Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, NTV'de Oğuz Haksever'in sorularını yanıtladı..
Arınç röportajından öne çıkanlar;
Twitter’la ilgili anayasa mahkemesinin kararını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Daha önceden idari mahkemenin de bir kararı olmuştu. Anayasa Mahkemesine de bir bireysel başvuru olmuştu mahkeme önce o kararın verilmesini ve uygulanmasını bekledi. Mahkeme tamamen kapatılmasının anayasal özgürlüğün ihlali olduğuna açılması gerektiğine kara verdi. TİB de bunu uyguladı. TİB bazı sayfaların kapatılmasını istemişti Twitter’dan. Başka ülkelerin mahkeme kararlarını uygulayan Twitter bizimkileri uygulamadı. Bunun üzerine tamamen kapatıldı. Anayasa Mahkemesi de 'Tek tek sayfaların kapatılması veya mahkeme kararlarının uygulanması mümkündür tamamen iletişime kapatılması doğru değildir' dedi. Anayasa Mahkemesi'nin bireysel başvurular üzerine yaptığı uygulamaları takip ediyorum. Uzun tutukluluk süreleri ile ilgili, hak ihlalleri ile ilgili olarak verdi, bunların hepsini ben şahsen uygun buldum. Bu kararı da Sayın Başbakan saygı duymuyorum ama uygulamak zorundayız demişti. Bizde elbet uygulamak zorundayız. Bence bu emsal karar tek başına uygulanabilecek durumda. Ancak gerçek dünyada suç olan her şeyin sanal dünyada da suç olduğunu kabul etmemiz lazım. Dolayısıyla insanları suça teşvike deni özel hayata ilişkin saldırılarda bulunan gizli kalması gereken konuları deşifre eden ve bunu Twitter yoluyla yapanların bir şekilde engellenmesi lazım. Burada da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin özellikle bilişim konularında kabul edilmiş genel geçer kuralların da uygulanması lazım. 'Anayasa Mahkemesi 140 karakterden korkulmaması gerektiğini ortaya koydu' diyor Sayın Kemal Kılıçdaroğlu. 3-5 karakterli Twit atarsınız ama bu suça teşvik olabilir. Öncelikli konu kim bunu yapıyorsa onun sayfasının kapatılmasına yönelik bir karar verilmesidir. Mutlaka bir mahkeme kararı olmasıdır. Bence Ulaştırma ve Haberleşme Bakanı'mız Pazartesi günü bir sunum yaparsa bu konuda bakanlar kurulunda bir eksiklik varsa onun giderilmesi konusunda bir şeyler yapılması gerekebilir.
Başka ülkelerin mahkeme kararlarını uygulayan Twitter bizim mahkeme kararlarını uygulamadı. Kavga da bundan çıktı. AYM'nin bireysel başvurular üzerine 2010'dan beri uygulamalarını takip ediyorum. 'Sayın Başbakan bugün saygı duymuyorum ama uygulamak zorundayım' dedi, evet uygulamak zorundayız. Bu emsal bir karar.
Anadolu Ajansının seçim sonuçları çalışması gündeme geldi, ondan önce genel müdürün parti merkezine gitmesi muhalefet tarafından eleştirilmesi gündeme geldi. Anadolu Ajansı'nın seçim çalışmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
AA ulusal bir haber kanalımız. 6 yabancı dilde haber servisine başladı, uluslararası bir haber kanalı olarak yoluna devam ediyor. Bizim bir iddiamız var, 2020'de dünyadaki ilk 5 ajans arasına girebildmek. Bu seçimnler öncesinde geçtiğimiz yıl bir tekelleşme vardı, CHA bu konuda çok örnek bir çalışma yapmıştı. Son dönemde devletle kavgalı hale geldi, belli bir yapıyla iç içe çalışıyor.
Anadolu ajansı biz bu kez haber servisini yapacağız bunun için 1500 haberci kullanacağız, aynı zamanda sandık başlarından doğrudan bize haber ulaştıracak sivil şahıslardan kurulu bir ağ kuracağız dediler. Biz de en azından iki ajansın bu işli yapması konusunu daha faydalı ve daha objektif olabileceğini düşündük. İlk haberler dönmeye başladı fakat öyle bir kutuplaşma ve şartlanma var ki Anadolu Ajansı sanki hükümetin lehine haber vermekle yükümlü diğer ajansta sanki Cumhuriyet Halk Partisi ile işbirliği yapan bir yapının taraflı olarak haber vermesiyle yükümlü bir ajans olarak görüldü. Bizim ilk haberlerimiz sonradan teyit edildi. 3 saat sonra en azından aynı noktaya geldi haberler. Cumhuriyet Halk Partisi’nin genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Gürsel Tekin’ler, Haluk Koç’lar ve diğerleri buna Mansur Yavaş’ta katıldı Anadolu ajansı taraflı haber verdiği içim moral bozukluğuna uğradı seçmenlerimiz ve dolayısıyla bize oy kullanması noktasına da getirdiler. Çok garip ve gülünç iddialar bunlar. Bizi anketlerde yüzde 35 gösterenler bunun çok yükseldiğini görünce bir mazeret aramaya başladılar. Anadolu Ajansı bence görevini yaptı çok başarılı ev faydalı oldu. Tabi ajansa yönelik tecavüzkar ifadeler sonunda saldırı şekliden meyve vermeye başladı.
Dün maalesef Bayburt'ta bir AA ajansı muhabirine MHP'lilerin yönlendirmesiyle darp edildi. Genel müdür seçim akşamı, 15 dakikalığa genel merkez uğramış diye haber yaptı malum gazete. Ne olmuş peki? Ne yapmış ziyaretinde? Bizim genel müdürümüz devlet memuru değil, AA ticari şirket, hazinenin payı var ve yönetim kurulu kendi içersinden bir başkan atıyor. O akşam 21 saat işinin başından ayrılmadı, sonra meraktan belki de nabız yoklamak için AK Parti Genel Merkezi'ne gitmiş olabilir. CHP MHP mitinglerine de gider, gazeteci merakıdır bu. Bu ithanlar asılsızdır, ama gazetecilerin özgürlükleri kısıtlanmamalı. Vurun, saldırın gibi bir yönlendirme yapılmadı.
-Cumhurbaşkanlığı seçimi artık ufukta belirdi ve cumhurbaşkanının açıklamalarıyla konuşmaya başladık. Cumhurbaşkanının sözlerini nasıl okumak lazım?
Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili tabi Sayın Erdoğan Cumhurbaşkanı olursa 2015’e kadar kim başbakan olacak, 2015’te nasıl bir şekillenme göreceğiz, 3 dönem yasağı kalkacak mı hepsi bağlı konular. Hiçbir zaman bir gerginlik olmaz, zamanı gelince kendi içimizde bu mesele çok rahat çözülür demiştik. İki tespit yapmak istiyorum. Seçimlerin hemen ardından cumhurbaşkanlığı tartışmasına girmek muhalefetin bir taktiği olabilir.
AK Parti bu seçimlerde başarılı oldu muhalefetin tümü başarısız oldu. Muhalefetle birlikte hareket eden şu anda bir siyasi yapılanma içinde olabileceğini varsaydığımız bir grupta onlarda bu seçimi kaybettiler. Dolayısıyla kendi başarısızlıklarını ve bunun üzerinde konuşulmasını perdeliyor olabilirler. Bence hala 30 Mart’ı konuşmalıyız.
Temel konu Recep Tayyip Erdoğan mı cumhurbaşkanı olacak sayın Gül mü ikinci kez olacak? Üçüncü bir isimden hiç bahsetmiyoruz. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu bir televizyon kanalında belki biraz da boş bulundu 'Sayın Erdoğan ve Gül’den birisi aday olsa biz hangisine oy verirsiniz' deyince Abdullah Gül diyivermişti. Şimdi ondan vazgeçtiği anlaşılıyor. Üçüncü bir adayın ve ismin ortak bir aday olarak belirlenmesi diyor. Bazen yine iyi tarafına geliyor 'Bir kadın aday niye olmasın' diyor. Bu sadece günübirlik kendilerinin bir düşüncesi olara kgörüyorum. Sayın Başbakanımız aday olmak isterse bence Sayın Gül buna saygı gösterecektir ve destekleyecektir. Birbirlerine soracaklardır birside ifade edecektir. Arada bir zamanda var şimdi ne olur ne biter. Bu iki arkadaşımızın durumunda veya parti içinde bir gelişme olduğu taktirde ne olur bilemeyiz. Muhalefet liderleri ve hatta bazı yazarlarda artık Recep Tayyip Erdoğan’a Çankaya yolunun kapalı olduğuna dair 30 Mart’a kadar bir düşünce ortaya çıkmıştı. Ama 30 Mart gösterdi ki Çankaya yolu açık. Bugün bir genel seçime gitseydik bana göre yüzde 50’den aşağı almazdık. Bren rahatlıkla birinci tursa yüzde 51’i bulabileceğimizi düşünüyorum.
-Sayın Abdullah Gül’ün başbakan olma olasılığına ne dersiniz?
Ben sayın Cumhurbaşkanımız bizim ilk başbakanımız bence son referansı çok daha önemli Türkiye'de örnek bir cumhurbaşkanlığı yapıyor. Halkın sevdiği, takdir ettiği bir insan olarak tarihe geçti. Dolayısıyla tekrar siyasete bu en tecrübeli çağında dönmesi ve kendi kurduğu partisini tekrar başarılara götürmesi ve tekrar başbakanlık noktasında görev yapmasını kalben arzu ederim. Tabi bu arada bizler için üç dönem kuralı var. Sayın başbakanımız hepimizin bildiği düşüncesini bu sabahta tekrarlamış. Ben de katılıyorum. Ama AK Parti kimlerle yola devam ederse etsin 2015 seçimlerini inşallah başaracaktır.
-O ara dönem için sizin adınız da geçiyor.
Benim de geçiyor ama ben prensip olarak 10 arkadaşımın ismini veririm, onlar çok daha başarılı olur diye.
Artık 3 dönem kuralının zorlanmayacağının ipuçlarını aldım gibi geldi konuşmanızdan.
Başbakanımız bu konuda çok ısrarlı 'Bu bir prensiptir bunun bozulmasını istemem' diyor. Ama Allah’ın emri de değil. Ben ve Sayın Başbakanımız ile birkaç arkadaşımız dışında bu kural kaldırılsın diyenler daha çoğunlukta. Bazı simge olmuş isimler üzerinde halkın siz devam edin gibi bir talebi var.
-Seçmen bu seçimde bir tercihle karşı karşıya kaldı mı ve neyi tercih etti?
Bu bir mahalli seçimdir ama hükümete ve Sayın Başbakanın şahsına yönelttiler. Hükümeti geçmişte yıpratamayanlar, sandıkta alt edemeyenler bir başka formülün üzerine gittiler. Halk 'ben başbakandan memnunum ona güveniyorum' mesajı verdi. Kasetlere, tape'lere dayanarak hakkında iddianame bile yazılmamış, yargılama yapılmamış sadece gizlice dinlenmiş, bir kısmı da montajla suç haline getirilmiş, bir takım konuşmalar kesinlikle inandırıcı değil. Bu güvenoyu başbakanın şahsında hükümete verilmiştir. Biz 30 ili büyükşehir yaptık, büyükşehirleri de bütün şehir yaptık. Bu bir şehir için çok önemli. Hemen hemen Türkiye'nin her noktasında biz varız. Cumhuriyet Halk Partisi sadece birkaç yerde nokta halinde kalmış, Milliyetçi Hareket Partisi aynı şekilde. Her yerde mutlaka birinci olan bazı yerlerde de ikinci konumdayız. Bence Cumhuriyet Halk Partisi kaybetmiştir, Milliyetçi Hareket Partisi kaybetmiştir, BDP de bir bölge partisi konumundadır. HDP dedikleri olgu da başarılı olmamıştır kesinlikle. 4 parti varsa parlamentoda seçim sonuçlarına göre AK Parti’yi başarılı, diğerlerini başarısız görmek lazım. Cemaat denen olgu seçimlerde Cumhuriyet Halk Partililerden daha çok çalıştı, Cumhuriyet Halk Partisi için ve Milliyetçi Hareket Partililerden daha çok çalıştılar. Ama sonuca binde bir bile etki edecek güçlerinin olmadığı da anlaşılmış oldu.
-'Siyasi yapılanma içinde olabilirler' dediniz. Cemaat için mi söylediniz bunu?
Bir defa benim bildiğim bu camia hizmete dayalı yapılanma bugüne kadar siyasi bir tavır göstermedi. İman ve Kur'an hizmetinde bulunmayı, gençlerimizle eğitim açısından ilgilenmeyi, insanların dine karşı lakayt olmamasını öncelediler. Herkesi hayır yapmaya teşvik ettiler. Bir belki oy veriyorlardı ama bunu bizimle pazarlık yaparak hiçbir zaman ortaya koymadılar. Bize oy verdikleri zaman seviniyorduk mutlu oluyorduk ama vermediklerinde kendilerine kızmadık. Oysa bu dönemde AK Parti’yi hedef aldılar yıkmaya çalıştılar. Muhalif kanalları da bize karşı kullanarak bir kampanya yürüttüler. Siz bize haksızlık yaptınız, bizim hoca efendimize çok ağır sözle söylediniz, bizim okul dershane hizmetlerimizi başlamaya çalıştınız biz size oy vermeyeceğiz. Bunu anlamak mümkün. Ama Biz Cumhuriyet Halk Partisi’ne oy vereceğiz Milliyetçi Hareket Partisi’ne oy vereceğiz yeter ki siz kazanmayın. Kapı kapı dolaştılar. Yemin ettirerek, söz verdirerek öğrencilerin ailelerine giderek ne olur AK Parti’ye oy vermeyin şuna verin buna verin şeklinde bu siyasi tavrı gösterinde kristal vazo kırıldı. Düşünelim ki bunların dershane, okul vesaire hizmetlerinde öncülük eden yüzde 45’e yakın AK Parti’nin tabanı vardı. Bu tabanı hiçe sayarak AK Parti’ye değil de ben Cumhuriyet Halk Partisi’ne oy kullanın dedikleri zaman bu insanların hepsi ellerini çekecekler. İkincisi de Ertuğrul Günay bey, İlhan İşbilen ve bir milletvekili daha İzmir’de havagazı fabrikasından oturmuş basın toplantısı yapıyorlar. Üçü de geçmişte sevdiğim arkadaşlar olduğu için bir haber gönderdim havagazı fabrikası iyi bir yer seçimi olmamış gaza gelmişte bunları konuşmuş derler diye. Artık Türkiye'nin siyasi bir yapılanmaya ihtiyacı var gibi sözler sarf etmişler. Bunu da yapabilirler. Böyle bir yola giderlerse çok iyi olur ama hizmet denen organizasyon da bitmiş olur. Aynı yapılaşma Cumhuriyet Halk Partisi içinde de olabilir. Çünkü Cumhuriyet Halk Partisi bütün ağır sözlerine bütün seçim stratejisine rağmen başarılı olamadı. Bursa’ya geliyor sayın Kemal Kılıçdaroğlu 55 dakikasında sadece 3 kelimeyi 55 dakika tekrarlıyor. Başbakana 'hırsız' diyor, 'başçalan' diyor bilmem ne diyor. Bir genel başkan yarın iktidara gelmesi en azından muhtemel gözüyle bakılan bir partinin genel başkanı bir mahalli seçimin 1 saatinin 55 dakikasını başbakana hakaret etmekle dolduruyor. Kendi adayına bile söz vermiyor. 5 dakikada da Bursa gibi bir yerde 'Eskişehir gibi olun Bursa çok kötü' diyor. Biz Bursa’yı yüzde 51’le aldık.
-Ergenekon davası yeniden gündeme geldi. Öne çıkan konu İlker Başbuğ’un terör suçlusu olarak orada değerlendirilmesi. Hem vicdanınız hem hukukçu yanınız ne der?Şimdi İlker Başbuğ’un 'ciddiye almıyorum' demesinin bir gram bile değeri yok. Bu mahkeme kararı esas olacak bu kara üzerinden Yargıtay’a gidilecek bu gerekçeli karara göre bozulacak ve onanacak. İlker Başbuğ ve arkadaşları uzun tutukluluk ve hak ihlalleri sebebiyle tahliye edildi, beraat ettikleri için değil. Mahkeme kararını verdi ama gerekçesini ancak yazdılar. Bir defa tahliller yapmışlar. Hakikatten Türkiye'de bir derin yapılanma varsa ilk defa bu yargılanıyor, mahkeme önüne çıkarılıyor, 16 bin sayfalık bir gerekçeli kara yazılıyor. Silahlı bir terör örgütü olarak Ergenekon adlandırılıyor. Herkesin bu örgüt içindeki rolleri, yaptıkları unsurları sayılıyor. Doğrudur yanlıştır ama üç hakimin birlikte verdikleri bir kararı 'ben kabul etmiyorum' demek olmaz. Şimdi bu kararda JİTEM’de bu derin yapılanmanın bir unsuru olarak görülüyor. Sayın Başbakanın da bizim de söylediğimiz bir konu vardı. Uzun tutukluluğa itiraz ediyorduk ama bir genelkurmay başkanının bir terör örgütü lideri olabilir mi? Eğer TSK’ya terör örgütü diyecekseniz ki mümkün değil ancak bu sıfatı o zaman kullanabilirsiniz. Şimdi 'biz böyle bir şey söylemedik basının adıyla yapılan bir isimlendirmedir' dediler. Ama ortada bir terör suçu vardır, hükümeti cebren devirmeye teşebbüs ve silahlı bir yapılanma. Bunun içinde de İlker Başbuğ’a bir rol veriliştir, o da oynamıştır rolünü diyor. Çok sanıklı bir dava bu ve önümüzde bir yıllık bir süre var. Özetlerine baktığım zaman mesela hakimler iddianamedeki tavsife bağlı değildir hukuki vasıflandırmayı mahkeme yapar. Bunu da Yargıtay denetler.
-Yıllardır siyasetin içindesiniz artık şafak dediniz. 3 dönem kralı da var ben vakıf çalışması yapacağım diyordunuz planlarınız değişti mi?
Sayın Başbakan da söylüyor aktif milletvekilliğinden ayrılmak siyaseti bıraktığımız anlamına gelmez. Ben uzun bir siyasi hayattan geliyorum artık bir süre ara vermek gerektiğini de düşünüyorum. Ben şahsen böyle bir kararın benim için çok doğru olduğunu düşünüyorum. 2007’de bir ara bu kararı vermeyi düşündüm fakat Sabih Kanadoğlu yüzünden tekrar devam etme kararı verdim. Çünkü meclis başkanıydım, bir cumhurbaşkanını benim seçmem gerekiyordu. Askerler için söylenir bu şafak sayma, Allah izin verirse bu dönemi bitirebilirsek bir ara vermek gerektiğini en azından düşünüyorum.