AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, CNN Türk canlı yayınında gazeteci Hakan Çelik'in sorularını yanıtladı..
İlk uçuş testini gerçekleştiren Akıncı TİHA'yla ilgili videonun gösterilmesi üzerine Çelik, bunun müthiş bir iş olduğunu, 15 yıllık tarihte 200 yıllık yol yürüdüklerini, normalde bu buluşlar için başka ülkelerin kapısında beklemek durumunda kalacaklarını ve bu ihtiyacı giderdiklerini anlattı.
Bu teknolojiyi dünyada en ön sırada ürettiklerini vurgulayan Çelik, genç beyinlerin bir seferberlik içerisinde eserlere imza atarken hayallerini ve ideallerini gerçekleştirdiklerini, bunun topyekun bir seferberlik olduğunu ifade etti.
Gündemdeki Ceren Özdemir cinayetine de değinen Çelik, "Şimdi bu tabii bizim canımızı çok yakan, özellikle Ceren kardeşimizle birlikte bir kere daha gördük ki her bir yaşadığımız kayıpla birlikte insanlığımızdan, medeni toplum olma bir şey kaybediyoruz. Bu dünyanın her yerinde büyük problem, ülkemizde de büyük bir problem." diye konuştu.
Kadına yönelik şiddetin birkaç boyutu olduğunu aktaran Çelik, siyaset, medya ve günlük hayatta kullanılan dilin fazla ataerkil ve maço olduğuna, kadınları aşağılayan, ikinci sınıf olarak gören kavramların kullanıldığına işaret etti. Çelik, küçük yaştan itibaren çocukların yetiştirilmesinin önemine işaret etti.
"Kadına şiddet topyekun mücadele edilmesi gereken bir alan"
AK Parti Sözcüsü Çelik, bu konuda kat edilmesi gereken çok büyük bir mesafe olduğunu belirterek, şunları söyledi:
"Bu sadece kanunlarla düzenlenebilecek, siyasetle ele alınabilecek bir şey değil. Bu kültürel ve ahlaki bir konu. Çocuk hangi kodlarla yetişiyor? Kız ve erkek çocuklara dönük davranışların farkından itibaren bu içselleştiriliyor. Kız çocuklar ve kadınlar için bir takım şiddet, sadece fiziki şiddet değil. O en çirkini, ama sözel ve davranış kodlarına gizlenmiş şiddet ile bir insanı iş hayatında, kamusal hayatta, okulda farkında olmadığımız şekilde geri planda tutan bir yaklaşım var. Bunlar da şiddet. Bu kültürel ve ahlaki hassasiyet gerektiriyor. Tabii ki siyaset konumu üzerine düşeni yapacak, yapıyor da ama sonuçta kanunların uygulanması da bir zihniyet meselesi. Siyaset açısından da bu var. Bizim kullandığımız dilde, en son gördük işte bir kadın arkadaşımıza karşı Meclis'te son derece çirkin bir saldırı. Doğrudan 'Susturun, haddini bildirin.' gibisinden son derece maço bir tavırla. Bu topyekun bir mücadele edilmesi gereken bir alan."
Çelik, kadına yönelik şiddet ve cinayet haberlerinde olayın nasıl işlendiğine ilişkin detaylı bilgi verilmesinin yol gösterici ve örnek teşkil edici sorun doğurabileceğini kaydetti.
Kadına şiddetin önlemesiyle ilgili büyük mesafeler alındığını, kanunlarda düzenlemeler yapıldığını belirten Çelik, siyasetçi olarak bu konuyu daha çok gündemde tutacaklarını, ama en önemli meselenin çeşitli alanlardaki bileşenleri bu konuda eğitmek olduğunu dile getirdi.
Dörtü zirve
NATO Liderler Zirvesi'nin hatırlatılması üzerine ise Çelik, NATO'yla ilgili yoğun tartışmaların yapıldığı bir dönemde, Barış Pınarı Harekatı'na dönük en ileri ifadeleri kullanan Fransa gibi ülkelerin zirvede bir araya geldiğini anımsattı.
Zirvenin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Londra seyahati, dörtlü zirve, iki NATO toplantısının sonucu ve Cambridge Camisi gibi önemli bir esere imza atılması gibi sonuçları olduğunu ifade eden Çelik, "Dörtlü zirve de tabii birçok gündem maddesi var. Göç meselesinden Barış Pınarı Operasyonu'na, Suriye'deki duruma kadar. Bu zirvenin en önemli sonucu şu, dışarda konuşurken Türkiye'ye ne yapması gerektiğini söyleyenler dörtlü zirvede Cumhurbaşkanımız'dan aslında kendilerinin ne yapması gerektiğini ve bunları yapmadıklarını duymuş oldular. Bunlar karşısında da söyleyecekleri çok fazla bir şey yok." değerlendirmesini yaptı.
Terörle mücadelede çifte standart uygulandığını belirten Çelik şöyle devam etti:
"Avrupa Birliği Bakanıyken gördüğüm çok net bir manzara vardı. Türkiye, DEAŞ saldırısına uğradığı zaman Avrupa'daki büyük kamu binalarına pek çok başkentte Türk bayrağı yansıtılıyordu. Kayıplarımız hakkında bizimle dayanışma içerisinde olduklarını söylüyorlardı, ama PKK saldırısına uğrağımız zaman Avrupa'da hiçbir binaya Türk bayrağının yansıtıldığını görmedim. DEAŞ'a karşı bu dayanışma gösterilirken PKK'ya karşı gösterilmedi. Aynı vatandaşımızı, askerimizi kaybediyoruz. Bu çifte standardın can yakıcı tarafını gösteriyor. Avrupa Parlamentosu, PKK taraftarlarının sergilerinin açıldığı bir salonlarla, koridorlarla doluydu. Bu dörtlü zirvede, Türkiye'nin tezleri daha iyi bir şekilde ele alındı."
Türkiye'ye karşı en ileri ifadeleri kullanan, YPG/PYD terör örgütlerinin mensuplarını en çok davet eden ülkenin Fransa olduğuna işaret eden Çelik, Türkiye-Fransa ilişkilerinin tarihine de değindi.
Çelik, "Çifte standartlar gündeme getirildiğinde son derece şaşırtıcı bir şekilde şunu söyleyebiliyorlar. Bizim çift vitesli bir yaklaşımımız vardır. İnsan hakları konusunda uyarırız, ama o bölgelere silah da satarız. Bu davranış biçimi artık kurumsal hale gelmiş. Bu insan hakları demokrasi ve hukuk gibi kavramları yıpratıyor. Çünkü bu kavramların başka ülkelere karşı bir kırbaç, enstrüman gibi, onların dış politikasına ipotek koyma şeklinde kullanıldığı çok net gözüküyor. Bu konuda ilkeli davranılmıyor." diye konuştu.
AA