İspanya'nın Atletico Madrid takımında üçüncü sezonuna hazırlanan milli futbolcumuz Arda Turan, “İki senede çok iyi işler başladım” dedi. Fenerbahçe ve Beşiktaş'ın cezaları hakkında da yorumlar yapan Arda, "Ülke olarak ceza alıyoruz. Ben buna Beşiktaş, Fenerbahçe olarak değil ülke adına bakıyorum" dedi.
İspanya'da mutlu olduğunu dile getiren Arda Turan'ın takımının kamp yaptığı Segovia'nın Los Angeles de San Rafael'de bölgesinde soruları yanıtladı..
Türkiye'yi yurt dışında en iyi şekilde temsil ettiğini anlatan Arda Turan'ın yöneltilen sorulara verdiği cevaplar şöyle:
Soru: Tatilden nasıl geçti? Atletico Madrid'e hazır mı döndün?
Cevap: Çok güzel dinlendim. Türkiye'de olmak iyi geldi. Şimdi daha rahat ve huzurluyum.
Soru: Tatilde kilo aldın mı?
Cevap: Her zamanki gibi geleneği bozmadım, kilo alıpta geldim. Ama şimdi çok iyi durumdayım, zayıfladım da. Hemen kendimi buldum ve şu anda fizik olarak iyi durumdayım.
Soru: Geçen iki sezona baktığımızda aslında çok büyük başarılar elde ettiniz, 3 büyük kupa kazandınız. Sen kendini nasıl değerlendiriyorsun?
Cevap: Açıkçası iyi bir iş başardığımı düşünüyorum. 3 tane çok önemli kupa aldık ve çok önemli galibiyet serileri yaşadık. Ülkemi iyi temsil ettiğimi düşünüyorum, iyi futbol oynuyorum, kendimi çok iyi durumda hissediyorum, yavaş yavaş futbolun en olgunluk dönemlerine de giriyorum. 26 yaşındayım. Bundan sonra futbolcu için en olgun dönemler olacak. Her geçen gün saha içinde ve saha dışında daha fazla olgunlaşıyorum. İspanya bana çok şey öğretti ve burada çok mutluyum. Açıkçası iki senede çokta iyi işler başardım. Geldiğimde bunları yapabileceğimizi hayal etmemiştim ama başardığımız için çok mutluyum.
Soru: Başarıya doymuş bir futbolcu musun?
Cevap: Olur mu? Çok aç bir futbolcuyum. Sonuçta kazanılacak bir şampiyonlar ligi şampiyonluğu olabilir. Bu benim hayalim. Evet zor olsa da hayalim ve bunun peşinden koşmak istiyorum. Bunu başarabileceğimize inanıyorum. Çok zor bir ihtimal ama bunun için savaşacağız. Bizim takımın yapısı, karakteri bu. Bir sürü hayalim var. Her yeni sezon, her temmuz ayı yeni bir başlangıç. Hayatım boyunca hiçbir zaman doymadım ve Allah'ın bana verdiği bu fırsat için de şükrediyorum ve her sene bunu en iyi şekilde değerlendirmeye çalışıyorum. Benim için çok önemli. Oynadığım her turnuvayı, her maçı, her şeyi kazanmak istiyorum.
Soru: Atletico Madrid ve İspanyol ligi beklentilerini karşıladı mı?
Cevap: Tabii ki de karşıladı. Atletico Madrid çok büyük bir kulüp. Falcao'yu satıp, David Villa'yı alabilecek kadar büyük bir kulüp. İki senede 3 tane kupa kazanmış, Avrupa'nın en büyük kupalarını müzesine götürmüş, İspanya Kral Kupası'nda Real Madrid'i yenmiş bir takım. Atletico Madrid, bir futbolcunun oynayabileceği en büyük kulüplerden bir tanesi. O yüzden burada çok mutlu ve huzurluyum.
Soru: İki yıl öncesine göre futbolunda ne tür bir değişiklik oldu?
Cevap: Sonuçta taktik olarak daha çok bilgileniyorsun, fiziğin birazcık daha değişiyor ama takımın yapısına göre oynuyorsun. Yani takımın ihtiyacına göre oynuyorsun.
Atletico'da benden ne istenirse, bazen çok top tuttuğum, bazen basit oynayıp defansa yardım ettiğim maçlar da oluyor. Bu maçına, sistemine, taktiğine göre değişir ama ben ihtiyaca göre farklı görevler alabilecek karakterde bir oyuncuyum. Bu da benim bir avantajım. Açıkçası en büyük özelliklerimden bir tanesi oyun zekası. Baktığınız zaman fizik olarak çok fazla üstünlüğüm yok ya da çok hızlı bir oyuncu değilim ama oyun zekam iyi olduğu için bunlara çabuk adapte olabiliyorum. Bir artı özellik. Bulunduğum ortama ve maça çabuk adapte olmamı sağlıyor.
Soru: Birçok futbolcu gibi seninde hakkında çok transfer iddiası çıktı ama sen çok açık bir şekilde bu sezon da Atletico Madrid'de kalacağını söyledin. Hakkındaki transfer iddiaları doğru muydu?
Cevap: Şöyle bir şey var. Atletico Madridli futbolcuların istenilmesi kadar doğal bir şey yok. Bu sadece benim için geçerli değil. Ama benim 2 yıllık daha kontratım var ve burada muhteşem günler yaşadım. Şimdi de önümüzde Şampiyonlar Ligi var. Ben gelecek için asla büyük konuşmuyorum ama her zaman diyorum ki Atletico Madrid'de sözleşmemin sonuna kadar burada olmak istiyorum.
Soru: Galatasaray'dan teklif geldiği peki doğru muydu?
Cevap: Galatasaray benim yuvam. Böyle konuşmalar her zaman sohbetler arasında oluyor. Bunlar çok normal şeyler. Ama dediğim gibi her röportajımda sonunda konu Galatasaray'a geliyor. Türk basınında da Avrupa basınında da herkes benim ne kadar Galatasaraylı olduğumu bildiği için sonuçta Galatasaray sorusunu soruyor. Yoksa ben, yanlış anlaşılmasın gündem olmasın diye Galatasaray hakkında konuşmak istemiyorum. Ama sonuçta Galatasaray'a ve Fatih hocaya olan sevgim konuyu buraya kadar getiriyor ve sonuçta birşeyler söylemek zorunda kalıyorsunuz. Hayatta ne olacağı asla bilinmez ama ben Atletico Madrid'de çok mutluyum ve 2 sene daha kontratım var.
Soru: Türkiye'ye dönmeden başka oynamak istediğin, futbolcu olarak görmek, tanımak istediğin bir lig var mı?
Cevap: Asla böyle planlarım yok benim. hayatım boyunca da yapmadım. Bence İspanya ligi dünyanın en iyi ligi. Her zaman bunu söylüyorum ve benim fikrim bu. Dünyanın en iyi takımları burada ve dünyanın en zor ligi. Benim mentalitimde, fizik gücünden çok, oynayan takımların olduğu yerde futbol daha zordur. İspanya'da böyle. Her takım kendi sahasında inanılmaz futbol oynamaya çalışıyor. O yüzden dünyanın en iyi liginde ve en önemli takımlarından birinde oynuyorum. Atletico Madrid'de oynamak her futbolcu için onur verici birşeydir. Bir de sonuçta ülkemi temsil ediyorum. Görüyorsunuz herkes Turco diye bahsediyor. İsmimi söyleyen bile yok.
Soru: Peki sen ilk yıllık tecrübenle Avrupa'dan Türk futbolunun nasıl gözüktüğünü düşünüyorsun?
Cevap: Sorunları sürekli söylüyorsun, sonuçta da çok fazla bir şey değişmiyor. Hep aynı yere gidiyor, altyapıya, eğitime, bakış açısına, çocukları yetiştirmeye gidiyor. Sonuçta kulüpler bir senede 20-30 milyon avrolar harcıyor ama bunun en az 5'te, 6'da 1'ini altyapılarına harcasalar bence oradan 1-2 futbolcu çıkartsalar. Onları çok daha büyük miktarlara satabilirler. Altyapıya ve eğitime yatırım yapmak lazım. Çocukların başında iyi eğitimli hocalar, psikolojik eğitimler gerekiyor. Aileler çocuklarını kariyere değil de daha çok hayatlarını kurtarmaya, paraya yönlendiriyorlar. Bunlara dikkat etmek lazım. Bunlar çok geniş kapsamlı, uzmanlarla, akademisyenlerle ve futbolun içinden gelmiş insanlarla birlikte yürütülecek, uzun zamanlı projeler olmalı.
Soru: Biz gazeteciler olarak da bazen ufak bir detayı gördüğümüzde 'ya bunu niye Türkiye'de yapamıyorlar' dediğimiz oluyor. Sende de böyle hisler oluyor mu?
Cevap: Tabii ki de oluyor. Burada görüyorsun ki ortam inanılmaz güzel, her şey düzenli ve muhteşem şekilde gidiyor. İstiyorsun ki senin ülkende de öyle gitsin ama uzak olsam da Türkiye'de de işlerin yavaş yavaş düzeldiğini, en azından basınla futbolcular arasındaki ilişkilerin düzelebildiğini düşünüyorum.
Soru: UEFA tarafından Fenerbahçe ve Beşiktaş'a verilen cezalar sence Türkiye'ye Avrupa liglerinde prestij kaybettirdi mi?
Cevap: Ya tabii ki prestijini kaybettirdi, kaybettirmez mi? Ülke olarak ceza alıyoruz. Ben buna Beşiktaş, Fenerbahçe olarak değil ülke adına bakıyorum. Fenerbahçe adına da çok üzüldüm. Orada oynayan futbolcu kardeşlerim, yönetici abilerimiz, çalışan personel var. Bu herkesi, aileleri, milyonlarca taraftarları olan camiaları etkileyebilecek bir şey. Çok üzüldüm. Umarım en az hasarlı bir şekilde bunları atlatırız ve Türk futbolunu en iyi gideceği yere taşımalıyız. Bu hepimize verilmiş bir ceza. Hep beraber el birliğiyle düzeltmemiz lazım. Ama UEFA karşısında da asla dik tavrımızdan, duruşumuzdan vazgeçmemiz lazım.
Soru: Peki sence ders almamız gereken bir şey var mı?
Cevap: Öncelikle kendi hatalarımıza bakmalıyız ama sene 2020 olmuş, 70 milyonluk bir Türkiye Cumhuriyeti'ne hala bir Avrupa Şampiyonası verilmiyorsa da UEFA ile birazcık bunları konuşmak lazım. Bizim ülkemizin çok büyük ve çok güzel bir potansiyeli var. İnanılmaz, dünyaya nam salmış misafirperver bir duruma sahibiz. Ülkemiz bu konuda her türlü lobide bastırmalı diye düşünüyorum. Biz bunları hak edebilen, yapabilecek durumdaki bir ülkeyiz. Bize gelecek insanlara inanılmaz kucak açarız. O yüzden bu tip konularda UEFA'yı daha çok yıpratıp, serzenişte bulunmamız lazım. Bizim en azımından yarımız kadar olan ülkelerin Avrupa Şampiyonası düzenlerken biz bunlardan eksik kalamayız. Bence hem bizim hem de UEFA'nın eksiği var. UEFA'yı da uyarmak lazım. Bunda bir şey yok. Sert çıkmak lazım.
Soru: Roberto Carlos çok büyük bir futbolcuydu.. Şimdi teknik direktör olarak Sivasspor'a geldi. Türk futbolunda bu tip şeyler geçmişte de görüldü. Sen nasıl görüyorsun?
Cevap: Mecnun başkanımızı tebrik etmek lazım. Roberto Carlos gibi bir değeri Sivas'a getirebiliyorsa ilk önce o yönetimi, Sivas'ı tebrik etmek gerekir. Ondan sonra da Roberto Carlos'dan maksimum derecede faydalanmak lazım. Yani başarı bazen gelmeye bilir, geç gelebilir ama Roberto Carlos'un tecrübesinden, gördüklerinden, yaşadıklarından, en azından kamptaki davranışlarından, futbolcularına yaptırdığı antremanlardan bir sürü öğrenilecek şey var. Yani illa skor gelmedi diye değerlendirmemek lazım. Roberto Carlos'u her dakika bir şeyler öğrenebilecek bir insan olarak görmek gerek.
Soru: Atletico Madrid'de çok çalışkan, takımla birlikte büyüyen bir teknik direktör var. Hatta sende Avrupa'nın en iyi teknik direktörü dedin. Simeone hakkında ne dersin?
Cevap: Avrupa'nın en iyi teknik direktörlerinden biri olduğunu söyledim ve açıkçası bunu hep böyle düşünüyorum. Cholo (Simeone) gerçekten şu anda kendini geliştiren, hazırlık maçı dahil her maçın, her saniyenin analizini yapan bir hoca. Ve gerçekten çok iyi çalıştırıyor. Biraz ağır çalıştığımız gerçek çünkü bizim Messimiz veya Ronaldomuz yani dünya starlarımız yok. Ama biz muhteşem bir takımız. Fizik gücümüzün hep üst düzeyde olması lazım. Barcelona, Bayern Münih, Real Madrid ve Manchester ile savaşabilmemiz için bu fizik gücü gerekiyor. Cholo da bunun bilincinde. Ağır bir antreman temposu yapıyoruz ama hoca olarak hem çok profesyonel hem iyi ilişkileri olan hem de çok iyi analiz yapan, taktik bilgisine sahip bir hoca.
Soru: Falcao gibi çok büyük bir yıldız gitti Villa geldi. Villa çok iyi bir futblcu ama çokta iyi bir döneminde gelmedi. Eski performansını gösterip gösteremeyeceğini bilemiyoruz. Sen nasıl görüyorsun?
Cevap: Açıkçası aynı fikirde değilim. David Villa dünyaya kendini kanıtlamış, bütün kupaları kazanmış bir futbolcu. Böyle bir oyuncudan bizim çok öğrenecek şeyimiz var. Ayrıca tecrübesinden takım olarak çok fazla yararlanacağız. Falcao çok büyük bir oyuncuydu. Ona yaptıkları için çok teşekkür ediyoruz. Çok iyi arkadaşım, hatta zaman zaman en yakınlarımdan bir tanesiydi ama şimdi David Villa'nın muhteşem işlere imza atacağını düşünüyorum. Bize başarılarımızda öncelik edecek, yardımcı olacak bir star. Onun burada olmasından çok mutluyum.
Soru: Atletico Madrid, Şampiyonlar Ligi'nde ne yapabilir?
Cevap: Biz Chelsea'ye 4 tane atıp, Real Madrid'i kupa finalinde yenmiş bir takımız. Demek ki her şeyi başarabiliriz. Sadece iyi konsantre olup, günümüzde olmamız lazım. Tabii ki de futbol şansına ihtiyacımız var ama biz bunları yapabilecek güçteyiz. İyi savaşıyoruz, çok az gol yiyoruz. Belki de dünyanın en iyi defans yapan takımlarından bir tanesiyiz. O yüzden olabilir, neden olmasın? Ama zor, zor olduğu kesin. Ama ihtimali var.
Soru: Peki neden Atletico Madrid hiç lig şampiyonluğuna inanmıyor da Avrupa şampiyonluğuna inanıyor?
Cevap: Lig şampiyonluğuna da inanıyoruz. Lig şampiyonluğu uzun bir maraton. Geçen sezon Barcelona inanılmaz bir seriye imza attı. Biz de Real Madrid ile beraber psikolojik olarak düştük ama eğer birazcık sallansalardı sonuna kadar kovalayabilirdik. Hiç sallanmadılar. 100 puana yakın puan aldılar. Çok zor bir iş. İki sene de üst üste 100 puanlar bize denk geldi. Kaç yılda bir olabilir bu? Bu sene 100 olacağını tahmin etmiyorum açıkçası.
Soru: Senin mevkinde oynayıp dünyada en iyi futbolcu olarak gördüğün kim var?
Cevap: İniesta. O benim idolüm. Ben İniesta'yı izleyip, öğreniyorum. Yani açıkçası Mesut'u da çok beğeniyorum. Mesut'u da izleyip öğreniyorum. İzleyip, öğrenmek benim için iyi oluyor açıkçası.
Soru: Senin de aslında pek hoşlanmadığın magazin haberleri ile Türkiye'de daha çok gündeme geliyorsun. Bu seni etkiliyor mu?
Cevap: Türkiye'de masa başında oturup, sürekli yalan haber yapan insanlara karşı savaşacak ya da onlarla uğraşacak bir durumum yok. Avrupa'ya gelmemin bir nedeni de buydu zaten.. Sadece çok kritik bir şey olduğu zaman kendi Arda Turan fun page facebook sayfamdan yalanlıyorum. Ama basının böyle
magazinsel haberlere itibar etmemesi gerek. Bunlar gerçeği yansıtmıyor. İnsanları da böyle boş polemiklerle kandırmamak lazım. Bu tip haberlerden uzak durmak lazım, sevimsiz ve hoş değil. Samimiyetsiz oluyor.
Soru: Psikolojik olarak etkileniyor musun?
Cevap: Hiç etkilenmiyorum. Çünkü ben zaten sabah 7'de kalkıp gece 11'de yatıyorum. Günde 3 antreman yapıyorum. Telefon olmasa hiçbir şeyden haberim yok. Ama magazin basını bildiğiniz gibi. 1 ay Türkiye'ye gidiyorsunuz, hiçbir şey yaptırmıyorlar, rahat ettirmiyorlar. Kendilerince işlerini yapmaya çalışıyorlar ama yalansız ve iş ahlaki düzgün şekilde olursa bu herkesi mutlu eder.
Soru: Yoğun antremanlarının olmadığı, sıradan bir gününde Madrid'de neler yapıyorsun?
Cevap: Sabah kalkıyoruz, antreman oluyor. Sonra öğlen yemeğini belki dışarıda yiyorum belki evde veya meşhur siestayı yapıyoruz. Ama benim siestalarım
Türkiye'de de vardı. Sonra günüm bana ait. Kitap okuyorum, yürüyüş yapıyorum,
bazen ekstra antreman yapıyorum. Misafirlerim oluyor, bazen de alışverişe gidiyorum. Yani Madrid'de güzel bir hayatım var. Seviyorum Madrid'de olmayı. Havası güzel. İnsanlar hem çok fazla sevip hem çok fazla saygı duyuyorlar. Bu çok güzel bir şey çünkü rahat ediyorsunuz. Yani fotoğraf çektirecekken bile yemeğinizin bitmesini bekliyorlar.
Soru: İspanya son yıllarda hep ekonomik krizle anılıyor. Sen hissedebiliyor musun? Etrafında görebiliyor musun?
Cevap: Bizim futbol camiası daha farklı bir camia olduğu için çok fazla hissetmiyoruz. Ama sokağa çıktığımızda insanların durumundan görüyoruz. İnşallah İspanya'da bu durumdan bir an önce kurtulur. (hürriyet)
Türkiye'yi yurt dışında en iyi şekilde temsil ettiğini anlatan Arda Turan'ın yöneltilen sorulara verdiği cevaplar şöyle:
Soru: Tatilden nasıl geçti? Atletico Madrid'e hazır mı döndün?
Cevap: Çok güzel dinlendim. Türkiye'de olmak iyi geldi. Şimdi daha rahat ve huzurluyum.
Soru: Tatilde kilo aldın mı?
Cevap: Her zamanki gibi geleneği bozmadım, kilo alıpta geldim. Ama şimdi çok iyi durumdayım, zayıfladım da. Hemen kendimi buldum ve şu anda fizik olarak iyi durumdayım.
Soru: Geçen iki sezona baktığımızda aslında çok büyük başarılar elde ettiniz, 3 büyük kupa kazandınız. Sen kendini nasıl değerlendiriyorsun?
Cevap: Açıkçası iyi bir iş başardığımı düşünüyorum. 3 tane çok önemli kupa aldık ve çok önemli galibiyet serileri yaşadık. Ülkemi iyi temsil ettiğimi düşünüyorum, iyi futbol oynuyorum, kendimi çok iyi durumda hissediyorum, yavaş yavaş futbolun en olgunluk dönemlerine de giriyorum. 26 yaşındayım. Bundan sonra futbolcu için en olgun dönemler olacak. Her geçen gün saha içinde ve saha dışında daha fazla olgunlaşıyorum. İspanya bana çok şey öğretti ve burada çok mutluyum. Açıkçası iki senede çokta iyi işler başardım. Geldiğimde bunları yapabileceğimizi hayal etmemiştim ama başardığımız için çok mutluyum.
Soru: Başarıya doymuş bir futbolcu musun?
Cevap: Olur mu? Çok aç bir futbolcuyum. Sonuçta kazanılacak bir şampiyonlar ligi şampiyonluğu olabilir. Bu benim hayalim. Evet zor olsa da hayalim ve bunun peşinden koşmak istiyorum. Bunu başarabileceğimize inanıyorum. Çok zor bir ihtimal ama bunun için savaşacağız. Bizim takımın yapısı, karakteri bu. Bir sürü hayalim var. Her yeni sezon, her temmuz ayı yeni bir başlangıç. Hayatım boyunca hiçbir zaman doymadım ve Allah'ın bana verdiği bu fırsat için de şükrediyorum ve her sene bunu en iyi şekilde değerlendirmeye çalışıyorum. Benim için çok önemli. Oynadığım her turnuvayı, her maçı, her şeyi kazanmak istiyorum.
Soru: Atletico Madrid ve İspanyol ligi beklentilerini karşıladı mı?
Cevap: Tabii ki de karşıladı. Atletico Madrid çok büyük bir kulüp. Falcao'yu satıp, David Villa'yı alabilecek kadar büyük bir kulüp. İki senede 3 tane kupa kazanmış, Avrupa'nın en büyük kupalarını müzesine götürmüş, İspanya Kral Kupası'nda Real Madrid'i yenmiş bir takım. Atletico Madrid, bir futbolcunun oynayabileceği en büyük kulüplerden bir tanesi. O yüzden burada çok mutlu ve huzurluyum.
Soru: İki yıl öncesine göre futbolunda ne tür bir değişiklik oldu?
Cevap: Sonuçta taktik olarak daha çok bilgileniyorsun, fiziğin birazcık daha değişiyor ama takımın yapısına göre oynuyorsun. Yani takımın ihtiyacına göre oynuyorsun.
Atletico'da benden ne istenirse, bazen çok top tuttuğum, bazen basit oynayıp defansa yardım ettiğim maçlar da oluyor. Bu maçına, sistemine, taktiğine göre değişir ama ben ihtiyaca göre farklı görevler alabilecek karakterde bir oyuncuyum. Bu da benim bir avantajım. Açıkçası en büyük özelliklerimden bir tanesi oyun zekası. Baktığınız zaman fizik olarak çok fazla üstünlüğüm yok ya da çok hızlı bir oyuncu değilim ama oyun zekam iyi olduğu için bunlara çabuk adapte olabiliyorum. Bir artı özellik. Bulunduğum ortama ve maça çabuk adapte olmamı sağlıyor.
Soru: Birçok futbolcu gibi seninde hakkında çok transfer iddiası çıktı ama sen çok açık bir şekilde bu sezon da Atletico Madrid'de kalacağını söyledin. Hakkındaki transfer iddiaları doğru muydu?
Cevap: Şöyle bir şey var. Atletico Madridli futbolcuların istenilmesi kadar doğal bir şey yok. Bu sadece benim için geçerli değil. Ama benim 2 yıllık daha kontratım var ve burada muhteşem günler yaşadım. Şimdi de önümüzde Şampiyonlar Ligi var. Ben gelecek için asla büyük konuşmuyorum ama her zaman diyorum ki Atletico Madrid'de sözleşmemin sonuna kadar burada olmak istiyorum.
Soru: Galatasaray'dan teklif geldiği peki doğru muydu?
Cevap: Galatasaray benim yuvam. Böyle konuşmalar her zaman sohbetler arasında oluyor. Bunlar çok normal şeyler. Ama dediğim gibi her röportajımda sonunda konu Galatasaray'a geliyor. Türk basınında da Avrupa basınında da herkes benim ne kadar Galatasaraylı olduğumu bildiği için sonuçta Galatasaray sorusunu soruyor. Yoksa ben, yanlış anlaşılmasın gündem olmasın diye Galatasaray hakkında konuşmak istemiyorum. Ama sonuçta Galatasaray'a ve Fatih hocaya olan sevgim konuyu buraya kadar getiriyor ve sonuçta birşeyler söylemek zorunda kalıyorsunuz. Hayatta ne olacağı asla bilinmez ama ben Atletico Madrid'de çok mutluyum ve 2 sene daha kontratım var.
Soru: Türkiye'ye dönmeden başka oynamak istediğin, futbolcu olarak görmek, tanımak istediğin bir lig var mı?
Cevap: Asla böyle planlarım yok benim. hayatım boyunca da yapmadım. Bence İspanya ligi dünyanın en iyi ligi. Her zaman bunu söylüyorum ve benim fikrim bu. Dünyanın en iyi takımları burada ve dünyanın en zor ligi. Benim mentalitimde, fizik gücünden çok, oynayan takımların olduğu yerde futbol daha zordur. İspanya'da böyle. Her takım kendi sahasında inanılmaz futbol oynamaya çalışıyor. O yüzden dünyanın en iyi liginde ve en önemli takımlarından birinde oynuyorum. Atletico Madrid'de oynamak her futbolcu için onur verici birşeydir. Bir de sonuçta ülkemi temsil ediyorum. Görüyorsunuz herkes Turco diye bahsediyor. İsmimi söyleyen bile yok.
Soru: Peki sen ilk yıllık tecrübenle Avrupa'dan Türk futbolunun nasıl gözüktüğünü düşünüyorsun?
Cevap: Sorunları sürekli söylüyorsun, sonuçta da çok fazla bir şey değişmiyor. Hep aynı yere gidiyor, altyapıya, eğitime, bakış açısına, çocukları yetiştirmeye gidiyor. Sonuçta kulüpler bir senede 20-30 milyon avrolar harcıyor ama bunun en az 5'te, 6'da 1'ini altyapılarına harcasalar bence oradan 1-2 futbolcu çıkartsalar. Onları çok daha büyük miktarlara satabilirler. Altyapıya ve eğitime yatırım yapmak lazım. Çocukların başında iyi eğitimli hocalar, psikolojik eğitimler gerekiyor. Aileler çocuklarını kariyere değil de daha çok hayatlarını kurtarmaya, paraya yönlendiriyorlar. Bunlara dikkat etmek lazım. Bunlar çok geniş kapsamlı, uzmanlarla, akademisyenlerle ve futbolun içinden gelmiş insanlarla birlikte yürütülecek, uzun zamanlı projeler olmalı.
Soru: Biz gazeteciler olarak da bazen ufak bir detayı gördüğümüzde 'ya bunu niye Türkiye'de yapamıyorlar' dediğimiz oluyor. Sende de böyle hisler oluyor mu?
Cevap: Tabii ki de oluyor. Burada görüyorsun ki ortam inanılmaz güzel, her şey düzenli ve muhteşem şekilde gidiyor. İstiyorsun ki senin ülkende de öyle gitsin ama uzak olsam da Türkiye'de de işlerin yavaş yavaş düzeldiğini, en azından basınla futbolcular arasındaki ilişkilerin düzelebildiğini düşünüyorum.
Soru: UEFA tarafından Fenerbahçe ve Beşiktaş'a verilen cezalar sence Türkiye'ye Avrupa liglerinde prestij kaybettirdi mi?
Cevap: Ya tabii ki prestijini kaybettirdi, kaybettirmez mi? Ülke olarak ceza alıyoruz. Ben buna Beşiktaş, Fenerbahçe olarak değil ülke adına bakıyorum. Fenerbahçe adına da çok üzüldüm. Orada oynayan futbolcu kardeşlerim, yönetici abilerimiz, çalışan personel var. Bu herkesi, aileleri, milyonlarca taraftarları olan camiaları etkileyebilecek bir şey. Çok üzüldüm. Umarım en az hasarlı bir şekilde bunları atlatırız ve Türk futbolunu en iyi gideceği yere taşımalıyız. Bu hepimize verilmiş bir ceza. Hep beraber el birliğiyle düzeltmemiz lazım. Ama UEFA karşısında da asla dik tavrımızdan, duruşumuzdan vazgeçmemiz lazım.
Soru: Peki sence ders almamız gereken bir şey var mı?
Cevap: Öncelikle kendi hatalarımıza bakmalıyız ama sene 2020 olmuş, 70 milyonluk bir Türkiye Cumhuriyeti'ne hala bir Avrupa Şampiyonası verilmiyorsa da UEFA ile birazcık bunları konuşmak lazım. Bizim ülkemizin çok büyük ve çok güzel bir potansiyeli var. İnanılmaz, dünyaya nam salmış misafirperver bir duruma sahibiz. Ülkemiz bu konuda her türlü lobide bastırmalı diye düşünüyorum. Biz bunları hak edebilen, yapabilecek durumdaki bir ülkeyiz. Bize gelecek insanlara inanılmaz kucak açarız. O yüzden bu tip konularda UEFA'yı daha çok yıpratıp, serzenişte bulunmamız lazım. Bizim en azımından yarımız kadar olan ülkelerin Avrupa Şampiyonası düzenlerken biz bunlardan eksik kalamayız. Bence hem bizim hem de UEFA'nın eksiği var. UEFA'yı da uyarmak lazım. Bunda bir şey yok. Sert çıkmak lazım.
Soru: Roberto Carlos çok büyük bir futbolcuydu.. Şimdi teknik direktör olarak Sivasspor'a geldi. Türk futbolunda bu tip şeyler geçmişte de görüldü. Sen nasıl görüyorsun?
Cevap: Mecnun başkanımızı tebrik etmek lazım. Roberto Carlos gibi bir değeri Sivas'a getirebiliyorsa ilk önce o yönetimi, Sivas'ı tebrik etmek gerekir. Ondan sonra da Roberto Carlos'dan maksimum derecede faydalanmak lazım. Yani başarı bazen gelmeye bilir, geç gelebilir ama Roberto Carlos'un tecrübesinden, gördüklerinden, yaşadıklarından, en azından kamptaki davranışlarından, futbolcularına yaptırdığı antremanlardan bir sürü öğrenilecek şey var. Yani illa skor gelmedi diye değerlendirmemek lazım. Roberto Carlos'u her dakika bir şeyler öğrenebilecek bir insan olarak görmek gerek.
Soru: Atletico Madrid'de çok çalışkan, takımla birlikte büyüyen bir teknik direktör var. Hatta sende Avrupa'nın en iyi teknik direktörü dedin. Simeone hakkında ne dersin?
Cevap: Avrupa'nın en iyi teknik direktörlerinden biri olduğunu söyledim ve açıkçası bunu hep böyle düşünüyorum. Cholo (Simeone) gerçekten şu anda kendini geliştiren, hazırlık maçı dahil her maçın, her saniyenin analizini yapan bir hoca. Ve gerçekten çok iyi çalıştırıyor. Biraz ağır çalıştığımız gerçek çünkü bizim Messimiz veya Ronaldomuz yani dünya starlarımız yok. Ama biz muhteşem bir takımız. Fizik gücümüzün hep üst düzeyde olması lazım. Barcelona, Bayern Münih, Real Madrid ve Manchester ile savaşabilmemiz için bu fizik gücü gerekiyor. Cholo da bunun bilincinde. Ağır bir antreman temposu yapıyoruz ama hoca olarak hem çok profesyonel hem iyi ilişkileri olan hem de çok iyi analiz yapan, taktik bilgisine sahip bir hoca.
Soru: Falcao gibi çok büyük bir yıldız gitti Villa geldi. Villa çok iyi bir futblcu ama çokta iyi bir döneminde gelmedi. Eski performansını gösterip gösteremeyeceğini bilemiyoruz. Sen nasıl görüyorsun?
Cevap: Açıkçası aynı fikirde değilim. David Villa dünyaya kendini kanıtlamış, bütün kupaları kazanmış bir futbolcu. Böyle bir oyuncudan bizim çok öğrenecek şeyimiz var. Ayrıca tecrübesinden takım olarak çok fazla yararlanacağız. Falcao çok büyük bir oyuncuydu. Ona yaptıkları için çok teşekkür ediyoruz. Çok iyi arkadaşım, hatta zaman zaman en yakınlarımdan bir tanesiydi ama şimdi David Villa'nın muhteşem işlere imza atacağını düşünüyorum. Bize başarılarımızda öncelik edecek, yardımcı olacak bir star. Onun burada olmasından çok mutluyum.
Soru: Atletico Madrid, Şampiyonlar Ligi'nde ne yapabilir?
Cevap: Biz Chelsea'ye 4 tane atıp, Real Madrid'i kupa finalinde yenmiş bir takımız. Demek ki her şeyi başarabiliriz. Sadece iyi konsantre olup, günümüzde olmamız lazım. Tabii ki de futbol şansına ihtiyacımız var ama biz bunları yapabilecek güçteyiz. İyi savaşıyoruz, çok az gol yiyoruz. Belki de dünyanın en iyi defans yapan takımlarından bir tanesiyiz. O yüzden olabilir, neden olmasın? Ama zor, zor olduğu kesin. Ama ihtimali var.
Soru: Peki neden Atletico Madrid hiç lig şampiyonluğuna inanmıyor da Avrupa şampiyonluğuna inanıyor?
Cevap: Lig şampiyonluğuna da inanıyoruz. Lig şampiyonluğu uzun bir maraton. Geçen sezon Barcelona inanılmaz bir seriye imza attı. Biz de Real Madrid ile beraber psikolojik olarak düştük ama eğer birazcık sallansalardı sonuna kadar kovalayabilirdik. Hiç sallanmadılar. 100 puana yakın puan aldılar. Çok zor bir iş. İki sene de üst üste 100 puanlar bize denk geldi. Kaç yılda bir olabilir bu? Bu sene 100 olacağını tahmin etmiyorum açıkçası.
Soru: Senin mevkinde oynayıp dünyada en iyi futbolcu olarak gördüğün kim var?
Cevap: İniesta. O benim idolüm. Ben İniesta'yı izleyip, öğreniyorum. Yani açıkçası Mesut'u da çok beğeniyorum. Mesut'u da izleyip öğreniyorum. İzleyip, öğrenmek benim için iyi oluyor açıkçası.
Soru: Senin de aslında pek hoşlanmadığın magazin haberleri ile Türkiye'de daha çok gündeme geliyorsun. Bu seni etkiliyor mu?
Cevap: Türkiye'de masa başında oturup, sürekli yalan haber yapan insanlara karşı savaşacak ya da onlarla uğraşacak bir durumum yok. Avrupa'ya gelmemin bir nedeni de buydu zaten.. Sadece çok kritik bir şey olduğu zaman kendi Arda Turan fun page facebook sayfamdan yalanlıyorum. Ama basının böyle
magazinsel haberlere itibar etmemesi gerek. Bunlar gerçeği yansıtmıyor. İnsanları da böyle boş polemiklerle kandırmamak lazım. Bu tip haberlerden uzak durmak lazım, sevimsiz ve hoş değil. Samimiyetsiz oluyor.
Soru: Psikolojik olarak etkileniyor musun?
Cevap: Hiç etkilenmiyorum. Çünkü ben zaten sabah 7'de kalkıp gece 11'de yatıyorum. Günde 3 antreman yapıyorum. Telefon olmasa hiçbir şeyden haberim yok. Ama magazin basını bildiğiniz gibi. 1 ay Türkiye'ye gidiyorsunuz, hiçbir şey yaptırmıyorlar, rahat ettirmiyorlar. Kendilerince işlerini yapmaya çalışıyorlar ama yalansız ve iş ahlaki düzgün şekilde olursa bu herkesi mutlu eder.
Soru: Yoğun antremanlarının olmadığı, sıradan bir gününde Madrid'de neler yapıyorsun?
Cevap: Sabah kalkıyoruz, antreman oluyor. Sonra öğlen yemeğini belki dışarıda yiyorum belki evde veya meşhur siestayı yapıyoruz. Ama benim siestalarım
Türkiye'de de vardı. Sonra günüm bana ait. Kitap okuyorum, yürüyüş yapıyorum,
bazen ekstra antreman yapıyorum. Misafirlerim oluyor, bazen de alışverişe gidiyorum. Yani Madrid'de güzel bir hayatım var. Seviyorum Madrid'de olmayı. Havası güzel. İnsanlar hem çok fazla sevip hem çok fazla saygı duyuyorlar. Bu çok güzel bir şey çünkü rahat ediyorsunuz. Yani fotoğraf çektirecekken bile yemeğinizin bitmesini bekliyorlar.
Soru: İspanya son yıllarda hep ekonomik krizle anılıyor. Sen hissedebiliyor musun? Etrafında görebiliyor musun?
Cevap: Bizim futbol camiası daha farklı bir camia olduğu için çok fazla hissetmiyoruz. Ama sokağa çıktığımızda insanların durumundan görüyoruz. İnşallah İspanya'da bu durumdan bir an önce kurtulur. (hürriyet)