Çiçek: Soruşturmanın gizliliğine riayet edilmiyor

Çiçek, Bahçeşehir Üniversitesi'nin Beşiktaş Yerleşkesi'nde düzenlenen Basın Konseyi Üyeler Genel Kurulu'nun açılışında yaptığı konuşmada, basın konusunun çağdaş toplumda ne kadar önemli olduğunu en azından teorik olarak bildiğini söyledi.

TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Bahçeşehir Üniversitesi'nin Beşiktaş Yerleşkesi'nde düzenlenen Basın Konseyi Üyeler Genel Kurulu'nun açılışında yaptığı konuşmada, basın konusunun çağdaş toplumda ne kadar önemli olduğunu en azından teorik olarak bildiğini, bu konuda herkesin kabul ettiği doğrular olduğunu söyledi.

Ülkenin demokrasinin kalitesinin ne anlam ifade ettiğini ortaya koyan en önemli göstergenin basın özgürlüğü olduğunu vurgulayan Çiçek, basın özgürlüğünün sadece ifade ve düşünce bakımından değil, başkaca hakların korunması açısından da bir demokratik toplumda hayati önem taşıdığını kaydetti.

"Keşkelerin tarihi"

Çiçek, son 100 yıllık tarihin "keşkelerin tarihi" olduğunu dile getirerek, şöyle devam etti:

"Ben bunları söylüyorsam senelerdir yazan çizen, söyleyen, konuşan insanlardan öğrendim. Öğrenme süreci henüz bitmedi. Çünkü dünün bilgisiyle bugünün sorunlarını çözme imkanı yok. Sorunlara yeni bakış açısıyla yeni dinamikler katarak çözüm aramak gerekiyor. Birkaç günden beri 'umut hakkı' diye bir hakkın varlığından haber olduk AİHM kararıyla. Demek ki, başka haklarımız var. Bunu doğru tartışamazsak, içini doğru koyamazsak, o zaman bu hak neyi ifade ediyor, neyi nasıl yapacağız? Bunları açıkça ortaya koymakta zorlanırız. Onun için öğrenmenin yaşı yok. Çoğumuzun bilgisi basından geliyor. Basın, düşüncelerimizin, bilgilerimizin büyük ölçüde kaynağıdır. Ama dünün bilgisi bugünün sorunlarını çözmeye yetmediğine göre yeni bilgiler ortaya koymaya ihtiyacımız var. Onun için 'keşke şunlar olmasaydı, şunlar yapılmasaydı' diyeceksek veya olumlu olarak 'keşke şunlar yapılsaydı, söylenseydi' diye beklentilerimizi ifade ediyorsak, yeni bir kısım bilgilere ihtiyaç var. Basın bu manada da çok önemli bir görev ifa ediyor, edecektir."



"Türkiye'deki eleştiri, öz eleştiri"

TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Türkiye'de yaşanılan sıkıntılar açısından birkaç konuyu dile getirmek istediğini belirterek, bunlardan birinin Türkiye'deki eleştiri kavramı olduğunu söyledi.

Çiçek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Özellikle siyasette, karşı olanları, benimki gibi düşünmeyenleri eleştiriyoruz. Doğrudur, bunun yapılması gerekir. Türkiye'de eksik olan öz eleştiridir. Öz eleştiri yapmadığımız sürece eleştiriler bir süre sonra, hakarete ve suçlamaya dönüşüyor. Bir süre sonra kamplaşmalar, kutuplaşmalar başlıyor. Şikayet ettiğimiz ortamın gelecekle sağlıklı zeminde sürdürülmesi bakımından yapılması gereken şey; eleştiri kadar öz eleştiriyi de yapmaktır. Ne zaman diyorsanız hemen şimdi diyeceğim ama ortam buna müsait değil. En azından 31 Mart günü yapmamız lazım. En başta siyasetçiler olarak, toplumun her kesimi ve bireyi olarak, 31 Mart günü bir hasar tespitine Türkiye'nin gerçekten ihtiyacı var. 'Neyi söyledik, neyi yıktık, neyi tahrip ettik, neler bugün bizi sıkıntıya sokuyor, neden her geçen gün biraz daha huzursuz oluyoruz' diyorsak, 31 Mart sabahı herkesin sükunetle sağduyuyla 'nerede doğru, nerede yanlış yaptık' diye bir öz eleştiriye ihtiyacı vardır. Eleştiri haktır, öz eleştiri de bir gerekliliktir."



"Hukuki çözüm gerekir"

TBMM Başkanı Cemil Çiçek, elbette her konunun siyaset üzerinden tartışılacağını, her konunun bir siyasi yanı olduğunu belirterek, şöyle devam etti:

"Ama işlem yapmak söz konusu olduğunda, siyasi çözüm bulamazsınız. Ona hukuki çözüm bulmanız lazım. Tartışırken siyasi tartışırız, işlem yaparken hukuka uygun yapmak mecburiyetindeyiz. Yaşadığımız sıkıntıların bir kısmında hukuku yok saymamız, hukuku gözardı etmemiz veya hukuku yanlış uygulamamızdan kaynaklanan sıkıntıları yaşıyoruz. Siyasetin kuralı yok, nerede başlayıp biteceği de belli değil. Hele hele bu siyasi tartışmalar bir bilimsel araştırmaya vesaire dayanmıyorsa tartışma bir sataşmadan ibaret oluyor. Onun en güzel örneklerini de seçim sürecinde çok güzel yaşıyoruz. Ama işlem söz konusu olduğunda, falancanın siyasi görüşüne kanaatine göre değil, hukuka uygun iş yapmak durumunda olalım ki, kamu düzenini tesis edelim, yaşadığımız toplumda huzurlu olsun."

Soruşturmanın gizliliği

Bugünlerde en çok tartışılan hususun, soruşturmanın gizliliği olduğunu ifade eden Çiçek, bunun evrensel bir kural olduğunu, bunun delillerin karartılmaması, rahatlıkla toplanabilmesi, vatandaşın lekelenmesini önlemek için olduğunu vurguladı.

Çiçek, "Daha emniyete ya da savcılığın kapısına girdiği andan itibaren, alınan ifadeler, başka şeyler elden ele dolaşıyorsa, 3-4 günde kişinin hayatı kararıyor, kimimize göre suçlu, kimimize göre masum, kararı daha ilk 3 günde verebiliyorsak, bu gizliliğe riayet etmediğimiz için. Ondan sonra yargılamamızın anlamı kalmıyor zaten. Türkiye'nin en temel sıkıntılarından bir tanesi, kuralı koyan ve kuralı uygulayanın yeteri kadar kurala uygun davranmamış olması" dedi.

Özgürlük, güvenlik dengesi

Türkiye'nin belli kavramlar arasında doğru dürüst bir denge kuramadığını ifade eden Çiçek, şöyle devam etti:

"Mesela özgürlük, güvenlik dengesi. Ya özgürlükleri öne çıkardık, güvenliği ihmal ettik gibi bir algılama var. 'Siz insanlara bu kadar özgürlük verirseniz olacağı budur. Bunlara cesaret verdiniz, bunları bu hale getirdiniz'... Bir kısım yanlışlıkların sebebi olarak özgürlükle bağlantı kuruluyor. 'İşlerin yolunda gitmesi, düzenli gitmesi için bu kadar özgürlük vermemek lazım, hak tanımamak lazım' gibi bu çağda kabul edilemeyecek bir münakaşa kapısı açılmış oluyor ya da güvenliği öne çıkarıyoruz, bir kısım özgürlükleri kısıtlıyoruz. Ne kadar özgürlük verirsek güvenliği o kadar tehlikeye gireceği gibi bir anlayış belli bir zamandan beri istesek de istemesek de kafamızın arka tarafında var. Bu dengeyi kuramadık. Ne 82 Anayasası'nda ne de bugünkü uygulamalarda bu ikisini dengeleyebildik. Şimdi, belki özgürlükleri öne çıkarma noktasında bir kısım çabalar oldu, gayretler oldu, yasalar çıktı, yeni kurumlar kuruldu, İnsan Hakları Kurulu, Kamu Deneticiliği gibi... Özgürlüğü öne çıkarmaya çalıştık ama bu defa da şöyle bir sıkıntıyla karşı karşıya kaldık. Özgürlük-sorumluluk dengesini kuramadık. Özgürlüğün beraberinde getirdiği bir sorumluluk var, bireylere karşı, topluma karşı, kabul ettiğimiz değerlere karşı. Sorumluluk kısmını gözardı ederek özgürlük kullanmaya kalktığımız takdirde, bu toplumda başka bir sıkıntıya da sebebiyet veriyoruz. Belki bunları da bir ölçüde tartışmak gerekecektir."

"Basın özgürlüğü önemli"

Basın ile hükümet arasındaki ilişkilere de değinen Çiçek, "Sadece yazılanlar, söylenenler bakımından değil, basının çok sağlıklı zeminde görev yaptığını söyleyemem. Çünkü basın-hükümet ilişkileri, devlet kaynaklarıyla basın sektörünün, basın patronlarının ilişkilerinin çok sağlıklı bir zeminde olduğu söylenemez. Dün de öyleydi bugün de böyle. Bunların da bir yerde ne kadar öz eleştiri yapılırsa diğer alanlardaki yanlışlıkların, sıkıntıların ortadan kaldırılabilmesi bakımından önemlidir diye düşünüyorum" ifadelerini kullandı.

"Türkiye'nin nereye gitmesi gerektiğinin farkındayız"

TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Türkiye'nin 2023 vizyonuna da dikkati çekerek, şunları kaydetti:

"Dünyada her sene Şeffaflık Örgütü, şeffaf yönetim açısından bir sıralama yapıyor. 2023'e girerken yolsuzluk ve benzeri hususlar bakımından ilk 10'a girecek bir hedef neden ortaya koymayalım? 65'ten 52'ye yükseldik diye seviniyoruz ama önümüzde 52 ülke var. Niye ben 5, 6, 7, 8, 10. olmayayım da biz 52'ye geldik bununla iktifa edelim. Böyle bir hedefi de hemen hemen hepimizin de koyması lazım. Basından bunu bekliyoruz. 2023'e geldiğinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne de Türk vatandaşlarına yakışan böyle bir gururu taşımaktır. Buna hepimizin bir yerden yardımcı olması lazım. Hepimize düşen görevler var. Bu konuları sadece bir siyaset tartışması değil, Türkiye'nin geleceği açısından son derece hayati önemli yaşamsal bir konu olduğunu, hepimizin kabul edip yaptığımız iş ne ise bu çerçevede yapmak, bu çerçevede birbirimize yardımcı olmak mecburiyetindeyiz. Bütün bu şeffaf yönetimin gerçekleşmesi bakımından basına önemli görevler düşüyor. İnanıyoruz ki, yaşadığımız sıkıntılar çektiğimiz zorluklar daha iyi bir Türkiye'nin kurulmasına yardımcı olacaktır. Ben karamsar, kötümser değilim, sıkıntılar var, zorluklar var ama en azından bugün bunun farkındayız, dünyanın nereye gittiğinin farkındayız, Türkiye'nin nereye gitmesi gerektiğinin farkındayız."