Cumhurbaşkanı Erdoğan, programda bir öğrencinin "Değişecek olan şeyin bir sistem değil rejim olduğu söyleniyor. Eğer ki bu değişiklik 16 Nisan'da kabul görürse Atatürk inkılapları ve Cumhuriyet kazanımları nasıl garanti altına alınacak? Göründüğü üzere programlarınız çok yoğun. Hiç ailenizde buna sitem oldu mu ya da eşinizin 'Tayyip bey eve gelirken bir ekmek al demeyi özledim' dediği oldu mu? şeklinde sorduğu soruyu da, şöyle yanıtladı:
"Öncelikle bir defa bizim rejimle bir sorunumuz yok. Türkiye'de rejim olayı 1923'te bitmiştir. Artık rejim konusu diye bir şey yok. Şu andaki konu; bir yeni yönetim sistemidir. Atılan adım bunun üzerinedir. Asla rejim, hiç gündeme gelmemiştir. Bizim 14 yıllık yönetimimizde hiç rejim gündeme geldi mi? Ama ne yazık ki bunlar duymuyorlar ama uyduruyorlar. Ben İstanbul'a büyükşehir belediye başkanı oldum, olmamdan hemen birkaç gün önce söylenen ne biliyor musunuz? 'Eğer Erdoğan belediye başkanı seçilirse otobüsleri ikiye ayıracak. Kadınlar, erkekler...' Tabi belediye başkanı olduk. Pendik'te bir tren kazası oldu ve bir bayan kardeşimiz orada maalesef öldü. 'Bak demedik mi? Kadıncağızı attılar ve kadın öldü.' Kim? 'İşte belediye yetkilileri'. Bunlar bu bu denli iftira üzerine kurulu hep kampanya yürütmüşlerdir ve bunu her zaman yapmışlardır. bugün de yapıyorlar, yarın da yapacaklar. Çünkü hayatları hep bunun üzerine kurulu. Dürüst olun, doğru olun. Yani işte bu yalanlar bugüne kadar size bir şey kazandırmadı. Bundan sonra da bir şey kazandırmayacak.
Siz rahmetli Menderes ipe götürüldüğü zaman, iki arkadaşı ipe gönderildiği zaman o CHP ne yazık ki en ufak bir onları destekleyen ses çıkarmadı. Tam aksine destekledi. Partimizin kapatılması gündeme geldiği zaman bu Baykal denilen zat 'İyi ki Ankara'da yargıçlar var' dedi. Bir taraftan demokrasi, öbür taraftan ülkenin en büyük partisi ve 360 civarında milletvekili var parlamentoda ve bu parti kapatılmak isteniyor. O ise o parlamentoda ana muhalefet partisi, o zaman genel başkan bu ifadeyi kullanıyor. Böyle bir demokrasiye inanmak olabilir mi? Bunlar asla samimi değil. Onun için de hiçbir zaman işte baltaya sap olamadılar ve olamayacaklar da. Biz bu yolda inandık milletimizde bizi dikkat edin devamlı sahiplendi."
Erdoğan, şöyle devam etti:
"Ailem zaten benimle beraber yürüyor. Eşim benimle beraber, çocuklarım benimle beraber. Hepsi sağ olsunlar beraber koşturuyoruz. Beraber yürüdük çünkü biz bu yollarda. Başından beri, evlendiğim andan itibaren, şu anda da beraber yürümeye devam ediyoruz. İşte bu gün Şanlıurfa'da yine beraberdik. Sadece benimle kalmıyor. O da gidiyor konuşmalar yapıyor aynı zamanda değişik yerlerde. Kızlarım aynı şekilde, değişik STK'larda, sivil toplum örgütlerinde kızlarım konuşmalar yapıyorlar. Oğlum aynı şekilde Türkiye'yi şu anda mekik dokur gibi dokuyor. O da koşturuyor. Allah onlardan da razı olsun. Evlatlarımın hepsi de iyi yetiştiler. Onlara da mesela kızlarıma bu ülkede okuma hakkı verilmedi. Bu ülkede okuyamadıkları için imkanımız müsaitti ve yurt dışına gönderdik. Yurt dışında da en iyi üniversitelerde okudular, yetiştiler ve dönüp geldiler. Oğlum öyle. O da en iyi üniversitede okudu. Masterini Harvard'da yaptı. Büyük kızım Berkeley'de doktorasını yaptı. Küçük kızım London School of Economics'de aynı şekilde masterini yaptı. Demek ki kapılar açılıyor. Kendi ülkesinde, öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya... Bana batılı dostlar diyordu ki 'Siz Müslüman değil misiniz?' Müslümanız. 'Peki niye sizin kızınız Türkiye'de okuyamıyor?' İşte anlatıyoruz. Kimin sistem sıkıntısı olduğunu, kimin rejim sıkıntısı olduğunu anlatıyoruz. Asıl rejim sıkıntısı olan da onlar. Onlar hiçbir zaman Cumhuriyet rejimine, cumhurun rejimine sahip çıkmadılar. Şu anda da her şey gayet iyi gidiyor. Ama ben gittiğim yerlerden oraların geleneksel yiyecekleri nelerse, onlardan alıp getiriyorum."
MİLLİYET