Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu tarafından Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ebediyete intikalinin 81'inci yılı dolayısıyla düzenlenen "Atatürk'ü Anma Töreni"ne iştirak ederek, katılımcılara hitap etti.
Konuşmasına tüm katılımcıları selamlayarak başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bugün Kurtuluş Savaşımızın Başkomutanı, Cumhuriyetimizin banisi, ilk Cumhurbaşkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ölümünün 81'inci yıl dönümü. Bu vesileyle Gazi Mustafa Kemal'i ve onunla birlikte ahirete irtihal etmiş tüm kahramanlarımızı, gazilerimizi ve şehitlerimizi rahmetle, şükranla yad ediyorum." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bin yıldır bu toprakları vatan yapmak için her alanda çalışan, mücadele eden, katkı sağlayan herkesi tazimle yad ettiğini belirterek, şunları söyledi:
"Maziden atiye giden bu yolculukta ülkesine ve milletine verdiği hizmetlerle adını tarihe altın harflerle yazdıran tüm güzel insanlar yüreğimizde hep yaşayacaktır. Türk tarihini binlerce yıllık devamlılığı içinde kavramak yerine hala bir asra sıkıştırmaya çalışan ideolojik bir zihniyetle karşı karşıyayız. Üstelik bunların arasında siyasetçilerin de bulunuyor olması gerçekten üzüntü vericidir. Cumhuriyeti yüceltmek için tüm tarihimizi yok saymaya kalkanlar bize göre kendi geçmişlerinden utananlardır. Gazi Mustafa Kemal'in hizmetlerini anlatmak için ondan önceki tarihimize kin kusanlar da aynı şekilde Atatürk maskesi takarak bu millete olan husumetlerini gizlemeye çalışıyorlar. Ne Atatürk'ü ne de Cumhuriyeti bu istismarcı zihniyetin insafına terk etmedik, etmeyeceğiz."
Cumhurbaşkanlığı forsunda sembolleştirdikleri 2200 yılı aşkın devlet tarihinin, Selçuklu ve Osmanlı başta olmak üzere en büyük gurur ve güven kaynakları olduğunu söyleyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bundan bir asır önce İstiklal Harbini başlatarak Anadolu topraklarına gömülmeye çalışılan milletimizin önünde yeni bir ufuk açan Gazi Mustafa Kemal Atatürk de bu milletin en önemli değerlerinden biridir. Her fani gibi Atatürk'ün yaptığı işlerin de eksikleri, fazlaları olabilir. Bunlar işin ehli kişiler tarafından konuşulabilir, tartışılabilir ama bu durum tarihi bir şahsiyet olarak kendisinin milletimizin gönlündeki yerine asla halel getirmez. Milli mücadelenin başlangıcının 100'üncü, Gazi'nin ebediyete irtihalinin 81'inci yıl dönümünde hala bu konuları konuşmamız üzüntü vericidir. Atatürk'e ve Cumhuriyetimize yapılacak en büyük katkı ülkemizin içinden geçtiği şu kritik dönemde birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize, özellikle de 2023 hedeflerimize sıkı sıkıya sahip çıkmaktır."
"Eskiler 'bal bal diyerek ağız tatlanmaz' derlerdi." ifadesini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sürekli Atatürk denilerek onun mirasına sahip çıkılamaz, sürekli cumhuriyet denilerek cumhuriyet güçlendirilemez. Bu yıl 96'ncı yıl dönümüne ulaştığımız Cumhuriyetimize en büyük katkıyı şahsımın başında bulunduğu hükümetler yapmıştır. Biz bu kavramın lafla istismarını yapmadık sadece icraatımızla hakkını vermeye çalıştık." değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan, Cumhuriyet tarihinin tamamında yapılanların 10 katına kadar hayata geçirilen hizmetlerle bu icraatları uygulamaya koyduklarını belirterek "Hayatları boyunca Türkiye'nin büyümesi, kalkınması, gelişmesi için tek bir çivi dahi çakmamış kişilerin ağızlarından çıkan cumhuriyet ve Atatürk sözü koskoca bir yalandan ibarettir. Ülkemizde yıllardır en büyük ticaret Atatürk ve cumhuriyet ticaretidir. Bu kavramlar önde perde gibi kullanılarak arkada ülkemizin yıllarca demokratik ve ekonomik olarak nasıl sömürüldüğünü en iyi milletimiz biliyor." diye konuştu.
Kendilerine olan düşmanlığın en önemli sebeplerinin, bu kirli ticareti ifşa etmeleri ve bunun önüne geçmeleri olduğuna dikkati çeken Erdoğan, "Buna rağmen hala aynı kafayla kendi tarihine, kültürüne, medeniyetine küfretmeyi marifet sananların ortada dolaşıyor olması henüz işimizin bitmediğini gösteriyor. Tıpkı son teröristi imha etmeden terörle mücadelemizin sona ermeyeceği gibi tarihimize ve kültürümüze husumet besleyen son müstevli kafalıyı da aydınlatmadan bu mücadelemiz bitmeyecektir." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Türkiye'nin geçtiği tarihi süreçte iktidarıyla, muhalefetiyle, bilaistisna her kesimden insanımızla ne yapmamız gerektiğini Gazi Mustafa Kemal'in şu sözü gayet güzel açıklıyor, 'Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır.' Evet bugün ülkemizdeki hiçbir bireyin sadece kendi çıkarını, kendi hesabını, kendi kârını düşünme lüksü yoktur. Hep birlikte önce ülkemizin bu cendereden güçlenerek çıkması, ardından da hedeflerine ulaşması için çalışmamız gerekiyor. Bu mücadeleyi her bir insanımız kendi bulunduğu yerde, kendi bulunduğu mevzide, her vazifesinde, kendi sorumluluk alanında verecektir. Daha açık konuşmak gerekirse hepimiz de işimizi en iyi şekilde yapacağız. Vatan sathının her bir karışında bunu başardığımızda Allah'ın izniyle ülkemizin üstesinden gelemeyeceği hiçbir meselesi yoktur."
Başbakan olduğu dönemde insansız hava aracı almak istediklerini ve bunu Amerikalı dostlarıyla konuştuklarını, onların da "Kongre'ye soralım" dediklerini aktaran Erdoğan, insansız hava aracını alamadıklarını anımsattı.
Silahlı insansız hava aracını da alamadıklarını söyleyen Erdoğan, "Şimdi biz insansız hava aracımızı yapıyor muyuz? Yapıyoruz. Silahlı insansız hava aracımızı yapıyor muyuz? Onu da yapıyoruz. Şimdi bir üst segmente çıkıyoruz, şimdi bir de Akıncı'mızı yapıyoruz. Dünyada birkaç ülkede var, şimdi bir de biz de olacak. Akıllı bomba istiyoruz ve G20 Antalya Zirvesi'nde o zaman Sayın Obama ile başa baş konuşuyoruz, 'Kongre'ye götüreceğim, büyük ihtimalle hallederiz' dedi. Ve Kongre'ye gidiyor akıllı bomba, 'Hayır olmaz'. Niye? Teröristleri öldüreceğiz ya onun için. Hani biz terörizme karşıydık, teröristlere karşıydık, hani NATO'da beraberiz, biz müttefik değil miyiz, model ortak değil miyiz, niye bana akıllı bomba vermiyorsun? Üstelik paramla vereceksin. Şimdi teröristlere parasız veriyorsun ama bize paramızla dahi akıllı bomba da vermediler. Ne oldu? Biz şimdi akıllı bombamızı da üretiyoruz. Kötü komşular bizi ev sahibi yaptı. Her fırsatta tekrar tekrar ifade ediyorum Türkiye'nin asıl gücü, ne topudur, ne tüfeğidir, ne süngüsüdür. Türkiye'nin asıl gücü şu insanımızın birliği, beraberliği, kardeşliğidir ve bundan kaynaklanan cesaretidir."
"Cumhuriyetimize en büyük katkıyı başında bulunduğum hükümetler yapmıştır"
Erdoğan, "Hayatları boyunca Türkiye'nin büyümesi, kalkınması, gelişmesi için tek bir çivi dahi çakmamış kişilerin ağızlarından çıkan Cumhuriyet ve Atatürk sözü koskoca bir yalandan ibarettir." şeklinde konuştu.
"Cumhuriyetimize en büyük katkıyı başında bulunduğum hükümetler yapmıştır. Biz bu kavramın lafla istismarını yapmadık." diyen Erdoğan, "Tıpkı son teröristi imha etmeden terörle mücadelemizin sona ermeyeceği gibi, tarihimize ve kültürümüze husumet besleyen son müstevli kafalıyı da aydınlatmadan bu mücadelemiz bitmeyecektir." ifadelerini kullandı.
"Şimdi kaçacak delik bile bulamıyorlar"
Tek yumruk olarak düşmanların tepesine inildiğinde, siyasi, ekonomik ve askeri olarak istedikleri kadar güçlü olsun kimsenin Türkiye'nin karşısında dayanabilmesinin mümkün olmadığını belirten Erdoğan, son birkaç yılda bu gerçeğin görüldüğünü söyledi.
Teröristler için "İnlerine gireceğiz" dediğini hatırlatan Erdoğan, "İnlerine girdik mi? Girdik. İnleri bunların tepelerine tepelerine geçirdik. Şimdi kaçacak delik bile bulamıyorlar. Bu noktaya geldiler. Hem içeride hem dışarıda." diye konuştu.
Türkiye'deki ana muhalefetin "Ne işiniz var sizin Suriye'de" dediğini anımsatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Suriye'de benim işim yok da Suriye'nin benim topraklarımda ne işi var. Bize taciz atışlarını yapmıyorlar mı? Yapıyorlar. Sınır şehirlerimizde vatandaşlarım, kardeşlerim şehit olmuyor mu? Oluyor. Benim askerim şehit olmuyor mu? Oluyor. O oradan taciz atışlarını yapacak biz de 'Hoşgeldin' mi diyeceğiz? Gereğini yapacağız. Şimdi biz de gereğini yapıyoruz, yaptığımız bu."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, milleti kendi içinde bölmek, çatıştırmak, birbirine kırdırmak için her yolu deneyenlerin bunu başaramadığını dile getirdi.
Milli iradeyi alt etmek, demokrasiyi yıkmak, darbecilerin ve cuntacıların zulmü altına sokmak için ellerindeki gizli-açık tüm araçları seferber edenlerin bunda da muvaffak olamadığını kaydeden Erdoğan, terör örgütlerini kullanarak Türkiye'yi kana ve ateşe boğmak isteyenler olduğunu belirtti.
Erdoğan şöyle konuştu:
"Rabbime binlerce hamdolsun bunda da istedikleri neticeye ulaşamadılar. Ülkemizin yumuşak karnı olarak gördükleri ekonomimizi hedef alarak, kur, faiz, enflasyon üçgeniyle, böyle bir tuzakla bizi yeniden eski günlere döndürmeye çalıştılar. Kısa sürede bu sinsi oyunu da bozduk ve gereken tedbirleri alarak ekonomiyi yeniden rayına oturttuk. Türkiye'yi yurt dışında yazdıkları senaryoya göre etiketleyerek dışlamaya, izole etmeye hatta fırsat bulurlarsa müdahaleye yeltendiler.
İşte 15 Temmuz...16 saatte devletimize yapılan o darbeyi biz hiç ettik. Ancak kiminle? Milletimizle. El ele verdi milletimiz, 251 şehidimiz, bunun yanında 2 bin 193 gazimiz oldu ama biz, devletimize darbe yapma girişimini 16 saatte yok ettik. Bütün mesele inanmak. Rabbimiz ne buyuruyor, 'Bir kere azmettin mi tevekkül et, yürü.' İşte bunun bereketini bunun neticesini alıyoruz. Milletimiz bir, beraber, iri, diri, kardeş olduğu zaman hep birlikte Türkiye olduğu zaman neler yapılabileceğini ispat etti, gösterdi."
"8 bin 100 kilometrekarenin üzerinde alanı güvenli hale getirdik"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'ye yönelik terör tehditlerini doğrudan kaynağında kurutmak için kimsenin beklemediği harekatlar düzenleyerek başarıya ulaştırdıklarını söyledi.
Şu ana kadar 3 ayrı harekatla Suriye'de, Türkiye'ye yönelik terör tehdidinin yoğun olduğu toplam 8 bin 100 kilometrekarenin üzerinde alanı güvenli hale getirdiklerine dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti:
"Sadece bununla kalmadık, güvenli hale getirdiğimiz bölgelere ülkemizdeki Suriyelilerin geri dönüşlerini de sağlayacak zemini oluşturduk. Şu an itibarıyla 365 bin Suriyeli kendi evlerine, topraklarına döndü. Bunu yeterli görmüyoruz. Şu anda ülkemizde bulunan Suriyelileri kendi evlerine, topraklarına döndürmek için planlarımızı yaptık, projelerimizi hazırladık, ya Uluslararası Donörler Toplantısı yapacağız veyahut da model projelerle biz bunun da adımını atacağız. İşte sathı müdafaa böyle yapılır.
Bulduğu her fırsatta ülkesini dışarıya şikayet eden, kendi tarihine husumet besleyen, kendi medeniyetine nefretle bakan hastalıklı bir anlayışla böylesi çetin bir mücadele yürütülemez. Öyle ki bu zihniyet sahiplerinin, özellikle mücadelemize destek vermesinden vazgeçtik, 'Sadece gölge etmeyin, başka ihsan istemeyiz.' noktasına geldik. Milletimiz, tüm bu yaşananları görüyor. Kimin nerede durduğunu gayet iyi biliyor. Milletimizin takdirini bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da herkesi hak ettiği yerde tutma yönünde gerçekleştireceğine yürekten inanıyorum."
"Cumhuriyetimizi, Osmanlı'dan kurtarabildiğimiz miras üzerinde kurduk"
Erdoğan, binlerce yıllık tarihi süreklilik içindeki son devlet olan Türkiye Cumhuriyeti'ne ve onun kurucusuna sahip çıkmanın herkesin görevi olduğunu belirtti.
Bunu yaparken geçmişe özellikle de Osmanlı ve Selçuklu devletlerine haksızlık edilmemesi gerektiğine işaret eden Erdoğan, Söğüt'te dikilen Osmanlı çınarının, 600 yıl boyunca 3 kıta, 7 iklimde şanla, şerefle, adaletle ve başarıyla yaşadığını ifade etti.
Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Cumhuriyetimizi, Osmanlı'dan kurtarabildiğimiz miras üzerinde kurduk. O olmasa, kök olmazsa, ağaç olur mu? Olmaz. Onun üzerinde yükseldik. Bu mirasa sadece topraklarımız değil, kurumlarımız da, geleneklerimiz de dahildir. Gazi Mustafa Kemal, Samsun'a, bir Osmanlı subayı olarak çıkmış, Ankara'daki Meclis'i yine Osmanlı adına faaliyete geçirmiştir. Cumhuriyetin inşası da Osmanlı'dan devralınan mevcut idari sistem üzerinde gerçekleştirilmiştir. Bu hakikatler, apaçık ortadayken sürekli olarak Osmanlı'ya hakareti ve aşağılamayı bir siyaset tarzı haline getirmek ya cehalettir ya gaflettir ya da art niyettir.
Tarihimiz bizim yörüngemizdir. Yörüngeden çıkan bir gök cismi nasıl sonsuz karanlık içinde kaybolmaya ve muhtemelen yok olmaya mahkumsa toplumlar da öyledir. Türk milletini, kendi tarihi yörüngesinden çıkarmak için geçmişiyle bağını koparmaya çalışanların amacı da budur. Milletler ve devletler mezarlığı olan tarih bunun sayısız örnekleriyle doludur. Allah'a şükür bugüne kadar milletimizi kadim tarih yörüngesinden çıkarmaya kimse muvaffak olamadı. Kimi dönemlerde kısmen de olsa zayıflıklar ortaya çıktı ama milletimiz güçlü irfanıyla, ilmiyle her seferinde işi düzeltmeyi başardı."
Birlerinin Osmanlı'da okuma-yazma oranın çok düşük olduğunu, Osmanlı'nın kendi silah sanayisinin olmadığını, Osmanlı yönetimi altındaki halklara zulmedildiğini söylendiğini hatırlatan Erdoğan, "Hepsi de yalandır, iftiradır. Her ülke ve toplum gibi elbette Osmanlı'nın da eksikleri vardır. Bunların tespitini yapmak ve yerli yerine koymak, tarihçilerin ve uzmanların işidir. Bize düşen görev ecdadımızın güçlü yönlerini kendi geleceğimizi aydınlatan bir ışık haline getirmektir." dedi.
"Bugün Afrika'nın derinliklerinden, Balkanlar'ın uçlarına kadar Osmanlı coğrafyasının neresine giderseniz gidin, derin bir muhabbetle karşılanıyorsanız ortada sıkı sıkıya sahiplenilecek bir miras var demektir." ifadelerini kullanan Erdoğan, Bosna Hersek'in Kurucu Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç ile anısını paylaştı. İzzetbegoviç'i, rahatsızlığı döneminde ziyaret ettiğini aktaran Erdoğan, şöyle devam etti:
"Ölümünün son anında, Avusturya'dan dönüyorum, 'durumu ağır' dediler. Sarajevo'da uçağı indirdim ve hemen hastaneye ziyaretine gittim. Oğlu Bakir Bey'in ifadesine göre zihni de kapalı gibiydi. Seslenince, şöyle gözlerini açtı ve kendisiyle orada birkaç kelam ettik. 'Evladım Tayyip, buralar Evlad-ı Fatihan'dır, buralar Osmanlı'dır. Ben gidiyorum, buralar size emanettir' dedi. Tabii ertesi gün Rahmet-i Rahman'a kavuştu. Aliya İzzetbegoviç şu son haliyle Bosna-Hersek'in mücadelesini veren bir komutandı aynı zamanda. O bunu böyle biliyor fakat gel gör ki bizimkiler Bosna-Hersek'te Osmanlı'nın olduğundan bihaber. Bütün eserleri, camileri, kervansarayları, köprüleri, medreseleriyle orada Osmanlı var. Mührünü öyle vurmuş. Yok ederek değil, bu şekilde vurmuş."
"Tarihin nakşedilmediği bir şehirimiz neredeyse yok"
Erdoğan, Osmanlı'nın izlerinin Güney Afrika'ya kadar görüldüğünü belirterek, "Meşhur Ebubekir Efendi bu işin ilmi temsilciliğini yapmış bir zat. Ve bu Osmanlı. Bunların bunlardan haberi yok. Bizim ayak izlerimiz nerelere kadar gitmiş haberleri yok. Şöyle diyor şair, 'Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz. Gelmişiz dünyaya milliyet nedir öğretmişiz.' Biz böyle bir milletiz. Biz sıradan bir millet değiliz. Kendi milletini, kendi tarihini inkar edenlerden bir şey olmaz. " dedi.
Türkiye düşmanlığı için malzeme üretenlerin geçmişlerinin soykırım, sömürü, zulüm ve haksızlıkla bezeli olmasına karşın kendilerini tam tersi ifadelerle pazarlamaya çalıştığına dikkati çeken Erdoğan, şöyle konuştu:
"Bizim ise varolan hakikatleri söylememize, anlatmamıza, nesilden nesile aktarmamıza tahammül edemiyorlar. Ben gençliğimize sesleniyorum; siz gururlu bir gençlik olmalısınız çünkü sizin gururlanabileceğiniz bir ecdadınız var. Siz rastgele bir gençlik değilsiniz. Bizim kendileriyle iftihar edebileceğimiz bir ecdadımız var. Bunlar her yönüyle bizim iftihar vesilemiz. Bugün 81 vilayetimizin tamamında tarihi, kültürü görüyorsak, bütün bu eserlerle mücehhez toprakları görüyorsak, işte gidin Erzurum'a, Mardin'e her yer tarih. İstanbul'u söylememe gerek var mı? Adım başı tarih. Ankara bunların içerisinde en fakiridir aslında. Burada da Selçuklu var. Konya, Kayseri tarih, her yer tarih. Yani tarihin nakşedilmediği bir şehrimiz neredeyse yok. Biz bunlarla gururlanmayalım da kimlerle gururlanalım? Onlar ne derse desin biz kim olduğumuzu biliyoruz, kim olduğumuzu evlatlarımıza ve tüm dünyaya da anlatmaya devam edeceğiz."
"Osmanlı'nın silah sanayisi olmadığı da koskoca bir yalan"
Kemal Karpat başta olmak üzere liyakatlarına kimsenin itiraz edemeyeceği tarihçilerin, geçen asrın başında Osmanlı'da okuma yazma oranının nüfusun yarısından fazla olduğunu dile getirdiğini söyleyen Erdoğan, bunun o dönem Rusya, İspanya, İtalya başta olmak üzere pek çok ülke ile karşılaştırıldığında çok yüksek bir oran olduğunu vurguladı.
Osmanlı'nın, Balkan Savaşları ile başlayan, 1. Dünya Savaşı ve İstiklal Harbi ile devam eden süreçte okur yazar nüfusunun büyük kısmını kaybettiğini belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"Özellikle erkek nüfusun önemli bir kısmı şehit oldu. Çanakkale'yi düşünün. 'Kınalı kuzular' diyoruz ya, kınalı kuzuları biz orada kaybetmedik mi? Orada kaybettik. Bunlar sıradan işler değil. Toplam nüfusumuzun bir kısmı da sınırlarımız dışında kaldı. Bir de buna Cumhuriyet'le birlikte gerçekleştirilen Harf Devrimi ile adeta her şeyin sıfırlandığını eklediğimizde elbette ülkemiz okuma yazma oranın çok düşük olduğu bir dönem yaşadı. Bunu Osmanlı'ya yüklemek tam anlamıyla bir bühtandır. Nitekim zaman içerisinde Türkiye yüzde yüzlük bir okur yazar seviyesine ulaşmıştır. Osmanlı'nın silah sanayisi olmadığı da koskoca bir yalandır. Bunların, ne tarihle alakası var ne geçmişini araştırmakla alakası var. Coğrafyamızdaki 600 yıllık hükümranlığı döneminde neredeyse savaşsız tek bir haftası olmayan Osmanlı'nın silah sanayisinin olmadığını iddia etmek kadar saçma bir iddia olmaz. Burada asırlar boyunca dünyaya top, tüfek, gemi başta olmak üzere silah sanayisi ihracatı yapan bir ülkeden söz ediyoruz."
"Ülkemiz savunma sanayisinin dışa bağımlılığını tersine çeviriyoruz"
Osmanlı'nın İstanbul'un fethi başta olmak üzere tüm önemli savaşlarının, silah sanayisindeki yenilikçiliklerine, üstünlüğüne özellikle bağlı bulunduğunu anlamak için ilköğretim düzeyinde tarih bilgisinin bile yeterli olacağını belirten Erdoğan, "Sorun, Osmanlı'nın 18'inci yüzyıldan sonra bu alandaki öncülüğünü ve üstünlüğünü korumayı başaramamış olmasıdır. Dikkat ediniz, hiç olmamasından değil üstünlüğün kaybedilmesinden söz ediyorum." ifadesini kullandı.
Bu durumun ister istemez daha iyi silahların dışarıdan alınmasını gerektirdiğine işaret eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yaşadığı tüm sıkıntılara rağmen Osmanlı, son döneminde bu konuda çok önemli hamleler yapmıştır. İkinci Abdülhamid Han'ın İstanbul'da kurduğu modern barut, fişek, top fabrikaları Cumhuriyet'e miras olarak kalmıştır. Cumhuriyet döneminde Kırıkkale başta olmak üzere Anadolu içlerine yayılan silah sanayisinin gerisinde işte böyle bir birikim vardır. Tek parti yönetimi, şayet Nuri Demirağ'ın Kayseri'de kurduğu uçak fabrikası, Nuri Killigil'in İstanbul'da kurduğu silah fabrikası gibi girişimlere sahip çıkmış olsaydı bugün Türkiye savunma sanayisinde bambaşka bir yerde olurdu. Nuri Demirağ'ın, Killigil'in fabrikaları, düşünebiliyor musunuz, bunlar gaz ocağı fabrikasına dönüştürüldü. Bunlar bu şekilde ihanet ettiler. Her şeye rağmen ecdadın mirasından aldığımız ilhamla biz ise 17 yılda ülkemiz savunma sanayisinin dışa bağımlılığını neredeyse tersine çeviriyoruz."
"Türkiye savunma sanayisinde 700 projeyle dünya çapında bir oyuncu"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, göreve geldiklerinde savunma sanayisinde yerli 20 milyar dolarlık bir yapının, yüzde 20 yerlilik oranının bulunduğunu anlatarak, "Şimdi ise yüzde 70'i yerli hale geldi. Nereden nereye? Yüzde 20'den yüzde 70'e. Hedef yüzde 100. Türkiye, 2002 yılında toplam bütçesi 5,5 milyar dolar olan sadece 62 savunma sanayi projesine sahipti. Bugün Türkiye, toplam bütçesi 60 milyar doları bulan ve yakında 75 milyar dolara ulaşacak olan 700 projeyle dünya çapında bir oyuncu haline geldi." değerlendirmesinde bulundu.
"Hisar füze sistemi" ile bu alanda kritik eşiğin geçildiğini ve "Siper" adlı uzun menzilli hava savunma sistemini geliştirmek için hazır hale geldiklerini belirten Erdoğan, yerli üretim 4'üncü korvetin hizmete alındığını, 5'incisinin de inşasına başladıklarını anlattı.
İnşası süren "Anadolu" çıkarma gemisinin kendi alanında dünyadaki sayılı eserlerden biri olacağını vurgulayan Erdoğan, "İnşallah 2023 yılında kendi milli savaş uçağımızı göklerde görerek bu alandaki kritik eşiği de geride bırakmış olacağız." diye konuştu.
Helikopter alanında "ATAK"tan sonra çok maksatlı kullanımlar için "Gökbey"in üretildiğini dile getiren Erdoğan, ayrıca ağır sınıf taarruz helikopteri için de çalışmalara başlandığını söyledi.
"Silahlı ve silahsız insansız hava araçlarındaki kabiliyetimizi ve gücümüzü herkese kabul ettirdik." diyen Erdoğan, "Bayraktar" ve "ANKA"dan sonra şimdi de "Akıncı" ile bu alandaki üstünlüğün daha da pekiştirildiğini dile getirdi.
Savunma sanayi projelerinde en çok zorluğun motorda yaşandığına dikkati çeken Erdoğan, "Yerli uçağımız dahil her alanda ihtiyacımız olacak motoru üretecek projemiz de hızla ilerliyor." bilgisini verdi.
"Hakikatle yüzleşmek bazılarının işine gelmiyor"
Konuşmasında Sakarya'daki Tank Palet Fabrikasına ilişkin de açıklamalarda bulanan Erdoğan, "Sakarya'daki Tank Palet Fabrikasında yapılan işletme hakkı devri sözleşmesini diline dolayanlar, bırakınız diğer meseleleri, daha bu konunun dahi ne anlama geldiğinden habersiz ve sürekli olarak ortalığı karıştırmaya gayret ediyorlar. Bu işin gece gündüz istismarını yapanlara sorun, 'Satış nedir, işletme devri nedir, daha önce bu fabrika nasıl ve hangi şartlarda çalışıyordu, şimdi ne yapacak?' gibi soruların hiçbiriyle ilgilenmiyor." diye konuştu.
Kocaeli'de doğru dürüst üretim yapamadığında "Böyle olmaz." diyerek Seka Kağıt Fabrikasını kapatma kararı aldıklarını, oradaki işçileri Kocaeli Belediyesine devrettiklerini dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:
"O makineler tamamen tarih, dedik ki burayı müze haline getirelim, müze ve bütün o bölgeyi Kocaeli Belediyesinin eliyle de milli park haline dönüştürdük. Şu anda orası böyle bir hizmeti veriyor ve kağıt noktasında da üretimi çok daha farklı bir şekilde yapar hale geldik. Tıpkı Atatürk istismarı, tıpkı Cumhuriyet istismarı gibi bu konuda da kendilerine bir istismar yolu bulmuşlar, gözleri kapalı bir şekilde oradan devam ediyorlar. Sakarya'daki Tank Palet Fabrikasının satımı diye birşey söz konusu değil, tamamıyla BMC fabrikasının yüzde 50'si Katar'ın ortaklığında, yüzde 50'si Türk ortaklar olmak üzere kurulan bu şirketle, şu anda Karasu'da kendi fabrikalarını yapıyorlar, ayrıca yapılacak ve burada da o fabrikanın yapımı ile birlikte buranın işletmesi alınmak suretiyle bu süreç devam ediyor. Dürüst olun, samimi olun milleti aldatma yoluna gitmeyin. Biz netice netice netice diyoruz, ama siz maalesef farklı yaklaşıyorsunuz.
Şöyle bir etraflarına baksalar, hakikatleri görecekler. Tabii şayet göz kamaştırıcı ise hakikatle yüzleşmek bazılarının işine gelmiyor. Onlar deve kuşu misali kafalarını kuma gömüp her yeri karanlık sanıyor diye Türkiye öyle olmuyor. Biz Cumhuriyet'e sahip çıkmak ve Cumhuriyet'i bize emanet edenlere layık olmak için her alanda gece gündüz çalışıyoruz. İnşallah ülkemizi 2023 hedeflerine ulaştırarak dünyanın en üst ligine çıkarmakta kararlıyız. Hep söylediğim gibi Atatürk'ü anlamak da anmak da böyle olur, lafla değil."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının sonunda, vefatının 81'inci yılında Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü saygıyla bir kez daha yad ettiğini belirterek, bin yıldır bir gül bahçesine düşercesine toprağa düşen tüm şehitlere, kahraman gazilere Allah'tan rahmet dilediğini kaydetti.
AA