Başkanvekili Sadık Yakut, gündeme geçmeden önce milletvekillerine söz verdi. Gündemdışı konuşmaların tümü, Soma'daki maden faciasına ayrıldı.
MHP Manisa Milletvekili Erkan Akçay, Soma'da yaşanan ilk kaza olmadığını, yıllardan beri meydana geldiğini ve son olmayacağını savunarak, "Bu olay kaza değil, katliam gibi cinayettir. Defalarca yapılan uyarılara rağmen önlem alınmamıştır" dedi.
CHP Manisa Milletvekili Hasan Ören de aynı konuyla ilgili konuşmasında, 301 işçinin ölümüne şahit olmanın çok zor olduğunu belirterek, Allah'ın düşmanına bile böyle bir acı yaşatmamasını istedi.
"TEK YÜREK OLARAK ORADA HEP BİRLİKTE ÇALIŞTIK"
Gündemdışı konuşmalara Hükümet olarak yanıt veren Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Soma'da 301 işçiyi kaybettiklerini belirterek, "Büyük acı yaşadık. Soma'da; iktidarıyla, muhalefetiyle, sivil toplum örgütü ve toplumun tüm katmanlarıyla oradaydık. Diğer partilerden gelen arkadaşlarıma gösterdikleri nezakete teşekkür ediyorum" dedi.
Soma'da özel sektöre ait şirketin yerinde, Türkiye madencilik sektörünün en önemli kazasının olduğunu anlatan Yıldız, kazanın başından itibaren tüm kurumlarla birlikte orada olduklarını vurguladı. Yıldız, orada 2 bin 600 kişiyle birlikte krizin yönetildiğini söyledi.
Madenin uzunluğunun yaklaşık 4,5 kilometre, olayın cereyan ettiği yerin 150 metre daha derinde olduğunu kaydeden Yıldız, şöyle konuştu:
"Kaza; ocağa temiz hava taşıyan ana galeride meydana geldiği için karbonmonoksit zehirlenmesi, aslında bütün ocağı kapladı. Temiz hava, yangın sonucu kirlenerek üretim yerlerine ulaştı ve çalışanları etkisi altına aldı. 787 kardeşimizden, 363'ü behemehal kurtarıldı. Bu süreçte arama ve kurtarma çalışmaları, canlı çıkartma, yaralıları acilen hastanelere ulaştırma, vefat edenlerin cenaze işleri ve ailelere teslimi ile diğer işlem, kriz merkezinin gündemindeydi. Krizin doğru yönetilmesinin en önemli gerekçelerinden birinin koordinasyonun tek yerden yapılmasıdır. AK Parti ve bütün muhalefet partileri, konuya son derece nezaket gösterdi ve krizin doğru yönetilmesine katkı koydu. Orada görev yapan herkes krizin çözümüne çok ciddi katkı koydu. Tek yürek, orada hep beraber çalıştık ve DNA testleriyle beraber madende vefat eden işçi kardeşlerimizin eşleştirilmesi yapıldı. Toplamda 2 bin 743 personel ve 258 araçla beraber Soma'da bu çalışmalar devam etti.. Çok büyük bir kriz, çok ciddi bir sıkını, derin bir üzüntü ve her birimizin derinden yaralandığı bir maden kazası oldu. Tabii Cumartesi günü çalışmalar nihayetlendi. Toplam 486 işçimiz kurtarılmış oldu, 301 işçimiz de hayatını kaybetmiş oldu. Kazanın ardından ailelere manevi desteğin yanında maddi desteğin de sağlanması başladı."
"SORUŞTURMALAR SONUCU ORTAYA ÇIKACAK"
Soma'da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve diğer partilerin genel başkanlarına varıncaya kadar acıyı ortakça paylaştıklarını dile getiren Yıldız, yaşanan acının "siyaset üstü" olduğuna inandıklarını vurguladı. Yıldız, şunları kaydetti:
"Eğer bir afet; doğal afet değilse orada kusur vardır. Eğer oradaki afet bir doğal afetse oradaki kusur tartışılır. Ama buradaki kusur kesinlikle tartışılmaz. Bunun paydaşları kim ve hangi kuruluş olursa olsun, bununla alakalı yapacağımız çalışmaya inanmanızı özellikle isterim. Çünkü burada insani, siyasi, idari, adli, hukuki, teknik, denetimler ve birçok yönden konunun irdelenmesi lazım. Bunların her birinin enine boyuna irdeleneceğinden hiçbirimizin şüphesi olmasın. Biz şu anda madencilikle alakalı, üretim faaliyeti biliyorsunuz o ocakta durdu. Oranın maden ocağı son derece canlı bir işletme. Maden ocağı bıraktığınız gibi kalabilen işletme değil. Maden ocakları; metangazı, karbonmonoiksit üretebilen, için içine yanabilen, bir kısım yerleri suların basabildiği canlı varlık gibi davranıyor. O yüzden bunların üretiminin durdurulması ile ocağın kapatılması ayrı ayrı şeylerdir. Zonguldak kömürün ana odağında metan varken, burada kızışma var, kömürün için için yanması var. Böyle bir karakteristiği var. Temiz hava ile kirli havanın karıştığı ve çok ince çizgi olarak yürüdüğü bir alan vardır. Buradaki en büyük sıkıntı, temiz hava yoluna karbanmonoksit blokunun gelmesidir. Bu işin odağında, rödovansla alakalı işletmecilik yapan özel sektör varır ama sorumluluk olarak hem hukuki hem insani olarak tek başına değildir. Rödovans işletmeciliği yapan TKİ ve nezaretçilerden tutun da ruhsat sahibine kadar Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımız ile beraber Çalışma Bakanlığı'nın içinde olduğu bir sorumluluk alanı var. Biz bu kazayı çok önemli tehdit olarak görüyoruz. Bu tehditten madencilik alanında şimdiye kadar yaptığımız denetimlerin, soruşturmaların ötesinde ayrı bir boyut getirmek durumundayız. Kimse istemez böyle bir kazanın olmasını. Ama olmuşsa....Şu ana kadar yaptığımız denetimleri arkadaşlarım bana sayfalar dolusu verdi. Bu kaza olduğuna göre daha farklı bir şey var. Bunların her birisi yargıya intikal ettiği ve savcılıkça yürütüldüğü için detaylarına girmemiz çok doğru olmaz. Kazanın gerekçesi ve nedenleri konusunda son derece temkinli konuştuk. Kazanın gerekçeleri, nereden çıktığı soruşturmalar sonucu ortaya çıkacak. Ruhsat sahibinin anlaşmalarından tutun da adli konularda yapılacak olan cezai işlemlere varıncaya kadar..."
"500'E YAKIN ÇOCUKLARI VAR"
Yıldız, Çalışma Bakanlığı ile birlikte "çalışmalarda çakışma, dublikasyon olup olmadığı, yapılan ve yapılmayan işlerin neden olduğu"nun yer yer aldığı 70'e yakın kalem üzerinde farklı denetimlerle ilerlediklerini belirterek, "Bütün çalışmaların üzerine bazı şeylerin daha eklenmesi gerekiyor. Bu işin hukuki yanında maddi, manevi tazminatlar ve bunlarla alakalı düzenlemeler olacaktır. Adli soruşturmalarda cezai, idari soruşturmalarda ruhsat ve bağlı korelasyonlar olacaktır. Sözleşmelerin cezai sorumluluklarıyla alakalı bağlantısı tabii ki Adalet tarafından da takip edilmektedir" dedi.
Süreç içinde bazı sosyal medyada geçen ve mahcup olunacak bazı konuların işlendiğini belirten Yıldız, detaylarına girmediğini, anında oradaki hizmetlerin yapılması, yapılacak çalışmalarda daha da farklı yaklaşımların sunulacağını söyledi.
Kaza olduktan sonra dünya örneklerinin tekrar incelendiğine işaret eden Yıldız, "Bizim bununla karşılaşacağımız bir sürpriz var mı, atladığımız nokta var mı, yoksa bütün bu denetimler olduktan, proje şartları fiziki şartlar yerine gelmiş olsa işletmeye refakat konusunda mı atlama var, bütün bunlar her bir enine boyuna sergilenecek. 301 canımızı kaybettik. Ne dünya ne ahiret vebalini hiçbirimiz üstlenmez, hiçbirimiz omuzuna almaz, almaması da lazım. onların 500'e yakın çocukları var. Onların eğitiminin sonuna kadar takipçisi olacağız. Onların sıkıntılarını hafifletecek, devletin ve diğer kesimleri yanlarında hissedeceği bir yapıyı kurgulayacağız. Bu, canları geri getirmez. Ama bundan sonraki çalışmalarda bize ışık tutar" dedi.
Türkiye'de her yıl 102 milyon ton kömür kullanıldığını, bunun 80 milyon tonunun Türkiye'deki madenlerde kaynaklandığına işaret eden Yıldız, "Bizim yerli kömürü hiçbir işçimizin can güvenliğine halel getirmeden yapabiliyor olmamız lazım. Bunun çözümünü, 'her birisini kapattık ve olduğu yerde dondurduk' olmadığını hepimizin bilmesi lazım. Türkiye'deki kömür damarlarının bir kısım ülkedeki damarlardan farklı. Bize benzeyen ve hiç benzemeyen ülkeler var. Yapılan hiçbir kusuru, hiçbir hatayı makul hale getirmez. Kömürümüz şu anda bulduğumuz gibidir ve biz onu ancak bulduğumuz yerden çıkartabiliriz. Soma kazası, yalnızca Türkiye'nin en büyük maden kazası değil. Dünyada literatüre giren ve bu konuda bizim hızlıca giderebileceğimiz, kazasızlık ortamını oluşturacağımız noktaya gelmiş bulunuyoruz" diye konuştu.
Yıldız, konuyla ilgili Meclis'te kurulacak Araştırma Komisyonu ile tüm bilgileri şeffaf olarak paylaşacaklarını söyledi.
BÜTÜN OLARAK DAVRANIYORUZ
TBMM'de gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Yıldız, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik ile ilgili "Soma'ya geç gittiği" eleştirilerinin olduğunun anımsatılması üzerine, "Ha Çalışma Bakanı orada ha ben. Fark etmiyor. Bütün olarak davranıyoruz" ifadesini kullandı.
Devlet büyüklerinin ziyaretleriyle işlerin aksadığı eleştirilerinin de anımsatılması üzerine Yıldız, "Devlet büyükleri gitmese büyük bir itham var. Onu şöyle çözdük: Gelsinler ama kurtarma çalışmalarının bulunduğu yerde bulunmasınlar. Neticede hepsi o kısma girmediler. Bu sefer vatandaş 'çalışma aksıyor mu?' diyor. Çalışmalara on dakika ara veremeyiz. Böyle bir vebal olabilir mi? Sayın Cumhurbaşkanı da diğer devlet büyükleri de geldi. Ziyaretlerini yaparken içeride de kurtarma ekipleri çalıştılar. Hiç kimse birbirinin işini aksatmadı. Gelmeseler 'gitmedi, acıyı hissetmedi' deriz. O yüzden gelmeleri doğru olan" diye konuştu.
Yabancı yardımlara ilişkin bir soru üzerine, kurtarma ekiplerinden 508 kişi bulunduğunu bildiren Yıldız, "Ondan fazlası orada karmaşa demektir. Daha fazlasını içeri alamıyoruz. Nöbetleşe yapıyoruz. Ondan sonrası artık karmaşa" dedi.
Bir gazetecinin, "Başbakan Erdoğan bugün Faruk Çelik'e teşekkür etmedi" sözleri üzerine Yıldız, "Bunu sehven olarak görün. Ha ben oradayım ha o orada. Bir farkımız yok. Biz hükümeti temsilen oradayız. Taner kim Faruk kim? İkisi de birbirini tamamlayan kişiler. O yüzden Faruk beye yapılan bir haksızlık olarak görürüm ben bunu. O geldi orada bulundu, toplantılara katıldı, bakan yardımcısı oradaydı, giderken oradaydı. Belinden de yattığını biliyorum onun. 'Faruk Çelik orada Taner gelmedi' deyin, bir farkı yok" diye konuştu.
"BURADA BİR KUSUR VAR"
"Keşkeleriniz oldu mu?" sorusu üzerine Yıldız, şunları söyledi:
"Ben keşke kelimesini çok sevmiyorum. Hayat bütün olarak gerçekleriyle ilerliyor. Orada doğru iş yapıp yapmadığını düşünüyorsun. O anda tek düşündüğünüz işçi kardeşimizi çıkartmak. Başka şey gözünde olmuyor. Bana sosyal medyadan haberler okuyor arkadaşlar ama biz şu anda işimize odaklanıyoruz. 'Biri size iftira attı' diyorlar. Şu anda ona ne yüreğim ne nefesim yeter. 'Bu kurtarma çalışmaları bittikten sonra konuşacağım' dedim. Ben onlara cevap veremeyeceğim için değil, anlayamadığım için değil, anlamaktan yana sıkıntısı olmayan biriyim ama ben onların insanlığını yine insanlara emanet ediyorum. Böyle bir şey olmaz. 'Suriyeli 140 kişi, yarısı çocuk, bunları betonla gömebilmek' gibi bir şeyi insan nasıl aklına getirir? Sizin ufkunuzda böyle bir insan tipi var mı? Ben vazgeçiyorum kendimden. Suriye'de Esed'e söylenemeyen lafları gelip bize söylemek artık bu bizim kaldırabileceğimiz bir şey değil. Bu kadarı da pes. Ama bunların hiç birisi, orada bir işçi kardeşimiz kalsaydı onu çıkartamamaktan daha acı değil."
Yıldız, burada bir kusur olduğunu ve bu kusurun üzerine gidilmesi gerektiğini kaydetti.
Bir gazetecinin "Faruk Çelik 'işçi boyutuna bakarım' diyor" sözleri üzerine Yıldız, "Aramızda görev paylaşımları, görev tanımları var. Denetim ayrıştırması var. Bunların her birini konuştuk aramızda. Hiçbir görev çatışması da yok. Aramızdaki görev tanımı çok net. O yüzden arkadaşlar, biz bir bütünüz" ifadelerini kullandı.
Madenlerin kapatılmasıyla üretim faaliyetlerinin durdurulmasının ayrı şeyler olduğunu aktaran Yıldız, "Faruk Çelik bakanımız üretimin durdur tavsiye etmiştir. Şu anda üretim durdu orada. Eksikler giderilene kadar... Burası canlı bir işletme. Bıraktığınızda olduğu yerde kalan bir işletme değil. Yangın çıkabilen, oksidasyon olabilen, karbonmonoksit salınımı, su salınımı olan bir yer. Buraya bakmazsanız olmaz. Orada şu anda üretim faaliyeti yapılmamaktadır. Bütün bu eksikler giderilene kadar da yapılamaz" dedi.
MADEN KANUNU GÜNDEMDE
Yıldız, yarınki Bakanlar Kurulu'nda Türkiye'nin genel maden görünümüyle ilgili genel bilgilendirme olacağını; bu çerçevede Maden Kanunu'nun da gündeme geleceğini sözlerine ekledi.