AFAD, Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeli için tüm kesimlerden katkı bekliyor

Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı Deprem ve Risk Azaltma Genel Müdürü Prof. Dr. Orhan Tatar, Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeli'nin milli seferberlik hamlesi olduğunu belirterek, herkesin sürece katkı sunması gerektiğini bildirdi.

Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) Deprem ve Risk Azaltma Genel Müdürü Prof. Dr. Orhan Tatar,  Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeli ve AFAD Türkiye Deprem İzleme ve Değerlendirme Merkezi'nde yürütülen çalışmalara ilişkin AA muhabirinin sorularını yanıtladı..

Tatar, ilk kez Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başkanlığında yarın yapılacak toplantıyla ele alınacak Ulusal Risk Kalkanı Modeli'nin son derece önemli olduğunu belirtti.

Sadece 6 Şubat'ta yaşanan Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen bölgelerin değil, yüksek deprem riski altındaki diğer illerin de çok hızlı şekilde depreme dirençli hale getirilmesi gerektiğini aktaran Tatar, tüm kesimlerin modele destek vermesi gerektiğini kaydetti.

Tatar, şöyle devam etti:

"Bu bir milli seferberlik hamlesi aslında. Ülkenin tüm bileşenlerinin, karar vericilerinin, akademisyenlerinin, bilim insanlarının ve uzmanlarının bu sürece olumlu yönde, sağlıklı şekilde katkı sunması gerekiyor. Bu gerçekten önemli bir yapılanma. Şehirlerimizin her türlü afete karşı daha dirençli hale getirilebilmesi için böyle bir yapılanma son derece önemli. Herkesin bilgisini, görgüsünü, deneyimini paylaşarak sürece doğru şekilde, olumlu yönde katkı sunması gerekir. İstanbul, İzmir ayrı bir alan yani her şehrin kendine özgü yüksek risk altında olduğu birtakım afet türleri var. Buralarda bugüne kadar yapılmış birçok çalışma var ama halen yapılacak çalışmalar var. Bu süreçlerin çok daha hızlı ve sağlıklı şekilde yürütülebilmesi için bu tür oluşumlar son derece büyük önem taşıyor."

1145 deprem kayıt istasyonundan veriler merkezde toplanıyor

Tatar, AFAD Türkiye Deprem İzleme ve Değerlendirme Merkezi'nde Türkiye ve çevresinde meydana gelen depremlerin kaydedildiğini, 26 personelin 7 gün 24 saat esasına göre çalıştığı merkeze, ülke genelindeki 1145 deprem kayıt istasyonundan verilerin ulaştığını kaydetti.

Çevredeki 13 ülkede meydana gelen depremlerin de merkezde kaydedildiğini ve bu verileri farklı sismolojik merkezlerle paylaşabildiklerini anlatan Tatar, çoğunluğu Marmara Denizi civarında olmak üzere farklı bölgelerde derin kuyu sismometre cihazlarının bulunduğunu söyledi.

Bu cihazlarla mikro deprem olarak nitelendirilen 0,2 ve üzeri büyüklüğündeki depremlerin ölçülebildiğini ve gerilim ölçer cihazıyla yer kabuğundaki çok küçük çaplı hareketlerin izlenebildiğini kaydeden Tatar, "Deprem İzleme ve Değerlendirme Merkezi'nde normal zamanlarda ölçülen deprem 60-70'ler civarındayken, şu anda yüzlerce deprem ölçüyoruz. 6 Şubat'ta yaşadığımız iki büyük ana şoktan sonra 11 bin 500'ün üzerinde artçı sarsıntıyı ölçtük." ifadesini kullandı.

"Azerbaycan'ın sismolojik laboratuvarlarını yeniledik, KKTC'nin de yenileyeceğiz"

Tatar, merkezde yerli yazılım kullandıklarını ve çevre ülkelere teknoloji transferi yaptıklarını belirterek, şu bilgileri verdi:

"Çok yakın zamanda Azerbaycan'ın sismolojik laboratuvarlarını, altyapısını yeniledik ve yazılımlarımızı transfer ettik. Yakın bir zamanda bunun aynısını Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde (KKTC) yapacağız. Deprem olduğunda bunu anlık olarak görebiliyoruz, sinyalle bunu görmek mümkün. Arkasından 'otomatik çözüm' diye adlandırdığımız, depremin nerede, hangi lokasyonda, hangi büyüklükte olduğunu gösteriyor ama arkasından görevli arkadaşlarımız 4-5 dakikada manuel olarak çözüp sistemlerimiz vasıtasıyla açıklıyorlar."

Türkiye'nin, Avrupa'nın en büyük 2. deprem gözlem ağına sahip olduğunu ifade eden Tatar, bu yıl yaklaşık 40 ivme ve hız ölçer cihazının sisteme dahil edileceğini bildirdi.

"Yapay deprem" tartışmalarına itibar edilmemeli

Tatar, Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından gündeme gelen "yapay deprem" tartışmalarının, daha önceki birçok deprem sonrasında da yapıldığını hatırlattı.

Kahramanmaraş merkezli depremlerin ortaya çıkardığı enerjinin 30 milyon joule olduğunu ve geniş bir alanda hissedildiğini kaydeden Tatar, şu değerlendirmede bulundu:

"Sosyal medya üzerinden, kimin kayda aldığını, seslendirdiğini bilmediğimiz ses kayıtları olabiliyor. Kimi zaman AFAD'ın logosunu kullanıp ne yazık ki işte 'Şu gün şu saatte deprem olacak.' diyenler çıkabiliyor. Hiçbir bilimsel bilgi, hiçbir bilimsel veri depremin hangi gün, hangi saatte, nerede olacağını şu anki bilgilerimizle söyleyemiyor. Bir bölgede deprem riski vardır. Bir fayın deprem tekrarlama aralığını tamamladığını, bir sismik boşluk olduğunu söylemek mümkün. Bunun dışında hiçbir fay üzerinde 'Şu gün, şu saatte, şu dakikada deprem olacak.' deme şansımız yok. Bu gerçeği bilerek vatandaşlarımızdan özellikle sosyal medyada yayılan bu tür haberlere itibar etmemelerini ve devletin resmi kurumlarının açıklamaları dışında hiçbir bilgiye, açıklamaya kulak asmamalarını, itibar etmemelerini rica ediyorum."

AA