Anayasa Mahkemesi Başkanı Arslan: Kuvvetler ayrılığı kuvvetler çatışması değildir

Anayasa Mahkemesi Başkanı Arslan, "Anayasa Mahkemesine göre kuvvetler ayrılığı ilkesi hiçbir şekilde kuvvetler çatışması değildir." dedi.

Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, yargı bağımsızlığının, demokratik hukuk devletinin olmazsa olmaz gereklerinden olduğunu belirterek, "Son yıllarda yaşadığımız tecrübeler, yargının sadece yasama ve yürütmeye karşı değil aynı zamanda her türlü paralel yapı ve oluşuma karşı da bağımsız olması gerektiğini göstermiştir." dedi.

Anayasa Mahkemesinin 57. kuruluş yıl dönümü dolayısıyla Yüce Divan Salonu'nda tören düzenlendi.

Anayasa Mahkemesi Başkanı Arslan ile Başkanvekilleri Hasan Tahsin Gökcan ve Engin Yıldırım konukları kapıda karşıladı.

Törene, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Danıştay Başkanı Zerrin Güngör, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Yargıtay Başkanvekili Mehmet Kürtül, BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, yüksek yargı organlarının başkan ve üyeleri ile yabancı konuklar katıldı.

Zühtü Arslan, törende yaptığı konuşmada, bireysel başvuru hakkı tanınmasının ardından Yüksek Mahkemenin bu konuda geliştirdiği hak eksenli yaklaşımını norm denetimine de yansıttığını söyledi.

Bu etkileşimin en iyi örneklerinden birinin 27 Aralık 2018'de verilen iptal kararında görülebileceğini belirten Arslan, istinaf mahkemeleri tarafından ilk defa verilen mahkumiyet kararlarına karşı temyiz yolunu kapatan ilgili kanun hükmünü Anayasa'nın hak arama hürriyetini güvenceye alan 36. maddesine aykırı bularak iptal ettiklerini hatırlattı.

Zühtü Arslan, Mahkemenin böylece bireyin muhtemel yargısal hatalar nedeniyle mağdur edilmesini önlemeye yönelik, hak eksenli paradigmaya uygun önemli bir adım attığını vurguladı.

Arslan, iptal kararının Resmi Gazete'de yayımlanmasından çok kısa bir süre sonra kanun koyucunun Anayasa'ya aykırılığı gidermek için gerekli kanun değişikliğini yapmasının da memnuniyet verici olduğunu dile getirdi.

Türkiye'de anayasa yargısında önemli bir başka evrenin 2017 anayasa değişikliğiyle başladığına işaret eden Arslan, 9 Temmuz 2018'de yürürlüğe giren değişiklikle Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin anayasallık denetimi yetkisinin Anayasa Mahkemesine verildiğini belirtti.

Arslan, böylece Anayasa Mahkemesinin görev alanının, yasama işlemleri yanında yürütmenin ilk elden düzenleyici işlemi mahiyetinde olan Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin yargısal denetimini de içine alacak şekilde genişletildiğini anlattı.

"Yeni sistemin alametifarikası..."

"Anayasa değişikliğiyle benimsenen yeni sistemin en önemli kurumunun, tabir yerindeyse 'alametifarikası' Cumhurbaşkanlığı kararnameleridir." diyen Arslan, bu nedenle Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin anayasallık denetiminin, yeni sistemin üzerine dayanması gereken denetleme ve dengeleme mekanizması bakımından hayati derecede önemli olduğuna dikkati çekti.

Arslan, bu seneki kuruluş yıl dönümü etkinlikleri kapsamında düzenlenen sempozyumun konusunun da "Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin hukuki rejimi ve anayasallık denetimi" olarak belirlediklerini kaydetti.

Anayasa Mahkemesinin görevinin söz konusu anayasal hükümleri uygulamak suretiyle önündeki iptali talep edilen Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin Anayasaya uygunluk denetimini gerçekleştirmek olduğunu ifade eden Arslan, "Anayasa Mahkemesinin bu kararları, bir yandan Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin hukuki rejimini açıklığa kavuşturacak, diğer yandan da yeni hükümet sisteminde yasama, yürütme ve yargı organları arasındaki ilişkilerin mahiyetine önemli ölçüde ışık tutacaktır." diye konuştu.

Yeni hükümet sistemi ve yönetim tekniğine ilişkin bazı değişikliklerin anayasal kimliği belli ölçüde etkilediğini ancak bu durumun anayasal kimliğin temel esaslarını değiştirmediği anlatan Arslan, "Genelde anayasacılığın, özelde de anayasa yargısının amacı, bireyin temel hak ve hürriyetlerini teminat altına almak için devletin hukuka tabi olmasını sağlamaktır." dedi.

"Kuvvetler ayrılığı, kuvvetler çatışması değildir"

Demokrasiyi özgürlükler rejimi kılan ilkelerden birinin de kuvvetler ayrılığı olduğunu vurgulayan Arslan, kuvvetler ayrılığı fikrinin Osmanlı Devleti'nin son döneminden itibaren savunulduğunu belirtti. Başkan Arslan, şöyle konuştu:

"Bugün de Türk anayasal sisteminin önemli bir unsuru olan kuvvetler ayrılığı, Anayasa'nın başlangıç kısmında 'belli devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir iş bölümü ve iş birliği' olarak tanımlanmıştır. Bu tanımda 'iş bölümü'nün her devlet her bir devlet organının anayasal yetkilerini kullanarak kendilerine verilen görevleri yerine getirmek anlamına geldiği açıktır. Anayasa Mahkemesine göre kuvvetler ayrılığı ilkesi, erklerin birbirleriyle bağlantısız bir şekilde çalışmaların değil, aksine kendi anayasal yetkilerini kullanarak iş birliği içinde çalışmalarını gerektirmektedir. Bu bağlamda kuvvetler ayrılığı, hiçbir şekilde kuvvetler çatışması değildir."

Yargı bağımsızlığı vurgusu

Anayasa Mahkemesi Başkanı Arslan, anayasal kimliğin temel unsurlarından olan hukuk devleti ve kuvvetler ayrılığının, yargının yasama ve yürütmeden bağımsız olmasını gerektirdiğini, bu anlamda yargı bağımsızlığının demokratik hukuk devletinin olmazsa olmaz gereklerinden biri olduğunu vurguladı.

Arslan, "Esasen bu durum tüm hukuk sistemleri için ve her dönemde geçerlidir. Diğer yandan son yıllarda yaşadığımız tecrübeler, yargının sadece yasama ve yürütmeye karşı değil, aynı zamanda her türlü paralel yapı ve oluşuma karşı da bağımsız olması gerektiğini göstermiştir. Hakim, hiçbir şart ve ahval altında aklını ve vicdanını başkasına emanet edemez. Tam da bu nedenle Anayasa uyarınca görevlerinde bağımsız ve tarafsız olan hakimler, Anayasa'ya, kanuna, hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre karar verirler." değerlendirmesinde bulundu.

İş yükü

Anayasa Mahkemesinin görev alanının genişlemesiyle doğal olarak iş yükünün de artığını söyleyen Arslan, bireysel başvuruda bugün itibariyle derdest başvuru sayısının 42 bin civarında olduğunu bildirdi.

Derdest başvuruların yüzde 95'lik kısmının 2017 yılı ve sonrasına ait olduğunu kaydeden Arslan, norm denetiminde ise 76'sı iptal davası, 28'i de itiraz başvurusu olmak üzere 104 derdest dosya bulunduğunu belirtti.

Mevcut iptal davalarının yaklaşık yüzde 70'inin kanunlaşan olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri ile Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinden oluştuğunu ifade eden Arslan, şu anda Mahkeme önünde anayasallık denetimi yapılacak 21 Cumhurbaşkanlığı kararnamesi bulunduğunu anlattı.

Daha sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan ile bazı konuklar, Arslan'ın makamında bir süre sohbet etti.

AA