Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya'daki temaslarının ardından yurda dönüşünde uçakta gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı, değerlendirmelerde bulundu.
Moskova ziyaretinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile ikili ilişkileri ele aldıklarını belirten Erdoğan, özellikle Suriye'de İdlib bölgesindeki gelişmelerin gündemlerinin öncelikli maddesini teşkil ettiğini söyledi. Ayrıca Libya'yı da görüşme imkanı bulduklarını bildiren Erdoğan, "Rusya Federasyonu ile ekonomi, ticaret, sanayi, turizm, enerji alanlarında kapsamlı ve çok boyutlu ilişkilerimiz var. Bugün bu konuları ele alma imkanımızın yanında, bu yıl ülkemizde yapacağımız Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey Toplantısı için Sayın Putin'i ülkemize davet ettik." dedi.
Suriye konusunda daha önce de Rusya Devlet Başkanı Putin'e söylediği bir konuyu bugün de ele alma fırsatı bulduklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Suriye ve İdlib'deki gelişmeler, ikili ilişkilerimizi olumsuz yönde etkilememelidir. Bu anlayışla bugün önemli bir adım attık ve ateşkes anlaşmasını yaptık. Buradaki üç madde, önem arz ediyor. 6 Mart 2020 saat 00.01'den itibaren yürürlüğe giren ateşkesle ilgili arkadaşlarımız konunun sahada takibini de yapıyor. Ateşkes birkaç alanda önemli kazanımlar getiriyor. Bir; ülkemizin sınırlarını rejim ve terör saldırılarına karşı daha korunaklı hale getiriyor. İki; İdlib bölgesinde istikrar ve normalleşmeye zemin hazırlıyor. Üç; orada bulunan askerlerimizin güvenliğini teminat altına alıyor. Dört; sivillerin korunması için önemli bir adım teşkil ediyor. Bu örnekler çerçevesinde sahadaki gelişmeleri anbean takip etmeye devam edeceğiz. Başta şahsım olmak üzere mevkidaşım ile beraber, bunun yanında Dışişleri Bakanım, Milli Savunma Bakanım, Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanım ile bu süreci takip edeceğiz. Ve zaman zaman belki gün aşırı birbirimizi arayacağız ki bu ateşkes sürecini kontrol altında tutalım, herhangi bir zemin kayması olmasın. Amacımız, Suriye'de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 2254 sayılı kararındaki siyasi süreci işletmek ve Suriye iç savaşını sona erdirmektir. Buraya gelirken amacımız, ateşkes sağlamaktı. Hamdolsun bunu temin ettik. Tabii rejimin olası ihlal ve saldırılarına karşı da her an teyakkuz halinde olacağız. Bu konudaki kararlılığımızı son bir haftada rejime verdirdiğimiz zayiatlarda güçlü bir şekilde gösterdik."
Putin ile İdlib ateşkesinin yanı sıra Libya konusunu da ele aldıklarını hatırlatan Erdoğan, Libya'da Hafter'in uzlaşmaz tutumunun ortada olduğunu söyledi. Hafter'in hiçbir anlaşmaya uymadığı gibi savaşı da körüklediğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bunu Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, İtalya gibi devletler de artık açıkça görüyor. Sayın Putin ile bu konuları ele aldık. Özellikle de bu Wagner konusunda Sayın Başkanın olumlu bir adım atacağını düşünüyorum. Böylece Libya'daki sürecin de aynen bu akşamki attığımız adıma benzer bir şekilde sonuçlanması ikimizin de önemli bir beklentisidir." dedi.
"Rusya ile olan ikili ilişkilerimiz hiçbir şeye benzemez"
Türkiye-Rusya ilişkilerinin 5 yıldır iyi bir şekilde gittiği belirtilerek "Ne oldu da bu aralık ayından itibaren Putin birden tavır değiştirdi?" sorusu üzerine Erdoğan, "Aslında çok da bir farklılaşma olmadı. Zaman zaman uluslararası ilişkilerde buna benzer gelişmeler, iniş çıkışlar olabiliyor." yanıtını verdi. Erdoğan, şunları söyledi:
"Rusya ile olan belki de bizim en son düşünebileceğimiz bir konu olabilir bu. Niye derseniz, bizim şu anda Rusya ile olan ikili ilişkilerimiz hiçbir şeye benzemez. Bir taraftan savunma sanayisinde attığımız adımlar, bir taraftan nükleer enerjide attığımız adımlar, bir taraftan Türk Akımı konusunda attığımız adımlar, bir diğer taraftan turizmde attığımız adımlar. Tabii bunların çok çok büyük önemi haiz. İkili ilişkilerimizin geldiği bu noktalarda bir de üçüncü ülkelerde beraber atabileceğimiz adımların planlamasını yaptığımız dönemi yaşıyoruz. Yani onun için de herhalde bir yerden şöyle kara kediler girmiş olabilir."
"İsrail olabilir mi?" denmesi üzerine ise Erdoğan, "Yok. O kadar zayıf değil." dedi.
Gözlem noktalarının durumu
Türkiye'nin İdlib'deki gözlem noktalarının akıbetinin sorulması üzerine ise Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Malum, toplamda 12 gözlem noktası var. Tabii bu gözlem noktaları bizim için çok çok önemli. 12 gözlem noktasının dışında tabii aşağıda da gözlem önem ifade ediyor. Bu durumların hepsi de aynen şu andaki durum gibi korunacaktır. Şu anda herhangi bir değişiklik söz konusu değil." açıklamasını yaptı.
Yapılan ateşkes hatırlatılarak "Müzakere içeren süreç başladığını görüyoruz. Bu kapsamda İdlib krizi tam olarak bitti diyebilir miyiz?" sorusu üzerine Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Az önce bir ifade kullandım. Yani biz şu anda işi o kadar sağlama aldık ki her an Sayın Başkan ile irtibat halinde olacağım. Dışişleri Bakanımız aynı şekilde muhatabıyla, Milli Savunma Bakanımız muhatabıyla, Milli İstihbarat Başkanımız muhatabıyla sık sık görüşmek suretiyle bu ilişkiyi sürekli diri tutacağız. Bir yerde çatlak patlak olduğu anda hemen konuya müdahale edeceğiz. Tabii aramızda her şey yazı ile olmuyor, söz ile olanlar da var. Burada bu kararlılığımızı teyit ettik."
Daha önce Putin'e telefonda söylediği "Aradan çekilin, bizi rejim ile baş başa bırakın" sözü hatırlatılarak "Görüşmede bu söylem masaya yatırıldı mı, gündeme geldi mi? Geldiyse bu görüşmeden olumlu bir sonuç çıktı. Bu tavrınızın bir etkisi oldu mu?" sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Tabii bu konu tatlıya bağlanınca böyle bir şeyi söylemenin de artık anlamı kalmadı." yanıtını verdi.
S400'lerin durumu
Rusya'nın geçmişte hassas konularda verdiği sözleri yerine getirmediği hatırlatılarak, "Böyle politikalar sürdürürse Rusya Federasyonu, S400 gibi kritik hayati projeler bundan etkilenir mi?" sorusu üzerine Erdoğan, şöyle konuştu:
"S400 şu anda artık bizim malımız. Bir taraftan S400 ile ilgili eğitim çalışmaları vesaire bunlar devam ediyor. S400'ü büyük oranda teslim almış vaziyetteyiz. Tamamı elimizde. Şu anda tamamı geldi. Nisandan itibaren de artık faal hale gelecek. Ama yine söyleyeyim, dün de söyledim yetkililerine; Amerikalılara, 'Eğer bize Patriot verirseniz biz sizden de Patriot alırız.' dedik."
M4 kara yolundaki toplam 12 kilometrelik güvenli koridora işaret edilerek "Türkiye'nin beklentisi nedir? Biz uçuşa yasak bölgede istemiştik çünkü. İkincisi de M5 kara yolundaki sorun nasıl çözülecek? Bir de sonuç itibarıyla Esed rejimine hiç güven olmadığı ortada. Rusya nasıl dizginleyecek? Bununla birlikte acaba görüşmeler boyunca Esed tarafıyla bir görüşmesi oldu mu?" sorusuna Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu yanıtı verdi:
"M4 kara yolunun kuzeyinde 6 kilometre ve güneyinde 6 kilometre derinliğindeki alanda bir güvenli koridor tesis edilecek. Burada aynı zamanda kendileriyle devriye sistemini de çalıştırmaya başlayacağız. Bu zaten aynı zamanda Türkiye ve Rusya olarak bir dayanışmayı ortaya koyuyor. Rejim bu noktalarda zaten Rusya’dan gelecek herhangi bir talimata karşı çok fazla direnmez. Nitekim bugün mesela biz çalışmalarımızı bitirdik. Bir an önce de ateşkesle ilgili adım atılmış oldu ve 6 Mart 2020 saat 00.01 itibarıyla bu yürürlüğe girdi. Her şey oldu ki orada da imzalar atıldı. Savunma Bakanlarımız imzaları attı. Dışişleri Bakanlarımız da açıklamayı yaptı. Bundan sonra da ayrıca işin esas ve usulleri hakkında burada bir hafta kadar bazı çalışmalar yürütecekler."
Erdoğan, İdlib'in kuzeyinde, yüz binlerce insanın kötü koşullarda olduğuna dikkat çekilerek "Bu konuda kriz olduğunda Avrupa Birliği’nden destek gelmişti. Aynı şekilde hem Resulayn ve Telabyad arasındaki bölgeye bir güvenli bölge inşa etmek için daha önce uluslararası camiaya çağrı yapmıştınız. Orada bir uluslararası donörler olması konusunda bir destek alınacak mı, orada acilen güvenli bölgede inşa çalışması yapılabilecek mi?" sorusu yöneltilince şunları kaydetti:
"Batı maalesef çok yüzlü. Yunanistan'a hemen anında 700 milyon avro söz verdiler; '350’sini hemen gönderelim, 350’sini de sonra gönderelim.' dediler. Bırakın 700 milyon avroyu, Şansölye bize 25 milyon avrodan bahsetti ama ondan da maalesef henüz bir ses çıkmadı. Avrupa Birliği'nden gerek Konsey Başkanı Sayın Charles Michel olsun gerek Komisyon Başkanı Sayın Ursula von der Leyen olsun onlar da bazı sözler verdiler. Onlardan da bir netice çıkar mı çıkmaz mı bilmiyorum ama Sayın Bakanımızla da bazı görüşmeleri oldu. Gelse de gelmese de biz bu kadar seviye kaybına uğramış değiliz, Allah'ın izniyle bu işi hallederiz. Mesela basın mensuplarını o briket barakaların yapıldığı yere bir götürmek lazım. Oraları görmek lazım. 25-30 metrekarelik yapılar. İstiyoruz ki oralarda Suriyeli kardeşlerimiz daha iyi koşullarda yaşasın, yani biraz daha konforlu olsun. Duruma göre biz farklı ekip de ayarlar oradaki briket barakaları bir an önce bitirip o insanları oralara yerleştiririz."
'Yük paylaşımına gelince yük paylaşımında yoklar'
"Açık kapı politikasının gözden geçirilip geçirilmeyeceği" yönündeki soru üzerine Erdoğan, "Her şeyden önce bizim Yunanistan tarafı ile bu süreçte 'Açık kapı artık kapalı mı?' bunu tartışacak zamanımız yok, o iş bitti. Biz kapıları açtık şu anda. Mülteciler gidebildiği kadar gidecek, biz bunları zorla ülkemizden de çıkarmıyoruz. Kendi arzularıyla, kendi istekleriyle bu insanlar çıkıyorlar." ifadesini kullandı.
Yunanistan'ın sığınmacılara zulmettiğini belirten Erdoğan, "Takip ettiğim kadarıyla, en son 5 vaka vardı öldürdükleri. Tüm bunların yanında tabii şişleyerek batırdıkları botlar da çok gaddar yaklaşımlarıdır." diye konuştu.
Yunanistan'ın Avrupa Birliği'nden inceleme için gelen heyetleri farklı yerlerde gezdirip diğer taraftan bu uygulamalarını sürdürdüğünü kaydeden Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov bize 'Sofya'da bir toplantı yapalım.' dedi. Buna Yunanistan Başbakanı Miçotakis'i de davet etmek istedi. O gün iki tane ölüm vakası vardı. Bu olaydan sonra ben de kendisine dedim ki 'Miçotakis'in olduğu yere gelmem ve onunla aynı fotoğraf karesinin içerisine de girmem'. O gece çok konuştuk, çok ikna etmeye çalıştılar ve sonra iptal edildi.
Zira bu işler bu kadar ucuz değil. İnsan hayatının bu kadar ucuz olmadığını, bu siyasetçilerin bilmesi lazım. Dolayısıyla bunlar olmamış olsa belki bu süreç çok daha farklı akacaktı. Aslında İdlib olayı ile Avrupa Birliği'nin ilgisi yok ama onlar tabii bundan vazife çıkarma noktasında. Nasıl ki Libya ile ilgili Merkel, Berlin zirvesi olayını gündeme getirdi aynı şekilde Macron buralardan bir şeyler çıkarmaya gayret ediyor. Buna benzer şekilde Avrupa ülkelerinin çoğu durumdan vazife çıkarmakta mahirler. Ama yük paylaşımına gelince yük paylaşımında yoklar. Dolayısıyla da bu süreç içerisinde temenni ederiz ki hele hele bugünkü karardan sonra, onlarda çok daha farklı bir süreç başlar ve ona göre yeni adımlar atarız."
"Ne yasalarımız ne örfümüz ne adetimiz müsaade eder"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Askerimizin Suriye'de ne işi var?" şeklindeki sözlerinin anımsatılarak, "Sizce CHP'yi ne motive ediyor, ne azmettiriyor?" sorusunun yöneltilmesi üzerine Erdoğan, şöyle konuştu:
"CHP'deki ruh halini benim anlatmam doğru olur mu? Bunlar adeta Deli Dumrul misali felaket yaşıyorlar. Ve şu an itibarıyla, bu sabah gerek avukatım olsun gerek yargı olsun bu şahıs ile ilgili bu davaları açtılar. Yani dokunulmazlığının kaldırılmasına varıncaya kadar bu süreci takip edecekler. Ben Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanıyım. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı'na kalkıp da bu tür edepten, ahlaktan yoksun, böyle akla, hayale gelmeyecek hakaretleri yapmaya ne yasalarımız ne örfümüz ne adetimiz müsaade eder. " diye konuştu.
"Yargıda konuyla ilgili gereğini yapacağız ve yapıyoruz"
TBMM'de geçen gün bugüne kadar yaşanmayan bir tablonun yaşandığına işaret eden Erdoğan, parlamentonun böyle bir tabloyu yaşamasını hiç istemediklerini söyledi.
Bu tabloyu yaşayan ve yaşatanlara önce o partinin başındaki kişinin gereken bedeli ödetmesi gerektiğini vurgulayan Erdoğan, şu açıklamalarda bulundu:
"Onu da geçiyorum, dikkat edin bu şahıs her yönüyle her an her yerde maalesef birçok sakatlıklar yapıyor. Arifiye olayının perde arkasında da var. Kendisini şöhret yapabilmek veya bir karşılık bulabilmek için sırtına bir tişört giyiniyor. Yanına aldığı şöyle bir 50, 100 kişiyle gidip devasa bir yatırımı karalamanın, lekelemenin neticesini toparlamak istiyor. Tabii bu CHP'nin sorunudur ve milletimiz de bunlara vakti saati geldiğinde gereğini yapacaktır. Biz de yargıda konuyla ilgili gereğini yapacağız ve yapıyoruz."
"Mecliste yaşanan olayı siyasetin geldiği seviye açısından nasıl değerlendirdiğinin" sorulması üzerine de Erdoğan, yaşananların çok büyük tehlike olduğunu belirtti.
Türk siyasetinin kesinlikle buralara düşmemesi gerektiğinin altını çizen Erdoğan, "Ama buraya düşürenlere de bedelini, eğer sorumluluk taşıyorsa, mensubu olduğu partinin lideri hesabını sormalıdır." değerlendirmesinde bulundu.
"Olay, Rusya ile Türkiye arasındaki olay değil"
İdlib'deki saldırıyı "Bu saldırı 15 Temmuz hain darbe girişiminin bir devamı" olarak nitelendirdiği anımsatılarak, "Tam olarak ne oldu?" sorusunun yöneltilmesi üzerine Erdoğan, Türkiye'yi tökezletme girişimlerini püskürttükçe saldırıların şeklinin değiştiğini ifade etti.
"15 Temmuz'da FETÖ'cü darbecilere karşı ülkemizi nasıl savunduysak, koruduysak, Suriye’de de aynı şey sebeple bulunuyoruz." diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Şimdi de İdlib'de farklı bir olay sahnelenmeye çalışılıyor. Olay, Rusya ile Türkiye arasındaki olay değil. Bizim burada karşımızda Rusya yok, burada bizim karşımızda rejim var. Bu rejim şu anda maalesef öyle bir süreci yaşıyor ve yaşatıyor ki maalesef bölgede bugüne kadar kendi halkına acımasızca zulmeden bir rejim. Kendi halkına bu kadar acımasızca zulmeden bu rejim önce El Bab'da, Cerablus'ta bütün bizim sınır bölgelerinden bizi hep rahatsız etti. Her zaman buralardan saldırdı ve birçok kayıplarımız oldu, yüzlerce… Uyarılarımız hep yapıldı ama bu uyarılara rağmen durmadı. Ondan sonra ne oldu? Afrin'e geldi. Afrin'de aynı durum oldu. Ve Afrin'de de gereği yapıldı. Afrin'den sonra da işin buraya gelişi, İdlib'den bize olması muhtemel bir saldırıydı ve bu da oldu. Bu saldırının illa silahlı saldırı olması şart değil. Buradan milyonu aşkın insan bizim sınırlarımıza doğru iltica ediyorsa, göç hareketi başladıysa biz buna seyirci kalamayız. 'Bunlar da gelsin.' diyemeyiz. Buradaki sıkıntının temelinde şu anda göç yatıyor."
"Şu an itibarıyla bize Amerika'dan gelmiş herhangi bir destek söz konusu değildir"
Buradaki düzensiz göçün önünde durulması gerektiğini vurgulayan Erdoğan, bu insanların Türkiye'ye girmesi halinde ülkede 5-5,5 milyon mülteci olacağını söyledi.
Bunun altından Türkiye'nin nasıl kalkacağını soran Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Şu andaki adımın temelinde, aslında yoğun göç hareketi var. Bu göç hareketini de tabii ki durdurmamız gerekiyordu ve bunu bu şekilde durdurmuş olduk. Ve şu an itibarıyla bu ateşkes adımı, bu atılan imzalar sahiplenildiği takdirde ki şöyle bir hafta içerisinde işte bunların usul esas konuları üzerindeki çalışmalar da yapılacak ve bu çok daha temelli bir yere inşallah oturmuş olur." ifadesini kullandı.
"Bahar Kalkanı Harekatı ile birlikte, Amerikan cenahında da bir hareketlenme oldu. Acaba bu gelinen noktadan sonra hem Türk-Amerikan ilişkilerinde hem de Suriye meselesi bağlamında Birleşmiş Milletler'i harekete geçirme olabilir. Mesela olumlu yönde bir ivme bekliyor musunuz?" sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Şimdi sözde güzel şeyler var ama uygulamada ne getirir ne götürür onu şu anda bilemiyorum. İşte dün akşam, Büyükelçi ile beraber Birleşmiş Milletler Temsilcileri de bizdeydi. Onlarla da uzunca durum değerlendirmesi yaptık. Bu durum değerlendirmesinde de kendileri birçok destek vaadinde bulundular. Temennim odur ki bu destekler yerine gelir; tabii bu destekler Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde olabilecek veya atılabilecek adımlar olur. Bunun yanında bugünkü ateşkes olmayıp da süreç aynen devam etmiş olsaydı, birçok silah, mühimmat, araç gereç vesaire destekleri olabilirdi. Ama şu an itibarıyla bize Amerika'dan gelmiş herhangi bir destek söz konusu değildir. Fakat tabii önümüzde, şimdi bir de Libya meselesi var. Libya'da da yine bizim Amerika ile görüşmelerimiz var. Libya hakkında aynı şekilde Rusya ile de görüşmelerimiz var. Şimdi bugün tabii Rusya'dan Wagner konusunda olumlu bazı beyanlar aldık. Temenni ederiz ki bu hayata geçer. Eğer hayata geçerse o zaman Libya'da bizim işimiz de kolay olacak, Serrac'ın işi de kolay olacak."
"Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) mensuplarının deşifre edilmesine" ilişkin bir başka soruya karşılık Erdoğan, "Bu faaliyetler hakkında çok fazla şey düşünmeme gerek yok. Zaten yargı gerekli adımı attı. Gelişmeleri biz de yakından takip ediyoruz." dedi.
AA