Bir ‘ihraç’ hikâyesi

MİLLİYET'TEN TOLGA ŞARDAN YAZDI!...

FETÖ’nün devlet kadroları üzerinde yarattığı travma devam ediyor ve emniyet teşkilatındaki temizlik bir türlü bitmedi.
Onca açığa alma ve ihraç işlemlerine karşın MİT’in gönderdiği son listeyle 9 binden fazla polis daha meslekten uzaklaştırıldı.
Silah ve kimliklerine el konuldu. 
Maaşlarını üçte bir oranında almaya başladılar.
Emniyet’te son açığa alınanlar, MİT’in gönderdiği ‘kırmızı’ listede yer alanlar. 
Daha sırada ‘sarı’ ve ‘mavi’ liste var.
Demek ki yeni furyanın eli kulağında. 
Yakında, büyük olasılık son yapılandan daha geniş bir açığa alma işlemi söz konusu olacak!

Memurun amirine yaptığı
FETÖ soruşturmaları kapsamında binlerce polisle ilgili adli ve idari işlemler yapılırken, ilginç ‘yaşam öyküleri’ ortaya çıkıyor.
Bunlardan birisi de Ankara’da yaşandı.
Olayda ismi geçenleri rencide olmamaları için kodlama yaparak yazıyorum.
Ankara Emniyet Müdürlüğü kadrosunda birim amiri olarak görev yapan kadın emniyet amiri X, 15 Temmuz gecesi darbe girişiminin başlamasıyla birlikte sorumlu olduğu birime giderek görev alır.
Daha sonra FETÖ’nün gerçekleştirdiği anlaşılan darbe girişimiyle birlikte depoyu açtırıp çelik yelekleri ve otomatik silahları dağıtan emniyet amiri X, beraber çalıştığı polislere, “Asker gelirse silahlarınızı 
teslim etmeyeceksiniz. Benim bilgim olacak. Çatışacağız” talimatını verir.
Bu talimatla yetinmeyen emniyet amiri X, sorumlu olduğu bölgede devriyeler dolaştırmaya başlar. 
Kadın amirin eşi de kendisi gibi emniyet amiridir. 
Emniyet amiri Y de başka bir bölgedeki görevi kapsamında benzer talimatlar vererek darbecilere karşı tavır alır. 
Darbe girişiminin başarısız olduğunun anlaşılmasından sonra ortalık sakinleşirken, kadın emniyet amiri X, 16 Temmuz sabahı meslektaşlarınca gözaltına alınarak Ankara Emniyeti’ne getirilir.

Görevden gözaltına..
Gerekçe ‘darbe girişimi sırasında FETÖ’ye yardım etmek’tir. 
16 Temmuz sabahının ilk saatlerinde BİMER’e gönderilen bir e-postadaki iddia nedeniyle emniyet amiri X, beş gün boyunca gözaltında kalır. İşlemleri tamamlandıktan sonra adliyeye çıkarılan emniyet amiri X, adli kontrol şartıyla serbest bırakılır.
Emniyet amiri X’in başına gelenler bununla da kalmaz. 
Hükümetin yayımladığı KHK ile X, eşi emniyet amiri Y ve kendiyle aynı birimde yakın çalışan polis memuru Z ihraç edildi. 
Ailenin bir anda hayatları karardı. 
Bu süreçte, emniyet amiri X ve eşi Y, kendilerinin FETÖ’yle bağlantısı olmadığını belirten bir dilekçe ile Emniyet Genel Müdürlüğü’ne başvurdu. 
Emniyet Genel Müdürlüğü, araştırma için müfettiş görevlendirdi. 
Müfettişler işe ifade alarak başladı. X’in görev yaptığı birimdeki tam 28 polisin ifadesi alındı. Tüm polisler ifadelerinde amirlerinin darbeye destek vermediğini aksine karşı durduğunu anlattı. İfadelerin alımından sonra müfettişler daha detaylı araştırma başlattı. BİMER’e yazı gönderip ihbarı yapan kişinin kullandığı IP numarasını isteyen müfettişler, gelen yanıttaki IP numarasını bu kez internet servisi veren firmalardan sordular.

İhbarcı, polis çıktı!
Buradan gelen yanıt, müfettişleri şaşkına çevirdi. Çünkü, ihbarı yapan kadın emniyet amiri X ile birlikte aynı birimde görev yapan başka bir polis memuruydu.
Ortaya çıkan gelişmeyle soruşturma yön değiştirdi. 
Müfettişler, yalan ihbar yapan polis memurunun ifadesini aldı bu kez. 
İhbarcı polis memuru, aynı zamanda amirliğini yapan kadın emniyet amirini, kendisini daha önce çok kez başka görevlere gönderdiğini, bu nedenle intikam almak amacıyla BİMER’e mesaj attığını itiraf etti. 
Bu itiraf üzerine müfettişler hazırladıkları raporla emniyet amiri X, eşi emniyet amiri Y ve polis memuru Z’nin FETÖ ve darbecilerle hiçbir bağının olmadığını ortaya koydu.
Peki sonra ne oldu? 
Üç polis başka bir KHK ile görevlerine iade edildi. 
Istırap çektikleriyle kaldılar, kararan hayatları yeniden aydınlandı. 
Şimdi, yeniden Ankara Emniyeti kadrosunda görev başındalar. 
Peki ya ihbarcı polis memuru? 
Ona da yeni bir soruşturma açıldı. Müfettişler, yalan ihbarla meslektaşlarının hayatlarını karartan bu polisle ilgili ‘suç isnadı’ndan soruşturma yapıyor. 
Yani olmayan bir suçu yaratıp insanları şüpheli konuma getirdiği için müfettişlere ifade verecek.
İşte böyle. 
FETÖ’nün yaşattığı travmanın sonuçlarından birisi müfettişlerin titiz çalışmasıyla ‘mutlu son’landı. 
Devlet haklı olanı buldu, ortaya çıkardı, hakkını geri teslim etti. 
FETÖ’yü kendisine fırsat olarak görüp iftira atanı da yine devlet yakalayıp ortaya çıkardı.
Açığa alınanlar veya ihraç edilenler arasında Ankara’daki olayın benzeri yok mudur, çoktur.
Ama devlete düşen görev; haklı ile haksızı ayırıp haklıya ve haksıza hak ettiğini vermektir.