Adnan Oktar organize suç örgütü davasının gerekçeli kararı hazırlandı

Adnan Oktar organize suç örgütüne yönelik, aralarında Oktar'ın da bulunduğu 14'ü örgüt yöneticisi 236 sanıklı davaya ilişkin gerekçeli kararın yazımı tamamlandı.

İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi, 236 sanığa yönelik verdiği hükme ilişkin hazırladığı 11 bin 400 sayfalık gerekçeli kararında örgütün kuruluşu, faaliyetleri ve sanıkların eylemlerine yer verdi.

Kararda, dava kapsamında 18 bin 931 lira tebligat, bin 190 lira bilirkişi, 3 bin 500 lira posta ve 297 b755 lira da diğer giderler olmak üzere 321 bin 376 lira harcandığı vurgulandı.

Kararda, örgütün, soruşturma ve yargılama aşamasında görev yapan emniyet personeli, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Vakıflar Genel Müdürlüğü Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı müfettişleri, vergi müfettişleri ile dosya kapsamındaki bilirkişi ve heyet raporlarını düzenleyerek aleyhe tespit, değerlendirmede bulunan neredeyse tüm kamu görevlilerine karşı örgütsel teamül ve tutum içerisinde asılsız ithamlarda bulundukları, korkutma-sindirme-baskılama amacıyla savcılıklara ve ilgili kurumların disiplin birimlerine suç duyurusu yaptıkları anlatıldı.

Örgütün hedef aldığı kişilere karşı, kişinin ailesi, iş ve siyasi çevresini ilgilendiren konularda sosyal medya, blog-internet siteleri ve hatta arama motorlarının tavsiye içerikleri üzerinden yapılan karalama ve itibarsızlaştırma kampanyalarının kamuoyunca iyi bilindiği vurgulanan kararda, "Örgütün bu korkutucu gücünü yargılamamız sırasındaki iş ve işlemlerde görev yapmış kamu görevlilerine karşı da kullanmak istediği, ancak soruşturma ve kovuşturma safhasındaki iş ve işlemlerde görev yapmış kamu görevlilerinin kararlı duruşu sayesinde yargılama sonunda örgütün gerçek yüzü tüm çıplaklığıyla ortaya konulmuştur." denildi.

Kararda, örgütün, şikayetçiler Fırat Develioğlu, Özkan Mamati, Uğur Şahin ve Serpil Ekşioğlu'nu, soruşturma ve kovuşturmanın başından itibaren yargılamayı örgüt lehine etkilemek amacıyla kurgu şikayet ve isnatlarda bulunarak yıldırmaya çalıştıkları belirtilerek, "Ayrıca yargılamayı yürüten mahkeme heyetimize karşı de benzer faaliyetlerde bulunulacağı beklenen bir gerçektir." ifadesi kullanıldı.

Karar 11 Ocak’ta verildi

Mahkeme heyeti, 11 Ocak’ta Silivri Ceza İnfaz Kurumları karşısındaki salonda yapılan duruşmada, davayı karara bağlamış, "örgüt yöneticisi" sanıklar Adnan Oktar, Tarkan Yavaş, Mehmet Noyan Orcan, Bora Yıldız, Halil Hilmi Müftoğlu, İbrahim Tuncer, Ulviye Didem Ürer, Alev Babuna, Aylin Atmaca, Merve Büyükbayrak, Yeliz Sucu, Sinem Hacer Tezyapar, Fatma Ceyda Ertüzün ve Ayşegül Hüma Babuna'yı ayrı ayrı 9 bin 803 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırmıştı.

Örgüt elebaşı sanık Adnan Oktar'a yönelik kararda "örgüt yöneticiliği" suçunun yanı sıra "siyasal veya askeri casusluk", "FETÖ silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme", 7 kez "çocuğun nitelikli cinsel istismarı", 27 kez "nitelikli cinsel istismar", "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma", "eziyet", "eğitim hakkının engellenmesi", kişisel verilerin hukuka aykırı olarak kaydedilmesi" ve "tehdit" suçlarından da ceza verilmişti.

Sanıklardan 3'ünün tüm suçlardan beraatine, diğerlerinin ise değişen oranlarda hapis cezalarına hükmeden mahkeme heyeti, suç örgütüne ait olduğu belirtilen araçlar, taşınmazlar, ziynet eşyaları, paralar, Dragos'taki villada bulunan güvenlik kameraları, A9 televizyon kanalının da aralarında bulunduğu şirketler, silahlar ve kitapların müsaderesine, örgüte ait internet sitelerinin de kapatılmasına karar vermişti.

Mirasların örgüte aktarılması

Kararda, örgüt elebaşı Adnan Oktar’ın kayıtlardaki adresinin Suadiye’de olmasına karşın, operasyon sırasında örgütün yönetim merkezi Kandilli'deki villada olduğu, ancak örgüt yöneticilerinden Ulviye Didem Ürer’in kullandığı araçla kaçarken yakaladığı bildirildi.

Kararda, Oktar’ın askerliğini bedelli er olarak yaptığı, Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) verilerine göre adına aktif veya pasif tapu kaydına rastlanmadığı, bugüne kadar herhangi bir bankacılık işlemi bulunmadığı, herhangi bir şirkette yöneticilik veya ortaklık kaydına, bir şirkette çalıştığına dair kayda rastlanmadığına dikkate çekilirken, yakalandığı sırada üst aramasında, 1 adet cep telefonu, 100 dolar ve 5 bin 900 TL ele geçirildiği aktarıldı.

Kararda, Oktar’ın suç örgütünü kurmaya başladığı ve faaliyet gösterdiği yıllara hatırlatmalarda bulunulurken, örgütün 90’lı yıllarda Oktar’ın talimatıyla, cinsel sömürü sistemi olan "turnike"yi uygulamaya koyduğu, bu uygulamayla genç kızları ağına düşüren örgüt mensubu erkeklerin, kızları Oktar’ın tarif ettiği şekilde cinsel sömürü sistemine soktukları bilgisine yer verildi.

Örgütün silahlanmaya başladığı, Oktar’ın örgütten kopmaları önlemek, dışarıdan sızmaların önüne geçmek ve hakimiyetini mutlak kılmak için örgüt içi istihbarat mekanizması geliştirdiği kaydedilen kararda, “Oktar tarafından 1994 yılında örgütün dışarıya açılması yönünde talimat verilmiş, imkanı olanların iş kurması, iş kuramayanların ise iş bulmaları ve kazandıkları paraları örgüte infak adı altında getirmeleri talimatları verilmiştir.” denildi.

Kararda, örgütün bir diğer önemli finans kaynağı olan örgüt üyesi şahıslara ailelerinden kalan mirasların örgüt lideri talimatıyla örgüte aktarılması hususuna yer verilerek, “Örgüt üyesi şahıslara ailelerinden kalan veya kalabilecek mirasların örgüt liderinin talimatıyla örgüt üyelerine takip ettirildiği, örgüte ait (miras yoluyla üyelere kalan veya başka şekilde elde edilen) gayrimenkullerin örgüt üyeleri arasında çok sayıda devir işlemleri yapılmak suretiyle takibinin gizlenmeye çalışıldığı ve son olarak üçüncü kişilere satılan gayrimenkullerden elde edilen gelirin örgüte infak olarak aktarıldığı tespit edilmiştir." ifadeleri kullanıldı.

Örgütün kitle iletişim araçlarının yaygınlaşması ile saygınlık ve meşruiyet arayışlarını, temel gayeleri olan korku yaratma, dikkat çekme, gündemde kalma, gücünü ispat etme ve bu yolla caydırıcılık kazanma çabalarını medya üzerinden daha etkin biçimde gerçekleştirebildiklerini gördükleri anlatılan kararda, örgütün bu kapsamda gazeteler, dergiler, kitaplar, broşürler, televizyonlar ve sosyal ağları, aktif biçimde kullandığı aktarıldı.

Kararda, örgüt tarafından, örgütsel ideolojinin anlatılması ve kapalı kapılar ardından yapılan suç faaliyetlerinin gizlenerek, kamuoyunda “eğlence maksatlı bir araya gelmiş topluluk” imajı sergilemek adına belgesel, sağlık programları ve eğlence programlarının yayınlandığı A9 isimli televizyon kanalının 2011 yılında yayın hayatına başladığı bilgisine yer verildi.

A9 TV’nin yanı sıra örgüt mensupları tarafından oluşturulan çok sayıda internet sitesi (adnanoktar.org, harunyahya.com, adnanoktardiyorki.net, harun-yahya.org) üzerinden hem örgüt ideolojisinin propagandasının yapıldığı hem de örgüte muhalif olan veya zarar vereceği değerlendirilen şahıslarla ilgili hakaret ve iftira içerikli internet siteleri kurularak karalama kampanyaları gerçekleştirildiği ifade edilen kararda, böylelikle örgütsel faaliyetlerin engellenmeksizin devam etmesini amaçladıkları belirtildi.

"Özellikle ortaokul ve liseler seçildi"

Kararda, örgütün, yeni eleman temini için, örgüt mensupları tarafından özellikle ortaokul ve liselerde konferanslar verip örgütsel propaganda yaptıklarına değinilerek, “Konferanslarda anlatılan içeriklerden ve standlarda sergilenen materyallerden etkilenen özellikle lise öğrencileri örgüte kazandırılmak üzere örgütsel uygulamalardan geçirilmektedir. Yine örgüt mensupları tarafından yazılan, ancak örgüt lideri adıyla veya örgüt liderinin mahlası olan “Harun Yahya” adıyla basılıp yayımlanan onlarca kitap da benzer maksatlarla örgütsel propaganda için kullanılmaktadır.” denildi.

A9 televizyonundaki yayınlarda, stüdyoda yer alan kadın konukların birçoğunun dekolte kıyafetler giyen, son derece bakımlı ve alımlı olarak ifade edilebilecek, kendilerine Adnan Oktar’ın söyleşi esnasında da sürekli iltifatlarda bulunduğu ve 'kedi , 'tavşan', 'aşkım, birtanem, ruhum, bebeğim, canın, tatlım’ gibi yakıştırmalar ile güzelliklerine vurgu yaptığı anlatılan kararda, "Alışılagelmişin çok ötesinde bir ‘dini anlayışa’ yönelen bu uygulamanın, esas olarak İslam dinini tahrif etmeye yönelik bir hareket olduğu aşikardır." ifadesi kullanıldı.

Kararda, örgüte gerçekleştirilen 11 Temmuz 2018’deki operasyon sonrası, örgütün sosyal medyayı nasıl etkin bir şekilde kullandığının tekrar görüldüğü bilgisine yer verilerek, örgüt mensuplarının sosyal medyada gündem olmaya çalıştıkları, örgüt ile iltisaklı bir çok sosyal medya hesabının ve internet sitesinin kapatılmasına karar verildiği vurgulandı.

"Amaç yasal ve dindar bir oluşum imajı çizilmek"

Örgüt tarafından özellikle ramazan ayı gibi toplumun dini hassasiyetlerinin yüksek olduğu bazı dönemlerde, toplumsal destek bulmak, örgütün maddi gücünü sergileyerek propaganda yapmak maksatlarıyla, sanat ve siyaset camialarından ve örgütün sirayet etmek istediği çevrelerden konukların davet edildiği, özellikle lüks mekanlarda yemek, sıra gecesi, iftar gibi etkinlikler gerçekleştirildiği belirtilen kararda, şunlar kaydedildi:

"Söz konusu etkinliklere örgüt lideri Adnan Oktar onur konuğu olarak katılmıştır. Özellikle siyaset, yargı, iş ve sanat kesimlerinden kişiler, gerek bireysel diyaloglar kurularak, gerekse de kitle iletişim araçları vasıtasıyla örgütün lobi faaliyetleriyle ilgilenen mensupları tarafından söz konusu organizasyonlara davet edilmişlerdir. Yasal ve dindar bir oluşum imajı çizilmek için gerçekleştirilen davetlere katılımları sağlanan konuklardan, örgütün gelecekte karşılaşılması muhtemel problemler öncesinde bir diyalog ortamı kurulması ve yakın bir ilişki içerisinde bulunulduğu görünümü verilmesi amaçlanmıştır."

Gerekçeli kararda, örgüt elebaşı Adnan Oktar’ın özellikle kadın örgüt mensuplarına yönelik, "bakışını beğenmemesi, yanlış hitap etmesi, karşı çıkması" gibi sebeplerle, küfür ve hakaret içerikli sözler kullanarak veya darp ederek psikolojik ve fiziki şiddet uyguladığı ve örgütte tabir edildiği şekliyle "enaniyeti kırılmayan, kibri devam eden" örgüt mensuplarının saçlarını veya kaşlarını kazıtarak eziyet ettiği anlatıldı.

Oktar'ın, örgüte kazandırılan ancak ayrılmak isteyenlere, "münafık olacakları" baskısı yaptığı, dışarıda yaşam alanı olmadığı algısı yarattığı ve tehdit, şantaj, karalama faaliyetleri gibi çeşitli baskı araçlarıyla bazı örgüt üyelerinin ayrılmasına engel olduğu bilgisine yer verilen gerekçeli kararda, örgüt üyesi olan ve sonradan ayrılan şikayetçiler Ç.Ç. ile B.K.'ya, eziyet ve cinsel istismarla sapkınlık derecesinde davranışlar sergilediğine değinildi.

Kararda, örgüt mensuplarının okullarına devam edip bilinç kazanması, sosyal ortamlara girerek örgütten kopması, okul hayatlarının örgüt içerisinde gösterecekleri faaliyet zamanını azaltmasının önüne geçmek amacıyla Oktar’ın, örgüt mensuplarının eğitim öğretim haklarını ellerinden aldığına, örgütten ayrılanların eğitim hayatlarına yeniden döndüğüne dair örneklere rastlandığına vurgu yapıldı.

Fiziksel sindirmelerle inanç temelli korkutmalar da gerçekleştirilerek örgüt mensuplarının hürriyetlerinin engellendiği, üyelerin aileleriyle görüştürülmediği, hatta aile üyelerinin cenazelerine bile gönderilmediği belirtilen kararda, Adnan Oktar’ın cinsel istismar suçu yönündeki eylemlerine geniş yer verildi.

Kararda, emniyetin hazırladığı rapora göre, örgüt üyelerinin bir kısım bürokrat, siyasetçi, gazeteci, kamu görevlisi ve sivil vatandaşlara yönelik kişisel bilgileri kaydedip örgüt lideri Oktar’a sundukları ve bu verilerin arşivlenmiş bir şekilde muhafaza edildiği, ancak hangi şüpheli tarafından depolandığının tespit edilemediği belirtildi.

Örgütün evlilik müessesini kendi çıkarları doğrultusunda kullandığına ve evliliklerinin kağıt üzerinde olduğuna dikkat çekilen kararda, şunlar kaydedildi:

”Örgüt mensubu üzerine ailesinden yüklü bir miras kalmış ve bu mirasın ‘infak’ adı altında örgüte aktarılması gerekliyse, örgüt mensubunun ailesinin örgüte muhalif olması, örgütten ayrılması için baskı yapılması gibi nedenlerle aile bağlarının tamamen koparılması gerekiyorsa, örgüt mensubunun zorla tutulduğu konusuyla ilgili ailesi tarafından adli makamlara şikayet edilmesi durumu söz konusuysa, Oktar’ın talimatları doğrultusunda belirlenen örgüt mensupları arasında kağıt üzerinde kalmak koşuluyla, resmi nikah gerçekleştirildiği tespit edilmiştir."

FETÖ bağlantıları

Kararda, örgütün Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ile olan bağlantılarına gönderme yapılarak, örgütten ayrılan Ceylan Özgül’ün, Oktar’ın talimatıyla, Reza Zarrab’ın ABD’de görülen davasında bilirkişi olan Jonathan Schanzer ve Mark Dubowitz ile görüşmek için bu kişilerin bağlı bulunduğu düşünce kuruluşu olan Foundation For Defense of Democracies’e mail atarak bağlantı kurduğu, uzun bir süre bu kişilerle görüşme yaptıktan sonra 2013 veya 2014 yıllarında Türkiye’ye gelip Adnan Oktar ile görüşmelerini sağladığı, bu kişiler İstanbul’a geldiklerinde bir otelde kaldıkları ve biletleri dahil bütün masraflarının örgüt tarafından karşılandığını anlatıldı.

17/25 Aralık Darbe Girişimi başarısızlıkla sonuçlandıktan sonra aynı tertibin ABD kamuoyunda Hakan Atilla Davası olarak bilinen dava ile gerçekleştirilmek istendiği ve bu davanın bilirkişilerinden biri olan Schanzer'in de Adnan Oktar Suç Örgütü tarafından “17/25 Aralık Darbe Girişimi”nden önce misafir edilen bu darbe girişimine konu hususlarla ilgili bilgi toplattırılan kişi olduğuna değinilen kararda, örgütün, devletin iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla, gizli kalması gereken bilgileri edindiği ve bilgileri özel bir kastla kullandığı belirtildi.

"Uluslararası alanda tanınmak istedi"

Kararda, örgüt üyesi olan Leila İzmailova’nın Türkiye ve Rusya’yı ilgilendiren bir toplantıda tercüman olarak görev yaptığı, hazır bulunduğu, içerik itibarı ile siyasi açıdan gizli kalması gereken devletlerarası toplantılarda tercüme esnasında elde ettiği bilgileri ve hatta toplantıda tercüme etmediği tam olarak içeriği tespit edilemeyen bilgileri örgüte aktardığı anlatılarak, "Oktar’ın kendini sözde 'mehdi/moşiyah/mesih' ilan ederek bu sapkın ideolojiye bir çok örgüt üyesini inandırdığı, kendisini ile birlikte hareket eden örgüt üyeleri arasında ciddi bir hiyerarşi kurarak ülkemiz içerisindeki yapılanmayı yurt dışında da gerçekleştirmek ve uluslararası alanda da tanınarak hareket kabiliyeti kazanmak amacında olduğu bilinmektedir." denildi.

Örgüt mensupları tarafından gerçekleştirilen propaganda faaliyetleri kapsamında, örgüt ideolojisinin makul gösterilmesi, özellikle olumlu bir imaj çizilerek, destek sağlanması, muhtemel operasyon durumunda kolluk kuvvetlerine baskı uygulanması benzeri saiklerle siyasi kişiliklerle temas halinde olunmaya çalışıldığı bildirilen kararda, şu ifadelere yer verildi:

"Örgütün hukuki alanda karşılaştığı problemlere ilişkin çözümler bulmak, örgütün yararı doğrultusunda, davaların hızlandırılması veya yavaşlatılması için referans olunması, muhtemel soruşturmaların içeriğinin öğrenilmesi, mümkünse engel olunması gibi amaçlarla emekli veya aktif yüksek yargı mensupları görüşüldüğü, yine kamu kurum ve kuruluşlarında yüksek görevlerde bulunan üst düzey bürokratlara ziyaretler gerçekleştirilerek, örgütsel kitapların hediye edilmesi gibi faaliyetlerle örgüt propagandası yapıldığı anlaşılmıştır. Örgüt liderinin talimatı ile Ankara’da hücre halinde yaşayan lobi grubu mensubu örgüt üyelerinin, yapmış oldukları görüşmeleri, ses kaydına aldığı ve neticeden örgüt liderine raporlar halinde bilgi verdiği tespit edilmiştir."

AA