Burada konuşma yapan Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Son 1-1,5 asırdır güçlü ülke olmanın yolu, enerji kaynaklarına sahip bulunmaktan veya bunlar üzerinde söz sahibi olmaktan geçiyor. Bununla birlikte küresel çatışmaların merkezinde yer alan enerji kaynakları ve yolları üzerinde hakimiyet kurma çabalarının çoğu zaman iç çatışmalar, darbeler ve işgallerle sonuçlandığını görüyoruz.
Var olduğu coğrafyalarda zenginliğin ve refahın kaynağı olması gereken petrol ve doğalgazı ne yazık ki daha çok savaş, kan ve göz yaşı ile birlikte anmak zorunda kaldık. Biz Türkiye olarak en başından beri, bu kaynakların insanlığın huzur ve refahına katkı sağlayacak şekilde kullanılması gerektiğini savunuyoruz.
Siyasi istikrarımız ve ekonomik gelişmişliğimizle enerji arenasında hatrı sayılır bir aktör konumundayız. Yeni petrol ve doğalgaz boru hatları Türkiye'nin enerki koridoru rolünü pekiştirecektir. Gündemimizdeki yeni projeler arasında önceliğimiz güney gaz koridorudur. TANAP üzerinden ilk aşamada Türkiye'ye 6, Avrupa'ya 10 milyar metreküp gaz sevk edilecek. Ülkemize ve Avrupa'ya gaz taşınmasının önü açılacaktır.
Doğu Akdeniz ve Irak gazı başta olmak üzere yeni projeleri değerlendirmeye hazırırız. Tüm bu çalışmalarımız sayesinde medeniyetlerin buluşma noktası olan Türkiye, artık enerji uzmanları tarafından 'enerjinin İpek Yolu' olarak isimlendiriliyor. Ülkemiz sahip olduğu imkanlarla, enerjinin yıkım , gerginlik ve ihtilaf değil, barış ve refah kaynağı haline dönüşmesi için gayret gösteriyor. Küresel enerji ihtiyacının 2050 yılına gelindiğinde günümüzün iki katı olması bekleniyor. Enerjide dengeler son dönemde atılan adımlarla değişti.
ABD'nin başlattığı kaya gazı devrimi ve sıvı doğalgazın ön plana çıkması enerji politikalarının gözden geçirilmesine neden oldu. Enerji talebi batıdan doğuya kaymaya başladı. Türkiye'deki büyümenin sürdürülebilir olması için enerjide dışa bağımlılığın azaltılması gerekiyor. Petrol ve doğalgaz fiyatlarının düşmesi ülkemizin ithalat kaleminde gerilemeye yol açmıştır.
Büyümenin sürdürülebilir olması için yerli kaynakların en üst düzeyde kullanılması gerekiyor. Enerji verimliliğinin teşvik edilmesi vazgeçilmez önceliğimiz olacak. Kaynak ülke ve güzergah çeşitliliğinin artırılması için adımlar atıyoruz. Yerli kaynakların ekonomiye kazandırılmasını hedefliyoruz.
Nükleer enerji konusunda da yatırımlarımızı hızlandırmaya başladık. Akkuyu ve Sinop Nükleer Güç Santrallerinin devreye girmesiyle enerji ihtiyacımızın en az yüzde 10'luk kısmını buradan karşılayacağız. Rusya ile birlikte yürüttüğümüz Akkuyu Projesi'ni milli sermayemizi de katarak çok daha güçlendirdik. Sinop Projesi'nde de inşaata en kısa sürede başlamak istiyoruz. Son G20 toplantısında Japonya Başbakanı Abe ile de bunu etraflıca görüştük. Hatta üçüncü bir nükleer güç santrali projesiyle ilgili çalışmalarımızı şimdiden başlatmış bulunuyoruz.
Arz güvenliğine kalıcı bir çözüm getirmek amacıyla yıllık doğal gaz tüketiminin en az yüzde 20'sini depolayacak bir sistem kuruyoruz. Yeni dönemde hayata geçireceğiz. En göz alıcı yeniliklerden birisi de enerji teknolojilerinin üretiminde yerlileştirme oranını artırmak olacaktır. Türkiye'yi bu alanda yüksek katma değerli teknolojilerin üretildiği bir enerji üssü haline getirmekte kararlıyız.
Türkiye yakaladığı siyasi istikrar ve altyapısı sayesinde uzun dönemli programlarını hayata geçiriyor. Türkiye uluslararası yatırımcılar için cazip bir ülkedir.
KÖRFEZ ÜLKELERİNE ÇAĞRI
Körfez bölgesinde yaşanan gerilimin bir an önce giderilmesini istiyoruz. Katar'la ilgili gerginliğin aşılabilmesi için elimizden geleni yaptık, yapmaya da devam edeceğiz. Bölgede krizler istemiyoruz. Diyalog en iyi çözüm yoludur diyoruz. tarafların diyalog kanallarını açık tutmaları gerekiyor. Dünyanın huzura ve işbirliğine ihtiyacı var.
Suriye'de siyasi çözüm için sahadaki şartlar düzeltilmeli. Astana toplantıları ile ateşkes için kayda değer bir ilerleme sağlandı. ABD ve Rusya'nın vardığı netice bu olumlu sürecin devamı niteliğindedir.
"KİMSEDEN İZİN ALMADAN GEREKENİ YAPMAKTA KARARLIYIZ"
Enerji hinterlandındaki terör örgütlerinin yol açtığı kaos ve karmaşa, ülkelerimiz arasındaki iş birliğini zorunlu kılıyor. Enerji kaynaklarının güvenliği, terör örgütlerinin tasfiyesine bağlıdır. Türkiye olarak biz terörle mücadelede çok büyük bedeller ödedik. Bizim verdiğimiz mücadele, kendi milli güvenliğimiz yanında dünyanın enerji güvenliğini de çok yakından ilgilendiriyor. Hiç kimse Türkiye'nin, çevresinde olup bitenler karşısında tepkisiz kalmasını, kendisine yönelik saldırıları karşılıksız bırakmasını beklemesin. Ülkemizin ve milletimizin güvenliği konusunda, sınırlarımız içinde ve dışında ne yapmamız gerekiyorsa, kimseden izin almadan yapmakta kararlıyız. Bunun da bilinmesini istiyorum. Müttefiklerimiz başta olmak üzere diğer devletlerden beklentimiz terör örgütleri yerine bizim yanımızda yer almalarıdır.
"DOĞU AKDENİZ'DE BÜYÜK BİR FIRSAT KAÇIRILDI"
Doğu Akdeniz'de geçtiğimiz hafta maalesef büyük bir fırsat kaçırıldı. Bizim ve Kıbrıs Türk tarafının tüm yapıcı yaklaşımına rağmen, Rum tarafının olumsuz tavrı sebebiyle adadaki anlaşmazlıkların bir kez daha çözümsüz kalmasından üzüntü duyuyoruz. Tarafların tutumları böylesine açıkça ortadayken kimi enerji şirketlerinin Rum kesiminin atmakta olduğu sorumsuzca adımların bir parçası olmaları kesinlikle anlayışla karşılanamaz. Adaletin, hakkaniyetin ve uluslararası hukukun gereği, hidrokarbon kaynaklarının adadaki tüm taraflara ait olmasını gerektiriyor. Kıbrıs'taki gelişmelere taraf olan herkesten beklentimiz, bölgedeki yeni gerginliklere yol açabilecek adımlardan kaçınmalarıdır. Aksi takdirde sadece bölgede değil her alanda Türkiye gibi bir dostu kaybetme riski ile karşı karşıya kalabileceklerini hatırlatmak isterim."