MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, UEFA'nın şike suçlamasından dolayı Fenerbahçe ve Beşiktaş hakkında aldığı Avrupa kupalarından men cezasını eleştirdi. Bahçeli, UEFA Disiplin Kurulu'nun her iki takımla ilgili aldığı kararları 'önyargılı ve inandırıcılığı tartışmalı' olarak değerlendirdi.
MHP Genel Başkanı Bahçeli, MHP Genel Merkezi'nde bir basın toplantısı düzenledi. Türkiye gündemi ile ilgili konuşan konuşa Bahçeli, "110 yıllık bir maziden süzülüp gelen Beşiktaş ile 106 yıllık bir geçmişe sahip Fenerbahçe, UEFA tarafından haksız ve peşin hükümlerle suçlanmış ve cezalandırılmıştır" dedi.
UEFA'nn bu kararının tartışılacak ve sorgulanacak birçok yanı olduğunu savunan Devlet Bahçeli, "Şike ve teşvik primi verildiği iddialarının UEFA tarafından tüm yönleriyle, adalete ve hakkaniyete riayet edilerek tetkik ve tahkik edildiğini söylemek zorlama bir yorum olacaktır. Her şeyden önce UEFA, tüzel ve gerçek kişi ayrımını gözetmemiştir" dedi.
Şahıslar ceza almazken kulüplerin cezalandırılmış olmasını sorgulayan Devlet Bahçeli, UEFA Denetleme ve Disiplin Kurulu'nun görevlendirdiği müfettişten ilave rapor istemesinin "yetersiz ve eksik bilgilerle hüküm verildiğine karine teşkil ettiğini" ifade eden Bahçeli, "Bu kararı şike iddialarıyla ilgili 'kanaat oluştu' şeklinde anlamlandırmak ise bizim açımızdan gereksiz ve gerekçesizdir" diye konuştu.
Bahçeli, şöyle devam etti: "Madem bazı şahıslarla ilgili şike iddiaları vardır, o halde yaklaşık 1 yılı bulan süredir UEFA bunu niçin tespit ve teşhis etmemiştir. Kulüplerimizin itham edilmesi, günahkar gösterilmesi ve sığ yorumlarla güvenirliğinin sabote edilmesi UEFA'nın kolaycı ve kestirme yollara tevessül ettiğinin ayan beyan kanıtıdır"
UEFA'nın kararını art niyetlilik olarak da değerlendiren Bahçeli, "Asıl üzerinde düşünülmesi ve durulması gereken Türk futbolunun ve Türk sporunun da yargılandığı, aşağılandığı ve itibarıyla oynandığı gerçeğidir. İsviçre'den, Türk futbol kulüplerini ve bunlara gönül veren milyonlarca kardeşimizi rencide etmek miyop ve muğlâk batılı anlayışın ifşasından başka bir anlama gelmemiştir. Buna da kimsenin hakkı yoktur." diye ekledi.
UEFA'nın kararlarında objektif olmadığının, Beşiktaş ve Fenerbahçe'yle birlikte incelediği Romanya'nın bir takımına karşı takındığı tarafgir bakışla da sabitlendiğini öne süren Bahçeli, "Bu iki kulübümüze ceza yağdıran bu kurumun, hemen hemen benzer konuda bir Avrupa takımına sıra gelince yelkenleri suya indirmesi ve sadece 5 yıllık bir denetimle iddiaları savuşturması çifte standardın tescilidir." ifadelerini kullandı.
TFF KENDİ SAHASINDA TOP ÇEVİRMEMELİ
Fenerbahçe ve Beşiktaş'ın yaptıkları itirazlarının incelenerek doğru ve adil bir karar verilmesinin, Türk sporunun üzerindeki yükü biraz olsun hafifleteceğini dile getiren MHP Genel Başkanı, "Türkiye Futbol Federasyonu üzerine düşen sorumluğu yerine getirmeli, kendi sahasında top çevirmemelidir. Başbakan Erdoğan geçen yılın mart ayında partisinin genel merkezinde ağırladığı UEFA Başkanı nezdinde gerekli çalışma ve girişimi yapmalı ve iki büyük kulübümüze sahip çıkmalıdır. Başbakan Erdoğan meseleye seyirci kalmamalı, Avrupa futbol lobisinin fütursuzluğuna hareketsiz durmamalıdır. Özellikle Çarşı Grubu'nun muhalif duruşunu bahane ederek en başta Beşiktaş'a ve yöneticilerle sürtüşme gerekçesiyle Fenerbahçe'ye şaşı ve duyarsız yaklaşmamalıdır. Fenerbahçe ve Beşiktaş'a şike yaftası vurmak, bazı oyuncularını ve yöneticilerini iddialar netlik kazanmadan suçlamak kimseye, hele spor hayatına bir şey kazandırmayacaktır. Herkes bilsin ki, bu iki kulübümüze yönelik desteğimiz ve sevgimiz hiç azalmayacaktır." diye kaydetti.
35. MADDE DEĞİŞİKLİĞİNE ELEŞTİRİ
TBMM'de TSK İç Hizmet Kanunu'nda ve 35. madde de yapılması düşünülen değişiklikle ilgili eleştirilerde bulunan Bahçeli, "AKP, 35'nci maddeyi budayarak sözüm ona darbeye hukuki zemin olabilecek mazeretlerin de ortadan kalktığına dönük bir algı ve anlayış tesis etmeye çalışmıştır." dedi
Bu değişiklikle hükümetin iç tehditlerin artık kalmadığı ve tamamen dikkatlerin dışarıya verildiğinin anlaşıldığını söyleyen Bahçeli, "35'nci maddenin bu yeni hali açıkça PKK'ya ve bölücü çevrelere bir tavizdir. Oslo'dan İmralı'ya kadar teröre sunulan ödünlerin ileri bir adımıdır. AKP hükümeti iç tehditlerin bittiğine nasıl ve hangi verilerle karar verebilmektedir? Terör sorunu sona ermiş midir, bölücülük tehdidi kalkmış mıdır?Türkiye huzura kavuşmuş, dirlik ve düzene ulaşmış mıdır?" diye sordu.
TSK İç Hizmetler Kanunu'nda yapılması gündemde olan değişikliğin, "bölücü teröre bir ikram, bir ödül" olduğunu savunan Bahçeli, "Hükümet sarsıla sarsıla, eğile büküle her gün biraz daha acziyet ve mahkumiyet içinde hainleri memnun etmiş, gönül ve heveslerini okşamıştır. PKK bastırmış, zorlamış, dayatmış Başbakan ve hükümetinden yeni bir taviz koparmıştır. Hiç kimse yapılması planlanan bu değişikliği demokrasinin gereği olarak izah etmeye kalkışmamalıdır. Türkiye'de iç tehdidin sonlandığını söylemek tam bir akıl tutulmasıdır. Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak için tetikte bekleyen mihraklar yeni bir kazanım elde etmişler ve yeni bir aşamaya geçmişlerdir." iddiasında bulundu.
Askerlik tarifini içeren 2'nci maddenin değişikliğe tabi tutulmasını da "hazmedilmesi ve makul bulunması kolay olmayacak bir gaflet" olarak değerlendiren Bahçeli, "Askerliğin mana ve ehemmiyeti sakıncalı şekilde daraltılmıştır. Milli ve manevi değerlerden soyutlanmış ve sadece harp üzerine bina edilmiş askerlik tanımı, Türk milletine ve Türk devlet felsefesine aşırı ölçüde terstir. AKP hükümeti için paralı askerlerle, vatan ve millet görevini ifa eden Mehmetçik arasında hiçbir fark kalmamıştır. Acaba Başbakan ve hükümeti, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yavaş yavaş tasfiye ederek askerlik hizmetini taşeron güvenlik şirketlerine mi devredecektir? Kutsal vatan nöbetini anlamsızlığa ve boşluğa mı sürükleyecektir? Millet ordusu olan TSK'yı, parayı bastıranın emrine mi verecektir? Son değişiklik teklifleri ister istemez bizim aklımıza bu soruları getirmektedir." ifadelerini kullandı.
PKK NE İSTEMİŞSE 63'LÜKLER DE İSTEMİŞTİR
Konuşmasında geçen hafta 2 aylık çalışmanın sonunda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a raporlarını sunan Akil İnsanlar Heyeti'ne de değinen Bahçeli, şöyle devam etti: "Bu 63 sözde akil insan, dere tepe düz gitmiş, geceyi gündüze katmış, şehir şehir dolaşmış, toplantılar ve ziyaretler yapmış, beş yıldızlı otellerde ağırlanmış, âlemlere dalmış, lükse batmış, sonunda seferden dönen Haçlı kalıntıları gibi yorgun-argın bir şekilde Başbakan’ın huzuruna çıkmıştır. Sözde akillerin final toplantısı bizim açımızdan malum olan niyet ve yüzlerini tekraren deşifre etmiştir. Başbakan Erdoğan ve İmralı canisinin ortaklaşa tanzim ettikleri sefer emriyle yollara düşen 63'lükler; PKK'nın bir uzvu ve yan kolu gibi faaliyet göstermişler, hatta kendilerini ispat edebilmek ve İmralı takdirnamesine hak kazanabilmek için tüm hünerlerini sergilemişlerdir. Sözde akillerin hazırladığı raporların kamuoyuna yansıması tenkit ve yakıştırmalarımızın afaki ve abartı olmadığını göstermiştir. PKK ne istemişse 63'lükler de istemiştir. PKK neyi buyurmuşsa, 63'lükler bir adım ötesine geçmiştir."
63'LÜKLER NE ZAMAN ELLERİNDE KALAŞNİKOFLARLA GEZECEKLER
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Grubu'nun ayrı ayrı düzenlediği raporların akıllara durgunluk verir türden olduğunu öne süren Bahçeli, "Her satırında ihanet, her ifadesinde rezalet ve her teklifinde melanet bulunan bu raporları yazanlar hangi milletin mensuplarıdır? PKK'ya bu kadar sevdalanan, Türk'e ve Türk milletine bu denli düşmanlık besleyen sözde akiller, acaba ne zaman Kandil'de kendileri için rezerv edilen inlere yerleşecekler, mekaplarını giyerek dağlarda, bayırlarda elde kaleşnikof gezeceklerdir?" diye sordu.
Bahçeli, eleştirilerini şöyle sürdürdü: "Geldiğimiz bugünkü aşamada İmralı canisinin dışarıya çıkmasına bile gerek kalmamıştır. Çünkü caninin fikirleri, hedefleri 63 bedene bölüştürülmüş, 63 ayrı zihne yerleştirilmiştir. PKK'nın da Kandil'den inmesine gerek yoktur. Zira PKK Dolmabahçe Sarayı'ndadır, Başbakanlık'tadır, TBMM koridorlarındadır, üniversitelerdedir, sokaklardadır, meydanlardadır, şehirlerdedir, belediyelerdedir. Başbakan Erdoğan sınır dışına teröristlerin yüzde 10-15’nin çıktığını söyleyerek yalandan şikayet etmesine de gerek kalmamıştır. Zira terör örgütü militanları Tunceli'de baskınlar düzenlemektedir. Cizre'de alçakça sözde asayiş birlikleri kurmaktadır. Türk devletinin egemenlik haklarına karşı koymakta, karakol yapılmasına bile karşı çıkmaktadır. Dikkatlerinizi çekmek isterim ki, PKK'ya katılımlar hiçbir dönemde bu kadar artmamıştır. AKP'nin el uzattığı, pazarlıklar yaptığı ve teşvik ettiği PKK, Diyarbakır Lice'de karakol yapımını engellemek için isyan provaları yapmış, bu vatan köşesini savaş alanına çevirmiştir. Lice'den, Gezi Parkı'nın biçim ve kılık değiştirmiş yeni bir sürümünü çıkarma gayreti son hızla sürmektedir. Ayaklanma ve başkaldırı çağrıları Lice bahanesiyle ulu orta sahnelenmiştir. Başbakan Erdoğan; Gezi Parkı olaylarında, başta Taksim olmak üzere, yurdumuzun değişik bölgelerinde yakıp yıkan, kırıp döken teröristlere, barbarlara ağzına geleni söylerken, Lice'deki hadiseleri niçin görmezden gelmektedir? Yoksa istediği, beklediği ve tasvip ettiği bu mudur? Türk milleti diken üstündeyken Başbakan nerelerdedir? PKK'nın Meclis ayağı BDP, 'hükümet adım at' sloganıyla da terör ve bölücülük kalkışmasına yeni bir kılıf bulmuştur. Komşu coğrafyalar kavrulurken, Suriye ve Mısır alev alev yanarken, Türkiye'yi de benzer bir akıbete çekmeye çalışan alçaklar daha inatçı bir şekilde devreye girmiştir."
Başbakan Erdoğan'nın, "PKK'nın dirilmesinden ve Türk milletine meydan okumasından birinci derecede sorumlu" olduğunu dile getiren Bahçeli, "Karakol yapımına karşı çıkanlar aslında Türk devletine ve Türk milletine kin ve nefret duyan bir avuç eşkıyadan başkası değildir. Ve bunlar ülke gündemini karartmak, kana bulamak üzere Lice'yi basamak yapmışlardır. Türkiye'nin bir oldubittiye getirilerek bölünmesi için el ovuşturanlara çanak tutan, ortam sağlayan Başbakan ve hükümetidir." dedi.
PKK'nın sözde çekilmesinin de aldatma olduğunun da kesinlik kazandığını savunan Bahçeli, "Teröristler geri çekilmemekte, vatan topraklarına AKP gözetimi ve müsamahası altında iyice yerleşmekte, iyice konuşlanmaktadır. Süreç ihanetinin ikinci aşaması da bölücülere yeni imkan ve kolaylıklar sağlama üzerine şekillenecek, bağımsız Kürdistan'ın sütunları Başbakan müşahitliği altında peş peşe dikilecektir. Bu hainliklerin, bu kepazeliklerin, bu düşmanlıkların hesabı mutlaka sorulacaktır." diye kaydetti.
CİHAN