28. Uluslararası İş Forumu başladı

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) tarafından "İnsani ve İktisadi Boyutuyla Göç" temasıyla düzenlenen 28. Uluslararası İş Forumu (International Business Forum-IBF) başladı.

Anadolu Ajansı'nın global iletişim ortağı olduğu ve Ticaret Bakanı Ömer Bolat'ın katılımıyla düzenlenen etkinlik, Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi'nde gerçekleştiriliyor.

Forumun açılışında konuşan MÜSİAD Genel Başkanı Mahmut Asmalı, Uluslararası İş Forumu'nun, MÜSİAD'ın en köklü etkinliklerinin başında geldiğini belirtti.

MÜSİAD EXPO 2024 Uluslararası Ticaret Fuarı'nın da düzenleneceği bu haftaya büyük önem verdiklerini dile getiren Asmalı, "Bu hafta MÜSİAD'ımızın bayram haftası. Bu sebeple çok gururlu ve mutluyuz. Özenle çalıştık, hazırlıklarımızı tamamladık ve şükürler olsun ki Rabb'im bizi bir araya getirdi." dedi.

Asmalı, Müslüman iş adamları arasında "global bir iş ağı" kurma fikrinden yola çıkan IBF platformunun, bugün toplam 25 ülkeden çok sayıda iş dünyası derneğini bir araya getirdiğini kaydederek, bu sayede, irtibatı sürekli hale getirme yolunda emin adımlarla ilerlerken, ülkeler arasında güçlü ekonomik bağlar kurarak iletişimi ve ticari diplomasiyi daha güçlü kılmayı hedeflediklerini anlattı.

IBF'nin her geçen yıl güçlendiğini ve büyüdüğünü vurgulayan Asmalı, "Bu yılki IBF'miz de adet olduğu üzere yine MÜSİAD Uluslararası Fuarı'mız ile birlikte düzenlenmektedir. İnşallah, bu seneki IBF'miz ve fuarımız tüm katılımcılarımız için verimli, bereketli şekilde geçer. Katılımcılarımız hem IBF hem de fuarımız vesilesiyle nitelikli ve uzun vadeli işbirliklerine imza atacaklardır." ifadelerini kullandı.

"IBF'de küresel anlamda yaşanan sorunları da ele alıyoruz"

Mahmut Asmalı, IBF'nin ekonomi ve ticari ilişkileri geliştirmesinin yanı sıra küresel anlamda dünyada yaşanan sorunları ele almak ve bunlara çözüm bulabilmek adına çeşitli adımlar attığını belirterek, her yıl gerçekleştirdikleri toplantılarda uluslararası anlamda sancılara neden olan meselelere değinmeye özen gösterdiklerini, bu yıl da etkinliğin temasının "İnsani ve İktisadi Anlamda Göç" olduğunu söyledi.

Göçün, tarihin her döneminde insanlığın gündeminde yer aldığını, toplumsal, kültürel ve ekonomik dinamikleri şekillendiren güçlü bir olgu olduğunu dile getiren Asmalı, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bugün ise modern dünyanın karmaşık sorunları arasında, göçün insani ve iktisadi boyutları daha da belirgin hale gelmiştir. Temel olarak bakıldığında göç, insanlığın yeni fırsatlar arayışı, hayatta kalma mücadelesi ve refah arzusunun somut bir tezahürüdür. Ne yazık ki günümüzde göç, sadece ekonomik sebeplerle değil, savaşlar, yoksulluk, iklim değişikliği ve siyasi baskılar gibi zorunlu sebeplerle de gündeme gelmektedir. Her yıl milyonlarca insan, daha iyi bir yaşam umuduyla yollara düşmekte, bazen bu yolculukta yaşamını yitirmekte, bazen de gittikleri yerlerde zorlu koşullarla karşılaşmaktadır. Göçmenlerin içinde bulunduğu bu durum, sadece insani değil, aynı zamanda büyük bir ekonomik potansiyeli ve sorumluluğu da beraberinde getirmektedir."

"Göç, çeşitli fırsatları da beraberinde getiriyor"

MÜSİAD Genel Başkanı Asmalı, küresel ekonominin bir parçası haline gelen göçün, doğru şekilde ele alındığında ülkeler için çeşitli fırsatlar da sunabildiğini işaret ederek, göçmenlerin gittikleri ülkelere sadece iş gücü değil, aynı zamanda girişimcilik ruhu, yenilikçi fikirler ve kültürel zenginlik de taşıdığını bildirdi.

Dünya genelinde birçok başarılı iş modelinin temelinde göçmenlerin katkısının yattığını dile getiren Asmalı, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Ancak bu potansiyelin açığa çıkarılması için, toplumların göçmenlere sadece birer ekonomik kaynak olarak değil, aynı zamanda son derece insani bir perspektiften yaklaşması elzemdir. MÜSİAD olarak, bu konuda özel bir sorumluluk taşıdığımızın bilincindeyiz. İş dünyasının bir temsilcisi olarak, göçmenlerin ekonomik ekosisteme entegre edilmesi, istihdam olanaklarının artırılması ve göçmen girişimcilerin desteklenmesi için çözümler geliştirmek temel önceliklerimizdendir."

Asmalı, Uluslararası Teknolojik, Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Vakfı (UTESAV) işbirliğinde hazırladıkları ve geçen hafta yayınlanan "Türkiye'nin Göç Raporu: Bütünleşik Bir Göç Politikasının Yol Haritası" başlıklı çalışmanın bu çabalarının bir sonucu olduğunu söyledi.

"IBF, küresel meselelere ortak çözümlerin üretildiği bir işbirliği zeminidir"

Mahmut Asmalı, IBF çatısı altında, 28. kez iş dünyasını bir araya getirdiklerini belirterek, "IBF, sadece bir iş platformu değil, aynı zamanda küresel meselelerin ele alındığı, fikirlerin tartışıldığı ve ortak çözümlerin üretildiği bir işbirliği zeminidir. Bu yılki forumda göçün ekonomik etkilerini, girişimciliğe katkılarını ve göçmenlerle yerel topluluklar arasındaki ekonomik entegrasyonu nasıl güçlendirebileceğimizi detaylı bir şekilde ele alacağız." ifadelerini kullandı.

Göçün küresel dünyanın ortak bir gerçeği olduğunu vurgulayan Asmalı, "Dolayısıyla bu gerçeği hem insani hem iktisadi boyutlarıyla dengeli bir şekilde ele almalıyız. Şunu hiçbir zaman unutmayalım; göç dediğimiz olgu sadece rakamlardan ibaret değildir, her göçün ardında bir insan hikayesi, her göçmenin ardında bir umut öyküsü bulunmaktadır." şeklinde sözlerini noktaladı.

"Göç, bütün boyutlarıyla içinde hüzün ve zorunluluk barındırır"

IBF Başkanı Erol Yarar da Hazreti Adem'in cennetten çıkarılmasıyla göç ettiğini dile getirerek, son peygamber Hazreti Muhammed'in de Mekke'den Medine'ye göç ettiğini söyledi.

Peygamberlik tarihinin göçle başlayıp göçle bittiğini aktaran Yarar, şöyle devam etti:

"Bu durum, insanlığın dikkat etmesi gereken bir gerçek olarak önümüzde durmaktadır. Hazreti Peygamber, Mekke'yi, Allah'ın yücelttiği o mübarek şehri, en sevdiği şehri terk etmiştir. İster gönüllü ister gönülsüz olarak gidin göçün hiçbir yerinde büyük bir neşe göremezsiniz. Çünkü göç, bir belirsizliğe adım atmaktır, bilmediğiniz yerlere gitmektir, bilmediğiniz dili konuşmaktır, bilmediğiniz kimselerle iç içe yaşamaktır. Göç, bütün boyutlarıyla içinde hüzün ve zorunluluk barındıran bir olgudur. Bugün dünyaya baktığımızda 17. yüzyıldan itibaren çok büyük göç adımlarının hüzünle dolu olduğunu görürsünüz."

Geçmişte ve bugün dünyanın farklı noktalarında yaşanan göç akımlarından ve bunların sebeplerinden bahseden Yarar, ancak son yıllarda bazı ülkelerin uyguladığı politikalarla göçü teşvik ettiğini anlattı.

"Göç karşıtı olarak gözüken Trump bile esasında göçü teşvik ediyor"

Erol Yarar, bir göç karşıtı olarak bilinen ve ABD'de başkan seçilen Donald Trump'ın bile göç konusuna stratejik baktığını kaydederek, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Trump, 'Biz artık sınırdan niteliksiz göç değil, ABD üniversitelerinden mezun olan herkese Green Card vereceğiz' diyerek esasında beyin göçünü teşvik ettiğini ve ABD üniversitelerinden mezun olanların istihdam edileceğini beyan etmiştir. Göç karşıtı olarak gözüken birisinin bile esasında göçü teşvik ettiğini ve nasıl bir göç almak istediğini deklare ettiğini görüyoruz. Almanya yine aynı şekilde düzensiz göç yerine nitelikli göç alma peşindedir. Batı ülkeleri bu politikayı çok ciddi ve stratejik uyguluyor. Bizim de bu konferans dolayısıyla ülkemize, hükümetimize, yöneticilerimize söylemiş olduğumuz şey kesinlikle göç karşıtı olmamaktır. Göç karşıtlığı kendi başına tanımsız kalmaktadır. Nasıl bir kontrollü göç istendiği ve bütün politikaların göç noktasında nasıl entegre edilmesi gerektiği bu konferansın konusudur."

Yarar, göçe sebep olan hususların ortadan kaldırılmasının önemine işaret ederek, "Bizler, nasıl bir entegre göç politikası yapmamız gerektiği konusunu nasıl benimseyeceğimizi ortaya koymalı, batı ülkeleri gibi nasıl bir göç politikası uygulayacağımızı ifade etmemiz gerekiyor." diye konuştu.

Forum kapsamında, açılış etkinliğinin ardından moderatörlüğünü MÜSİAD Genel Başkan Vekili Ahmet Doğan Alperen'in yaptığı "Çeşitli Boyutlarıyla Göç Olgusunu Anlamak" başlıklı oturum düzenlendi.

Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Zeynep Burcu Uğur, göçmenlerin ekonomiye farklı kanallarla etkide bulunduğunu belirterek, "Bunun en iyi göründüğü yerlerden birisi Nobel Ödülleri. Nobel Ödülü alanların 3'te birinin göçmen kökenli olduğunu biliyoruz. Ülkemiz adına da Nobel alan Daron Acemoğlu da ABD'de göçmen olarak bulunuyor." dedi.

Araştırmalara göre, Suriyelilerin Türkiye'ye ilk geldiklerinde iş piyasasına adaptasyonlarında bazı sorunların yaşandığını dile getiren Uğur, ancak şu anda bu sürecin geride kaldığını, yerli işçiler ile göçmenlerin iş piyasasında birbirlerini tamamlayıcı şekilde bulunduğunu, göçmenlerin yerli işçilerin işini elinden alması gibi bir sorun olmadığını söyledi.

Uğur, MÜSİAD ile Uluslararası Teknolojik, Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Vakfı (UTESAV) işbirliğinde hazırlanan "Türkiye'nin Göç Raporu: Bütünleşik Bir Göç Politikasının Yol Haritası" başlıklı çalışmadan bahsederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"425 firma ile yaptığımız araştırmada bu işletmelerin 3'te birinde göçmen çalıştığını görüyoruz. Firmaların neden göçmen istihdam ettiğini sorduk. Burada da en büyük sebep yerli işçi bulma zorluğu ve yerli işçilerin bazı işlerde ve sektörlerde çalışmayı beğenmemesi ortaya çıkıyor. Bu da aslında göçmenlerin yerli işçileri işinden etmediğini ve onların çalışmadığı işlerde çalıştığı argümanını destekliyor. Göçmen istihdam edemeyen firmalara bunun sebebini sorduğumuzda en çok çalışma izni alınmasındaki zorlukları gösterdiler. Göçmenleri bir potansiyel kazanç olarak gören toplumlar göçmenlerle gelen çeşitlilikten ekonomik olarak fayda sağlarken, tehdit olarak gören toplumlar göçmenlerle gelen çeşitlilikten fayda sağlayamıyor."

"İş dünyası ve özel sektör göç konusuna daha fazla eğilmeli"

İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi (IGAM) Başkanı Metin Çorabatır de düzenli, düzensiz ve zorunlu göçler ile bunların sebeplerinden bahsederek, "Göç, hem göçmenler için bir yarar hem de göç alan ülkeler için bir kazanç. ABD'de bugüne kadar Nobel Ödülü alan 200'den fazla kişiden 50'ye yakını ülke dışında doğmuş. Almanya'nın nitelikli iş gücü için kapılarını açması göçün yararını gösteriyor. Göçmenler de göçe kaynaklık eden ülkeler de buradan yararlanıyor." şeklinde konuştu.

İş dünyası ve özel sektörün göç konusuna daha fazla eğilmesi gerektiğini dile getiren Çorabatır, halihazırda Türkiye'ye yönelik gerçekleşen zorunlu göçün sebeplerini ve yaşanan süreçleri anlattı.

Çorabatır, yeni bir düzenleme üzerinde çalışıldığını ve bunun göçmenlerin çalışma izni almasını kolaylaştırmasını beklediklerini söyledi.

"İktidar ile muhalefet mülteci konusunu siyaset üstü ele almalı"

Metin Çorabatır, uluslararası sözleşmelerin mültecilere ve düzensiz göçmenlere sağladığı haklardan bahsederek, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Sayının çok olması, mülteci konusunun iyi anlaşılmaması, en baştan itibaren bunun siyasileşmesi ve iktidar ile muhalefet arasında bir siyasi çekişme konusu olması, kamuoyunun önemli bir kısmının bu olayı benimsememesine ve mülteciliği tanımamasına yol açtı. Bugün özellikle sosyal medyada yabancılara ve mültecilere karşı büyük bir nefret söylemi var. Bu önümüzdeki en büyük engel. Yapılabilecek herhangi bir hukuki düzenleme veya reform ki buna mecbur olduğumuzu düşünüyorum, nefret ve yanlış bilgiye dayalı söylemle birlikte mültecilere haklarını giderek daha kısarak yaklaşıyoruz.

Çare nedir? Diyalog yok. İktidar ile muhalefetin bu konuyu siyaset üstü bir şekilde ele alıp, aralarında çözüme yönelik diyalog başlatması gerekiyor. Şu anki diyalogun temeli geri gönderme. En küçük muhalefetten en güçlü muhalefete kadar söyledikleri otobüslere bindirip geri gönderme. Hayır gönderemezsiniz. 51 numaralı madde çok net olarak geri gönderme yasağını ortaya koyuyor. Geri gönderme ancak gönüllü, onurlu ve güvenli bir şekilde olabilir. Dolayısıyla muhalefetin ortaya koyduğu 'Geri göndereceğiz, gidin ülkenize' söylemi bu alandaki ilerlemeyi önleyen bir nokta. hükümet de buradan etkilenerek daha kısıtlayıcı politikalar uygulamaya başladı. Onu görüyoruz maalesef."

"Almanya'daki Türklerin gayri safi hasılaya katkısı 100 milyar avroyu aşıyor"

18. Dönem Federal Almanya Meclisi Üyesi Özcan Mutlu da bugün Almanya'da Türklerin gayri safi hasılaya katkısının 100 milyar avronun üzerinde olduğunu belirterek, "Günümüzde Almanya'da 3 milyon Türk yaşamakta. Bunların hemen hemen yarısının Alman vatandaşlığı da bulunmakta. Almanya'da öyle seçim bölgeleri var ki Türk asıllı seçmenlerin oylarını almadığınızda seçimi kazanamıyorsunuz." diye konuştu.

Almanya'nın birçok seçim bölgesinde Alman adayların bile Türk seçim broşürü çıkardığını dile getiren Mutlu, şu bilgileri verdi:

"Almanya'da yaklaşık 90 bin Türk işletmesinden söz edebiliriz. Küçük döner büfesinden başlayıp BioNTech'e kadar devasa uluslararası şirketler kurmuş durumdayız. BioNTech'in kurucusu Antakyalı bir gurbetçinin çocuğu. Türkler tarafından kurulan işletmeler yaklaşık 1 milyon insana Almanya'da istihdam sağlamış durumda. Göçün getirdiği artıları saymak istiyorum. Bu 1 milyon istihdam arasında Almanlar da var."

"Türk hükümetinin bir numaralı önceliği göç"

Uluslararası Göç Örgütü (IOM) Türkiye'nin Göçmenlerin İşgücü Katılımı Programın Koordinatörü Shabarinath Gopinathan Nair de göçün dinamiklerine değinerek, iklim göçleri ve mevcut göçlerin sebeplerine dikkati çekti.

Türkiye'ye görevinden dolayı gelmesinden beri burayla ilgili en çok duyduğu şeyin alçakgönüllülük olduğunu dile getiren Nair, şu açıklamalarda bulundu:

"Ülkede göç konusu çok fazla konuşuluyor, bu da Türkiye hükümetinin üç önemli önceliğinin olduğunu fark etmemi sağlıyor. Bir numaralı öncelik göç, iki numaralı öncelik göç ve üç numaralı öncelik göç. Türkiye'nin ülke olarak jeopolitik olarak da nasıl temellendiğini gösteriyor. Avrupa, Asya ve Orta Doğu arasında stratejik olarak konumlanmış bir ülkeden bahsediyoruz ve bu, Türkiye'nin göç konusunda bir kök ülke, bir geçiş ülkesi ve bir varış ülkesi olarak veya hepsi eşit olarak çok önemli olduğunu gösteriyor."

Nair, İçişleri Bakanlığı, Göç İdaresi Başkanlığı gibi kurumların verilerine işaret ederek, bunların kanıta dayalı bir politika yapımında verinin önemini gösterdiğini kaydetti.

Türkiye'de 85 milyonluk bir nüfus olduğunu belirten Nair, sözlerini, "Türkiye'de 4,3 milyonu yabancı uyruklu insan var. Peki, Türkiye'deki bu 4,3 milyon kişi kimlerden oluşuyor? Bunlar, geçici koruma altındaki 3,1 milyon Suriyeli, uluslararası koruma altındaki 205 bin kişi ve Türkiye'de yaşayan çalışma izinleri ve oturma izinleriyle burada çalışan 1 milyondan fazla yabancıdan oluşuyor." diye tamamladı.

AA