Fırat Kalkanı’yla Azez - El Bab - Cerablus hattındaki kuvvetini yitirmesi sonrasında Türkiye’ye yönelik “cihad” sürecini başlatan DAEŞ, en önemli kalelerini birbiri ardına kaybetmeye başladı.
Bağdat hükümetinin operasyonuyla “bir gecede” teslim aldığı Musul’u kaybeden DAEŞ, Irak’taki ikinci güç kaybını, bir kaç gün önce yine Irak Ordu birliklerinin Suriye sınırındaki El Kaim’i ele geçirmesiyle yaşadı.
Ayrıca; YPG’nin ABD desteğiyle başlattığı harekatla yönetim üssünün bulunduğu Suriye Rakka’yı terk etmek zorunda kaldı. Ardından, Suriye rejim güçleri Deyrizor’u aldı.
Kontrolündeki alanları kaybeden DAEŞ, artık yeni bir menavraya hazırlanıyor.
2015 ve 2016’da Suriye’deki cihad / çatışma bölgelerinde faaliyetleri zirve yapan DAEŞ’in kontrolündeki cihad bölgeleri adeta Birleşmiş Milletler gibiydi. Avrupa, Afrika ve Rusya ile Asya’daki eski BDT ülkelerinden katılım üst noktadaydı. Hatta, Kanada ve Güney Kore’den bile örgüte katılımlar oldu.
Yabancı uyruklu DAEŞ sempatizanları, Suriye’deki savaş bölgelerine akın ederek örgüt kadrolarına katıldı.
Örgüt bu dönemde, parasal güç kadar çok önemli miktarda insan kaynağına ulaştı.
Dönüş talimatı
Ancak, bir süre önce rüzgar tersine döndü, binlerce örgüt üyesinin yaşadığı Suriye’deki cihad bölgeleri DAEŞ’ten alındı.
Hal böyle olunca örgüt yeni bir hareket başlatıp bu kez “tersine göçü” başlattı. Binlerce DAEŞ üyesi, gruplar halinde Suriye’yi terk ediyor artık. Kimisi tek başına, kimisi yanındaki çoluk çocuk ailesiyle birlikte. Bu süreçte geri gelinmesi beklenen en önemli bölge, Türkiye hiç kuşkusuz.
Son günlerde özellikle İstanbul’da bir AVM’ye yönelik bombalı saldırı eyleminin emniyetin operasyonuyla ortaya çıkarılması, DAEŞ’in geldiği noktanın tartışılmasına sebep oldu.
İstanbul’daki sessiz ve derinden giden DAEŞ hücresinin varlığı, itfaiyenin müdahale ettiği iki ayrı yangında, evlerin içinde görülen patlayıcı düzenekleriyle anlaşıldı.
Ardından, İstanbul Emniyeti ile Emniyet İstihbaratı’nca başlatılan istihbarat çalışmaları, Türkiye’nin yaşayabileceği en korkunç terör eylemlerinden birisini engelledi. Akabinde, Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Dairesi Başkanlığı’nın koordinesinde 29 Ekim kutlama törenleri merkezinde ülke genelinde 30’dan fazla kentte 330 dolayında DAEŞ şüphelisi gözaltına alındı.
Bu gözaltılar, olası hücre yapılanmalarının önüne geçmek ve geçmişte DAEŞ saflarında yer alanların son durumunu görüp değerlendirmek amacıyla yapıldı.
Yeni stratejisi
DAEŞ’in önümüzdeki süreçteki planları pek gözardı edilmeyecek kadar önemli. Örgüt yönetiminin talimatlarına göre, yakın zaman içinde halen Türkiye’ye dönmeyi bekleyen kadınlar ve çocukların geçişi sağlanacak.
Geçmişte, ortalama 2 bin liraya sağlanan Suriye’den Türkiye’ye yönelik yaşadışı geçişlerin 20 bin liraya kadar yükseldiği belirtiliyor.
Türk uyruklu savaşçı erkeklerin geçiş için ilk hedefi Türkiye.
Ancak, bu savaşçı erkeklerin bir bölümünün aynı zamanda Afganistan’a dönmesi söz konusu. Yabancı Terörist Savaşçılar (YTS) olarak adlandırılan yabancı uyruklu DAEŞ’çilerin yeni mücadele alanları Pakistan, Afganistan, Libya, Filipinler ve Myanmar olacak.
YTS’ler, bu bölgelerde DAEŞ’in faaliyetlerini yürütecek.
Türkiye için DAEŞ’le ilgili bir başka değerlendirme ise şöyle:
Eğer örgüt, siyasi veya örgütsel bir kriz yaşatacağına inanıyorsa, Türkiye’de her an eylem yapabilecek durumda. İstanbul’daki son operasyon, bu duruma örnek olarak gösteriliyor.
YTS’lere dikkat!
YTS’ler konusu belki de daha vahim.
Başı boş YTS’ler, Avrupa başta olmak üzere yeniden ülkelerine dönüyor.
Bu YTS’lerin büyük çoğunluğu Rus pasaportu taşıyan Çeçenler ile Fergana Vadisi olarak tanımlanan Özbekistan, Tacikistan, Kırgızistan gibi ülkelerin vatandaşları. Yine Çin pasaportu taşıyan Uygurlar benzer şekilde YTS faaliyeti içindeler. Avrupa ülkelerinin pasaportlarını taşıyan Kuzey Afrikalılar, Suudi, Ürdün, Yemen uyruklu YTS’lerle birlikte Avrupa’dan gelip DAEŞ’e katılan YTS’ler her an eylem yapabilme kabiliyetinde.
Avrupa ve ABD’ye giden DAEŞ’çilerin, “Yalnız Kurt” eylemleri üzerinde yoğunlaşmaları bekleniyor. Örgüt yönetiminin “kendi inisiyatifleriyle eylem yapılması” konusunda talimatı mevcut. Zaten bir süredir Avrupa ve ABD’de bu tür DAEŞ eylemleri gerçekleştiriliyor.
DAEŞ’e katılanlara ilk aşamada basit el yapımı patlayıcıların üretilmesi eğitimi verilmesi yaşanacak gelişmelerin ipucu olması açısından önemli. İstanbul’da yapılan operasyonda ele geçirilen patlayıcılar, Afganistan’a giden ve El Kaide’den patlayıcı eğitimi alan Can Yenil’in elinden çıkma.
13 kent DAEŞ’in hedefinde..
Türkiye’de hücre yapılanması içine girip gizli biçimde eylem için bekleyen DAEŞ’çilerin eylemleriyle ilgili önemli bir bilgiyi paylaşalım.
Geçen çarşamba Emniyet Genel Müdürü Selami Altınok başkanlığında il emniyet müdürlerinin katılımıyla video konferansla toplantı yapıldı.
Bu toplantıda EGM İstihbarat Dairesi Başkanı Akın karatay, DAEŞ’in önümüzdeki süreçte faaliyetleriyle ilgili bilgi verirken, 13 kente yönelik DAEŞ tehditinin bulunduğunu açıkladı. Karatay’ın verdiği bilgiye göre, Ankara ve İstanbul başta olmak üzere İzmir, Adana, Bursa, Mersin, Samsun, Konya, Gaziantepgibi kentler örgütün eylem hedefinde.
Aynı toplantıda Genel Müdür Altınok da il emniyet müdürlerine DAEŞ’e yönelik yapılması gerekenleri anlattı.
Özellikle geriye dönüşlerin yakından takip altına alınmasını isteyen Altınok, hücre yapılarının tespit edilmesi amacıyla örgüt kadrolarının barınma alanları üzerinde yoğunlaşılması talimatını verdi.
Altınok, muhtarlar, oteller ve emlakçılarla birlikte çalışmalar yapılmasını istedi.
Suriye ve Irak’ta yaşananlar bir kez daha Türkiye’nin iç güvenliğini etkileyecek boyuta geldi.
Önümüzdeki bu süreçten ülkemizin zarar görmemesi için güvenlik birimleri yoğun çalışıyorlar.