Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, TBMM'de partisinin grup konuşmasında Gezi Parkı olaylarını değerlendirdi. Ve gençlere seslendi:
"GENÇLER, ARTIK BU İŞİ BİRAN EVVEL BİTİRİN! BU İŞ ARTIK SONA GELMİŞTİR."
İşte Başbakan Erdoğan'ın konuşmalarından satır başları:
Başbakan Erdoğan, Taksim Gezi Parkı olaylarıyla ilgili "10,5 yıldır farklı tertiplerle, tezgahlarla, provokasyonlarla, siyaset mühendisliği girişimleriyle nasıl baş ettiysek, onlara karşı nasıl dik durduysak, bundan sonra da milletin emanetini aynı hassasiyetle korumaya devam edeceğiz Başbakan Erdoğan, Taksim Gezi Parkı olaylarıyla ilgili "10,5 yıldır farklı tertiplerle, tezgahlarla, provokasyonlarla, siyaset mühendisliği girişimleriyle nasıl baş ettiysek, onlara karşı nasıl dik durduysak, bundan sonra da milletin emanetini aynı hassasiyetle korumaya devam edeceğiz. Biz ne kimseye dayatma yaparız, ne de kimsenin dayatmasına eyvallah ederiz" dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada Taksim Gezi Parkı protestolarını değerlendirdi. Taksim'in yayalaştırma projesi kapsamında, Gezi Parkı'ndaki birkaç ağacın sökülmesi ve taşınmasında başlayan gösterilerin amaç değiştirerek ilk çıktığı andan çok daha farklı bir noktaya ulaştığını ifade eden Başbakan Erdoğan, "Bu süreçte birkaç kez tekrarladığım bir hususu tekrar vurgulamakta fayda görüyorum. AK Parti olarak toplumsal hadiseleri okumak, analiz etmek ve iyi değerlendirmek konusunda her zaman çok büyük hassasiyet içinde olduk. Gerek sandık sonuçlarını, gerek düzenli olarak yaptırdığımız anket sonuçlarını doğru okuyarak bugünlere ulaştık ve bu başarıyı elde ettik. Şuraya dikkatinizi çekiyorum; sandıktan çıkan sonuçlar tartışmasız zaferi işaret ettiğinde kendimizi mağrur ve mütekebbir muzafferlerin yerine değil kaybetmişlerin yerine koyduk" dedi.
"CUMHURİYET MİTİNGLERİNİ DAHİ DİKKATLİ ŞEKİLDE DEĞERLENDİRDİK"
Kendilerine oy vermeyen kitleyi de anlamaya çalıştıklarını, sadece sandık sonuçları değil 10,5 yıl boyunca her toplumsal olaya böyle bir hassasiyetle yaklaştıklarını belirten Erdoğan, "Cumhuriyet mitinglerini dahi, özünü bildiğimiz, içeriğini bildiğimiz, hedefini, gayesini bildiğimiz halde acaba göremediğimiz farklı bir boyutu var mıdır diyerek son derece dikkatli şekilde değerlendirdik. Biz farklı toplum kesimleriyle inatlaşan bir parti olmadık, asla böyle bir parti de olmayacağız. Yüzde 50'nin oyuyla da iktidara gelmiş olsak kendimizi her zaman yüzde 100'ün iktidarı olarak gördük. Daima kucaklaştırıcı bir dil kullandık, her zaman birleştirici, bütünleştirici bir üslup kullandık" diye konuştu. Başbakan Erdoğan, asla etnik, bölgesel, dinsel ayrımcılık yapmadıklarını vurgulayan Başbakan Erdoğan, "Millet, kardeşlik kavramı, birlik, bütünlük, dayanışma, paylaşma kavramı her zaman üzerinde dikkatle durduğumuz, yaşadığımız ve yaşatma mücadelesi verdiğimiz kavramlardır. Ötekileştiren, ayrıştıran, farklılaştıran bir çizgiyi hiçbir zaman kabul etmedik, hiçbir zaman böyle bir çizgi izlemedik. Hep, kucaklaşmadan, bütünleştirmeden yana olduk. Hep helalleşmeden yana olduk" ifadelerini kullandı.
"SAPLA SAMANIN BİRBİRİNE KARIŞTIRILMASINA İZİN VERMEYİZ"
Başbakan Erdoğan, son iki haftadır devam eden olayları her boyutuyla analiz ettiklerini vurgulayarak şunları dedi:
"İnsanlarımızı bu gösterilere sevk eden saiklerin neler olduğunu, sokağın ne dediğini, bazı gençlerin neden bu tepkiyi verdiğini tüm detaylarıyla tabi ki araştırıyor, tabloyu sağlıklı şekilde belirlemeye çalışıyoruz. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da hiç kimseyle hiçbir kesimle onların hassasiyetlerini kulak tıkayarak bir kenara itmedik ve itmeyeceğiz. Meşru taleplerini, demokratik hak taleplerine bugüne kadar nasıl dikkatle kulak verdiysek, bundan sonra da yine dinlemeye. anlamaya, empati kurmaya devam edeceğiz. Ancak ben bütün bu olaylara baktığım zaman, bilmiyorum bizim göremediğimiz anlayamadığımız, acaba ne istedikleri belli mi? Ne talep ettikleri belli mi? Sizler böyle bir şey görebildiniz mi, anlayabildiniz mi? Bu noktada, bütün bunları yaparken sapla samanın birbirine karıştırılmasına, meselenin bağlamında kopartılmasına Kusura bakmasınlar izin vermeyeceğiz. Veremeyiz."
"NE DAYATMA NE EYVALLAH"
Farklı zeminlerde, farklı hesaplaşmalara girenlere karşı kararlı ve dirayetli bir duruş sergileyeceklerinin altını çizen Erdoğan, "10,5 yıldır farklı tertiplerle, tezgahlarla, provokasyonlarla, siyaset mühendisliği girişimleriyle nasıl baş ettiysek, onlara karşı nasıl dik durduysak, bundan sonra da milletin emanetini aynı hassasiyetle korumaya devam edeceğiz. Biz ne kimseye dayatma yaparız, ne de kimsenin dayatmasına eyvallah ederiz" diye konuştu.
"BAZI SİYASETÇİLERİN ÇARK ETMELERİ İTİRAZLARI BÜYÜTMÜŞTÜR"
Başbakan Erdoğan, son iki hafta içinde meydana gelen olayları, homojen, tek odaklı ve tek boyutlu olaylar olarak görmediklerini belirterek, CHP'yi de eleştirdi. Erdoğan şöyle devam etti:
"Taksim yayalaştırma projesi kapsamında, ağaçların taşınmasına itiraz olarak başlayan olaylar, daha ilk andan itibaren çok farklı bir mecraya akmaya başlamıştır. Bir itirazın yükselmesi, yanlış bilgilendirmenin, algının, siyasi istismarın sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Şunu hatırlatmakta fayda görüyorum; Taksim'de yapılan proje kapsamında bazı ağaçların sökülüp bir başka yere taşınmasından ibaretti. Bu proje İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisinde CHP'li üyelerin de onayı neticesinde başlatılmış bir projeydi. Şimdi onlar onaylarını da inkar ederler çünkü akşam başka sabah başka" dedi. Kaldırımın genişletilmesi için Gezi Parkı'nın meydan tarafındaki duvarlarının yıkılmasının, oradaki ağaçların taşınmasının gerektiğini kaydeden Erdoğan, yapılan işlem bundan ibaret olduğunu belirterek, "Bazı siyasetçilerin sürece müdahil olmaları, oy verdikleri projeye karşı direnç göstermeleri yani her zaman yaptıkları gibi çark etmeleri maalesef oradaki itirazları büyütmüştür ve bir çevre katliamını orada olanlar bizzat icra etmişlerdir. Türkiye genelinde bizzat icra etmişlerdir. Kaldırım taşlarının sökülmesi, çiçek saksılarının paramparça edilerek sökülmesi, ağaçların yine bu göstericiler tarafından yakılması, bütün kamu binalarının, araçlarının ateşe verilmesi, hatta sivil vatandaşlarımızın araçlarının ateşe verilmesi birer çevre katliamı değil mi? Çevre sadece yeşil bir ağaçtan ibaret midir?"
"TAM BİR AHLAK VE ÇEVRE FACİASI YAŞATILMIŞTIR"
Olayın ilk safhasında ortaya çıkan itirazların, ilk andan itibaren siyasilerin, örgütlerin, farklı odak ve çevrelerin sürece dahil olmasıyla farklı yerlere doğru dal budak saldığını ifade eden Erdoğan, "İki haftadır yaşanan olayları çevre hassasiyetiyle izah etmek mümkün değildir. Çevre hassasiyeti diye başlatılan olaylar bugün itibariyle arkasında maalesef dört cansız beden bırakmıştır. Üç gencimiz olaylarda hayatlarını kaybederken, genç bir komiserimiz Adana'da şehit edilmiştir. 600'den fazlası polis olmak üzere çok sayıda vatandaşımız yaralanmıştır. Büyükşehirlerde bazı sokak ve caddeler ağır şekilde tahrip edilmiştir. İşte şurada Ankara'da bütün otobüs duraklarının halini görüyorsunuz, Kızılay'da bütün reklam panolarının halini görüyorsunuz. Alt geçitlerimizdeki o canım canım çevre adına düzenlemiş bütün seramiklerin nasıl kırıldığını görüyoruz. Bunlar mı çevreci, bunları çevre adına mı yaptılar? Çevreye saygınız böyle mi? Böyle mi yürüyecek ve bunlara karşı tedbir almayacaksınız. Bildiklerini, istediklerini istedikleri gibi yapacaklar. Yollara, duvarlara, bina duvarlarına son derece çirkin yazılar yazılmak suretiyle, tam bir ahlak ve çevre faciası yaşatılmıştır" diye konuştu. Erdoğan, esnafın dükkanlarının yağmalandığını, esnafın ciddi bir ciro kaybı da yaşadığını ifade ederek, protestolara araç kornalarıyla, tencere-tavalar sesleriyle destek verilmesini gürültü kirliliği olarak nitelendirdi.
"SİSTEMLİ BİR PROJE"
Başbakan Erdoğan, olaylarda Türkiye ekonomisinin de doğrudan doğruya hedef alındığını belirterek, "Faizlerin yükselmesi, borsanın düşmesi, yatırım ortamının kötüleşmesi, yatırımcıların ürkütülmesi, Türkiye'nin imajının bozulması sistemli bir projeyle devreye sokulmuştur. İçerisi ve dışarısının dayanışmasıyla devreye sokulmuştur. Türkiye'nin uluslararası güç ve itibarı hedef alınmıştır. Uluslararası basın ve çevreler sistematik olarak yanlış bilgilendirilmiş, art niyetli bazı uluslararası medya kuruluşlarının da devreye girmesiyle Türkiye'ye yönelik kapsamlı bir saldırı yürütülmüştür. Şiddet sarmalına dönüşen bu olayları masum bir direniş, demokratik bir hak mücadelesi olarak görmek mümkün değildir" dedi.
"TÜRKİYE'NİN BİRÇOK İLİNDE ŞİDDETE DÖNÜŞEN EYLEMLER GEZİ PARKI EYLEMLERİNİN ARKASINA SIĞINMIŞTIR"
Başbakan Erdoğan, "Şu anda Taksim Gezi Parkı'ndaki eylemlerle, diğer gösteriler arasında bir çizgi çekme çabası olduğunu görüyoruz. Bir kere bu hataya hiç kimse düşmesin. Taksim Gezi Parkı'ndaki eylemler, masum, demokratik, çevreci eylemler olarak yansıtılırken, şiddet içeren diğer gösterilerin bu eylemlerle bu eylemlerle ilgisi olmadığı özellikle bazı çevreler tarafından vurgulanıyor. Durum hiç de öyle değil, Kusura bakmasınlar. Türkiye'ye, Türkiye ekonomisine, uluslararası gücüne ve demokrasimize yönelik eylemler burada fitili ateşlenen eylemlerden dolayı bu boyuta ulaşmıştır. Türkiye'nin birçok ilinde şiddete dönüşen eylemler hep Taksim Gezi Parkı eylemlerinin arkasına sığınmıştır" ifadelerini kullandı.
"SANDIKTA ÇIKAMAYANLARIN KENDİLERİNE ALTERNATİF YOL ARAMA GAYRETİDİR"
Gezi Parkı'na gelenlerin yüzde 95'inin olaylardan önce buranın adresini bilmediklerini söyleyen Erdoğan şöyle devam etti:
"Buralar benim doğup büyüdüğüm yerler, çok iyi bilirim. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptığım döneminden itibaren de buralarda geleceğe yönelik adımlarımız ne olur hep bunun hayali içinde oldum. Attığımız adımlar hep buna yönelik yoksa olay 15 tane ağacın yayalaştırma projesiyle alakalı sökülmesi değil. Artık öyle yerler vardır ki ağaçlar, ağaç sökme makineleriyle sökülür, bir başka yere taşınmak suretiyle ağaç dikme çalışmaları gibi dikilir. Aynı şekilde yeni fidanları, çeşitli süs ağaçlarını bu şekilde dikersiniz. Bütün bunlar yapılır. Ama buna mani bir hal varmış gibi bunu göstermek, işte asıl sandıkta çıkamayanların kendilerine alternatif yol arama gayretidir.İşte gördünüz, çevre hassasiyeti daha farklı eylemlere ve amaçlara bir paravan mahiyeti taşımış, demokratik bir yönetime karşı illegal bir başkaldırıyı maskeleme görevi görmüştür."