Kuğulu Park’ın kuğuları gazlanmış; Mühye Köyü’nde sürgünde... Dikmen’den Çayyolu’na, Kırkkonaklar’dan Batıkent’e, çocuklar, evet 14-15 yaşındaki çocuklar, bir de “ak saçlı çapulcular” ayakta. “Tayyip istifa” sloganı hani neredeyse 7’den 70’ine tümünü gecenin bir yarısında sokakta buluşturmuş. Çoğunluğu da, eylemde ilk kez milli oluyor. İnce ince yağan yağmura bana mısın demeyenler, evlerinden fırlamışlar, yürüyorlar, bağırıyorlar, kornaya basıyor, tencere tava çalıyorlar. Hava, öyle bir hava. Düdük sesleri karanlığı yırtıyor, “Bekçi baba neredesin, hırsız var” dercesine...
Düdüğüyle “vaktin geldiğini” duyuran Havva Erdem’e telaşla meydana varmak için yokuşu tırmanırken yetiştim. Oğlu, gelini ve iki torunuyla birlikte yaşayan Erdem, sohbetin en heyecanlı yerinde düdüğünü keskin keskin öttürüp “Elebaşı benim. Her akşam düdüğü ben çalıyorum” diyor gülerek. Yarım asrı geride bıraktığı ömründe ilk kez sokağa çıkmış. Bilmezden gelip “Neyi protesto ediyorsunuz?” sorumuza yanıtı kendinden emin: “Başbakanı.” ‘Dil değil papuç’ Başbakan’ın içkiyi, sigarayı “izne bağlamasına” fena öfkelenmiş. Oracıkta kıydı bir sigarasına daha. En çok da Başbakan’ın üslubuna bozuk: “Dil de papuç gibi. Hakaretin bini bir para.” Sokak eylemlerinin biteceği takvimi de “Ne zaman indirdik o zaman bitecek” diye açıklıyor. Ardından da ekliyor, “Öyle yarım bırakmak yok bizde.” AKP’nin de rahat olmasını istiyor Erdem, “Bizim işimiz AKP ile değil. Bizim işimiz o adamla.” 55 yaşını geride bırakan Erdem, “Bir Tayyip’i gönderelim, AKP’ye ne yapacağımıza da sonra karar veririz” diyor. Saçlarına “erimez karlar” düşen Yılmaz Yıldız, Rizeli hemşehrisi Başbakan’dan şikayetçi. Not defterimize bakıp, “Yaz dostum” deyip başlıyor arzuhalini anlatmaya: “Biz başımıza hükümdar istemiyoruz. Seçimden sonra balkon konuşmasında dedi ki, 76 milyon insanı kucaklayacağım. Şimdi tutmuş kucaklamıyor yaz oraya üç nokta. Eğer başbakan ise herkesin başbakanı olsun. 76 milyon bunun yalanları yemiyor, yemeyecek. Cumhuriyet tarihini hala öğrenemedi ki? Dedelerine sahip çıkan atasına da sahip çıkmalı. Onun iki ayyaş dediği 10 milyonluk ülkenin 10 milyonu için de kanun yaptı. Birini birinden ayırmadı.” ‘Mütevazi ol’ Yıldız, kırk yedi yıllık ömründen öğrendikleriyle Başbakan’a bir de tavsiyede bulundu: “Halkına karşı mütevazi olmayı öğrenmeli. Ceberrutluğu değil.” Arkamızda sloganlar atılırken Yılmaz ile konuşmamıza tanıklık eden Gönül Ergüven de isteklerini sıralıyor art arda: “Başbakan insanlara saygılı olmayı öğrenmeli. Kişisel hak ve özgürlüklerimize artık karışmasın. Kurucularımıza saygılı olsun. Hapishanelerde haksız yere yatanlar çıkarılsın. Nefret söylemlerini bıraksın. Sermayeden değil emekçiden yana olsun. Son bir söz, bu ülkenin tapusu halkta, bunu da unutmasın.” Omzuna astığı Atatürk posterli Türk bayrağıyla yürüyüşe katılan Filiz Altın ise eylemlerin Başbakan’ın ötekileştiren politikalarına karşı tepki olduğu görüşünde. Gezi Parkı’nın bir sembol olduğunun altını çizen Altın, Atatürk’ün kurduğu ilkelerin korunması gerektiği konusunda halkın iktidarın dikkatini çektiğini düşünüyor. Başbakan ve hükümet üyelerinin sıklıkla dile getirdiği “Dış mihraklar, illegal örgütlerin işi” değerlendirmelerine Altın’ın itirazı var: “Bu hareket kendiliğinden olmuştur. Bu yaşımda ilk kez halkın birşey yaptığına şahit oldum. Halkın tamamının katıldığı bir eylem. Daha önce böyle birşey görmedim. Bunu da hiçbir siyasi partinin bayrağı altında olmadan yaptı. Bu yönüyle tarihi bir eylem.” ‘İktidar halk eylemini öğrendi’ Filiz Altın’a göre, halk kendi gücünü de farketti. Öngörüsü şu: “Halk nelere muktedir olduğunu gördü ve gösterdi. Halk gerektiğinde yine bunun gibi tepkisini verecek. En güzeli artık iktidar da bunu biliyor ve öğrendi.” Apartmanlardan yükselen tencere tava tıkırtıları, yürüyenlerin arkasında oluşturulan araç kortejinin korna sesleri arasında konuşuyoruz emekli memur olan Zeynep Erdoğanaras ile. Erdoğanaras sokak eylemleri “tek adam rejimine karşı halkın isyanı” olarak nitelerken, “İnsanların özel hayatına karışması, istediği hayatları dayatması her gece insanların sokağa çıkmasının sebebi. Bu ülkenin kurucularına saldırıyorlar. ABD kullandıktan sonra tasfiye aşamasına gelindi galiba. Milli irade sokakta, artık istifa etmeli” değerlendirmesini yapıyor. Mevcut partilere de kızgın ve güvenmiyor. “Nedeni açık” deyip, “toplumu yönlendirebilecek bir güçleri yok. Zaten onlar olsa bizim sokakta işimiz ne?” diye soruyor. ‘Zamanı bari biz belirleyelim’ İşadamı Hasan Ünal, kendi deyimiyle “yetmez ama evetçi.”
Başbakan’ın kendilerini dizayn etmesine karşı olduklarını söylerken, eylemlere katılma nedenini “Kaç çocuk yapacağıma, ne yiyeceğime, ne içeceğime, ne zaman içeceğime bile karışıyor. Biz buna karşıyız” sözleriyle açıklıyor. Kendisinin MHP çizgisine yakın olduğunu aktaran Ünal, meydanda toplanan insanları göstererek, “Buradaki kitle siyaset üstü. Partiler bizi ilgilendirmiyor. Zaten ne Erdoğan, ne Bahçeli ne de Kılıçdaroğlu bu kitleyi biraraya getirebilir. Bu hükümetin uygulamalarına karşı duyulan bir kinin yansıması” diyor. Başbakan’ın “çapulçu” nitelemesine öfkelenen Ünal, “Çapulcu diye aşağılıyor. Ben halkım halk” diye haykırıyor. Yağmura inat yürüyüşünü sürdüren ve geçilen her mahallede onlarcasının katıldığı kalabalığın içinden “gazeteci” seslenişine döndüğümüzde yürek vuruşu hızlanmış Havva Erdem ile göz göze geliyoruz. Söylediklerine ek yazmamızı istiyor: “Saddam gibi adam istemiyoruz. Onu da yaz!” Bizim payımıza da yazmak düştü!