BİR BARONUN İBRETLİK ÖYKÜSÜ

Aykut Onur KALAYCI

BİR BARONUN İBRETLİK ÖYKÜSÜ

-ALMANIN ÇARPICI RAPORU-

TÜRKİYE’NİN BİTMEYEN BELASI ‘MENŞEİ’

Geceni gündüzüne katacaksın, binlerce evrakı belgeyi toplayacaksın, vurgun yolsuzluk kaçakçılık iddialarını ortaya çıkartmak için teknik ve fiziki takip yapacaksın; sonra karşına bir belge çıkaracaklar ve aklanacaksın. İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şubesi (KOM) Mali Şubesi ile bir dönem Büyükçekmece Kaçakçılık Savcısı olarak görev yapan Mustafa Kemal Gül’ün ortaya çıkarmış oldukları kumaş yolsuzluğu iddiasından söz ediyorum.

Yurt dışı araştırması yapıldı...

Daha önceki yazılarımdan hatırlayacağınız gibi Savcı Gül ve beraberindeki polis, teknik ve fiziki takip sonucunda Bİ-FA Tekstil İnşaat Taahhüt Gıda Hayvancılık Sanayi ve Limited Şirketi’nin dahilde işleme kapsamında hayali ihracat yaptığını iddia edip bu firma ile ilgili gereği yapılmak üzere ayrıntılı rapor hazırlamışlardı.. Ankara Gümrük Müdürlüğü onaylı 04.04.2012 / IM008787 tarihli sayılı serbest dolaşıma giriş beyannamesi kapsamı eşyaya ait L324174/28.03.2012 seri nolu ve tarihli menşe şahadetnamesinin yurt dışı araştırmasını yapan Gümrük ve Ticaret Bakanlığı AB ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü ise, bu konuyla ilgili olarak Ankara Gümrük Müdürlüğü’ne yapılan çalışmaları ve son gelişmeyi içeren bir belge gönderdi.

ALMANIN BELGESİ FİRMAYI KURTARDI!

Ayrıca Orta Anadolu Gümrük ve Ticaret Bölge Müdürlüğü bağlantısı Ankara Gümrük Müdürlüğü de, 05.02.2013 günü ve 679/628-1268 sayılı yazılarıyla konuyu Büyükçekmece Cumhuriyet Savcılığı’na aynı belgeleri sundu. Belge Almanya’dan geliyordu.. Tabiri caizse iddialarla ilgili firmayı adeta ipten alan bir yazıydı bu! Bu yazının içeriğinde Alman Sanayi ve Ticaret Odalar Birliği söz konusu eşyaların (kumaşların) menşei şahadetnamesinde belirtildiği gibi Çin menşeli olmadığını Alman menşeli olduğunu belirtiyordu. Bu belgeler bana da geldi. ‘Çarpıcı Rapor’ adı altında tam yedi kez kaleme aldığım bu konuyla ilgili iddiaların tarafı olan kişilerce gönderilen belgelerin kısa bir özetini de yaptım size yukarıda... Yani şimdilik bu firma aklandı. Ancak şu da bilinmelidir ki son kararı, Yüce Türk Adaleti verecektir. Bekleyip hep birlikte bu kararı görüp tabii kararın sonucu ne olursa olsun ona da saygı göstereceğiz.

Ancak insan şunu da kendine sormaktan geri kalamıyor. Yukarıda da belirttiğim gibi, bir yanda gecesini gündüzüne katan İstanbul Mali Şube ekipleri diğer tarafta konunun üzerine hassasiyetle giden savcının hiç mi haklılık payı yok? Yani kimseyi suçlamıyorum ama bu firmanın Çin kumaşı gerçekten Alman kumaşı mı? Madem bu mal Alman menşeliydi de niye bu kadar tantana yapıldı? Şaşırmamak elde değil! Ancak şunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Menşei olayları Türkiye’nin başına büyük sıkıntılar açacak. Dileğim açmaması yönünde tabiî ki ama haklılığımı gösteren olayları eminim ki önümüzdeki günlerde hep birlikte yaşayacağız.

Bakın size bir örnek daha

Bakın size kardeş ülke olan Bosna’dan bir örnek vereyim.. Yazımı okuyup da Bosna’ya gidenler hak vereceklerdir bana. Ya da şöyle diyeyim size girin internete bakın bakalım Bosna’da ne kadar ceviz üretilir? Ancak Türkiye’ye bir ceviz ağacı bile olmayan Bosna Hersek’ten tonlarca ceviz sokulur. Yine Çin’den getirilen kumaşların da aynen Almanya’da boya işlemi yapılıp Alman menşeli olarak ülkemize girdiği gibi.. Bakanlığın yetkilileri çok isterlerse şu ceviz olayını bir araştırsınlar bakın ortaya neler çıkacak neler! Teminatlı, teminatsız ne kadar ülkemize ceviz girişi yapılmış bir görsünler. Örneğin Bursa’nın Gemlik Gümrük Müdürlüğü’nden teminatsız ne kadar ceviz işi yapılmış? Ha! Göstermelik hakkında işlem yapılan yok mu? O da var. Aha size bir örnek daha!..  Bir firmanın gümrük yetkilileri, bu konuyla ilgili olarak Sirkeci Kaçakçılık Şubesi’nde ifade verdi. Ancak kulağıma gelenler bununla kalmıyor. İddiaya göre; bu firma teminatını çözdürmek için bakanlığın üst düzey bazı kurmaylarına ulaşmış. Ve verilen bir talimatla, bu firmanın teminatı çözülmüş. Hatta bu teminat çözülürken tatil olması nedeniyle memurlar evlerinden çağırtılarak yazı hazırlanmış. Daha da ileriye gideyim. Teminatı çözen yazının altındaki imzanın ise, bir müsteşar yardımcısı vekilinin olduğu iddialar arasında. Kısacası minareyi çalan her zamanki gibi kılıfını hazırlamış. Bu nedenle dostlar, sevgili okurlar, Almanya’dan gelen o yazı var ya ben deniz Aykut kulunuzu hiç ama hiç şaşırtmadı…

Ayağının tozuyla geldi!..

Sevgili okurlarım; son yazımda belirttiğim bizim meşhur Amerikalı ABD’den döner dönmez ayağının tozuyla beni ziyaret etti. ‘Nereden çıktı bu Amerikalı ya da kim bu kişi?’ derseniz hemen açıklayayım. Bu kişi yakın bir zamana kadar İstanbul Florya’da cafe işleten genç bir vatandaş. Gümrükle haşır neşir olan biri değilmiş anlayacağınız. Ama bizim Amerikalının kaderi, üst düzey bir gümrük yetkilisinin oğluyla tanıştıktan sonra tepetaklak değişivermiş. Dalıvermiş gümrük işlerine bodoslamadan. İddia odur ki; başlamışlar bizim o yetkilinin oğluyla bir takım işlere. Neler yapmışlar ben yazayım da sizde okuyun bi güzel…

ÖNCE BARONLA TANIŞMIŞ!

İddia odur ki; o yetkilinin oğlu bizim bu genç arkadaşı hayali ihracat baronlarından biriyle tanıştırmış! Bu tanışma partisi ikili arasında sıcak bir ilişkinin ortaya çıkmasına da neden olmuş. Ve başlamışlar işlere.. Önce İstanbul’un lüks mağazalarından giyim alışverişi yapılmış, kaçakçıyla ihracat baronu kankalar ya atlamışlar bir sabah lüks ciplerine ver elini başkent Ankara. Önce gümrüğün bazı tosunları ziyaret edilmiş. Çaylar kahveler ardı ardına gelirken, bir yandan da sağa sola telefonlar açılmış. Eeee durum böyle olunca da, Ankara Hali’nin yanındaki bizim kocaman, yüksek katlı gümrük binasının kapıları da kendilerine sonuna kadar açılmış. İşte burada bizim ikili ile bazı tosunların samimiyeti daha da artmış. Hayali ihracat baronunun ziyaret ettiği gümrük yöneticisi ‘Nerelisin?’ diye sormuş zat-ı muhtereme. O da ‘Malatyalıyım efendim’ demiş. Yönetici şaşırmış ‘Ben oralarda görev yaptım’ demiş. Ortak nokta bulunmuş ve samimiyet derecesi tavan yapmış.

Sonrası malum….

Boşuna yapılmamış tabi bu ziyaretler. Sonrası hepimizin malumu! Ankara’dan İstanbul’a şen şakrak dönülmüş. Hemen kolları sıvayıp koyulmuşlar işe.. Ambarlı Gümrüğü’nden Cezayir ve Tunus’a gemi gemi hayali ihracatları gerçekleştirmişler!! K-D-V’leri cukka yapıp cebe indirmişler. Ammaaa Allah’ın sopası yok ya! Bir süre sonra İstanbul Mali Şube ve dönemin Büyükçekmece Kaçakçılık Savcısı Mustafa Kemal Gül’e toslamışlar. Savcı Gül ve polis, bu olayları yakın takibe alınca bizim baronun soluğu kesilivermiş. Tabii o zamana kadar devletten 5 trilyonu (yeni parayla 5 Milyon) hortumlamış. Tam kalacak kısmı hortumlayacakken, devletin savcısı ve polisi tokadı indirivermiş.  Teknik ve fiziki takipte kirli oyunlar gün yüzü gibi açığa çıkartılmış.

Devletin Memuruna Tehdit

Bizim baron durum böyle olunca köpürmüş. Dalmış Ambarlı Gümrüğü’ne..  Ambarlı Gümrüğü’ndeki yetkilileri bir bir tehdit etmiş. Ve demiş ki, “Ben size gösteririm. Yarın Ankara’ya gidiyorum. Bundan sonra başınıza geleceklerden ben sorumlu değilim bilmiş olun” demiş. Düşmüş yine Ankara yollarına... Soluğu kankası olan gümrük yetkilisinin yanında olmuş! Kankasının dizinin dibine çöküp yaramaz bir çocuk misali başlamış sızlanmaya. “Ağabey, ağabey zor durumdayım”  Eee bizim o yetkili durur mu bu haykırış ve yakarışlar karşısında.. Diyetini ödeyecek tabi kankasının. İddia odur ki, bizim yetkili barona “Sen hiç dert etme! Sen üzülme baroncuğum” diyerek teselli etmiş. Birde baronun aç olduğunu duyunca Ankara dönerini de yedirerek yolcu edivermiş.

Uçak bileti barondan..

Duruuunnn daha bitmedi. Aradan bir süre geçer. Bizim gümrüğün tosunu, bakmışlar ki baroncuğu üzmeye devam ediyorlar çareyi İstanbul’a gitmekte bulur. Ama kendi cebinden masraf yapacak değil ya! Arar bizim hayali ihracatlar prensini aldırır uçak biletlerini.. Havaalanında kıyak bir karşılamanın ardından, bizim gümrüğün tosunu İstanbul Sarıyer’in gözde balıkçılarından birinde canııım lüferleri ve halka halka kalamarları yiyip yeni rakıdan da bir fırt aldıktan sonra baronla bundan sonra izleyecekleri yol haritasını çizerler. Sonuç? Sonuç tabiî ki baronun lehinedir!.  İstanbul’da kargo operasyonu neticesinde başmüdürlükten alınan müdür hikâyemizde söz ettiğimiz yönetici tarafından aranır. Kendisine yetim hakkı, fakir fukara hakkı yiyen barona yardımcı olması istenir. O dönemin başmüdürü de kanunlar çerçevesi içerisinde yardımcı olabileceğini söyler. Bundan tatmin olmayan baron, beline de silahını takarak yine adet edindiği gibi Ambarlı Gümrüğü’ne gider. Muhafaza müdürünün odasına direk dalar! “Sen kimsin benim işlerime taş koyacaksın! Sen biliyor musun benim Ankara’da ağabeylerim var. Sende onların emrinde değil misin?” diyerek tehdit eder. “Benim Cumartesi günü tam 6 konteynır eşyam gelecek. Hadi açta göreyim, bu konteynerleri. Bu işimi de boz da dünyanın kaç bucak olacağını sana göstereyim” diyerek cipine atlayıp gümrükten çıkar..

Taviz vermeyenler de olur!

Ancak baron ne derse desin, dönemin başmüdürü ile dönemin gümrük muhafaza müdürü baronun karşısında dik durur. Konteynırlar açılır ve beyannameye uygun eşyalar çıkmaması üzerine eşyalara el konur. Yasal işlem başlatılır. Tosun abisi de her nedense elini barondan çekince bizim ki cezaevine giriverir. Ama koca baron cezaevinden de tehditlerini sürdürmeyi bilir. Ses kayıtları ve görüntü kayıtları gibi materyallerle gümrük üst düzey kişilere mesajlar gönderir. ‘Beni buradan çıkarın yoksa.’ diye. Baronun etrafı da çok geniştir. Şuan piyasaya hâkim olan bir kumaş mümessili tarafından, kefalet bedeli yatırılarak serbest kalır. Peki, bu hikâyenin sonu nedir derseniz. Ah dostlar ah sevgili okurlarım. Hayali ihracatların prensi aynen kaldığı yerden devam! Şuan işlerini başka gümrüklerde çeviriyor. İşte o yazımın başında söylediğim ziyaretime gelen şahıs, bana bunları da açıkladı. Bunun dışında hangi gümrük müdürlerini kullandıklarını ve hangi muayene memurlarıyla çalıştıklarını da anlattı. Onları da ilerleyen günlerde yeni yazımda işleyeceğim merak etmeyin. Yazık hem de çok yazık. Lütfen gümrükleri böylesi 3-5 çakalın eline bırakmayın. Lütfen…

Birazda iyi şeylerden söz edelim;

Anlattığım hikâye sizi umutsuzluğa sevk etmesin. Tarihi ciddi başarılarla dolu yaptığı iş açısından devletin önemli bir kurumu olan gümrüklerde güzel şeylerde oluyor. Bakın size çok somut bir örnek. Gümrük Muhafaza Genel Müdür Vekilliğine getirilen ABDULLAH SOYLU. Soylu gerçektende gecesini gündüzüne katarak teşkilatın yol alması için çalışan gümrükçülerden biridir. Soylu önderliğindeki gümrük muhafaza genel müdürlüğü son aylarda ciddi operasyonlar gerçekleştirdi. Hakkını vermek lazım! Yine İstanbul’da bazı görevlilerin değişmesi sonucunda bu ilimizdeki Ambarlı Gümrüğü’nde ortaya çıkarılan sigara kaçakçılığı, 50 milyonluk hayali ihracat olayı bence alkışlanacak operasyonlar. Mersin Gümrüğü de son aylarda başarılı işler gerçekleştirip devletin yüzünü güldürüyor. Özellikle paralel yapı iddiasının ortaya çıkmasından sonra, Sirkeci Kaçak İstihbaratta da ciddi anlamda bir temizlik harekâtına girişilmesinde fayda olacağını düşünüyorum. Nedeni ise geçmişte saklı! Burada 4-5 yıllık dönemde yapılan uygulamaların tutanakların tek tek incelenmesi sonucunda nelerin yapılıp yapılmadığı ortaya çıkacaktır. Tabi bu bir iddiadır ama araştırılması kaçınılmazdır. Eğer yöneticiler bu iddiaları ciddiye alıpta araştırırlarsa bir yerlere varırlar düşüncesindeyim. Benden söylemesi...

HABUR MAİLİ

Yazım uzun oldu biliyorum ama Habur ile ilgili gelen bir maili de yazmak zorundayım. Habur Gümrüğü ile ilgili yazdığım yazılara karşın, tarafıma bir mail gönderilmiş! Bu maili haklı bir serzeniş olarak görüyor ve noktasına virgülüne dokunmadan sizlere aktarıyorum. Esen kalın, sağlıkla kalın.

İŞTE O MAİL:

“Sayın Kalaycı, bahsedilen maillerle ilgili olarak tarafımıza cevap hakkı tanıdığınızı ve bunu da sütunlarınıza yazacağınızı belirtmişsiniz. Söz konusu olaylarda, M.S.O. isimli şahıs olayın tarafından yapıldığını kabul etmekte ve söz konusu olayın gerçekliğini de kendisi itiraf etmektedir. Ama kendi adı yani olayın faili bu aracın aile olduğunu ve aranmadığını kabul etmiştir. Bilakis, Yargıtay kararlarına muayene yapılan aracın memur tarafından kontrol edilerek imzalanacağı birçok kararda mevcuttur. Ama kendisi aracı kontrol etmeden imzaladığını ve dosyada da adı olmadığı dolayısı ile savcılığa verilmediği açıktır.

2. olan İ.A. olayında ise, başmüdür yardımcısı tarafından ifadesi alındığı uyarı ya da başka cezalar almadığını belirtmiş. Kendisinin ifade tutanağını yayınlamakda serbesttir. İfadesinde sigaralarını aldığını çalışan işçilere verdiğini ve sonra geri aldığını belirtmektedir ve kendisi idari yönden herhangi bir ceza almamıştır. Evet, ama konu kaçakçılıktır ve kanuna göre kaçakçılığa teşebbüs dahi tamamlanmış suç olarak ceza verileceği kanunda açıktır. Neden konu savcılığa verilmemiş ve gümrük bünyesinde kapatılmıştır? Gümrük başmüdür yardımcısı tarafından olay neden kapatılmıştır? Bu iki mailde de, zaten şahıslar olayı yapmadım demiyor ki yaptım ama olayla ilgim yok ya da yaptım ama ceza almadım diyorlar.

İ.A. nın olayında olay yaşandıktan sonra KİM müdürü devreye girmiş ve olayı kapatmış daha sonra bimere yapılan ihbardan sonra bölge müdür yardımcısı geriye doğru tarihli ifade almıştır. Hadi buna da cevap versinler İ.A. tüm belgeleriyle koyayım ortaya…”

YAZARIN NOTU

- Ambarlı Gümrüğü’nde sarı hatta işlem gören 2 konteynırın x-ray incelemesi sonrası yapılan fiziki muayenesinde, beyan harici tam 23 MİLYON TL değerinde muhtelif markalarda 65 bin saatin yakalanmasının perde arkasını tüm ayrıntılarıyla ve de tüm belgeleriyle kısa bir süre sonra açıklayacağım. Ayrıca buradan operasyonu gerçekleştiren başta Ambarlı Gümrük Müdürü olmak üzere diğer tüm yetkilileri de gönülden kutlamak isterim.