HSYK düzenlemesinden, çözüm sürecine, AK Parti'de 3 dönem şartından, cemaatin partileşmesine kadar pek çok konuda gündemi değerlendiren İşler çarpıcı açıklamalarda bulundu.
HSYK yasasını en kısa zamanda tamamlayacaklarını söyleyen İşler; CHP'nin anayasa görüşmelerinde önce desteklediği düzenlemeyi şimdi Anayasa Mahkemesi'ni götürmek istediğini ifade ederek, "biz bu yasayı yapmakla yükümlüyüz" dedi.. Cemaatin parti kurması ile ilgili de "keşke kursa" yorumunu yapan Bakan İşler; cemaatin akıl tutulması yaşadığını söyledi ve hükümet olarak da özür beklediklerinin altını çizdi.
HSYK konusunda son ay içerisinde yaptığımız tartışmalarda şunu görüyoruz; Sayın cumhurbaşkanımız konuya müdahil oldu. Muhalefet partileri liderleri ile görüştü En son sayın başbakanımızla görüştü, sayın Başbakanımız da biz varız dedi. Hemen arkadaşlarımız görevlendirdi. CHP ile bir anaysa değişikliği yapalım, bu işi yasal değil anayasal düzenlemeyle çözelim konusunda görüşmeler yapıldı. Her zaman olduğu gibi CHP biz varız dedi, görüşme yapıldı, ancak iki gün sonra CHP biz yokuz dedi. Yine orada da Cumhuriyet Halk Partisi çark etti. Şimdi anayasal düzenlemeyle yapamadığımız bu düzenlemeyi kanunun bize vermiş olduğu yetkiyle yapma gayretindeyiz. Yasa büyük gürültü ve kavgalar neticesinde komisyondan geçti , adalet komisyonundan geçtikten sonra genel kurula geldi, orada ilk bölüm görüşüldü, HSYK konusunda belki bir uzlaşı olur diye bugüne kadar bekledik ama olmadı. Bu geçen sürede de şunu gördük kurul son iki toplantısında bir araya gelemedi. HSYK üyelerinin hepsi bir andan hasta oluyor rapor alıyorlar. Toplantı yeter sayısına ulaşılamadığı için de HSYK toplanamıyor, kurul şu anda felç durumda. Son yaşanan durumlar da bizim konunun üzerine acilen gitmemizi gerektirdi ve buna binaen bugün genel kurula saat 14:00'de gelecek. HSYK konusunu inşallah ilgili maddeleri geçerek yasallaştıracağız. Biz iktidar partisi olarak, yasayı yapmakla yükümlüyüz, bu konuda kararlıyız. Bugün yarın tamamlayıp Cumhurbaşkanlığı'na onaya gönderceğiz. Ondan sonraki süreç sayın Cumhurbaşkanımızın takdiri. Muhalefet partileri istedikleri zaman anayasa mahkemesine götürebilirler. Anayasa mahkemesinden gerekli cevabı bekleyeceğiz. Belki yasayı onaylayacak, belki de reddedecek. Bu da demokratik bir ülke olmanın gereğidir Bunu gayet doğal karşılıyoruz.
Süreç aynen planlandığı gibi yürümekte. Bir senedir ülkede kan akmadı, göz yaşı akmadı bir bahar havası yaşanıyor. Zaman zaman gazeteler düşen haberlerde de görüyoruz. Şu an orada seçim kampanyaları da yapılıyor. Eskiden seçim kampanyaları PKK'nın tehdidi ve şantajı altında yürütülürdü. şimdi öyle bir durum da söz konusu değil. Hür bir ortamda seçim çalışması yapılıyor. Bütün kamuoyu yoklamalarında da Ak Parti'nin oylarının özellikle Güneydoğu Bölgesi'nde arttığını görüyoruz.
Dikkat edin 17 Aralık ve 25 Aralık operasyonundan sonra AK Parti'yi sandıkta yenilgiye uğratmak isteyenlerin sarılmış olduğu bir husus da "acaba tekrar terörü canlandırabilir miyiz?" hususu. Onun için çözüm sürecini baltalamak istiyorlar. Ama bugüne kadar başarılı olamadılar, ben bundan sonra da başarılı olacaklarını düşünüyorum. Seçimden sonra daha olumlu ve hızlı şekilde biz bu çözümü gerçekleştireceğiz.
Biz 2011'de 2023 hedeflerini ortaya koyduk. Bizim bu hedefleri gerçekleştirebilmemiz için olmasa olmaz şartımız 30 yıldır bu çekmiş olduğumuz terör belasından kurtulmamız. Çözüm sürecini bu çerçevede okursak o zaman doğru noktaya ulaşabiliriz. 2012 yılında sahada terörle büyük mücadele edildi. Hükümet olarak gerçek manada teröre karşı büyük başarı elde ettik. Onun akabinde çözüm sürecini başlattık ve demokratikleşme paketleri peş peşe geliyor Terör sorunu nerden çıkmıştı, antidemokratik uygulamalardan çıkmıştı. Biz ak parti olarak 11 yılda zaten demokrasi seviyemizi oldukça yükselttik. Şimdi bu demokratikleşme paketleriyle de seviyeyi oldukça yükseltiyoruz, yükseltmeye de devam edeceğiz, bununla birlikte de o bölgede Kürt sorunu ve Güneydoğu sorunu da otomatik olarak çözüm yoluna girmiş olacak.
AK PARTİ'DE 3 DÖNEM ŞARTI
Aslında bu konu uzun zamandır tartışılıyor, başbakanımızda defalarca açıklama yaptı ve kesinlikle reddetti. En son Hüseyin Çelik'in de böyle bir konu partide gündeme gelmedi diye bir açıklaması var. bir takım odaklar bunu sürekli gündeme getiriyorlar. Ben şunun altını bir kez daha çizmek istiyorum; Aslında Tayyip Erdoğan'ı Tayyip Erdoğan yapan sözünün arkasında durmasıdır. Başbakanımız bunu söylemişse kesinle uygulayacak, kesinlikte taviz vermeyecektir. Yapmış olduğumuz toplantılarda bu konu gündeme geldiği zaman tavrını çok net ortaya koymuştur. Sayın Başbakanımız bu işin başında olduğu sürece bu kararından vazgeçmez. Benim şahsi kanaatim de partimizin bu ilkeden taviz vermeyeceği yönünde
CEMAAT KEŞKE PARTİ KURSA
Bazı önde gelen şahıslar, cemaatin parti kurmayacağını belirtiyor. Cemaati iyi bilen bazı yazarlarımız da kesinlikle 30 marttan sonra bir parti kurulma girişimi yapılacağı yönümde açıklamaları yazıları oldu. Benim kanaatim keşke parti kursalar. Cemaat cemaat olmaktan çıktı. Son zamanlarda, özellikle dershane olaylarından sonra tamamen bir siyasi parti gibi davranıyor, bir güç odağı gibi davranıyor. O zaman siz siyaset yapacaksanız, bunu bir cemaat şemsiyesi altında, hizmet hareketi adlında değil de bir siyasi parti ismi adı altında gelin yapın. Benim şahsi kanaatim onların bir parti kurmaya cesaret edemeyecekleri yönünde. Bir takım diğer partiler ile dirsek temasında bulunarak siyasi emellerini gerçekleştirme gayreti içinde olacakların düşünüyorum
CEMAAT AKIL TUTULMASI YAŞIYOR
Dershane olayı , ardından 17 Aralık ve 25 Aralık operasyonlarına baktığımız zaman ben hep şunu söyledim, bazıları yanlış yaptılar, özellikle de cemaate mensup arkadaşlar çok ciddi yanlışlar yaptılar. Bu sadece ak partiyi bitirme hükümete yapılan bir operasyon değil aynı zamanda cemaate karşı yapılan bir operasyon demiştim. Bundan 3-4 ay önce söylediklerimde ne kadar haklı olduğumu bugün gelinen noktada görüyoruz. Cemaat bir akıl tutulması yaşıyor ve sergilediği tavır bunun bir göstergesi demiştim. Dört ay önceki Türkiye kamuoyundaki cemaat algısı ile bu günkü cemaat algısı arasında dünya kadar fark var. Maalesef kaybeden taraf olmuştur.
CEMAAT ÖZÜR DİLEMELİ
Üzülerek belirtmek isterim ki; bu cemaate hizmet eden 10 binlerce saygı duyduğumuz insan var. Onlar bugüne kadar ülkenin ve dünyanın dört bir yanında bu eğitim hareketini yürüttüler. Ama şimdi onların bu güzel imajının arkasına sığınıp da bu kirli oyunlara kalkışmak, devlet içerisinde bir yapı kurmak, hükümeti tehdit etmek, başka insanları partileri tehdit etmek, şantajlara başvurmak… Bugün artık kamuoyunda şöyle bir algı var; bütün bu yaşanan olayların arkasında bu yapının olduğu kanaati yaygınlaştı. Bu güzel insanların arkasına sığınarak böyle kirli işlerin yapılması kabul edilebilir değildir. Hem o insanlardan hem de milletimizden özür dilenmeli. Ben bu kanaatteyim.
İSLAM ALEMİ'NDEN ÖZÜR DİLENMELİ
o görüntüler, o sahneler son derece yakışıksız olmuş. Hz. Peygamber'in reklam aracı olarak, siyasi emellere alet edilmesi çok çirkin olmuştur. Daha önce de Hz. Peygamber'i rüyada gördükleri ve tweetleri ikiye katlayın yönündeki ifadelerle o zaman da aynı şekilde Hz. Peygamber'e karşı saygısızlık yapılmıştır. Ama bu son olayda; peygamberin bu şekilde gösterilmesi kabul edilebilir bir durum değildir. Malum kanal; hükümetle girdikleri kavgada Hz. Peygamber de bizimle mesajını vermek istiyorlar. Ama bunu aynı zamanda bitmişliğin, tükenmişliğin, çaresizliğin de bir göstergesi olarak okunması gerekir diye düşünüyorum. Son derece yanlış olmuştur. Sadece 76 milyonluk Türk milletinden özrü dilemek yetmez, tüm İslam aleminden bu yapılan saygısızlıktan dolayı özür dilenmesi kanaatindeyim.