'7 Şubat MİT kumpası' üzerinden 10 yıl geçti!

FETÖ'nün yargıdaki üyelerince MİT Başkanı Fidan'ın da aralarında bulunduğu bazı kamu görevlilerinin ifadeye çağrıldığı 7 Şubat 2012'deki MİT kumpası, "örgütün hükümete karşı açıktan giriştiği ilk operasyon" olarak kayıtlara geçti.

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) Türkiye Cumhuriyeti hükümetine karşı açıktan giriştiği ilk operasyon olarak tanımlanan ve MİT Başkanı Hakan Fidan'ın da aralarında bulunduğu bazı kamu görevlilerinin ifadeye çağrıldığı 7 Şubat 2012'deki "MİT kumpası"nın üzerinden 10 yıl geçti.

AA muhabiri, 15 Temmuz darbe girişimine kadar FETÖ'nün devlete yönelik en büyük eylemlerinden biri olan ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, "FETÖ'nün Türkiye Cumhuriyeti hükümetine karşı açıktan giriştiği ilk operasyon" ifadeleriyle tanımlanan 7 Şubat 2012 tarihli "MİT kumpası"na ilişkin adli süreci derledi.

Emniyet ve yargı kurumlarının içine sızan FETÖ'cüler, kumpası, Türkiye Cumhuriyeti'nin çözüm sürecinde yürüttüğü politikalardan dolayı, MİT'i, terör örgütü PKK ile ilişki içindeymiş gibi gösterme bahanesiyle 7 Şubat 2012'de, MİT Başkanı Hakan Fidan'ın da aralarında bulunduğu bazı görevlilerini ifadeye çağırma ve haklarında yakalama kararı çıkarma şeklinde kurgulayarak gerçekleştirmek istedi.

MİT Başkanı Hakan Fidan'ın yürütülen bir soruşturma kapsamında "şüpheli" olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına çağrıldığı bilgisinin paylaşıldığı haberler, kamuoyunda büyük yankı uyandırdı.

Bir süre sonra, çoğunluğu FETÖ'cü oldukları gerekçesiyle görevlerinden uzaklaştırılan, bazıları firar eden veya tutuklanan dönemin özel yetkili başsavcı vekilleri ve savcıların, bir devlet kurumuna ve temsilcilerine karşı böyle bir girişimde bulunduğu netleşti.

O dönem Başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yönlendirmesiyle Hakan Fidan ve MİT görevlileri, soruşturmaya direnerek savcıların çağrılarına hiçbir zaman yanıt vermedi.

Kumpastan sonraki süreç kronolojisi

İfadeye çağırma işleminin ardından yaşananlara ilişkin kronolojik süreç ise şöyle devam etti:

10 Şubat 2012'de savcılar Sadrettin Sarıkaya ve Adem Özcan imzasıyla MİT görevlileri hakkında yakalama kararı çıkartıldı.

11 Şubat'ta savcı Sadrettin Sarıkaya soruşturmadan alınırken 13 Şubat'ta savcı Adem Özcan imzasıyla MİT'e gönderilen yazıda, 5 kişinin kurumla ilişkileri ve yardımcı istihbarat elemanı gibi bir görevlilerinin olup olmadığı soruldu.

17 Şubat'ta MİT Kanunu TBMM'de değiştirildi ve soruşturma izni Başbakanın iznine bağlandı.

18 Şubat'ta MİT görevlileri hakkındaki yakalama kararı kaldırıldı.

20 Şubat'ta savcı Bilal Bayraktar, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdiği yazıda, MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın ifadesinin alınmasına ilişkin talimatın iade edilmesini istedi. 22 Mart'ta takipsizlik kararı verildi.

23 Şubat'ta soruşturma belgeleri, fezleke ve ekleri 5 torba içerisine 23 klasör olarak Başbakanlığa gönderildi.

11 Nisan'da Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen yazıda, soruşturma için Başbakanlıktan izin alınıp alınmadığı soruldu.

18 Mayıs'ta savcı Bayraktar, Başbakanlıktan izin talebinde bulunulduğunu bildirdi.

14 Eylül'de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen yazıda, dosya hakkında "yetkisizlik" kararı verildiği ve dosyanın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği bildirilirken soruşturma dosyasının kısıtlanmasına karar verildi.

30 Ocak 2013'te Başbakanlık, MİT görevlileri hakkında soruşturma izni verilmemesine karar verdi.

22 Mart 2013'te İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, MİT görevlileri hakkında takipsizlik kararı aldı.

- FETÖ elebaşı Gülen'in de olduğu 34 sanık hakkında hazırlanan iddianame

Devam eden süreçte özel yetkili savcılık ve mahkemelerin kapatılması, soruşturmada görev alan başsavcı vekilleri ve savcıların görev yerlerinin değiştirilmesiyle FETÖ oluşumuna karşı başlatılan mücadelede kapsamında, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca 7 Şubat MİT kumpasına ilişkin, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in de aralarında yer aldığı 15'i firari 34 sanık hakkında 2020 yılının Şubat ayında iddianame hazırlandı.

İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 10 Mart 2020'de kabul edilen iddianamede, "mağdur" olarak, "61. Hükümet Başbakanı olan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 61. Hükümetin Başbakan yardımcıları Bülent Arınç, Ali Babacan, Beşir Atalay, Bekir Bozdağ, Emrullah İşler ve Binali Yıldırım gibi kabinede yer alan isimlere yer verildi.

Ayrıca o dönem MİT Müsteşarı olan MİT Başkanı Hakan Fidan, eski MİT Müsteşarı Emre Taner, eski MİT Müsteşar Yardımcısı Fatma Afet Güneş, eski MİT personelleri Yaşar Hakan Yıldırım ve Hüseyin Emre Kuzuoğlu da iddianamede "mağdur", MİT personeli M.Ö. ise "müşteki" olarak yer aldı.

"FETÖ'nün hükümeti yıkmaya yönelik ilk teşebbüsü"

İddianamede, 15 Temmuz darbe kalkışmasına kadar geçen sürece bakıldığında, FETÖ'nün nihai hedefe ulaşmak için Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile güç mücadelesine girdiğine dikkat çekilerek, "Başlatılan eylemlerin ilk aşamasının Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, İzmir askeri casusluk, Tahşiye, Selam Tevhid, MİT tırları ve 17-25 Aralık gibi kurgu ve kumpas soruşturmalar olduğu, bu eylemlere 7 Şubat 2012'de Hakan Fidan'ın ifadeye çağrılmasıyla hız verildiği anlaşılmıştır. MİT soruşturması aslında FETÖ'nün seçilmiş Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni yıkmaya yönelik ilk teşebbüsüdür." ifadeleri kullanıldı.

Türkiye Cumhuriyeti'nin çözüm sürecinde yürüttüğü politikalardan dolayı, MİT'i, PKK ile ilişki içindeymiş gibi göstererek MİT görevlilerinin ifadeye çağrılması, evlerinde arama yapılması ve haklarında yakalama kararı çıkarılmasının, o tarihte Başbakan olan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ameliyat olacağı güne denk getirildiğine vurgu yapılan iddianamede, "Bu şekilde kurgulanan operasyon, nihai hedefi seçilmiş meşru hükümeti devirmek olan emniyet, MİT ve yargı organlarına sızarak yerleşmiş olan FETÖ'nün, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ne karşı açıktan giriştiği ilk operasyondur." değerlendirmesine yer verildi.

FETÖ'nün, karşı olduğu çözüm sürecini engellemeye yönelik çalışması doğrultusunda ihraç edilen savcılar Bilal Bayraktar ve Sadrettin Sarıkaya'nın, PKK soruşturması yürüttüklerine vurgu yapılan iddianamede, bu savcıların, Fidan'ın yanı sıra eski MİT Müsteşarı Emre Taner, eski MİT Müsteşar Yardımcısı Fatma Afet Güneş, eski MİT personeli Hüseyin Emre Kuzuoğlu ve Yaşar Hakan Yıldırım ile M.Ö, hakkında, "PKK'ya bilerek yardım etme ve soruşturmanın gizliliğini ihlal" suçlarından soruşturma başlattığı hatırlatıldı.

Kamuoyunda "Oslo görüşmeleri" olarak bilinen ses kayıtlarının 13 Eylül 2011'de basına sızdırıldığı ve 20 Aralık 2011'de müşteki M.Ö'nün MİT adına çalıştığı bilindiği halde evinde arama yapılarak gözaltına alındığı bilgisi verilen iddianamede, yurt dışına çıkış yasağı konulan M.Ö.'nün savcılık ifadesinin, gizlilik kararı bulunmasına rağmen basına sızdırıldığı, hatta Taraf gazetesi web sitesinde ismiyle birlikte fotoğrafının yayımlandığı anımsatıldı. M.Ö'nün MİT adına çalıştığı deşifre edilerek PKK'ya hedef gösterildiği ve can güvenliğinin tehlike altına girdiği de iddianamede kaydedildi.

"Kumpas, Başbakan'ın ameliyata geç girmesiyle bozuldu"

Kumpas soruşturmasıyla örgüt mensuplarının, MİT ile ilgili kamuoyunda, "PKK ile organize hareket eden teşkilat" algısı oluşturdukları ve yargıyı kullanarak MİT'i ele geçirme niyetini sergiledikleri aktarılan iddianamede, Hakan Fidan'ın gözaltına alınması maksadıyla gayret gösterildiği, gözaltına alınmasıyla birlikte, "emri Başbakan'dan aldığı" algısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ve hükümetin istifaya zorlanması ve hatta devrilmesinin planlandığı anlatıldı.

İddianamede, bu kurgu ve kumpas soruşturmasının, istihbarat görevlileri hakkında soruşturmaların izne bağlanması sistemine geçilmesi ve Başbakan'ın ameliyata geç girmesiyle bozulduğu ve önlendiğine de işaret edildi.

Örgütün kumpasa ilişkin yaptığı toplantı ve toplantı öncesinde iki FETÖ'cü mahrem imamın Amerika'ya gittiğinin tespit edildiğine yer verilen iddianamede, 15 Temmuz darbe girişiminde olduğu gibi örgütün emniyet imamı "Kozanlı Ömer" kod adlı Osman Hilmi Özdil'in yardımcısı konumunda bulunan ve elebaşı Fetullah Gülen'le doğrudan görüşen firari sanıklar Çetin Özgür ve İlyas Şahin'in talimatını alma ve örgüt üyelerine iletmek üzere ABD'ye gittiklerinin belirlendiği anlatıldı.

Örgüt elebaşının talimatı sonrası Ankara'da toplantı

İddianamede, örgüt elebaşından doğrudan alınan talimat sonrası örgütün emniyet ve yargı imamlarının ülkeye geri dönüşlerinin akabinde Ankara Kızılcahamam'da toplantı tertip edildiği belirtilerek, örgüt hiyerarşisi gereği FETÖ elebaşının talimatının emniyet birimlerine iletilmesinin örgütün "Marmara Bölge İmamı" olan "Arif" kod adlı sanık Ali Rıza Tekinkaya tarafından organize edildiği ifade edildi.

İddianamede, söz konusu toplantıya örgütün sözde emniyet, yargı ile MİT imamlarının katıldığının ve toplantıya katılanlar arasında Rus Büyükelçi Andrey Karlov suikastine ilişkin davada firari sanık olan Murat Tokay ve Ahmet Kılınçarslan ile ABD'deki Hakan Atilla davasının hakimi Richard Berckman'ı 2014 yılında İstanbul'da ağırlayan hukuk bürosunun ortağı Murat Karkın'ın da olduğunun belirlendiği aktarıldı.

İddianamede yer alan bilirkişi raporunda, "13 Ocak 2012'de Diyarbakır DTP il binasında yapılan aramada ele geçirildiği iddia edilen Oslo'daki görüşmelere ait ses kayıtlarının olduğu harddiskleri FETÖ'nün yerleştirdiği" belirtildi.

"Hakan Fidan gelse, kesin tutuklanacaktı" ifadesi

İddianamade, hakkında takipsizlik kararı verildiği belirtilen eski polis memuru Ş.E'nin, olayın vahametini gözler önüne seren şu ifadesi yer buldu:

"Tam kesin tarihini bilmemekle birlikte şubatın ortalarında büro amir yardımcısı Ayhan Albayrak (sanık) bir konuşmasında 'Hakan Fidan ifadeye gelseydi Sadrettin Savcı tarafından kesin tutuklanacaktı.' dediğini hatırlıyorum."

İddianamede, meslekten ihraç edilen savcılar Bilal Bayraktar ve Sadrettin Sarıkaya hakkında ise Yargıtay'da aynı konuyla ilgili yargılandıkları için takipsizlik kararı verildiği hatırlatıldı.

Dava süreci ve ilk tahliyeler

İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 10 Mart 2020'de iddianameyi kabul etmesiyle, firari örgüt elebaşı Fetullah Gülen'in yanı sıra, olay tarihinde örgütün "yargı imamı" olan İlyas Şahin ve "emniyet imamı" olan Çetin Özgür ile dönemin İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdür Yardımcısı Serdar Bayraktutan'ın da aralarında bulunduğu 15'i firari, eski emniyet müdürlerinin aralarında olduğu 14'ü de tutuklu 34 sanığın yargılanmasına Silivri'deki büyük duruşma salonunda başlandı.

Mahkemenin 22 Haziran 2020 tarihli ilk duruşmasında, iddianame ekinde yer alan belgelerin, milli savunmaya ve milli güvenliğe ilişkin devlet sırrı olabilecek nitelikte olmaları gerekçesiyle devlet sırrı sayılmasına karar verildi. Ayrıca MİT'i temsil eden avukatın talebi üzerine, kamu güvenliğini tehlikeye sokabilecek belge ve bilgilerin ortaya çıkmasını engellemek adına, duruşmaların kapalı yapılmasına ve duruşma içeriğiyle ilgili yayın yasağı getirilmesine de hükmedildi.

Yargılama sürecinde mahkeme, Fetullah Gülen ile olay tarihinde örgütün "yargı imamı" olan İlyas Şahin, "emniyet imamı" olan Çetin Özgür, "MİT mahrem hizmetler imamı" olan Murat Karabulut, "Marmara bölge imamı" olan Ali Rıza Tekinkaya ve dönemin İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdür Yardımcısı Serdar Bayraktutan'ın da yer aldığı 15 firari sanık ile 1 tutuksuz sanığın dosyasını ayırdı.

Kapalı yapılan 10 Aralık 2020 tarihli duruşmada, tutuklu yargılanan Aykut Güçlü, Oğuzhan Ceylan, Fazıl Adnan İzgi, Mehmet Deveci, Veli Tuluy ve Erkan Ünal'ın, "yargılamanın geldiği aşama, tutuklulukta geçirdikleri süre, kaçma şüphesinin bu aşamada bulunmaması, savunmalarının alınmış olması ve delilleri karartma şüphelerinin ortadan kalması" nedenleriyle adli kontrol şartıyla tahliyelerine karar verildi.

Mütalaada istenen cezalar

Davanın 15 Ocak 2021 tarihli duruşmasında savcı, esasa ilişkin mütalaasını mahkemeye sundu.

Mütalaada, sanıklardan eski emniyet müdürleri Yurt Atayün, Ali Fuat Yılmazer, Kazım Aksoy, Erol Demirhan, Nuh Mehmet Damgacı, Ayhan Albayrak, Oğuzhan Ceylan ve Erkan Ünal'ın, "hükümete yönelik darbeye teşebbüs" suçundan ağırlaştırılmış müebbet, "resmi belgede sahtecilik" ve "soruşturmanın gizliliğini ihlal" suçlarından da 12 yıl 6'şar aya kadar hapisle cezalandırılması istendi.

Sanıklardan gazeteci Mustafa Gökkılıç'ın da "hükümete yönelik darbeye teşebbüs" suçundan ağırlaştırılmış müebbet ve "soruşturmanın gizliliğini ihlal" suçundan 4,5 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istenen mütalaada, sanıklar Faik Şaşmaz, Fazıl Adnan İzgi, Mehmet Deveci ve Veli Tuluy'un ise "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan 15'er yıla kadar mahkumiyetleri talep edildi.

Mütalaada ayrıca, sanık Aykut Güçlü'nün "hükümete yönelik darbeye teşebbüs" suçundan, diğer sanıklar Sebahattin Kaplan, Musa Metin, Bilal İrice ve Ahmet Kılınçarslan'ın da "hükümete yönelik darbeye teşebbüs" ve diğer suçlardan beraatleri yönünde karar verilmesi istendi.

Yeni İddianame

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 19 Şubat 2021'de, 7 Şubat "MİT kumpası"na ilişkin, FETÖ'nün İstanbul bölge temsilcisi olduğu belirtilen firari şüpheli Ahmet Hamdi Parlak hakkında yeni bir iddianame hazırlandı. İddianamede, örgütün kamu yapılanması ve 15 Temmuz 2016 darbe girişimine giden süreçte gerçekleştirilen kumpas eylemlerine ilişkin önemli tespitler yer aldı.

Londra'da ikamet ettiği belirlenen şüpheli Parlak'ın, "hükümete yönelik darbeye teşebbüs" suçundan ağırlaştırılmış müebbet, diğer suçlardan da 57 yıl 6 aya kadar hapisle cezalandırılması istenen iddianame, İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen ana davayla birleştirildi.

10 sanığa ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası

Mahkeme, ayırma ve birleştirme kararlarında sonra 8'i tutuklu 18 sanık üzerinden devam eden yargılamada, 3 Mart 2021'deki duruşmada hükmünü açıkladı. 15 sanık hapis cezasına çarptırıldı, 3 sanık beraat etti.

Heyet, sanıklar eski emniyet müdürleri Yurt Atayün, Ali Fuat Yılmazer, Kazım Aksoy, Erol Demirhan, Nuh Mehmet Damgacı ve Ayhan Albayrak ile örgütün "emniyet mahrem imamları" olduğu belirtilen Sebahattin Kaplan, Musa Metin, Bilal İrice ve Ahmet Kılınçarslan'ı "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini engellemeye teşebbüs" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırdı.

Sanıklar Ali Fuat Yılmazer, Yurt Atayün, Kazım Aksoy, Erol Demirhan ve Ayhan Albayrak'ı ayrıca hiyerarşik bir silsileyle "nitelikli resmi belgede sahtecilik" suçunu işledikleri gerekçesiyle 9'ar yıl hapis cezasına çarptıran heyet, bu 10 sanık hakkında, "silahlı terör örgütü yöneticisi olmak" ve "silahlı terör örgütü üyeliği" suçlarından, yasa gereği hüküm verilmesine yer olmadığı, "devletin gizli kalması gereken bilgileri casusluk maksadıyla temin etme" ve "soruşturmanın gizliliğini ihlal" suçlarından ise beraat kararı verdi.

Sanıklar eski polisler Oğuzhan Ceylan, Veli Tuluy, Fazıl Adnan İzgi ve Erkan Ünal'ı "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan 7 yıl 6'şar hapisle cezalandıran heyet, gazeteci sanık Mustafa Gökkılıç'ı "silahlı terör örgütüne üye olmak" ve "soruşturmanın gizliliğini ihlal" suçlarından 8 yıl 4 ay hapse mahkum etti.

Mahkeme heyeti, sanık Faik Şaşmaz hakkında "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan "örgüt yöneticiliği" suçundan yargılandığı bir başka mahkemede beraat etmesi ve bu kararın kesinleşmesi nedeniyle davayı reddederken, diğer suçlardan ise beraatini kararlaştırdı.

Diğer sanıklar Mehmet Deveci ve Aykut Güçlü'nün de tüm suçlardan beraatine karar veren heyet, "darbeye teşebbüs" suçundan cezalandırılan sanıklar Bilal İrice, Ahmet Kılıçaslan, Musa Metin ve Sebahattin Kaplan'ın hükmen tutuklanmasına, yattıkları süreye göre sanıklar Faik Şaşmaz ile Mustafa Gökkılıç'ın da adli kontrolle tahliyesine hükmetti.

Gerekçeli kararda çarpıcı tespitler

Mahkeme heyeti, kurduğu hükümle ilgili gerekçesini de 17 Haziran 2021'de taraflara sundu.

Gerekçeli kararda, kumpasla ilgili, "MİT başkanı ve kurumda çalışan bazı personelin tutuklanmasına yönelik bir girişim olan ve kamuoyunda '7 Şubat krizi' olarak bilinen hadise, dönemin MİT imamının, MİT'in başına FETÖ mensubu bir şahsın atanması arayışları çerçevesinde düzenlenen bir operasyondur." ifadesi kullanıldı.

FETÖ'nün geçmişte izlediği, "Türkiye'nin terör örgütleriyle ilişkili olduğu" minvalindeki kara propaganda faaliyetlerini halen yurt dışında sosyal medya başta olmak üzere çeşitli platformlar üzerinden PKK dışındaki farklı terör örgütleri üzerinden de sürdürdüğü belirtilen kararda, "Örgütün kara propagandasını örgüt fark etmeksizin sürdürmesi, delillere dayanmaksızın her argümanı 'Türkiye'ye zarar verme' hedefiyle gündeme taşıdığını göstermektedir" denildi.

Kararda, şu tespitler de yer buldu:

"Devletin MİT eliyle bir istihbarat faaliyeti olarak bahsi geçen görüşmeyi (Oslo görüşmeleri) yapması doğaldır, olağandır ve hatta zaman zaman zaruridir... Bu görüşmelerin yapılması suç da değildir ve fakat bu görüşmelerin ülkemiz aleyhine olacak ve kullanılacak şekilde sızdırılması suç teşkil etmektedir ki bu siyasal ve askeri casusluk suçuna vücut verir. Oslo görüşmelerinin kendisi de bir istihbarat faaliyetidir. Birtakım retoriklere ihtiyaç duyulması olağan sayılmalıdır. Olağandışı olan ise bunu bir siyasi iktidara, devlete ve devlet adına istihbarat faaliyeti yürüten kuruma ve görevlilerine yönelik saldırının malzemesi olarak kullanmaktadır. FETÖ'nün emniyet yapılanmasının hazırladığı ve mutfağında İstanbul TEM Şube müdürlüğünün bulunduğu bu operasyonlardan yola çıkılarak örgüt elebaşı Fetullah Gülen'in MİT'i ele geçirme amacı, KCK operasyonlarında elde edilen M.Ö'nün beyanı ile gerekli algı ve yetkiyi yaratmakta zayıf kalmış, bunun taçlanması için ele geçirilen Oslo ses kayıtları bu sefer hedefe Hakan Fidan, Afet Güneş ve Emre Taner'i taşımıştır. Müdahil Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı'nın o dönem Başbakan olarak soruşturmaya izin vermemesi ile bir nevi ilk darbe girişimi sonuçsuz kalmıştır. Kendilerini açılım politikası sonrasında yaşanan kaotik olayların hedefi olarak istismar eden örgüt, aynı zamanda Kobani olayları ve hendek süreci olarak bilinen süreçte PKK terör örgütü ile yan yana kol kola olmaktan da geri durmamıştır."

Dosyanın Yargıtay'daki incelemesi sürüyor..

Davanın temyiz edildiği İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 27. Ceza Dairesi (istinaf), FETÖ 15 sanık hakkında yerel mahkemece verilen mahkumiyet kararlarını hukuka uygun buldu.

Delillerde ve işlemlerde bir eksiklik olmadığına, ispat bakımından da değerlendirmenin yerinde olduğuna karar veren daire, bu nedenle sanıkların yaptığı istinaf başvurularını esastan reddetti.

Daire tutuklu sanıkların bu hallerinin devamına da hükmetti.

Dosyanın Yargıtay'daki incelemesi sürüyor..

AA