ABD medyasındaki aşırı muhafazakarlar ve bazı cumhuriyetçiler, Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın ortadan kaybolmasıyla ilgili gelişmelere ilişkin yeterli tepkiyi vermemekle eleştirilen ABD Başkanı Donald Trump'ı savunmak için Kaşıkçı hakkında kara propaganda başlattı.
Washington Post gazetesinin "Muhafazakarlar Trump'ı savunmak için dedikodu kampanyası başlattı" başlıklı, ismi açıklanmayan 4 cumhuriyetçi yetkiliye dayandırdığı haberine göre, Trump ile ittifak halinde olan muhafazakar medya ve bazı cumhuriyetçi ve aşırı sağcı isimler, Kaşıkçı'nın gençliğindeki gazetecilik faaliyetlerini çarpıtarak kamuoyuna terör destekçisi olarak sunmaya çalışıyor.
Karalama kampanyasıyla, Suudi Arabistan yönetimini destekleyen hesapların Twitter'da Kaşıkçı'ya karşı sürdürdüğü kara propagandanın da aynı anda başlaması dikkatleri çekiyor.
Kaşıkçı'ya "terör destekçisi" suçlaması
Kaşıkçı'nın geçmişine ilişkin başlatılan kara propagandada başı Fox News çekiyor.
Fox News sunucusu Harris Faulkner, dün, ülkede çok izlenen programında, kayıp gazeteci hakkında kuşku oluşturmak için Kaşıkçı'nın Müslüman Kardeşler ile bağlantılı olduğunu öne sürdü.
Faulkner, bu iddiaların doğru olmadığını söyleyen bir konuğunu da susturmaya çalıştı.
Aşırı sağcı FrontPage dergisinde yayımlanan bir haberde ise Usame bin Ladin ile birlikte karikatürüne yer verilen Kaşıkçı, "Müslüman Kardeşler üyesi, İslami terörün destekçisi ve terör örgütü el-Kaide'nin öldürülen lideri bin Ladin'in eski dostu" olarak tanıtıldı.
Muhafazakar radyocu Mark Levin'in kurduğu internet televizyonu CR-TV de hiçbir kanıt göstermeden Kaşıkçı'yı "teröristlerin eski dostu" olmakla suçlarken, Trump'ın da Kaşıkçı olayında çılgınca bir medya komplosuna kurban gittiği savunuldu.
Muhafazakar radyocu Rush Limbaugh da Trump'ın Kaşıkçı konusunda ülkesinin büyük çoğunluğu tarafından eleştirilen yaklaşımına övgüde bulunarak, "Trump gözünü jeopolitik ve ulusal güvenlik topuna dikti. Bir gazetecinin başına gelen yüzünden yolundan sapmayacak. Kimseye koruma sağlamayacak." dedi.
Evanjelik liderden Trump'a destek
ABD'deki Evanjeliklerin liderlerinden ve CBN adlı dini içerikli televizyon kanalının kurucusu Pat Robertson da pazartesi katıldığı bir televizyon programında, Kaşıkçı konusunda ABD yönetiminin Suudi Arabistan yönetimini rahatsız etmeyen tutumuna destek verdi.
ABD ile Suudi Arabistan arasında 100 milyar dolarlık silah satış anlaşması olduğunu hatırlatan Robertson, herkesin Kaşıkçı meselesinde sakin olması ve ABD'nin "kilit müttefiki" Suudi Arabistan'ı uzaklaştıracak adımlardan kaçınılması gerektiğini savunarak, "Silah anlaşması birçok iş imkanı sağlayacak, kasamıza büyük miktarda para girecek. Ortadoğu'daki en büyük oyuncumuzu kendimizden uzaklaştıramayız." diye konuştu.
Söz konusu kara propagandanın izleri seçim kampanyasında da görüldü. Virginia eyaletinde 6 Kasım'da yapılacak senato seçimlerine hazırlanan cumhuriyetçi Corey Stewart, dün katıldığı yerel bir radyo programında "Kaşıkçı'nın aslında iyi bir adam olmadığı" iddiasında bulundu.
Trump'ı savunmak için Kaşıkçı'ya iftira atılıyor
Muhafazakar bir Trump eleştirmeni olan William Kristol ise Kaşıkçı'ya yönelik iftira kampanyasına tepki gösterdi.
Kristol, Trump'ın Kaşıkçı meselesinde Suudi Arabistan'a karşı yumuşak bir çizgi izlemek istediğini belirterek, "Trump taraftarları buna bahaneler bulmaya çalışıyor. Bu bahanelerden biri ise öldürülen kişiye iftira atmak" dedi.
Cumhuriyetçi yetkililer, Trump yönetimindeki bazı isimlerin Kaşıkçı'ya yönelik iftiraların Washington'da dolaştırıldığının farkında olduğunu söyledi.
Cumhuriyetçiler, bu isimlerin iftira kampanyasını körüklemediğini ancak duruma itiraz etmek içinde çok az bir çaba gösterdiklerini belirtti.
Kaşıkçı'nın zamanda zaman yazılarını yayımlayan Washington Post gazetesi editörü Fred Hiatt, Kaşıkçı hakkında muhafazakar medya organlarında başlatılan iftira kampanyalarına tepki gösterdi.
Hiatt, gazetede yayımlanan açıklamasında, Kaşıkçı'nın geçmişi hakkındaki suçlamaların doğru olmadığına vurgu yaparak, şu ifadeleri kullandı:
"Cemal'in kim olduğunu bilen ya da onun yazılarını okuyan biri olarak şunu söyleyebilirim ki, o kendisini ifade ve fikir özgürlüğü değerlerine adamış birisiydi. Bu değerleri desteklemek için sürgüne gitti ve şimdi belki de bu kararlı tutumu nedeniyle hayatını kaybetti. Bazı Suudi trollerin Cemal'e yönelik işlenen suçtan bizi uzaklaştırmaya çalışmaları hatta bir kısım Amerikalının da bu kampanyaya destek vermesi sürpriz olmaz ancak her iki durum da kınanmalıdır."
Kaşıkçının kayboluşu
Suudi reformistler için önemli bir platform olan Al Watan gazetesine katkı veren ve aynı zamanda Washington Post gazetesinde yazılar yazan Cemal Kaşıkçı'dan, 2 Ekim Salı günü resmi işlemler için Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğu'na gittikten sonra bir daha haber alınamamıştı.
Emniyet kaynaklarınca yapılan değerlendirmede, Kaşıkçı'nın gittiği Suudi Arabistan Başkonsolosluğu'ndan bir daha çıkmadığı teyit edilirken, başkonsolosluk binasında aynı saatlerde, 2 uçakla İstanbul'a gelen ve aralarında yetkililerin de yer aldığı 15 Suudi vatandaşının bulunduğu, bu kişilerin daha sonra geldikleri ülkelere döndüklerinin belirlendiği kaydedilmişti..
AA