MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Meyra Otel'de yapılan "Merkez Yönetim Kurulu, Merkez Disiplin Kurulu, Milletvekilleri ve İl Başkanları Ortak Toplantısı"nın kapanışında partililere seslendi.
Türkiye'nin bölgesinde ağır şartların hakim olduğunu, komşu ülkelerdeki kaos ve kargaşanın "artarak, azarak ve yayılarak" devam ettiğini belirten Bahçeli, emperyalizmin bulduğu her zaaf ve açıktan istifade ederek mevzi üstüne mevzi kazandığını söyledi.
Dünyada adı konulmamış, ilanı yapılmamış, itiraf edilmemiş bir savaş ikliminin varlığının hissedildiğini ifade eden Bahçeli, şunları kaydetti:
"Kumandalı istikrarsızlıklar dalga boyu yükselirken bölüşüm, hakimiyet ve paylaşım kavgaları moda ve meşhur kavramlarla maskelenmektedir. Adına demokrasi demişler, terörü saklamışlardır. Adına özgürlük demişler, istilaları gizlemişlerdir. Bilhassa emperyal hevesler peşindeki ülkeler nüfuz alanları oluşturarak Orta Doğu'yu fiilen parsel parsel taksim etmişlerdir. Sınırlarımıza paralel şekilde kurulmak istenen ve milli azimle baltalanan terör koridoru küresel Türk düşmanlığının sahne almasından başka bir şey değildir. Ne ibretlik ve isyan ettirici bir gerçektir ki masumların canı üzerinden kahredici ve korkunç siyasi oyunlar tedavüldedir. Kimin dost kimin düşman, kimin mazlum kimin mazarrat olduğu bellidir. Orta Doğu ateş hattında, işgal altındadır. Komşu coğrafyalarda fırtınalar kopmaktadır. Medeniyetler kutuplaşması provoke edilirken dinler, inançlar ve kültürler arasındaki gerilim beslenip bilenmektedir."
"Türkiye'nin düzenlediği harekatlarla biçilen kefeni yırttı"
Bahçeli, Türkiye'nin öncelikle ele alması gerekenin, etrafındaki vahim olayların ülkeye yansıyıp yansımayacağı, yansıyacaksa bunun derece ve ölçüsünün ne olacağı, nasıl mukavemet gösterileceği olması gerektiğini dile getirerek, Türkiye'nin Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekatlarıyla biçilen kefeni yırttığını, bölgede "ben de varım" dediğini vurguladı.
Bugün harap olan, hüsrana uğrayan coğrafyaların Türkiye'nin eski hakimiyet havzaları olduğuna dikkati çeken Bahçeli, şöyle konuştu:
"Buralarla ilgilenmemiz doğaldır, normaldir. Doğal ve normal olmayan binlerce kilometre uzaktan gelip bölgemizde silah ve zor kullanan ülkelerin cüretkarlıklarıdır. Gönül köprüsü kurduğumuz, kültürel ve manevi bağlarla aramızda sıkı rabıtalar bulunan komşu halkların huzursuzluğu elbette Türk milletine şu ya da bu şekilde sirayet edecektir. Irak'tan kendimizi soyutlamamız mümkün değildir. Suriye'ye sırtımızı dönmek, Libya'ya yüzümüzü çevirmek, İran'a mesafeli durmak akıl karı olmadığı gibi mantıklı ve makul bir tercih de sayılamayacaktır. Kaldı ki buna ne tarih ne de milli tecrübeler müsaade etmeyecektir. Ankara'nın güvenliği Şam'dan, Bağdat'tan, Trablus'tan, Tahran'dan, Mogadişu'dan, Sana'dan, Kahire'den başlayacak, hepsini birden jeopolitik bir kuşak içine alacaktır. Sınırın öbür tarafı huzura kavuşmadan Türk vatanı emniyet bulamayacaktır. Bu nedenle komşu ülkelerdeki kanlı ve kaotik manzara Türkiye'nin tasvip etmeyeceği, olur ve onay vermeyeceği açmazlardır, çarpıklıklardır."
"Türkiye ön almalıdır, öncü olmalıdır"
Emperyalist ülkelerin bir asırdan fazla Orta Doğu havzasını karıştırmak, çatıştırmak, birbirine düşürmek, bundan da azami düzeyde nemalanmak istediğinin açık ve aleni bir gerçek olduğunu belirten Bahçeli, şu ifadeleri kullandı:
"Çevreden merkeze ulaşmak hedefiyle on yıllardır ağlarını ören, taşlarını döşeyen emperyalist husumet ve melanetin asıl hedefinde Türkiye ve büyük Türk milleti vardır. Maksat Türk milletini bağımsızlığından koparmak, yurdundan yuvasından sürüp çıkarmaktır. Hala bu tehdidi göremeyenlerin varlığı derin bir hayal kırıklığı olmakla birlikte hain kadrosunun çoğaldığının da delilidir. Mazisi yüzyıllara dayanan bir hesaplaşmanın halen sürdüğü, hatta azgınlaşıp boyut değiştirdiği milli hafızalarda tescillidir. Mıntıka temizliği yapmak suretiyle Türkiye'nin etrafı bir yandan boşaltılmakta, diğer yandan kuşatılmaktadır. Bu kapsamda İran'ın, Suriye'nin, Irak'ın, Libya'nın siyasi ve toprak bütünlüğüne sahip çıkmak, saygı duymak, destek vermek Türk dış politikasının ana stratejisi olmalıdır. Gönül coğrafyalarımız yanarken dirlik ve düzenimizi korumak eşyanın tabiatına aykırıdır. Eğer engel olunmazsa, eğer durdurulmazsa, komşu coğrafyalardaki çözülmenin ve çürümenin dayanacağı son sınır bilinsin ki Türkiye'dir."
Beka söylemine dudak bükenlerden kendilerini anlamalarını beklemediklerini vurgulayan Bahçeli, "(Ne işimiz var Suriye'de, ne arıyoruz Libya'da) diyenler görevli ve taşeron değillerse kesinlikle tarih ve coğrafya cahilleridir. Bunlar değil devlet yönetmeyi kendilerini bile yönetecek iradeden mahrum düşmüş densizlerdir. Muhalefet yapmayı Türkiye'ye muhaliflikle, yabancılarla muhbirlikle karıştıran ve kaynaştıran siyasi maskaraların metruk tekne gibi rotalarını kaybettiği, fazilet ve fikir dağılması yaşadıkları ortadadır." dedi.
Türkiye'nin olmadığı veya tecrit edildiği bir Orta Doğu ya da Akdeniz tablosunda kuşun, kurdun ve karıncanın bile hayat hakkının olmayacağını dile getiren Bahçeli, şunları söyledi.
"Aynı şey Balkanlar ve Kafkaslar için de geçerlidir. Çünkü zalimlerin pusulası kandır, onlar için her yol mubahtır, amaçları yer altı kaynaklarıyla birlikte jeopolitik ve jeostratejik çıkarlarını en üst ve azami düzeye çıkarmaktır. Türkiye ön almalıdır, öncü olmalıdır, çok değişkenli dış politika enstrümanlarıyla, çağın akışına milli perspektiften ve başkent Ankara vizyonuyla bakarak gelişmelere müdahil vasfını gösterebilmelidir."
Bahçeli, Türkiye'nin, Irak'ın siyasi istikrar ve iç barış ortamına ulaşması konusunda alması gereken sorumluluklarının olduğunu ifade ederek, "Türkmenlerin yok sayılması, Türkmen kentlerine saldırılar, terör örgütlerine yardımlar Irak toplumunu bunaltmakla kalmamış siyasi bölünme ve birliğinin hasar almasına kapı aralamıştır." değerlendirmesinde bulundu.
"Böyle bir dönemde Süleymani saldırısı manidar ve kuşkulu"
ABD ile İran arasındaki gerilime de değinen Bahçeli, Türkiye'nin Kasım Süleymani'ye düzenlenen suikast karşısında aldığı pozisyonun çok dengeli olduğunu dile getirdi.
Türk askerinin bir davet üzerine Trablus yoluna düştüğü süreçte İdlib'deki sancının şiddetlendiğini belirten Bahçeli, terör örgütü PKK/PYD/YPG'nin Rakka-Erbil bağlantısını kurmak için ABD desteğiyle silahlanmasını sürdürüp mesafe aldığı bir dönemde Süleymani saldırısının son derece manidar ve kuşkulu olduğunu ifade etti.
Bahçeli, şöyle konuştu:
"Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de egemenlik haklarına sahip çıkması, terörizme ve teröre destek veren ülkelere tepkisi muhasım çevreleri ürkütmüş, değişik arayışlara itmiştir. ABD'nin Şii-Sünni bloklaşmasını keskinleştirerek özellikle Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri ile Mısır ve bazı körfez ülkelerinin elini güçlendirip İran'a karşı stratejik bir avantaj sağlamaya çalışması muhtemeldir. Libya'da darbeci ve terörist Hafter lehine askeri faaliyet gösterdiği anlaşılan Abu Dabi yönetiminin, finansal ve lojistik destek sağlayan Riyad yönetiminin bir adım gerisinde hangi küresel destekçilerinin bulunduğu, İran ve Irak'taki buhrandan hangi sonuçları çıkarmak istedikleri malumdur. Kasım Süleymani, İran'ın üst düzey meşhur ve müessir bir askeri görevlisidir. Haşdi Şabi'nin kurucularından olan bu şahsın ismi bölgede pek çok menfur ve hunhar olaya şu ya da bu şekilde karışmıştır. Ne var ki şayet varsa işlediği suçların tayin, hitamında da tecziye makamı ne ABD ne de bir başka ülke olabilecektir."
ABD Başkanı Trump'ın, İranlı bir generali suçlu görüp "öldürdük" demesinin ilkesel ve insan hakları merceğinden bakıldığında tam bir kırılma olduğunu belirten Bahçeli, "Resmi bir devlet görevlisi olan Süleymani madem suçluydu, o zaman bir suçlunun nasıl yargılanacağı, nasıl cezalandırılacağı, nasıl bir muameleye ve hangi hukuki işlemlere muhatap kalacağı temel hukuk bilgisine sahip herkesin bildiği bir husustur. Üst rütbeli bir askeri direkt hedef alarak (Bana göre suçludur, o halde ölmesi gerekir) demek kanun tanımazlıktır, vahşi batı yönetimidir, eşkıyalıktır, barbarlığın ta kendisidir." dedi.
"Türkiye'nin gerginliğin yatıştırılmasına desteği takdire şayan"
Bahçeli, suçu belirleyip, ardından suçluyu cezalandırmak, buna da kılıf dikmenin hiçbir ülkenin hakkı ve haddi olamayacağına dikkati çekerek, şunları şöyledi:
"Nitekim her ülke bu tip bir saldırıya yeri ve zamanı geldiğinde maruz kalabilecektir. ABD Başkanı'nın, Kasım Süleymani'yi (Savaşları önlemek için öldürdük) itiraf ve ifadesi uluslararası hukuka ve yerleşik insani değerlere meydan okumaktır. Böylesi bir üslubun genelleşmesi küresel adaleti karartacak, ülkeler arası irtibatları kesecek, dünyayı da Orta Çağ şartlarına taşıyacaktır. ABD'nin Orta Doğu'daki korsan ve kanunsuz varlığı, Irak ve Suriye'deki gayri hukuki faaliyetleri evvel emirde Müslüman kanının dökülmesine neden olmaktadır."
İran'ın özeleştiri yapması, nüfuz alanları oluşturmak, ülkelerin iç işlerine müdahil olmak maksadıyla siyasi, silahlı, ideolojik ve mezhep temelli operasyonları durdurması mecburiyetinde olduğunu vurgulayan Bahçeli, konuşmasına şöyle devam etti:
"Bölgesel tansiyonun düşürülmesi, akıl, sağduyu ve diplomasinin hakim olması yegane temennimiz. Türkiye'nin bu süreçte öncü ve yapıcı girişimleriyle gerginliğin yatıştırılmasına destek vermesi takdire şayandır. Mezhepçi kutuplaşmalar, etnik husumetler, dış müdahaleler, örtülü operasyonlar, hak ve hukuk ihlalleri her zaman itiraz edilip karşısında durulması gereken tehlikelerdir. Milliyetçi Hareket Partisi, komşu ülkelerin huzurundan, güvenliğinden, toprak bütünlüğünden ve siyasal birliğinden yanadır."
"Trump suçlu arıyorsa Pensilvanya'ya bakmasın"
"Emperyalizmin komplolarını etkisizleştirmek, provokasyonlarla tetiklenen büyük ve yıkıcı bir savaşa engel olmak her ülkenin ortak görevidir. Aksi halde bölgesel ve küresel hercümercin içinde herkes bedel ödeyecektir." ifadelerini kullanan Bahçeli, ABD Başkanı Trump'a suçlu arıyorsa Pensilvanya'ya bakmasını önerdi.
"251 vatan evladının şehadetinden, 2 bin 194 vatan evladının yaralanmasından doğrudan doğruya sorumlu olan bir caninin korunup kollanması hangi insani değere sığacaktır? FETÖ'cülük suç, örgüt elebaşı Gülen de suçlu değilse, bu durumda suç ve suçlu tanımı nasıl yapılacaktır?" diyen Bahçeli, "Suç nedir, suçlu kimdir?" diye sordu.
Devlet Bahçeli, sözlerine şöyle devam etti:
"ABD Başkanı Donald Trump'ın, Mazlum Kobani kod isimli teröristbaşı Ferhat Abdi Şahin ile telefonla görüşüp 'general' diye yutturmaya çalışması gerçekleri değiştirmeye yetmeyecektir. Bu terazi bu sıkleti çekmeyecek, mızrak çuvala girmeyecektir. DEAŞ liderini öldürenler, buyursunlar PKK'nın, YPG'nin ileri gelenlerini de öldürsünler ya da aradan ve önümüzden çekilip kahraman bir Türk evladının neleri yapacağını dikkatle izleyip ders alıp takip etsinler. Hamdolsun alemde şer bitmezse Oğuz neslinde de er tükenmez, tükenmeyecektir.
Suçlunun imhası gerekiyorsa o zaman bir terör örgütü liderinin de yok edilmesi hakkın, hukukun, vicdanın sesidir, nefesidir, kesinlikle icabıdır. Hiç kimse aklımızla alay etmesin. Hiçbir güç sahibi ülke insanlığın emek emek tecrübe edip biriktirdiği mirasına kastetmeye kalkışmasın. Cambaza baktıranlar kirli ve kinli hesaplarını bu vesileyle görmeye yeltenmesin. İran'ın gerek Irak üzerinde, gerek Suriye özelinde, gerekse Bahreyn ve Lübnan çemberinde oynamalar ve siyasi planlanmalar yaptığı, örtülü operasyonlara meylettiği, mezhepçi bir strateji takip ettiği aşikardır. Ancak sebep ne olursa olsun ahlak ve hukuk dışı her saldırı ve sonucunda can kaybı cinayettir, rezalettir, hesabı sorulmalıdır."
İran'da Kasım Süleymani'nin cenazesinde yaşanan olaylar ve sonuçta çok sayıda insanın ölümü, bunun yanında Ukrayna Hava Yolları'na ait yolcu uçağının yanlışlıkla vurulduğunun itiraf edilip 176 masumun öldürülmesini "tek kelimeyle felaket" olarak nitelendiren Bahçeli, bir uçağı düşürüp "pardon" demenin vicdan ve akıl tutulması olduğunu dile getirdi.
"Bölgede mazlumların kanı üzerinden sinsi pazarlıklar yapılmaktadır"
Sorumlularının bunun hesabını vermesi ve hak ettikleri cezayı alması gerektiğini vurgulayan Bahçeli, ABD Başkanı Trump'ın azil süreciyle ilgili tartışmaların birden bire sönerken, İran'daki protesto gösterilerinin de bıçak gibi kesildiğine dikkati çekti.
MHP Genel Başkanı Bahçeli, Kasım Süleymani'nin ölümünün iki ülkeyi bir yönüyle konsolide ettiği, siyasi ve stratejik kazançlara yol açtığı yönünde ifadelere yer vererek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Gerilimin denetimli şekilde tırmanıp kısa sürede inişe geçmesi ve iki ülkenin makul sınırlara çekilmesi komplo teorisyenlerine bol bol malzeme vermektedir. ABD-İran arasındaki gelgitler Irak'taki siyasi ve sosyal tansiyonun yönünü belirlemektedir. Bölgede mazlumların kanı üzerinden sinsi pazarlıklar yapılmaktadır.
Irak Parlamentosu 5 Ocak'ta ABD askerlerinin ülkelerini terk etmesini öngören yasa tasarısını kabul etmiştir. Irak Başbakanı, Amerikan askerlerinin geri çekilmesine yönelik hazırlıkların başlaması amacıyla Bağdat'a bir heyet gönderilmesi çağrısında bulunmuştur. Ancak ABD bu çağrıyı reddetmiştir. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsünün, 'Bu dönemde Irak'a gönderilecek herhangi bir heyetin ele alacağı konu ABD askerinin geri çekilmesi değil, iki ülke arasındaki stratejik ortaklığın yeniden en iyi şekilde tesis edilmesi olacaktır.' değerlendirmesi küstahçadır. Irak, ABD'li askerlere 'topraklarımdan çık' diyor, buna rağmen ne çıkan ne de çıkmaya gönüllü bir irade görülüyor.
Bize göre ABD'nin stratejik ortaklık masalı işgalin örtülmesinden, mütecaviz emellerin gizlenmesinden başka bir anlama gelmeyecektir. Kiminle stratejik ortaklık kurduysa yapmadığı eziyet, işkence, yaptırım ve baskı kalmayan bir ülke karşımızdadır. Bu yılın Kasım ayında yapılacak ABD Başkanlık seçiminin siyasi kampanya dönemi Orta Doğu'da başlamış, Trump daralan çemberi şimdilik yarmıştır."
ABD ile İran arasındaki tehlikeli kutuplaşmanın bölgesel istikrar ve güvenliği temelinden dinamitleme, barış ve huzur çabalarını hepten köreltme riskler taşıdığına işaret eden Bahçeli, büyük sorunlarla boğuşan Orta Doğu'nun kaygı verici yeni bir krizin içine sürüklenmesinin çok ciddi badirelere yol açabileceğini uyarısında bulundu.
"Ateşkes, önemli bir kazanım, muhafazası gereken bir karardır"
Devlet Bahçeli, ABD'nin Bağdat'ta düzenlediği hava saldırısının bölgeyi her türlü risk ve tehdide açık hale getirdiğini, adeta pimi çekilmiş bombaya dönüştürdüğünü vurguladı.
Bununla Irak'ın egemenlik haklarının da yok sayıldığına işaret eden MHP Genel Başkanı Bahçeli, "Görünen odur ki ABD, Irak'ta seri cinayetlerine alenen ve pervasızca devam edecektir. Türk milleti emperyalizme direnecek, bekasını tehdit eden hiçbir eylem ve teşebbüse göz yummayacaktır. Bunları yapıyorken bölge ülkeleriyle sabırlı ve sağlıklı, barış ve istikrar temelli, karşılıklı hak ve çıkarlara hürmet eden ilişkilerini de güçlendirecektir." şeklinde konuştu.
Bahçeli, Irak, Suriye ve Libya'nın toplumsal huzura, sürdürülebilir bir istikrar ve siyasi düzene kavuşmasının temel tercih ve beklentileri olduğunun altını çizdi.
"Türkiye, Suriye'nin kuzeyinde güvenli bölge planlamasıyla, terör örgütlerine yönelik haklı ve meşru harekâtları en başta barış ve güvenliğin teminine yöneliktir." diyen Bahçeli, Türkiye-Rusya-İran arasında 23 Ocak 2017'den beri süren ve 14 defa gerçekleşen Astana zirveleri, Soçi görüşmeleri, Cenevre süreçlerinin, Suriye'de siyasi çözüm arayışlarına ve çatışmasızlık ikliminin tesisine hizmet ettiğini aktardı.
Bu konuda daha yapılacak çok iş olduğuna işaret eden Bahçeli, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Maalesef Suriye Anayasa Komitesi toplantıları bugüne kadar bir sonuç vermemiştir. Her şeyden önce komşu ülkelerin istikrarına ve Suriye'deki çatışmaların son bulmasına muhatap ülkeler sabırla ve eş güdüm halinde destek vermelidir. Bu gece yarısından sonra İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi'nde ateşkes uygulamasına geçilecek olması önemli bir kazanım, muhafazası gereken bir karardır. İlaveten Türkiye ve Rusya'nın girişimleriyle Libya'da sağlanan ateşkes iradesi çok değerli bir gelişmedir. Suriye Suriyelilerindir. Irak Iraklılarındadır. Libya da Libyalılarındır. Bu ülkelerde siyasi geçiş süreçlerinin demokratik tahammül sınırları içinde olmasının yanında birlik ve beraberlik ortamı dikkat ve titizlikle sağlanmalıdır.
Türkiye, Irak, Suriye ve Libya'da siyasi gerginliklerin azaltılmasıyla birlikte iç çatışma ortamının zayıflaması konusunda aktif ve katılımcı olmalıdır. Irak ve Suriye'de demokratik süreçler çalıştırılarak yönetimde denge ve istikrarın kurumsallaşması süratle hayata geçirilmelidir. Suriye ve Irak'ın geleceğine bu ülkelerin halkları karar vermelidir. Özellikle bir cinayet makinesi olan Esad'ın varlığı Suriye'deki çözümsüzlüğün de ana sebepleri arasındadır."
"Türkiye'deki Esad lobisinin görüş ve düşünceleri defoludur"
" 'Suriye'ye gidip Esadla görüşüp problemi çözerim' diyenler hezeyan çukuruna düşen zavallılardır." nitelendirmesinde bulunan Devlet Bahçeli, problemin faillerinden çözüm beklemenin boşuna gayret olduğunu, "Esad'la görüşmeye hazır olduğunu söyleyen acul ve atıl zihniyetin, masum ve sivil halka varil bombalarının nasıl fırlatıldığını, milyonlarca Suriyelinin vatanlarından koparılıp sağa sola nasıl savrulduklarını da sorup öğrenecek midir?" diye sordu.
Bahçeli, "2011'den beri çözülemeyen kanlı bulmacanın çözümü bir ziyaretle mümkünse teklif sahibi aklı evvel acaba bugüne kadar neredeydi, ne yapıyordu, niye Esad'a gitmeyi denemedi?" diye konuştu.
Suriye'de çözümün adresinin herkesi, her kesimi içine alacak siyasi uzlaşma olduğuna dikkati çeken MHP Genel Başkanı Bahçeli, "Kısaca bütün Suriyelilerin müşterek iradesiyle hazırlanacak bir anayasada mahfuzdur. Eğer sandık ve demokrasi sonuç vermezse Esad'ın tasfiyesi mutlak anlamda zarurettir. Türkiye'deki Esad lobisinin görüş ve düşünceleri defoludur, temelsizdir. CHP-İP ve bazı sözde aydınların başını çektiği Esadçıların Baas zihniyetine muhabbet duymaları, görüşülmesini, muhatap alınmasını seslendirmeleri acıklı bir kokuşma halidir. Katile katil diyemeyenlerin mazlumlara söyleyecek tek bir sözü olamayacaktır. Türkiye'nin sağlam duruşunu tartışmaya açanlar ahlaki ve milli hedefleri anlamayacak kadar zekaları kıt, idrakleri kapalıdır. Bunlara ne söylesek boştur." şeklinde konuştu.
Devlet Bahçeli, şunları kaydetti:
"Libya'da Hafter'le saf tutarlar, Suriye'de Esad'a yanaşırlar, Mısır'da Sisi'ci olurlar, YPG'yi överler, PKK'yı aklarlar, FETÖ ile kucaklaşırlar, asla Türk milletinin haysiyetli bir evladı olamazlar, milli ve yerli bir duruş gösteremezler. CHP'nin Libya Tezkeresi'ne karşı çıkması, Hafter'i makul ve seküler görmesi ayıplı ve arızalı bir üsluptur. Libya'daki Türklerin mevcudiyetini bilmeyenlerin Hafter hayranlığı patolojik vakıadır. Bu CHP Türkiye'nin yararına ne varsa karşısında hizalanan odaktır."
"Kılıçdaroğlu ve CHP’li yöneticiler yalan ve çelişkiler anıtıdır"
CHP İl Başkanlarının katılımıyla 16-17-18 Ağustos 2019 tarihinde Nevşehir'de yapılan toplantıda CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun bir konuşma yaptığını anlattı.
Bahçeli, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Kılıçdaroğlu, aynen şöyle seslenmişti. 'Doğu Akdeniz'de zengin petrol var. Doğal gaz yatakları var. Amerika orada, Yunanistan orada, Kıbrıs Rum Yönetimi orada, Mısır orada, Katar orada, hepsi orada. Bir tek devlet yok, Türkiye. Niye yok?' Aynı Kılıçdaroğlu sonra da dönüp 'Ne işimiz var Libya'da' sorusunu sormuş, yani kayışı koparmış, şanzımanı dağıtmıştır. Kılıçdaroğlu salladıkça sallamış, Fizan çöllerinde askerimizin ne işi olduğunu öğrenmek istemiştir. CHP Genel Başkanı kurusıkı atmakta, baltayı taşa vurmaktadır. Fizan'ın haritada yerini gösterin deseniz emin olun gösteremez, gösterse gösterse yalan yanlış Filipinleri gösterir. Fizan, Hafter'in kontrolündedir ve de Libya'nın güneyindedir.
Kılıçdaroğlu'nun aklında sadece Hafter olduğundan Fizan'dan başka yer bilmez, bilemez. Türk askeri bir davet üzerine ve Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin hakim olduğu bölgelerde görev yapacaktır. Fizan'la Türk askerinin gideceği yer arasında en küçük yakınlık veya bağ aransa bile bulunamayacaktır. Bir bakıyorsunuz Kılıçdaroğlu 'Niye herkesin olduğu yerde biz yokuz' diyor, bir bakıyorsunuz 'Ne işimiz var' diye kendisiyle çelişip ters düşüyor. Kılıçdaroğlu ve CHP’li yöneticiler yalan ve çelişkiler anıtıdır. 'Kanal İstanbul Projesi depremi tetikler' dedikten bir müddet sonra, 'Böyle söylemedik' diye çark eden, U dönüşü yapan CHP zihniyetidir. FETÖ'nün siyasi ayağı temizlenmelidir açıklamamızı çarpıtıp, komisyon kurulması için teklif verin destek olalım derler, FETÖ’nün kiminle emel ve hedef birlikteliği yaptığını görmezler, göremezler, görmek istemezler. FETÖ'nün CHP'de kurduğu düzeni, inşa ettiği düzeneği saklayıp üç maymunu oynarlar."
Ana muhalefete yönelik, "Kulakları vardır duymaz. Kalpleri vardır kavramaz. Bu CHP'nin sicili kabarık, seciyesi karanlıktır. Kılıçdaroğlu'nun sözleri yavan, yalan, yeğni ve yozdur." diyen Bahçeli, Türkiye'nin Libya'da huzurun, tarihin yanında, birlik ve kardeşliğin tarafında olduğuna değindi.
Devlet Bahçeli, "Libya'da ne aradığımızı söyleyenler Akdeniz'de boğulmamızı, Anadolu'da teslim olmamızı dileyen ve gözleyen iş birlikçilerdir. Hafter'i makul bulan CHP'nin Türk askerini mahsurlu görmesi utanmazlıktır." dedi.
Türkiye'nin bölgesinde bir istikrar adası olarak sivrildiğine dikkati çeken ve tarihin çağrısının hatıralarında 109 yıl önce Libya'da yaşananların akıllarında olduğunu vurgulayan Bahçeli, "Türkiye'nin Libya'da bulunması milli şuurun harfiyen gereğidir. Dün Mustafa Kemal Paşa yapmıştı, Enver Paşa gerçekleştirmişti, şimdi de onların ahfadı müstesna beka nöbeti için Akdeniz'in karşı kıyısındadır. Kılıçdaroğlu çok dertleniyorsa, çok içerleniyorsa Hafter'e haber yollayıp uygun görülürse bir gemiye binip yanında soluğu alması kendisine samimi tavsiyemizdir." dedi.
"Zillet millete boyun eğdiremeyecektir"
MHP Genel Başkanı Bahçeli, MYK-MDK-Milletvekilleri ve İl Başkanları Ortak Toplantılarının başarıyla sonuçlandığını ve verimli geçtiğini anlattı.
2020 yılının bu ilk buluşmasının gayet anlamlı ve faydalı olduğuna vurgu yapan Bahçeli, alanlarında uzmanlaşmış, saygın akademisyenler ile Başkanlık Divanı üyelerinin çalışmalarını paylaşma fırsatı bulduğunu dile getirdi.
Bahçeli, partisinin gücüne güç katacağını ve Türk milletine tercüman olmaya, Türkiye'nin beka ve milli çıkarlarını savunmaya devam edeceğinin altını çizerek, şu değerlendirmeyi yaptı:
"2023 lider ülke Türkiye amacına ulaşmak Cumhur İttifakı olarak temel gündemimizdir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin geleceğin büyük Türkiye'sinin yönetimsel mimarı olacağı inancımızı her zaman koruyacağız. Zillet millete boyun eğdiremeyecektir. Milliyetçi Hareket Partisi, fitneye, dedikoduya, kötü niyet sahiplerine şans tanımayacak, fırsat vermeyecektir. Şahsını davasının önüne çıkaranlarla değil, davasını öne çıkaranlarla sonuna kadar yürüyeceğiz. Dava arkadaşının kuyusunu kazanlarla değil, dava arkadaşına omuz verenlerle, el ele onurla mücadele edenlerle geleceği kucaklayacağız. 'Ben' değil 'biz' diyen, önce 'ülkem ve milletim', sonra 'partim ve ben' diyebilen kutlu yüreklerle aşılmaz engelleri aşacağız, bozulmaz tuzakları bozacağız.
'Ne yapıyorlar?' değil, 'Ben ne yaptım?' sorusunu sorabilen, başkasının çetelesini tutmak yerine kendi vicdanını sorguya çeken ve bugün ülkem için, davam için, milletim için ne ürettim sorusuna gururla cevap verebilen ahlaklı dava insanlarıyla Türkiye'ye umut olacağız. Oturmayacağız, yorulmayacağız, vazgeçmeyeceğiz. Yerimizde saymayacağız, yükselmekten taviz vermeyeceğiz. Onu bunu çekiştirenlere imkan vermeyeceğiz. Ona buna kulp takanları aramızdan çekip atacağız.
Davamız Türk milletinin ezeli davasıdır. Davamız Türkiye'nin istiklal ve istikbal mücadelesinin ebedi doğruluşu ve dik duruşudur. Davamız Kızılelmadır, davamız Turandır, davamız Türk-İslam ülküsünün muzaffer şafağına ulaşmaktır."
Azı çok yapıp durmadan ilerleyeceklerini bildiren Bahçeli, "Bir olacağız, beraber olacağız, çelik gibi irademizle müfsitlere ve münafıklara kapalı duracağız. Benimle ilkeli, seviyeli, inançlı ve adam gibi yürüyecek her arkadaşıma gönlüm de, kapım da ardına kadar açıktır. Allah eksikliğinizi göstermesin." ifadelerine yer verdi.
Katılımcılardan, hayat mücadelesi veren vatandaşlara selam ve hürmetlerini götürmelerini isteyen Bahçeli, "Kılıcınız keskin, kararınız emin, bahtınız açık olsun. Ay gökte kaldıkça, güneş üstünüze doğdukça ulu kocaların, aksakallıların duası milletimizin ve dava arkadaşlarımın üzerine olsun." temennisinde bulundu.
Geçtiğimiz günlerde Barış Pınarı Harekat Bölgesi'nde şehit düşen dört kahramanın da arasında olduğu tüm şehitlere Allah'tan rahmet niyaz eden Bahçeli, "Tanrı Türk'ü korusun ve yüceltsin diyorum. Ve de partimizi muzaffer kılsın diliyorum." diyerek sözlerini tamamladı.
"Hesap bilmeyenlere hesap anlatmak çok zor"
Bahçeli, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in "güçlendirilmiş parlamenter sistem" ile ilgili açıklamasının sorulduğu Bahçeli, "Hesap bilmeyenlere hesap anlatmak çok zor. Onun için ona cevap vermeye gerek yok." ifadelerini kullandı.
Bahçeli, "Dava arkadaşlarımızla ve omuz verenlerle sonuna dek yürüyeceğiz, oturmayacağız, yorulmayacağız ve vazgeçmeyeceğiz." ifadelerinin hatırlatılması ve MHP'nin önümüzdeki dönemi nasıl tanımladığı sorusu üzerine şu yanıtı verdi:
"Dava arkadaşlarımızdan samimi olan, yıllarını veren, her türlü zahmeti çeken ama kızgın, kırgın, küskün olarak muhtelif dönemlerde sağa-sola sapanları, bir rüzgar ile sürüklenenleri tekrar bir duldaya çekmek istiyorum. O dulda da Milliyetçi Hareket Partisi'dir. Duldayı tarif etmeme gerek var mı?"
CHP'nin, FETÖ'nün siyasi ayağının ortaya çıkarılması için Meclis'e araştırma önergesi vermesinin sorulduğu Bahçeli, "Cumhuriyet Halk Partisi'ne güvenimiz yoktur. Atatürk'ten uzaklaşmış, HADEP'le kucaklaşmış bir CHP'nin hiçbir teklifine iş birliği yapma niyetimiz de yoktur, kabulümüz de yoktur." şeklinde konuştu.
Kanal İstanbul Projesi
MHP Genel Başkanı Bahçeli, Kanal İstanbul Projesi ile Montrö Sözleşmesi'nin bağının olup olmadığının sorulması üzerine şu cevabı verdi:
"Montrö ile herhangi bir ilişkinin olmadığı resmi açıklamalarla kamuoyuyla paylaşılmıştır. Onun üzerinden tekrar bir tartışma açarak 'Var mıydı, yok muydu?' demek doğru değildir. Çünkü artık bunun kararı verilmiştir. Montrö ile ilgili olmadığı devlet yöneticileri tarafından anlatılmıştır. Onun üzerinden tartışma başlatmak, televizyon programlarında 4-5 konuşmacının arasına bizi de dahil etmek olur. Biz de o hatayı işlemeyiz."
Bahçeli, Kanal İstanbul konusundaki değerlendirmelerini şöyle sürdürdü:
"Yalnız bir gerçek var. O gerçeğe göre biz hareket ediyoruz. Bir siyasi parti programında, gündeminde, seçim beyannamesinde vadettikleri ile ilgili iktidar olduklarında yaptıkları çalışmaları göz önüne alındığı vakit bugüne kadar kaydedilenlerin büyük bir kısmı yapılmış. Şimdi ona itiraz edenler hep oralardan geçiyorlar. Ben bir defa Boğaz'ın altından geçtim ama İstanbul'da ne Cumhuriyet Halk Partililer var ki hep Boğaz'ın altından geçiyorlar. O sebepten dolayı biz 17 yıldan beri iktidarda bulunanların kamuoyuna vadettikleri üzerinde ısrarla durulanları 'yapamazlar', 'yaparlar' tartışmasının içerisinde 'yapamazlara' laf üretecek bir yanlışa düşmek istemeyiz. Benim klasik arkadaşlarla konuşmam vardır. Birileri çıkmış 'yapamazlar' diyor. Öbürü çıkmış 'yıkarım' diyor. Bize ne kalıyor geriye? Bana da kalan 'yakarım' oluyor."
Bahçeli, yeni kurulan ve kurulacak partilere ilişkin CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Yüzde 99 oranında benzer yönlerimiz söz konusu. İttifak konusuna seçim yaklaştığında bakarız." ifadesinin sorulması üzerine, şunları kaydetti:
"Tabii yeni partiyi kuranların niyetlerine bağlı. Niçin kurdukları ve onu kamuoyu ile paylaşımları, amaçlar ve hedefler doğrultusunda ele alırsak CHP veya zillet ittifakının bugüne kadar söylemlerini aynen tekrarlayan bir anlayışı görmekteyiz. Yani 'Cumhur ittifakına, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine karşıyız. Tekrar parlamenter sisteme dönmek istiyoruz. Onu da birlikte yüceltecek ve güçlendirecek bir şekilde organize edeceğiz' diyor. Davutoğlu böyle diyor, Kılıçdaroğlu böyle diyor, Saadet Partisi diyor... Yani genel tabir var. 'Zadeler böyle düşünüyor.' Anladınız mı ne demek istediğimi..."
AA