Güvenlik birimleri, 15 Temmuz’daki başarısız darbe girişiminin ardından şimdi yeni bir tehdit olup olmadığı araştırmasına koyuldu. Ortaya çıkan sonuçlar, Başbakan’ın ‘endişe etmesini’ gerektirecek kadar önemli!
Darbe girişimi sonrasında, siyaset merkezli başlayan iktidar-muhalefet yakınlaşması toplumun geniş bölümünde destek buluyor.
Türkiye’nin uçurumun kenarından dönmesinin ardından muhalefetin bilgilendirilmesi çerçevesinde Başbakan Binali Yıldırım, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP lideri Devlet Bahçeli ile bir araya geldi.
Yıldırım’ın her iki görüşmede, “Darbe riski henüz geçmedi, riskleri ortadan kaldırmak için çalışıyoruz” açıklaması dikkat çekici.
Emniyet’in o yazısı
15 Temmuz’un yarattığı süreçte ilk şokun atlatılmasıyla birlikte, güvenlik birimleri başarısız darbe girişiminin ardından şimdi yeni bir tehdit olup olmadığı araştırmasına koyuldu.
Ortaya çıkan sonuçlar, Başbakan Binali Yıldırım’ın “endişe etmesini” gerektirecek kadar önemli.
Devletin resmi yazışmalarına konu olan darbe girişimi tehditleri kapsamında elde edilen ilk sonuçları şöyle özetlemek mümkün:
- Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 17 Temmuz tarihli yazısında, “Darbe kalkışması neticesi başarısız olan FETÖ/PDY terör örgütü mensuplarında her şeyi kayıp vermiş olmanın psikolojisi ile bir takım eylemlerin gerçekleştirilebileceği, bu kapsamda özellikle vatandaşlarımızın hassasiyetini de dikkate alarak ülkemizde bulunan Suriyeliler ile bu şahısların konut, işyeri ve araçlarına yönelik çatışma ortamı oluşturma amaçlı saldırıların düzenlenebileceği, aynı şekilde dini duygular istismar edilmek suretiyle bir takım mezhepsel çatışmalara zemin hazırlayacak faaliyetlere girişebilecekleri, (Özellikle Sünni ve Alevi vatandaşlarımızın karşı karşıya getirilmeye çalışılabileceği).”
- Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 18 Temmuz tarihli yazısında “Darbe girişimi ile ilgili olarak asker kişiler ile bazı emniyet teşkilatı mensupları ve yargı mensupları gözaltına alınmış ve halen gözaltı işlemleri devam etmektedir. Bu kişilerin gözaltına alınması ile ilgili olarak başta adliye binaları, emniyet binaları ve askeri tesisler içinde ve civarında provokasyon amaçlı şahısların ifade vermek, teslim olmak ve benzeri sebeplerle gelerek silahlı ve bombalı eylemler gerçekleştirebileceğinin değerlendirildiği.”
- Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 21 Temmuz tarihli yazısında, “FETÖ/PDY’nin deşifre edilen sözde askeri kanadı tarafından silahlı kuvvetlerde hâlâ deşifre olmamış unsularının bulundukları yerlerde ellerindeki tüm imkanları seferber etmeleri, asla geri adım atmamaları, nokta operasyon kabiliyeti olanların derhal uygulamaya geçmeleri, deşifre olmayan unsurları ile yeniden kalkışmaya geçilmesinin yanı sıra başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere siyasi, askeri ve mülki idarecilere suikast gibi provokatif girişimlere başvurabileceğinin değerlendirildiği.”
- Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 21 Temmuz tarihli yazısında, “FETÖ/PDY tarafından 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe girişiminden sonra oluşabilecek güvenlik zafiyetinden faydalanmak isteyen PKK terör örgütünün eylemlerde kullanmak maksadıyla başta Ankara olmak üzere büyükşehirlere silah ve mühimmat aktarımı yaptığı bilgilerinin elde edildiği.”
- EGM İstihbarat Dairesi Başkanlığı’nın 21 Temmuz tarihli yazısında, “FETÖ/PDY mensupları tarafından önümüzdeki günlerde darbe karşıtı asker ve polis ailelerinin evlerine gidilip, ‘eşiniz görevde rahatsızlandı/hastalandı’ gibi söylemlerde bulunularak hastaneye götürme bahanesiyle ailelerin alıkonulacağı.”
Feda eylemi, suikast
Özellikle emniyet birimlerine arka arkaya gönderilen uyarı yazılarında yer alan bilgiler, Başbakan Binali Yıldırım’ı doğrular durumda.
Bu değerlendirmelerin yanı sıra, hafta sonunda Emniyet teşkilatının tepe yöneticilerinden birisi ile görüşme imkanım oldu.
Bu görüşme sırasında, yetkiliye, “Durum nasıl? Fotoğrafı nasıl görmeliyiz?” sorusunu yönelttiğimde aldığım yanıt şöyleydi:
“Yakalananların deşifre olmasıyla bir mesafe alınmaya başlandı. Ancak mümkün olduğunca, sürekli tedbirler alınıyor. Rehavete kapılmamak lazım. Kaybedecekleri bir şeyleri kalmadığı için her türlü feda eylemi ve suikast gerçekleştirebilirler.”
Görüldüğü gibi, halen risk geçmiş değil! Soruşturmaları yürüten kurumlar, başta adliyeler ve emniyet binalarının koridorlarında artık ellerinde otomatik silah bulunan resmi ve sivil polisler görev yapıyor.
Bu korumalar adeta birer “muhafız” gibi, hakimleri, savcıları, polis müdürlerini koruyor.
Darbe girişimin yarattığı tablo bu.