Başbakan Yıldırım ve Makedonya Başbakanı Zoran Zaev, Çankaya Köşkü'ndeki baş başa ve heyetler arası görüşmelerin ardından ortak basın toplantısı düzenledi. Zaev'i Türkiye'de ağırlamaktan duyduğu memnuniyeti dile getiren Yıldırım, ziyaretin iki ülke arasında, kökleri geçmişe uzanan, kuvvetli bağlar ve kardeşlik duygularının önemli bir göstergesi olduğunu vurguladı.
"Feto var olduğu ülkelerin başına dert olacaktır"
Başbakan Yıldırım, "Bu feto terör örgütü sadece Türkiye'de darbe girişimine katılmış bir örgüt değil, küresel güçlerin kontrolünde, var olduğu ülkelerin bugün değilse yarın, yarın değilse orta vadede başına dert olacak, bela olacak bir örgüttür. Bu konuda da Sayın Başbakan ile bildiklerimizi paylaştık." diye konuştu.
Yıldırım, Başbakan Zaev'e bölgesel konularda da kapsamlı bilgi aktarma fırsatı bulduğunu dile getirerek, "Özellikle Suriye, Irak alanında yaşanan ve Türkiye'nin bir süredir teröre karşı başlattığı Zeytin Dalı Operasyonu konusunda da kapsamlı bilgi verme fırsatım oldu. Esasen Türkiye'nin bölgede yaptığı sadece kendi vatandaşlarının can ve mal emniyetini sağlamak değil aynı zamanda bütün Avrupa Birliği'nin, Balkanların güvenliğini de sağlamaktan ibarettir. Eğer Türkiye buralara sahip olmasa hem mülteci kriziyle hem de terör dalgasıyla bütün Avrupa bu işten büyük bir bedel öder. Bunun ne yazık ki Avrupa Birliği tarafından yeterince görülmediğini, takdir edilmediğini de yaşamaktayız, bu da ayrı bir tespit." dedi.
"Ümit ederim Makedonya'yı bizim kadar bekletmezler"
Makedonya'nın Avrupa-Atlantik kurumlarıyla bütünleşmesine önem verdiklerini, Makedonya'yı anayasal ismiyle tanıyan ve ilk büyükelçi ataması yapan ülkenin Türkiye olduğunu anımsatan Yıldırım, "Dolayısıyla NATO ile entegrasyonu konusunda da desteğimiz bundan böyle devam edecektir. Aynı zamanda Avrupa Birliği üyeliğini de destekliyoruz. Her ne kadar biz de Avrupa Birliği üyesi değilsek de ümit ederim Makedonya'yı bizim kadar bekletmezler. Kısa sürede Makedonya da Avrupa Birliği'ne üye olur. Bizim Avrupa Birliği üyeliğimiz sizinki kadar karışık değil, uzun yıllara yayılı, inişli-çıkışlı bir süreci var. Ümit ederim ki Avrupa Birliği gelecek vizyonunu en iyi şekilde belirler, Türkiye ile devam edecek mi, etmeyecek mi bu konuda sağlıklı bir karar verir ve bu şekilde de ilişkilerimiz daha iyi bir düzeye gelmiş olur." diye konuştu.
"Kirli pazarlık içinde olmayız"
Yıldırım, 3,5 milyon Suriyeli'nin canını kurtarmak, terör tehdidinden ve rejim baskısından kurtulmak için Türkiye'ye geldiğini anımsatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bizim amacımız, Fırat Kalkanı'yla Münbiç, Azez arasını nasıl temizlediysek Afrin bölgesini de terör oluşumlarından temizleyeceğiz ve oradaki o bölgenin insanlarına tekrar topraklarına, yurtlarına dönmesini sağlayacağız. Bir kirli pazarlık içinde olmayız. Terör bizim için en büyük tehdittir. En büyük baş belasıdır.
NATO'da müttefikimiz, uzun yıllar 'stratejik ortak' diye düşündüğümüz Amerika'nın artık aklını başına toplayıp doğru dürüst bir karar vermesi lazım. Terör örgütlerini yanına alıp terörle mücadele etmenin, devlet ciddiyetiyle bağdaşmadığını artık Amerika'nın görmesi gerekiyor. Görürse güzel, görmezse biz yapmamız gereken neyse onu yapmaya devam ederiz. Hem Afrin'de hem de diğer bölgelerde terör tehdidini sona erdirmek için atılması gereken adımları kararlılıkla atarız. Bunun için de herhangi birinin icazetine ihtiyacımız yok. Uluslararası hukukun bize tanıdığı bütün imkanları sonuna kadar kullanırız."
"Savcılık, yapılması gerekeni yapmış"
Başbakan Yıldırım, HDP'nin hafta sonu yapılan kongresinde, terör örgütü PKK'nın elebaşı Abdullah Öcalan'ın afişlerinin salona asılması ve Zeytin Dalı Harekatı'na yönelik ifadeler nedeniyle soruşturma başlatılmasına ilişkin bir soru üzerine de şunları kaydetti:
"Savcılık, yapılması gerekeni yapmış. Türkiye'de siyasi faaliyet gösteren siyasi partinin, her şeyden önce terörle bağını açık bir şekilde kestiğini milletimize ilan etmesi lazım. Biz bunu bekliyoruz. Biz terörü sonlandırmak için büyük mücadele veriyoruz. Şehitlerimiz, gazilerimiz, sivil vatandaşlarımız terör saldırılarıyla hayatını kaybediyor. Hal böyleyken, siyasi parti kimliğinde bir oluşum terör örgütüyle iç içe terör örgütünün baskısından kendisini kurtaramamışsa o zaman meşruiyetini kaybetmiş demektir. Hiç kimsenin suç işleme lüksü yoktur. Türkiye bir hukuk devleti, hukuk devleti içerisinde işlenen her türlü suçun, yapılan her türlü kanunsuz eylemin karşılığı vardır. Hukuk, yargı gereğini yapacaktır."
AA