200 yıllarında Sümerler ideogram yazılarla duvarlara, dağlara, taşlara çizerek bırakmaya başlamış. Yazmayla birlikte de işaretleri, resimleri anlama ve diğer tabirle okuma eylemi de çıkmış oldu. Hal böyleyken okuma ve yazma eylemi de en az yeme içme, uyuyup uyanma kadar olmasa da hatırı sayılır bir geçmişe sahip!
Binlerce yıldır yazıp okuyan bir canlı türü olmanın ayrıcalığı ile her geçen gün okuma alışkanlığımızı pekiştiriyoruz. Bu ihtiyaç ise; kimi zaman merak kimi zaman bilgi açığını kapatmak kimi zaman ise eğlence arayışımızdandır. Ayrıca bunalımlı zamanlarımızda hüzünlü duygulara tercüman olması ile rehabilite olma isteğinden ve bir sürü farklı zaruretten doğabiliyor.
Okuma insan ruhunun, bilincinin, hayal gücünün ve anlama yetisinin egzersizi bir nevi.
Hangi dilde olursa olsun çevirisini karşılayacak mutlaka kendi dilimizde bir kelime var. Üstelik hayal gücümüzün dilinin olmaması, olası sınırları da ortadan kaldırmış oluyor.
Hayal gücümüz sayesinde edebiyat ve sanatla iç içe olabiliyoruz. Kimi bunu sunuyor, kimi (dinleyici, izleyici ya da okuyucu) zihnindekilerle birleştirip kendince yorumluyor. Bu sebepledir ki aynı eserin farklı yorumları olur. Yorumlar arası, uç olmasa da, farklılıkların sebebi bireyin geçmiş tecrübeleri ile okuduklarını örtüştürmesi ve ona göre gözünde canlandırmasından kaynaklı.
Dinlediğimiz bir şarkı nasıl ki herkesi aynı duyguya sürüklemez, kitaplar da her okuru aynı serüvene çekmez.
Kimi ise kendi hayal gücünün ve tecrübelerinin sözünü, bestesini, güftesini ve notalarını dilinin alfabesine dökerek yazıya dönüştürüp başkalarına sunabiliyor. Ama iyi ama kötü işte bunlara yazar deniyor.
Her ne kadar kaderimizin yazarı kendimiz olmasak da, onu güzel okuyup, hayallerimizin yazarı olabiliriz.
Bahtınızın ve hayallerinizin yazgısı hep güzel cümlelerle yazılı dolsun; benden de herkese selam olsun…