Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu, cesur ve unutulmaz önderi Mustafa Kemal Atatürk, 80 yıl önce 10 Kasım 1938'de Dolmabahçe Sarayı'nda saat dokuzu beş geçe hayata gözlerini yumdu.
Atatürk'ün vefatı Anadolu'nun yanı sıra bütün dünyada da üzüntüyle karşılandı.
Genelkurmay Başkanlığınca oluşturulan, Atatürk'ün hayatı, kahramanlıkları ve devrimlerinin anlatıldığı internet sitesinde, Ulu Önder'in vefatı ile vefatının dünyadaki yankılarına yer verildi.
Buna göre, bütün hayatı mücadele içinde geçen Atatürk'ün sağlığı, 1937 yılının sonlarına doğru bozulmaya başlamıştı. Ancak Atatürk buna rağmen o dönemde yoğun bir biçimde, bitmeyen bir heyecanla Hatay'ın ana vatana dahil olması için çalıştı.
Mevcut karaciğer yetersizliği Ocak 1938'de daha da belirginleşen Büyük Önder, son günlerini İstanbul'da sürekli doktorların gözetiminde geçirdi, 10 Kasım 1938 Perşembe günü saat dokuzu beş geçe Dolmabahçe Sarayı'nda hayata gözlerini kapadı. Ölümü bütün dünyada derin akisler yaptı ve büyük üzüntü yarattı.
Atatürk'ün vefatı, müdavim tabipleri Prof. Neşet Ömer İrdelp, Prof. Mim Kemal Öke ve Dr. Nihad Reşat beyler ile müşavir tabipler Prof. Akil Muhtar Özden, Prof. Hayrullah Diker, Prof. Süreyya H. Serter, Dr. Kamil Berk ve Dr. Abravaya Marmaralı tarafından yazılan, "Reisicumhur Atatürk'ün umumi hallerindeki vehamet dün gece saat 24'te neşir edilen tebliğden sonra her an artarak bugün, 10 İkinciteşrin 1938 Perşembe sabahı saat dokuzu beş geçe büyük şefimiz derin koma içinde terki hayat etmişlerdir. 10 İkinciteşrin 1938." şeklindeki raporla tespit edildi.
Mustafa Kemal Atatürk'ün naaşı, Dolmabahçe Sarayı salonunda özel bir katafalka yerleştirildi. Türk bayrağına sarılı ve başında silah arkadaşlarının nöbet tuttuğu tabut, üç gün süreyle vatandaşların ziyaretine bırakıldı.
Cenazenin Ankara'ya nakil işlemi 19 Kasım Cumartesi günü yapılacaktı. Nakil hazırlıkları o güne kadar sürdürüldü.
Atatürk'ün naaşı Dolmabahçe'den çıkarılmadan hemen önce Ord. Prof. Şerefettin Yaltkaya tarafından cenaze namazı kıldırıldı.
Kortej, Galata Köprüsü’nü geçecek, tabut, Sarayburnu rıhtımına yanaşmış Zafer torpidosuna, oradan Yavuz zırhlısına çıkarılacaktı. Daha sabahın ilk ışıklarından itibaren çok sayıda vatandaş güzergahı doldurmuştu. Atatürk'ün naaşı, 20 Kasım'da Ankara'ya getirildi.
Cenazeyi İnönü karşıladı
Cenazeyi Ankara garında, başta Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Meclis Başkanı Abdülhalik Renda, Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak, bakanlar, milletvekilleri, komutanlar olmak üzere protokolde bulunanlar karşıladı.
Başbakan Celal Bayar, beyaz trende, tabutun arkasındaki vagonda Atatürk'ün Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak ve bazı eski arkadaşları ile İstanbul'dan gelenler arasında idi.
Türk bayrağına sarılı tabut, istasyondan TBMM önünde hazırlanan katafalka konuldu ve halkın ziyareti başladı. Burada komutanlar ve silah arkadaşları tarafından tutulan saygı nöbeti, 20 Kasım 1938 Pazar günü saat 10.30'da başladı ve 21 Kasım 1938 Pazartesi günü, törenin başlayacağı 09.00'a kadar devam etti. Her rütbeden 6 subayın yer aldığı 45 "nöbet postası" ile bu saygı nöbeti gerçekleştirdi.
Cenaze, 21 Kasım'da büyük törenle Etnografya Müzesi'ndeki geçici kabrine kondu. Cenaze törenine bütün dünya devletleri özel temsilciler gönderdi. Törende, Çanakkale'de ve diğer muharebelerde ona karşı savaşmış yabancı generaller dikkati çekiyordu.
Ebedi istirahatgah için yarışma düzenlendi
Büyük Önder Atatürk'ün vefatının ardından dönemin hükümetince bir anıt mezar yapılması kararlaştırıldı. Bunun için kurulan komisyon tarafından yer tespiti çalışmaları yapıldı, ardından uygulanacak proje için uluslararası bir yarışma düzenlendi. Yerli ve yabancı katılımcıların toplam 49 projesinden ikisi değerlendirmeye alınmadan elendi.
Yabancı mimarların da bulunduğu juri, yaptığı uzun incelemelerin ardından Alman Profesör Johannes Kruger, İtalyan Profesör Arnaldo Foschini ve İstanbul Mimarlık Fakültesi Profesörü Emin Onat ile Doçent Orhan Arda'nın projelerini ödüle layık bularak hükümete bildirdi. Ancak üç eserde de tadilat yapılması gerektiği juri raporunda vurgulandı. Bakanlar Kurulu daha sonra Profesör Emin Onat ile Doçent Orhan Arda'nın 25 numaralı projesinin tadilattan geçirilerek uygulanmasına karar verdi.
Projedeki düzenlemeler, yapım sürecinde gecikmelere neden oldu. Düzenlemeler sonunda 9 Ekim 1944'te düzenlenen törenle Türkiye'nin sembol mekanlarından Anıtkabir'in temeli atıldı, inşaatı 1 Eylül 1953'te tamamlandı.
Anıtkabir'e nakil 1953'te
Atatürk'ün naaşının Anıtkabir'e nakil töreni, ölümünün 15. yılında gerçekleşti. Naaşın Etnografya Müzesi'ne taşınması sırasında halk, güzergahı doldurdu. Nakil töreni saat 09.05'te borazanın işaretiyle duyurulan 5 dakikalık saygı duruşuyla başladı. Bu sırada askeri uçaklar müzenin üzerinden uçtu. Saygı duruşunun ardından naaş, askerler tarafından top arabasına konuldu. Top arabasını 1953 mezunu Harp Okulu öğrencileri çekti.
Anıtkabir'e nakil törenine Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes, İsmet İnönü, TBMM Başkanı Şükrü Saraçoğlu ve Atatürk'ün kız kardeşi Makbule Atadan başta olmak üzere bütün mülki ve askeri erkan ile kalabalık bir halk topluluğu katıldı.
Kortej, Opera, Ulus, TBMM, Gar, Tandoğan meydanı güzergahını takiben Anıtkabir'e ulaştı. Burada yapılan törende Cumhurbaşkanı Celal Bayar çok duygulu bir konuşma yaptı. Töreni milyonlarca insan radyodan yapılan naklen yayından dinledi.
Atatürk'ün naaşı, şeref holünde tek parça mermerden yapılan mozolenin tam altında yer alan sekizgen odanın içinde hazırlanan mezarda, İslami usullere uygun olarak, dualarla "vatan toprağı"na defnedildi.
O zaman altmış yedi tane olan her ilden ve Kıbrıs'tan getirilerek harmanlanan vatan toprağı mezara konuldu.
Bugün de tüm illerden getirilen toprakların numuneleri birer vazo içerisinde, Atatürk'ün mezarının etrafını süslemeye devam ediyor.
Atatürk'ün Etnografya Müzesi'ndeki geçici kabrinden 10 Kasım 1953 tarihinde büyük bir devlet töreni ile nakledildiği Anıtkabir, her yıl O'na duyulan minnetle ziyaretçi akınına uğruyor.
Dünyadaki yankıları
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün vefatı, kurtarıcısı olduğu Anadolu kadar tüm dünya ülkelerinde de büyük yankıyla karşılandı.
Dünya basınının yanı sıra büyük devlet ve bilim adamları da Atatürk'ün ölümünden duydukları üzüntüyü, yayımladıkları mesajlarla dile getirdiler.
Ölümünün ardından ABD Başkanı Franklin Roosvelt, "Benim üzüntüm iki türlüdür; önce büyük bir adamın kaybından dolayı bütün dünya gibi üzgünüm, ikinci üzüntüm ise bu büyük adamla tanışmak konusundaki içten dileğimin gerçekleşmesine imkan kalmamış olmasıdır." derken, İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth ise "İngiliz ulusu, Atatürk'ün devlet adamı niteliklerini ve ortaklaşa bağlı bulunduğumuz Batı idealleriyle iki ülke arasındaki dostluğun kuvvetlenmesi yönünde yaptıklarını hayranlık ve minnettarlıkla daima anacaktır." ifadesini kullandı.
İngiltere Başbakanı Lloyd George ise Atatürk'ün vefatının ardından, "Arkadaşlar, yüzyıllar, nadir olarak dahi yetiştirir. Şu talihsizliğimize bakın ki o büyük dahi çağımızda Türk ulusuna nasip oldu. Mustafa Kemal'in dehasına karşı elden ne gelirdi?" değerlendirmesini yaptı.
İngiltere Başbakanı Winston Churchill, 18 Aralık 1938'de yayımladığı mesajında, "Savaşta Türkiye'yi kurtaran, savaştan sonra da Türk ulusunu yeniden dirilten Atatürk'ün ölümü yalnız yurdu için değil, Avrupa için de en büyük kayıptır. Her sınıf halkın, onun ardından döktüğü içten gözyaşları, bu büyük kahramana ve modern Türkiye'nin Ata'sına layık bir tezahürden başka bir şey değildir." ifadelerine yer verdi.
İran Şahı Rıza Pehlevi, "Dünya tarihinde, Kemal Atatürk gibi, önemli bir görevi kesin şekilde başarı ile sonuçlandıran ve bir ulusun mutlu geleceğini sağlayacak sorumlulukları üzerine alan dürüst insanlara çok ender rastlanmaktadır." derken, İtalya Başbakanı Giovanni Leone, "Kemal Atatürk, yalnız yeni Türkiye'nin sembolü değil, aynı zamanda çağımızın en ilgi çekici şahsiyetlerinden birisidir. Çalışkan, güçlü ve hür Avrupa'nın diğer ülkeleri ile iş birliğine sağlam şekilde bağlı olan Türkiye, bugün de onun izinde yürümektedir." değerlendirmesinde bulundu.
Japonya Başbakanı Hayato Ikeda da "Atatürk Japonya'da, Birinci Dünya Savaşı sonrası yıkımlarından Türkiye'yi kurtararak büyük zafere ulaştıran kahraman ve Osmanlı İmparatorluğu yıkıntılarından yeni Türkiye Cumhuriyeti'ni yaratan büyük bir devlet adamı olarak çok iyi tanınmaktadır. Özellikle Atatürk'ün Türk dili devrimini gerçekleştirmesi ve dinle siyaseti birbirinden ayırarak Türk toplumunun modernleşmesini sağlama yolundaki çabalarına karşı büyük bir hayranlık duymaktayız." dedi.
Pakistan Devlet Başkanı Muhammet Ali Cinnah ise, Atatürk'ün bölgedeki başarılarına vurgu yaparak, "O'nun ölümüyle sadece Müslümanlar değil, bütün dünya şimdiye kadar gelmiş en büyük insanlarından birini kaybetti." değerlendirmesini yaptı.
AA