Bülent Arınç Manisada konuştu..

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, MÜSİAD'ın Manisa Şubesi'nin açılışında konuştu..

İşte Arınç’ın konuşmasından satırbaşları:

"BU PARTİYİ SOKAKTA BULMADIM"

Ben Ak Partiliyim ve bu partinin kurucusuyum. Bu partiyi sokakta bulmadım. Bu parti milyonlarca insanın duasıyla kuruldu. 40 yıldır siyasi hayatın içinde bugüne gelmiş bir insan olarak söyleyeyim. Bu partiyi millet kurdu. Dualarla ve geleceğe olan ümitlerimizle kurdu. Mayasında iyi niyet ihlas ve samimiyet olduğu için de bugünlere geldik. Alnımız açık başımız dik bugünlere geldik. Allah’ın izniyle bu sıkıntılardan alnı apaçık bembayaz da çıkacaktır, hiç kimsenin endişesi olmasın.

"OH NE İYİ OLDU DİYEMEM"

İstifa eden yani aramızdan ayrılan hiçbir arkadaşımız için kötü diyemem. Onlar bizim değerli arkadaşlarımızdır. Neden? Çünkü bizden aday oldu veya gösterildiler. Seçildiler, bir kısmı bakan, bir kısmı başka görevlerde bulundu. Şimdi "Oh olsun iyi ki gittiler" dersem kendime saygısızlık etmiş olurum. "Bakan yaptığımız zaman iyiydi de şimdi mi kötü oldu" diyebilirsiniz. Onlar bizim zenginliğimizdi. Belki cürümleri kadar onlardan mahrum kalmış olduk. Üzülmemek elde değil. Kalsalardı çalışsalardı, emaneti en azından önümüzdeki seçimlere kadar götürselerdi.

"SİYASET TREN GİBİDİR"

Hepimizin eksiği ve kusuru var. Ben onlardan çok daha iyi bir noktada. Özel hayatımızda bazı eksiklikler olabilir ama nihayet aynı kaderi paylaştığımız insanlara güle güle oh ne iyi oldu, bilmem nereye kadar yolunuz var diyemem, demem, böyle bir düşüncem de yok. Demirel’in güzel bir tabirini duymuştum “Siyaset tren gibidir. Bazen inenler de binenler de olur ama tren yoluan devam eder”

"FIRILDAK KUBİ GİBİ OLMADIKTAN SONRA..."

Fırıldak Kubi gibi olmadıktan sonra siyasete giren de ayrılan da olacaktır. Neden niçin ayrıldıklarını kendilerine sorarsınız. Kamu vicdanı da bunu tartar. AK Parti’ye canını malını verenler değil de, sağdan soldan gelen düşüncesi fikri farklı olan insanlar baş köşeye getiriliyor. Bu bir sır. Ben de henüz farkına varamadım. Benim bildiğim bir söz var. peki sadakat olsun diye kötülüklere göz mü yumacağız? Yanlışlara evet mi diyeceğiz? Bunu kast etmiyorum. Her zamandoğrudan yana olacağız. Siyaset afedersiniz bilmemne değildir, siyasi bir kurumdur. Söyleyecekleriniz sadece bu partinin tüzüğünde yazılı olan yerlerinde geçer.

Her milletvekili güvensizlik önergesi bile verebilir. Bunu grup da savunabilir. Söyleyeceği varsa grup toplantısından sorna konuşabilirler. Grup yöneticilerine söyleyebilir. Genel başkan yardımcıları var, genel başkan var ona söyleyebilir. On tane yer vardır bunları konuşabileceği, bunun dışında konuşma mekanları vardır. Bunları yaptıktan sonra da hala rahatsızlığı devam ediyorsa, bunu kendi ilkeleri açısından, yoksa nefsani sebeplerle karşı çıkmak doğru değil. bu bir prensip meselesi haline gelmişse, o partide kalması mümkün olmuyorsa, yapacağı tek şey var. Partisine, hükümetine başbakanına zarar vermemelidir.

Ben öyle bir şey yapacağım ama Bundan partim zarar görür mü? Zarar görür derse yerinde kalacak. Benim mensup olduğum dört parti kapatıldı. AK Parti’ye dava açılmış dediler. Ben var mıyım dedim? Kimse bir şey demedi sonra araştırdılar. Varsınız dediler. Olmasaydım kendimden şüphe ederdim.

Refah gecesinde bir buçuk saatlik konuşma yapmışım. DGM vardı. Birinci mahkemede annenin babanın adı, ikinci mahkemede 5 yıl ağır hapis cezası. Utandılar, 59’ncu maddesini uyguladılar. Adam iyiyse, namuslu adama benziyorsa cezasının altıda birini affederler. Acıdılar 5 seneyi 4 sene 2 aya çevirdiler. Ama sürgün cezası vardı. Eskişehir’e sürgüne göndereceklerdi. Yargıtay bozdu, mahkeme direndi.

Biz cezaevlerinin kapılarında sıramızı beklerken, Cihat Akay ve arkadaşları 22 ay cezaevinde kaldılar. O gün yaptığım konuşmanın içerisinde tek cümleyi, bugün saatlerce konuşsa insan hakkında dava bile açılmıyor. Türkiye o noktadan bu noktalara geldi.

Bir milletvekili hükümetimize zarar verip, vermeyeceğini düşünmeli. Başbakan'a istifa edin diyenlerin son yaptıkları son derece yanlış olmuştur. Bunlar olacak, hepimiz yanlış yapabiliriz, bu siyasette de arkadaşlık ilişkilerinde de böyledir. Ben Türkiye'nin yetiştirdiği o başarılı inançlı edepli insana, Türkiye'yi dünyada bir numaraya getiren insana acaba zarar vermem mümkün mü diye hep düşünmüşümdür.