ABD vatandaşlığı ne zaman işe yarıyor?: Ayşenur Ezgi ve Goldberg-Polin davaları

Goldberg-Polin cinayetine ABD'nin verdiği tepki ile Ayşenur Ezgi Eygi'nin öldürülmesine verilen cılız tepki arasındaki bariz farklılık, ABD vatandaşlığının tek başına koruma sağlamak için yeterli olmadığını gösteriyor.

İstanbul

TRT World Research Center'dan İhsan Faruk Kılavuz, ABD'nin Ayşenur Ezgi Eygi'nin İsrail tarafından öldürülmesine karşı tepkisizliğini ve kendi vatandaşlarına karşı da uyguladığı çifte standardı AA Analiz için kaleme aldı.

***

Son dönemde Beyaz Saray'ın işgal altındaki Filistin topraklarında meydana gelen iki ölümcül olaya verdiği tepkiler, ABD yönetiminin Filistinlilerin haklarına yaklaşımındaki seçiciliği, ayrımcılığı ve çifte standardı bir kez daha gözler önüne serdi.

7 Ekim'in ardından 31 Ağustos'ta ABD Başkanı Joe Biden, Amerikan vatandaşı Hersh Goldberg-Polin'in kaçırılıp öldürülmesini kınayan güçlü bir açıklama [1] yayınlayarak “perişanlığını ve öfkesini” ifade etti. Bundan kısa bir süre sonra ABD Adalet Bakanlığı Goldberg-Polin'in ölümüyle ilgili bir soruşturma başlatılacağını ve bu soruşturmanın sadece bu olayla sınırlı kalmayıp Hamas'ın Amerikan vatandaşlarına zarar verdiği tüm olayları kapsayacağını duyurdu.

Ancak Ayşenur Ezgi Eygi'nin İsrailli bir keskin nişancı tarafından öldürülmesi karşısında alınan tutum, ABD yönetiminin vatandaşlarına yöneltilen tehditlere verdiği tipik sert tepkiyle çelişiyor. Batı Şeria'da İsrail güçleri tarafından ölümcül bir şekilde vurularak öldürülen 26 yaşındaki Amerikan-Türk aktivist Ayşenur Ezgi Eygi'yle ilgili Beyaz Saray'dan pek bir ses çıkmadı. Eygi, Nablus yakınlarındaki Yahudi yerleşimlerinin genişletilmesini protesto ederken bir İsrail askeri tarafından başından vuruldu. İsrail'in Eygi'nin “şiddet kışkırtıcısı” olduğu yönündeki iddialarına rağmen, görgü tanıkları Eygi'nin ne çatışmalara karıştığını ne de askerler için herhangi bir tehdit oluşturduğunu bildirdi. Ayrıca, hem Filistin'de hem de Türkiye'de yapılan adli otopsiler Ayşenur Ezgi Eygi'nin ölümünün kaza olmadığını doğruladı.

Hem ABD hem de Türk hükümetleri olayla ilgili endişelerini dile getirdi. Ancak Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan [2] cinayeti “barbarca” olarak niteleyip kınarken, Washington sadece ılımlı bir taziye mesajı yayınladı ve İsrail Ayşenur'un öldürülmesindeki sorumluluğunu kabul etmesine rağmen olayın “kasıtsız” bir şekilde gerçekleştiğini iddia etti.

Daha da çarpıcı olanı, Türk hükümeti bir soruşturma başlatıp olayı uluslararası mahkemelere taşıma niyetini açıklarken, Beyaz Saray sadece herhangi bir somut adım atmaktan kaçınmakla kalmadı, aynı zamanda Eygi'nin ailesinden, Amerikan kamuoyundan ve uluslararası toplumdan gelen bağımsız soruşturma çağrılarını da açıkça görmezden geldi ve İsrail ordusunun kendi soruşturmasını yürüteceğini belirtti. İsrail'in yürüteceği bir soruşturmanın sorumluların hesap verebilirliğini sağlama ihtimali ise çok düşüktür.

Washington cezasızlık kültürünü sürdürüyor

Eygi'nin cinayeti, 2022 yılında yine bir ABD vatandaşı olan Al Jazeera muhabiri Şirin Ebu Akile'nin Batı Şeria'da öldürülmesiyle benzerlik gösteriyor. Akile'nin ölümüne neden olan mermi üzerinde yapılan incelemede, bunun İsrail ordusu tarafından yaygın olarak kullanılan ve ABD'de üretilen 5.56 milimetrelik bir mermi olduğu ortaya çıktı.

Al Jazeera'nin belgeseli, görgü tanıkları ve bağımsız soruşturmalar Ebu Akile'nin İsrailli keskin bir nişancı tarafından kasıtlı olarak hedef alındığını göstermesine rağmen, ABD'nin İsrail'in kendi soruşturmasını kendisinin yapmasına nasıl izin verdiğini ve Ebu Akile'nin ölümünün muhtemelen kasıtsız olduğu kanısına nasıl varıldığını gösteriyor. Al Jazeera, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nden (UCM) sorumluların soruşturulmasını ve yargılanmasını talep ederken ABD, Filistin'deki durumun soruşturulmasına yönelik uzun süredir devam eden itirazlarını gerekçe göstererek UCM'nin müdahil olmasına karşı çıktı.

Washington'un İsrail'i Ebu Akile'nin ölümünden sorumlu tutmayı reddetmesi ve uluslararası adalete direnmesi cezasızlık kültürüne katkıda bulunuyor. Bu serbestlik, 7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze'de 150'den fazla Filistinli gazetecinin ölümüyle sonuçlandı ve bunların çoğu muhtemelen ABD tarafından sağlanan silahlarla öldürüldü.

Bu cezasızlık kültürü, trajik bir şekilde yılın başından bu yana Batı Şeria'da İsrail güçleri ve silahlı siviller tarafından öldürülen üç ABD vatandaşından biri olan Eygi'nin hayatına mal oldu. Her ikisi de 17 yaşında olan Amerikan vatandaşları Tevfik Abdül Cabbar ve Muhammed Khdour da ayrı olaylarda seyahat ederken başlarından vuruldular.

Bir çifte standart hikayesi

ABD'nin Goldberg-Polin cinayetine verdiği tepki ile Ayşenur Ezgi Eygi'nin öldürülmesine verdiği cılız tepki arasındaki bariz farklılık, ABD vatandaşlığının tek başına koruma sağlamak için yeterli olmadığını gösteriyor. Washington'a göre gerçek bir Amerikan vatandaşı olarak muamele görmek için yönetimin siyasi duruşuyla da uyum içinde olmak gerekiyor.

Eygi ve Goldberg-Polin'in ölümlerine neden farklı tepki verildiği açıktır: Eygi Filistin yanlısı bir aktivistti, Goldberg-Polin ise değildi.

Eygi, 2003 yılında Gazze'de Filistinlilere ait bir evin yıkımını durdurmaya çalışırken İsrail buldozeri tarafından ezilen 23 yaşındaki Amerikalı Rachel Corrie'nin de üyesi olduğu Uluslararası Dayanışma Hareketi'nin bir parçasıydı. Benzer şekilde Eygi de yasa dışı yerleşimleri protesto ederken İsrail güçleri tarafından öldürüldü.

Eygi ve Goldberg-Polin cinayetlerinin ele alınışındaki çifte standart sorulduğunda Beyaz Saray yetkilileri “Her durum kendine özgü ve farklıdır.” cevabını verdi. Bu yanıt pek çok kişiyi hayal kırıklığına uğratsa da şaşırtıcı değildi.

ABD adalet sistemi tutarlı bir standart uygulamak yerine tepkilerini genellikle “katilin” ve “kurbanın” kimliklerine dayandırıyor. Bu olayda da failin İsrail, kurbanın ise Filistin yanlısı bir aktivist olan Eygi olması, ABD yönetiminin bir Amerikan vatandaşının öldürülmesine gereken ilgiyi ve öfkeyi göstermediği anlamına geliyordu. Nitekim ABD yetkililerinden gelen açıklamalar da bu seçici ve ön yargılı yaklaşımı yansıtıyor.

Hesap verebilirlik Washington'da başlıyor

ABD, İsrail'in en büyük destekçisi olarak ona silah -on binlerce ton bomba ve akla gelebilecek her türlü sofistike silah- sağlamaya devam ediyor ve uluslararası örgütler önünde İsrail'e siyasi koruma sunuyor. Washington'un stratejik sessizliği İsrail'i cesaretlendiriyor ve savaş suçlarının göz ardı edilmesi yasa dışı eylemlerin devam etmesine dayanak sağlıyor.

İddiaların ciddiyeti ve ABD yapımı silahların kullanılmış olma ihtimali göz önünde bulundurulduğunda, Türkiye, FBI'ı Ayşenur Ezgi Eygi'nin öldürülmesine ilişkin soruşturma açmaya çağıran [3] ABD merkezli insan hakları örgütleri tarafından yürütülen çabalara katılmalıdır. Savaş Suçları Mağdurları için Adalet Yasası kapsamında sorumluların hesap vermesini sağlamak takdire şayan bir adım olacaktır ve Türkiye'nin bu çabaya destek vermesi adaletin ve yurt dışındaki vatandaşlarının korunmasının önemini vurgulayacaktır. Türkiye, Eygi'nin davasını FBI nezdinde gündeme getirerek gerçeğin ortaya çıkarılmasına ve ilgili tüm taraflardan hesap sorulmasına yardımcı olabilir ve insan hakları ile uluslararası hukukun korunması yönündeki kararlılığını pekiştirebilir.

[İhsan Faruk Kılavuz, TRT World Research Centre'da Araştırmacıdır.]