İşte Bahçeli'nin açıklamalarından satırbaşları:
-Milli kimliğin saldırıya uğradığı hazin bir dönemden geçiyoruz. Milli bünyemiz darbeler karşısında korumasız kalmıştır. Sorunların üzerinden gelmek zorlaşmaktadır.
"YANDAŞLAR, ASALAKLAR VE ZEVK DÜŞKÜNÜ TEMBELLER..."
-AK Parti ile birlikte eşitsizlikler sivrilmiş, hukuksuzluklar yaygınlaşmış ve her tarafı sarmıştır. AK Parti iktidarında yandaş milyarderler hızla artmıştır. Türkiye ekonomisi bıçak sırtındadır.
-İktidarın besleyip büyüttüğü elit, kaymak tabaka geniş imkanlara kavuşurken milletimiz yoksullaşmış. Çalışmadan cebini dolduranlar AK Parti ile altın çağını kazanmştır. Yandaşlar, asalaklar, zevk düşkünü tembeller AK Parti ile altın çağını yaşamışlardır.
-Konyalı biriktirmiş bunlar yemiş, Diyarbakırlı zahmet çekmiş bunlar talan etmiştir. Başbakan ve hükümeti hırsızların geçim kapısıdır.
-Açla tokun yan yana yaşaması sosyal patlamanın fitilini ateşleyecektir. Şu günkü şartlarda 30 milyon insanın barınacağı bir evi yoktur, ısınma problemi çekmektedir.
-Başbakan Erdoğan 10 yıldızlı otelde tatil yaparken, vatandaşlar açlık çekmektedir. Türkiye'de kara bulutlar dolaşırken, tekeden süt çıkarmanın hayaline kapılan başbakan yalanlarına devam etmektedir. Başbakan açıklarını kapatmanın peşindedir.
"BAŞBAKAN BOŞ KONUŞMAKTADIR"
-Başbakanın PKK'ya verilen ödünler işsizlere nasıl bir yardım sağlayacaktır. Bu kabus paketi beye yarayacaktır. PKK paketi girişimcilere ne getirecektir. Başbakan boş konuşmakta, milletimizle alay etmektedir. Bu kabus paketi ekonomiyi mi çatlatacak, PKK'yı mı canlandıracaktır.
-Başbakan'ın PKK'ya teslimiyeti ekonomide yeni ufuk olarak görmesi vahim düzeyde bilinç kaymasıdır ki böylesi bir kişinin akli ve zihni melekelerinin yerinde olup olmadığı kontrol edilmeldiri.
"BAŞBAKAN YALANLARINA DEVAM ETMEKTEDİR"
-Başbakan Erdoğan adeta hipnoz edilmiş gibidir. Başbakan, uyuşmuş başka alemde yaşıyor gibidir. Başbakan Erdoğan yalanlarına hiç sıkılmadan devam etmektedir.
-Türkiye'nin ekonomik zaaf ve zayıflıkları arttıkça telaşa kapılan Başbakan ve hükümeti, her fırsatta acizlikleri örtbas etmenin sinsiliğine ve kurnazlığına meyletmektedir.
-2003 yılında askerimizin başına çuval getirilmesini alttan alan Başbakan şimdi bizzat askerimize çuval geçirmiştir. Demokrasinin normalleşmesi ekonominin belini doğrultması için gerek şart başbakan ve zihniyetinin siyasetten silinmesidir.
"BAŞBAKAN SİYASET SAHNESİNDEN SİLİNMELİDİR"
-Başbakanın istismarı sonuç vermeyecektir. Amacına ulaşamayacaktır, Türk milleti her şeyin farkındadır. Gerekli olan Başbakan ve zihniyetinin geri gelmemek üzere siyasetten silinmesidir.
-Malumunuz olduğu üzere siyasetimizin ana fikri önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben anlayışına göre somutlanmıştır. Ben merkezli siyaset bize her zaman yabancıdır. Bizi diğerlerinden ayıran ana vasfımız budur.
-44 yıllık yürüyüşümüzde modernlikle geleneğin ilkeli duruşla çağa ayak uydurmanın bağlantısını iyi kurduk. Uyumu hiç bozmadık.
-Cesaretimiz çılgınlığa, heyecanımız yılgınlığa yenilmemiş yenilmeyecektir. Mazisi 1 asrı aşan fikriyatımıza tutunarak, şehitlerimizin aziz hatıralarını yaşatarak siyasi mücadelemizi verdik veriyoruz.
-Türk milliyetçiliğinin kırmızı çizgileri neyi gerektiriyorsa siyasi kabullerimiz neyi şart koşuyorsa onu yapar onun yanında yerimizi alırız.
-Birileri istedi diye doğrularımızdan ayrılmayız. Birileri kızdı beğenmedi diye çizgimizden dönmeyiz. İç ve dış siyasi tercih tespit ve tavsiyelerimizin hepsi ne olursa olsun Türkiye'nin faydasına dönüktür.
-Bu ilkesel yaklaşımı kenara itip herhangi bir siyasi aktörle kavgaya girmek şöyle dursun abes olmak şöyle dursun saygınlığımızın hiçe sayılması anlamına gelecektir.
"MHP TAŞIN ALTINA ELİNİ KOYMAYA VARDIR"
-Özellikle Türkiye'nin güvenliği milli çıkarları sözkonusu olduğunda takınacağımız tavır hiçbir zaman belirsiz olmamıştır. Mevzu Türkiye olduğu sürece MHP taşın altına elini koymaya vardır.
"KALIN KAFALILAR" İMASI
-Partimizi illa ki birileriyle anma hastalığına tutulanlar iflah olmaz kronik MHP düşmanı olduklarını kalın kafalarına sokmalıdırlar.
-Suriye sınırında olanlar bellidir. İç savaşa sürüklenmemiz tehlikedir. Erdoğan'ın Esed düşmanlığı ve muhaliflere silah desteği Türkiye'yi zor duruma sokmuştur. Başbakan Erdoğan PYD'li teröristleri farklı tarihlerde Ankara'da ağırlarken teröristler fitne ateşini kaynatmaya devam etmektedirler.
"AK PARTİ SURİYE'DE OLANLARI OKUYAMAMIŞTIR"
-Suriye'de kan dökülmektedir. Ülkemiz adına büyük bir tehlikedir. Suriye'nin kaosa gömüldüğünden beri Türkiye diken üstündedir. Suriye kaynaklı sorunlar insanımız tehdit etmekle kalmamış, bütünlüğümüzü tehlikeye atmıştır. AK Parti hükümeti Suriye'de olanları okuyamamış ve önlem alamamıştır. Suriye'de ölen insanlar, iç karışıklıktan kaçan mülteciler üzüntü veren bir resmi ortaya çıkarmıştır.
"TÜRKİYE YANARKEN 'OH' MU DİYECEKTİK?"
-Tüm bu gelişmeler göstermektedir ki Türkiye risk ve tehditlerin hedefindedir. Sınırlarımızın dibinde öldürme dili vardır. Suriye'deki krizin milli güvenliğimize risk neden olmasından dolayı ilk kez 4 Ekim'de tezkere verilmiştir. MHP olarak bir yıl öncekindeki tezkere kararına destek vermişizdir. Suriye'den Türkiye'ye yapılan saldırılara karşılık verilmesi için hareket ettik.
-Ne yapacaktık yani. Türkiye yanarken oh olsun mu diyecektik. Bizi birilerine yamamaya çalışan utanmazlara itibar edecek zamanımız da halimiz de yoktur. Hiç kimse bizden siyasi kararlarda Türk milletini geri atmayı beklemesin.
- İktidar AK Parti bile olsa fikirlerimiz ortadadır. MHP tutarlı duruşundan kesinlikle taviz vermeyeceğiz. Biz AK Parti'nin teskere altında ne dolaplar çevrildiğinin, zaman kazandığının farkındayız. Samimiyetsiz çabalara çok yakın şahit oluyoruz. Başbakan PKK ile mücadele edildiğini söylemektedir.
"PARTİMİZİ AK PARTİ İLE AYNI KAREYE KOYAN YÜZSÜZLER"
-Tezkerenin 1 yıl daha uzatılmasına şartlı olarak destek verdiğimiz bilinmektedir. Konu AK Parti'ye destek değildir, olmadı olmayacaktır. Bizi eleştirenler PYD-PKK işbirliğinin ne olacağını düşünmüşleridir. Partimizi AK Parti ile aynı kareye koyan yüzsüzler. Zeka özürlüler sizin maksadınız nedir.
"BAŞBAKAN ERDOĞAN TÜRKLÜĞE SAVAŞ AÇMIŞTIR"
-Başbakan Erdoğan hafta sonunda Adana ve bazı ilçelerinde yaptığı konuşmalarla aklınca bize laf yetiştirmeye gayret etmiştir. Anlaşılan Başbakan, bizim İstanbul Demokrasi mitingimizin gölgesinde kalmamak için apar topar sanal açılışlara yönelmiştir. Andımızın kaldırılma teşebbüsünün yol açtığı milli ve haklı tepkiden ürken Başbakan her gittiği yerde kara çalmaya devam etmiş, her açıklamasında gayri milli özelliklerini bir kez daha ortaya koymuştur.
-Şu sözleri söyleyen bir zat Türk milletinin oylarıyla 11 yıldır iktidardadır: "Türküm dediler, ama Türkiye'nin itibarını yerlerde süründürdüler. Doğruyum dediler, Türkiye'yi yolsuzluklara mahkum ettiler. Çalışkanım dediler, yıllarca yan gelip yattılar." Bu sözleri ancak ve ancak tescilli bir Türk düşmanı söyleyebilecektir.
BAŞBAKAN ERDOĞAN'A SORULAR
-1920'li yıllarda bir işgal komiseri ne demişse Başbakan da benzerini, hatta daha ağırını pervasızca söylemektedir. Başbakan Erdoğan Türklüğe savaş açmıştır. Sayın Başbakan ilkokul çağlarında Andımızı okunurken, hiç mi kalbin çarpmadı, hiç mi duygulanmadın? Yıllar yılı sen de, öyle ya da böyle Türküm, doğruyum ve çalışkanım derken içten içe Türk olmadığını mı hatırladın, Türklüğe kin ve husumet mi besledin?
"TÜRKLÜK SENİ SİYASETİN TEPESİNE ÇIKARDI"
-Söyler misin bize, Türk olmak seni niçin bu kadar gocundurmakta, niçin bu kadar kaşındırmaktadır? Türk milletinin gönlü öyle geniş, adaleti, hoşgörüsü ve merhameti öyle fazladır ki, seni bile zirveye taşımış, seni bile baş tacı yapmıştır. Sen ki mahalle aralarında top oynarken bu millet seni Başbakanlığa, Türklük seni siyasetin tepesine çıkarmıştır. Bu mudur kabahat, bu mudur suç?
"TÜRKLÜKLE UĞRAŞMA HAÇLI SEVDANDAN VAZGEÇ"
-Sayın Başbakan Türk'üm diyen değil, bizzat sen Türkiye'nin itibarını yerlerde süründürdün. Doğruyum diyenler değil, yolsuzluğun dibini sen boyladın. Çalışkanım diyenler değil, sen, hısımların, dünürlerin ve çevrendekiler "yan gel osman bir dönüm bostan" deyip hüküm sürdünüz. Türklükle uğraşma, Haçlı sevdandan vazgeç. Onlar emeline ulaşamadı, sen ise asla hedeflerine varamayacaksın.
"ANDIMIZ SLOGAN DEĞİL, YEMİNDİR"
-Başbakan Adana'da milliyetçilikle ilgili yorumlar da yapmıştır. Başbakan Erdoğan'a göre; her sabah çocukları sıraya dizip, yağmurun, karın, soğuğun, sıcağın altında 1933'lerden kalma, demir perde ülkelerini hatırlatan sloganlar attırmak milliyetçilik değildir. Sayın Başbakan Andımız slogan değil, adı üstünde And'dır, yemindir.
BAŞBAKAN'A: EĞER SENİN BİR MİLLİYETİN VARSA...
Her türlü milliyetçiliği ayaklar altına alan Başbakan'ın milliyetçilikten bahsetmesi, milliyetçilik tanımları yapması utanmazlık örneğidir. Sayın Başbakan bilmelisin ki, sen hakir gördüğün slogan milliyetçisi bile olmazsın. Zira milliyetçilik BOP'un panzehrindir, senin karşı cephendir ve sana çok yabancı milli bir değerdir. Eğer senin bir milliyetin varsa, eğer senin bir kimliğin mevcutsa, sana tavsiyemiz sen de onun sloganını at, sen de onunla övün, sen de onunla gururlan. Yoksa sus, seni ya arif bilsinler ya da adam sansınlar.
"BİZ GÖĞSÜMÜZÜ GERE GERE TÜRKÜZ DİYORUZ YA SEN..."
Sorarım sana Sayın Erdoğan biz ki, göğsümüzü gere gere Türk'üz diyoruz, peki sen ne diyorsun, neyinle iftihar ediyorsun? Milli ve manevi değerleri istismarla mı övünüyorsun? Yabancıların dümen suyuna girmekle, küresel kanlı projelere Eşbaşkan olmakla mı kendini teselli ediyorsun? Ya da başörtüsü üzerinden geçinmekle mi avunuyorsun?