Satır arası...
Yargıtay’ın geçen hafta açıkladığı Balyoz kararlarının ardından tartışmalar sürüp gidiyor. Savunma tarafı mahkemeningerekçeli kararının açıklanmasından sonra da pek çok konuda halen ikna olmadı. Türkiye’nin yakın tarihi açısından kritik balyoz davasına ilişkin temel itirazları Emekli Cumhuriyet Başsavcısı Reşat Petek’e yorumlattım. Tabii demokratikleşme Paketi’yle gündeme gelen, kamuda başörtüsü yasağını kaldıran düzenlemenin hukuk camiasındaki yansımalarını da konuştuk.
Şenay YILDIZ/AKŞAM- Yargıtay’ın açıkladığı Balyoz Davası’na ilişkin kararları adil buldunuz mu?
Yargının işleme usul ve kuralları içinde gerek CMU kanunu hükümleri, gerek isnat olunan suç ve sonunda ilk derece mahkemesinin kararlarının her sanık açısından derin tahlillerden ve incelemeden geçirilip; bir kısım sanıklar hakkında onama, bir kısım hakkında beraat, bir kısım hakkında da yeniden yargılanması şeklinde kararlar verildiği için Yargıtay’ın kararlarının hukukun süzgecinden geçmiş ve adil olduğunu düşünüyorum.
- İddianamedeki zaman ve mekân hataları, o tarihte henüz var olmayan AVM’nin adının geçmesi, sanıkların bir bölümünün görevlendirme belgeleri hazırlandığında yurtdışında görevde olmaları gibi pek çok çelişki kamuoyunda şüpheye neden oldu dava ile ilgili. Gerekçeli kararla bu konular yeterince aydınlandı mı size göre?
Bunlar hâkimin hukuk bilgisi ile bilebileceği konular değil. Hâkim kendi hukuk bilgisi ve tecrübesi ile çözemeyeceği konularda uzman bilirkişilerden rapor almak suretiyle o konuyu anlar, ona göre bir karar oluşturur. TÜBİTAK, Jandarma, Emniyet Kriminal bölümleri gibi yedi ayrı kurumdan alınan raporlarla güncellemelerle ortaya çıkan durumların zaman ve mekân hatası olarak değerlendirilemeyeceği ortaya konulunca mahkemenin de buna göre karar oluşturduğu Yargıtay’ın da uygun bulduğu, yani konunun yeterince aydınlandığı anlaşılıyor.
DELİLLER BİRBİRİYLE ÖRTÜŞTÜRÜLDÜ
- Word’ün 2003 versiyonunda olmayan ama 2007’de çıkmış bir karakterinin kullanılması da çok tartışıldı...
Bu konuda alınan uzman raporlarına göre, üzerinde çalışılmış eski tarihli bir dosya yenilendiği zaman otomatik olarak yeni versiyonuyla ortaya çıkıyor, yazılan dokümanlar ve son kayıt yeni versiyon üzerinden yapılıyor. Bu nedenle mahkeme 2007 yılında hazırlanan bir metnin 2003 yılında hazırlanmış gibi kaydedilmesinin söz konusu olmadığını söyledi. Ayrıca, Balyoz darbe planının güncellendiğini, darbe planının gerçekleştirilmesinde görevlendirilen isimlerin zaman içinde değişikliklere uğradığı ve son güncellemelerin de kaydedildiği belirlendi. Böyle olunca da son kayıtlarda hem yeni Word versiyonunun kullanıldığı hem de 2003’te mevcut olmayan bazı şirket ve kuruluşların isimlerinin sonradan eklendiği ifade edildi. Bir de burada sadece dijital veriler delil kabul edilmedi. Dijital veriler, raporlar, CD’ler, ses kayıtları, tanık beyanı... Hepsi dikkate alındı. Ayrıca delillerin birbiriyle örtüşüp örtüşmediğine de bakılarak, birlikte değerlendiriliyor.
- Ortada örgüt yokken darbeye teşebbüs nasıl olabiliyor eleştirilerini nasıl yorumluyorsunuz?
2003 yılında silahlı kuvvetlerin normal hiyerarşik düzeni dışında oluşan bir yapılanmadan bahsediyoruz. Hepsinin asker olduğunu, sanıkların zaten emir komuta içinde hareket ettiğini düşündüğümüzde ek bir örgüt yapılanmasına gerek kalmadan cuntalaşmaya gidilebileceği için farklı bir oluşuma gitmeye gerek yok. 12 Eylül de ordu içinde emir komuta zinciri çerçevesinde gerçekleşti, ayrı bir örgüt yoktu. Bu nedenle “Örgüt olmazsa darbe girişimi olmaz” şeklinde kesin hükme varacak bir hukuki dayanak söz konusu değil.
BAŞÖRTÜLÜ HAKİM VE SAVCI İÇİN YASAL ENGEL KALMADI
- Kamuda başörtüsü yasağı kaldırılırken hakim, savcı ve ordu mensupları bundan ayrı tutuldu. Hakim ve savcılarla ilgili süreç nasıl işleyecek bundan sonra?
Son demokratikleşme paketi de ortaya koydu ki, kamuda başörtüsünü yasayla yasaklayan bir durum yoktu. Sadece 1982 tarihli yönetmelik hükmü vardı ve buradaki “başlar açık” ifadesi kaldırıldı şimdi. Başbakan tarafından üç kurum istisna tutuldu ama mevzuatta her üç kurumda da başörtüsünü yasaklayan bir hüküm bulunmuyor. Sadece mesleğin gerektirdiği kılık kıyafetleri giymeleri gerekiyor. Hakimlik mesleğinin kılık kıyafeti nedir? Yönetmelikte “Devlet memuru gibi giyinir. Üzerine de savcı savcılık cüppesini, avukat avukatlık cüppesini, hâkim hâkimlik cüppesini giyer” diyor ve devlet memurları yönetmeliğinin 5. maddesine atıfta bulunuyor. 5. madde değiştiği ve başı açık olma şartı kalktığına göre cüppesini giyerek hâkimlik savcılık görevi yapmasına yasal yönden hiçbir engel yok. Hukuki bir düzenleme gerekmediği için HSYK’nın veya hükümetin bu konudaki tavrını açıklamasıyla meselenin çözüleceğine inanıyorum.
- Peçe ve çarşaf bu sürece dahil mi?
Hukuk tahsili yapmış, inandığı değerler gereği başını örtmesi gerektiğine inanan bir insan o hukuk tahsilinin vermiş olduğu zihin aydınlığı içinde başını makul ölçüler içinde örterek avukatlığı nasıl yapıyorsa hakimlik mesleğini de yapar diye düşünüyorum. Burada yasağın devamını isteyenlerce düzenlenebilecek provokasyonlara karşı dikkatli olunmalıdır.
DANİMARKA'DA TÜRBANLI SUBAY VAR
- Ordu mensupları için durum nedir?
Bu konuda bir genelge, iç düzenleme olsa dahi hukuk devletlerinde normlar hiyerarşisine bütün kurumların uyma mecburiyeti var. Çalışma hürriyetiyle ilgili evrensel düzenlemeler insanların inandığı gibi giyinebileceğini ve o kıyafetiyle kamusal alanda istediği görevi yapabileceğini öngörüyor. Örneğin Danimarka’da başörtülü subay, İngiltere’de başörtülü polis, Singapur’da başörtülü hakim var.
PİŞMANLIK YOK Kİ NEDEN AF ÇIKSIN?
Darbe girişimiyle ilgili suçlarda Türkiye’nin bir af çıkarması ve toplumsal barışı sağlayabilmesi için bu suçu işleyenlerin nedamet getirip, af talep etmeleri lazım. Bu olmaz değil. Fakat şu anda ne Ergenekon, ne Balyoz ne de 28 Şubat sanıklarından böyle bir af dileme, etkin pişmanlık çağrısı yaptığını duymadım. Pişmanlık duymayanları affettiğiniz zaman yeni organizeler en kısa zamanda yapılır, suç işlemeye devam edilir ve demokrasi tehlikeye girer.
DARBE TEHLİKESİ BİTTİ DİYEMEM
- Balyoz dvasının bu şekilde sonuçlanmasının ardından Türkiye’de darbe tehdidi artık bitmiştir diyor musunuz?
Balyoz kararının önemli oranda onanması ile beraber darbe girişiminde bulunacaklar için çok önemli bir caydırıcılık sebebi olacaktır. Fakat silahlı kuvvetlerdeki eğitim sistemi yeni darbe girişimlerinin gündeme gelmeyeceği şekilde köklü bir değişikliğe uğramış değil. Bu konuda iyileştirmeler oldu ancak temel felsefe değişmedi. Bu nedenle “Darbe tehlikesi artık bitmiştir” sözünü biraz iddialı buluyorum.
TEK KRİTER SEMİNER DEĞİL
- Aynı seminere katılmış bazı kişiler beraat ederken, bazılarının ceza almış olmasının izahı nedir?
Mahkeme gerekçeli kararında “Bizim için tek ölçü seminere katılıp katılmama değil” diyor. Çünkü Silahlı Kuvvetler içinde Çetin Doğan’ın komutasında ayrı bir cunta, ayrı bir hiyerarşi emir zinciri oluştuğu, hem askeri hem sivil kanattan darbeye destek verebilecek isimlerin ve görev tanımlarının belirlenmiş olması suçun varlığına delil kabul edildi. Bu şekilde adı listelerde geçen 20 bin isim var.