TBMM
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı'na katıldı.
Türkiye Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti TBMM Grup toplantısında yaptığı konuşmada, bir süre daha devam edecek olan Meclis çalışmalarında milletvekillerine başarılar diledi.
Milletvekilleriyle gruplar halinde gerçekleştirdikleri değerlendirme toplantılarına geçen hafta kaldıkları yerden tekrar başladıklarını anımsatan Erdoğan, yarın bir grup milletvekili ile tekrar bir araya geleceklerini, böylece salgın öncesi başlatılan ve beş grup halinde planlanan toplantıların tamamlanmış olacağını ifade etti.
Erdoğan, Meclisin açılmasıyla gruplar halindeki sohbet toplantılarına yeniden başlayacaklarını bildirerek, "AK Parti’nin en önemli vasıflarından biri olan istişare kültürünün örneği olarak gördüğüm bu toplantılarda söz alan her milletvekilimiz özgürce düşüncesini ifade ediyor. Arkadaşlarımızla, illerimizin sorunlarından ülke ve dünya politikalarına kadar her hususu samimiyetle görüşme, konuşma fırsatı buluyoruz." dedi.
Kendisi dahil toplantılara katılan hemen herkesin üzerinde ittifak ettiği hususun "2023 seçimlerinin ülkenin kazanımlarının korunması ve geleceği bakımından giderek daha önemli hale gelmesi" olduğunu belirten Erdoğan, "Dünkü Merkez Yürütme Kurulu toplantımızda da ifade ettim; Türkiye, 2023 yılına yaklaştıkça partimize ve ülkemize yönelik saldırıların giderek artacağı anlaşılıyor. Maalesef güya muhalefet sıfatıyla ortada dolaşan bir parti ve onunla aynı yolda yürüyenler, Türkiye’nin önünü kesmeye yönelik bu kampanyaya büyük bir hevesle ortak olmaktadır." değerlendirmesinde bulundu.
"Yalan terörü"
"Elbette bu ülkede her dönemde iktidarla muhalefet partileri arasında çekişmeler, gerilimler, görüş farklılıkları yaşanmıştır." diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ama bu defa karşımızda bambaşka bir fotoğraf vardır. Dışardan ve içeriden birtakım sözler aldığı anlaşılan CHP, giderek daha pervasız, yıkıcı ve ahlaksız bir şekilde bizi hedef alıyor; buna benzer bir görüntü vererek ülkenin demokrasisine, ekonomisine, geleceğine kast ediyor.
Bu arada, CHP’nin dışardan aldığı sözleri biz söylemiyoruz, bizzat kendileri zaten ikrar ediyorlar. Eskiden beri içeride bunların değirmenine su taşımayı kendilerine vazife addeden bir kesim hep olagelmiştir. Kıyılarımız nasıl müsilajın tehdidi altında oksijensiz kalma riski ile boğuşuyorsa siyasette de yerli ve milli her adımı yok etmeye çalışan, dahası siyaseti kirleten bir müsilajla karşı karşıyayız. CHP’nin başını çektiği bu siyasi müsilaj, her türlü iftirayı, yalanı, çarpıtmayı, küresel boyutu da olan büyük bir medya ve sosyal medya ağıyla milletimizin üzerine adeta yağmur gibi yağdırmaktadır. Dikkatinizi çekiyorum, burada sehven, yanlış bilgi verme değil, bilinçli ve kasıtlı bir iftira, yalan, çarpıtma hali hatta stratejisi yürütülmektedir. Şayet, böyle değilse durum daha vahim demektir. Çünkü ortada klinik bir vaka söz konusudur. Bernard Shaw 'Yalancının cezası, kendisine inanılmaması değil onun kimseye inanmamasıdır' diyor. Başındaki zat başta olmak üzere CHP şürekasına zaten kimsenin inandığı yok ama onlar da kimseye inanmadıkları bir ruh haline sürüklenmişlerdir. Her ne sebeple olursa olsun, Türkiye, CHP zihniyetinin yalan ve iftira zulmüne maruz kalmaktadır. Bunun adı da bir yalan terörüdür. Bunlara göre, bu ülkedeki cumhurbaşkanından başlayarak bakanlarından, milletvekillerinden, bürokratlarından işadamlarına kadar herkes; esnafından, çiftçisinden, gençlerine kadar her kesim taammüden vatanına ihanet etmektedir. Herkes yolsuzluk yapmaktadır. Herkes hırsızdır, herkes uyuşturucu kaçakçısıdır, herkes banka soyguncusudur, herkes satılmıştır, herkes yanlıştır, herkes kötüdür. Ülkesini aklına gelen her türlü aşağılık sıfatla itham edecek her tarafı suç kaynayan bir yer olarak gösterecek kadar kendini kaybetmiş bir ruh hali ile karşı karşıyayız. Bizim bunca yalanı, bunca iftirayı, bunca ithamı büyük bir keyifle ve kendinden emin edayla ardı ardına sıralayan siyasetçi sıfatlı bu ruh hastasına ayıracak tek saniyemiz yoktur. Hukuk önünde hesap sorulacak hususların avukatlarımız vasıtasıyla elbette takipçisiyiz, takipçisi de olacağız. Diğer hususlarda ise diyoruz ki CHP Genel Başkanı artık siyasetin değil, tıp ilminin, psikiyatrinin konusudur. Hakikatle bağını bu derece koparmış bir insana doktorlar herhalde bir teşhis koyacaklardır, inşallah tedavisi de mevcuttur. Bize düşen 'Allah şifa versin' demekten ibarettir."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Kanal İstanbul konusundaki beyanlarıyla bile ne anayasa ne yasa ne devlet adabı tanıdıklarını, millete zerre kadar saygılarının olmadığını açıkça ortaya koymaktadırlar." ifadelerini kullandı.
Erdoğan, "Biz iktidar olduk, bizden önceki borçlanmaları ödemedik mi? Ödedik, ödüyoruz. Niye? Devlet budur da onun için ama bunlar devlet değil zillet." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Katarlı öğrencilerin sınavsız tıp fakültesine gireceği yalanını utanmadan 2 milyon 600 bin öğrenciye saygı duymadan tekrarlayacak kadar alçalabilen bir kafa bulunuyor." dedi.
'Katarlı öğrenciler' iddiasıyla ilgili, "Ülkemizin tüm gençlerinin, Kılıçdaroğlu'nun ve CHP yöneticilerinin yakalarına yapışıp, bu rezilliğin hesabını soracaklarına inanıyorum." diye konuştu.
AA