İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi'nden Doç. Dr. Turgay Yerlikaya, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü özelinde Dijital Hizmetler Yasası'nı AA Analiz için kaleme aldı.
***
Elon Musk'ın Twitter'ı satın almasıyla yeniden gündeme gelen teknoloji ve ulus devletler rekabeti, önümüzdeki dönemde farklı gelişmelere sahne olacağa benziyor. Yakın gelecekte Twitter'ın başta ABD hükümeti ve diğer devletlerle nasıl bir ilişki geliştireceği, sivil toplum örgütleri ve yabancı toplulukların Twitter'ın yeni kural ve ilkelerine ne tür reaksiyonlar gösterecekleri önemli konu başlıkları. Nitekim Avrupa Birliği (AB) içerisinde bugünlerde konuşulan ve yakın gelecekte yürürlüğe girmesi planlanan Dijital Hizmetler Yasası (Dijital Services Act) büyük teknoloji şirketlerini önemli kurallarla regüle edecek bir dizi prosedürün önünü açacak. Büyük teknoloji şirketlerinin kapsamlı biçimde regülasyonu, devletlerin egemenlik alanlarını güçlendirecek bir dizi yeniliği de beraberinde getirecek. Son yıllarda demokrasi için bir tehdit olma potansiyeliyle tartışılan bu platformların devletler ve kullanıcıların haklarını koruyacak şekilde sınırlandırılması girişimi, demokrasi açısından bir kazanım olarak değerlendiriliyor.
Çevrim içini düzenleyen hukuki prosedürlerin ne ölçüde gerçekleştirilebilir olduğu ve bu tür yasaların uygulanması sürecinde ne tür sorunlar yaşanacağı ise ciddi belirsizlik taşıyor. Çevrim içi düzenlemelerin teknik açıdan sorunlar yaşatacağını düşünenler, bu alandaki sınırlandırmaların ifade özgürlüğü açısından da bir tehdit oluşturabileceğini varsayıyor.
Dijital Hizmetler Yasası ve beklentiler
Uzun süredir sosyal medya şirketleri ve dijital alanda faaliyet gösteren teknoloji devlerini regüle eden AB, son olarak Dijital Hizmetler Yasası olarak bilinen düzenleme üzerinde anlaşmaya vardı. Birlik üyesi ülkeler ile dijital teknoloji devleri arasında açık rekabete dönüşen ve bir tür egemenlik savaşına evrilen bu süreç, Birliğin şirketler üzerindeki gücünü tahkim etmeyi hedefliyor.
AB'nin önemli isimlerinin bu konudaki açıklamaları, Birlik üyesi ülkelerin dijital platformlar karşısındaki konumunu güçlendirmesi gerekçesiyle değerli bulunuyor. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in anlaşmayı "tarihi bir adım" şeklinde nitelendirmesi, bu anlamda önemli bir gösterge. Leyen'e göre bu yasa, AB'deki tüm çevrim içi hizmetler için temel kuralları yükseltecek ve çevrim içi ortamın güvenli bir alan olarak kalmasını sağlayarak ifade özgürlüğü ve dijital işletmeler düzleminde fırsatları koruyacaktır. Bu bağlamda, Avrupa Parlamentosu (AP) ve AB üye ülkeleri, yasa dışı ve zararlı içeriği platformların hızla kaldırmasını sağlayacak düzenlemeyle çevrim içi alandaki sorunların çözümünde önemli bir mesafe kaydedileceği ve bu anlaşmayla demokrasinin yeniden güçleneceğini varsayıyor.
Dijital platformlardaki tehdit
Dijital platformlar uzun süredir seçimlere müdahale, seçmen davranışlarının manipüle edilmesi ve aşırılık yanlısı düşüncelerin dolaşımına imkan sağlaması nedeniyle demokrasi açısından bir tehdit olarak kabul ediliyor. Hatırlanacak olursa 2020 ABD Başkanlık seçimlerinin en önemli gündem maddelerinden biri Donald Trump'a karşı dijital platformların uyguladığı ambargoydu. Öyle ki demokratların seçim kampanyalarına destek verdiği iddiasıyla Facebook ve Twitter'ı Demokratların "üçüncü kolu" (third arm) olmakla itham eden Trump, seçimler sonrasında kendi sosyal medyasını kurmuş ve siyasi mücadelesini bu alan üzerinden sürdürmüştür.
Seçimlere doğrudan müdahale ve taraf olmak üzerinden tartışılan dijital platformlar ve sosyal medya şirketlerinin gücü sadece muhafazakarlar değil, Başkan Joe Biden başta olmak üzere birçok Demokrat siyasetçinin de eleştirine konu olmuş ve ciddi endişeler dile getirilmiştir. Bu bağlamda sadece ABD değil, Avrupa'da da yakın dönemde gerçekleşen birçok seçimde, dijital platformlar üzerinden müdahaleler yapıldığı ve demokrasinin ciddi tahribatlar yaşadığı ifade edilmiştir.
Dijital platformlar uzun süredir seçimlere müdahale, seçmen davranışlarının manipüle edilmesi ve aşırılık yanlısı düşüncelerin dolaşımına imkan sağlaması nedeniyle demokrasi açısından bir tehdit olarak kabul ediliyor.
Benzer biçimde ticari rekabet açısından da ciddi sorunlar yaşandığı ve oligopol bir piyasa mantığıyla yeni girişimcilerin önlerinin kesildiğinden şikayet edilmektedir. E-ticaret üzerinden sahte satış ve tüketicilerin çeşitli algoritmalar üzerinden manipüle edilmesi de uzun süredir tartışılıyor. Bu noktada, piyasanın da güvenli bir liman olması yönünde çağrı ve çalışmalar yapılıyor.
Yasa ne vadediyor?
Birlik üyesi ülkelerin üzerinde anlaşmaya vardıkları ve yakın dönemde yasalaşması beklenen düzenlemeyle birtakım yeniliklerin gelmesi bekleniyor. Örneğin, ciddi tartışmalara neden olan dijital devlerin çevrim içi reklamlarla kullanıcıları hedef alması çeşitli sınırlamalara tabi tutulacak ve kullanıcıların cinsiyet, ırk veya dine dayalı verileri kullanan algoritmalarla hedeflenmesi durdurulacaktır. Benzer biçimde çocukların da reklamlarla hedef alınması engellenecek ve tüketicileri belirli ürün ve hizmetlere yönlendiren sahte ve manipüle edici taktikler yasaklanacak.
Anlaşmaya varılan diğer hükümler arasında teknoloji şirketlerinin nefret söylemi, teröre teşvik ve çocukların cinsel istismarı gibi konular da dikkati çekiyor. Yasa dışı içeriklerin platformlarda dolaşımını engelleyecek mekanizma ve filtreleme sistemlerinin geliştirilmesi de büyük önem arz ediyor. Bu bağlamda yasa, büyük teknoloji şirketlerini kullanıcılarına içerik önermek için geliştirdikleri algoritmalar konusunda daha şeffaf olmaları için yeni hükümler de getiriyor. E-ticaret alanını da düzenlemesi beklenen bu yasa ile ticari alanda piyasayı önemli ölçüde domine eden Amazon ve benzeri e-ticaret mecralarının yeni kurallar kapsamında yasa dışı ürünleri satmasının önüne geçilmesi de hedefleniyor.
Kuralları caydırıcılık ilkesi gereğince güçlü bir biçimde yapılandırmayı hedefleyen Birlik ülkeleri, bunlara uyulmaması durumunda, şirketlerin küresel yıllık gelirlerinin yüzde 6'sına kadar para cezası öngörüyor. Facebook, Google, Twitter ve Amazon gibi dijital devlerin ticari hacimleri düşünüldüğünde bu rakamların milyar dolarları bulması bekleniyor. Nitekim, AB ve münhasıran birçok Birlik üyesi ülke, birçok dijital platforma önemli cezalar kesmişler ve süreç içerisinde onları çeşitli açılardan sınırlandırmışlardır.
Yasa tüm sorunları çözebilir mi?
Çevrim içini düzenleyen hukuki prosedürlerin ne ölçüde gerçekleştirilebilir olduğu ve bu tür yasaların uygulanması sürecinde ne tür sorunlar yaşanacağı ise ciddi belirsizlik taşıyor. Çevrim içi düzenlemelerin teknik açıdan sorunlar yaşatacağını düşünenler, bu alandaki sınırlandırmaların ifade özgürlüğü açısından da bir tehdit oluşturabileceğini varsayıyor.
Söz konusu yasa ile çevrim içi ifade özgürlüğünün büyük ölçüde sınırlanabileceğini savunan bazı kesimler, dijital platformlar ve üye ülkeler arasında yakın gelecekte önemli krizlerin doğacağını ifade ediyor. Bugüne kadarki yasal prosedürlerin, dijital platformları etkili biçimde düzenleyemediği ve büyüyen güçleriyle hem kullanıcılar hem de yetkililer açısından tehdit olma potansiyelini artırdığı, bu yasanın da benzer biçimde akim kalacağı endişeleri sıklıkla dile getiriliyor.
Yasayı savunan bazı yetkililer ise tam tersine bu düzenlemeyle Avrupa ölçeğinde büyük teknoloji suistimallerinin sona ereceğini ve kontrolsüz biçimde büyüyerek güç temerküzünde bulunan dijital platformlar sınırlandırılarak hem kullanıcılar hem de devletler açısından güvenli bir ortam yaratılacağını iddia ediyor. Bu yasa çalışmalarından memnun olan insan hakları örgütlerinin de çevrim içi alanda insan hak ve özgürlüklerini göz önünde bulunduran çalışmaların artması gerekliliği hususundaki çağrıları dikkati çekiyor. Tüm bu tartışmaların ortasında, devletler ve devlet üstü birlikler ile dijital platformlar arasında bir tür egemenlik mücadelesine (dijital sovereignty) dönüşen bu süreç, yakın geleceğimizin yeni risklere gebe olduğunu çok açık biçimde gösteriyor.
***
[Doç. Dr. Turgay Yerlikaya, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi] AA