Erdoğan: ABD'den yapılan açıklamalar bizi bir müddet daha beklemeye yöneltti

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fırat'ın doğusuna operasyona ilişkin, "Sayın Trump'la yaptığımız telefon görüşmesi, Amerikan tarafından yapılan açıklamalar, bizi bir müddet daha beklemeye yöneltti, tabi bu ucu açık bir bekleme süreci değildir." dedi.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, The Grand Tarabya Otel'de düzenlenen Türkiye'nin 500 Büyük Hizmet İhracatçısı Ödül Töreni'nde yaptığı konuşmada, ödüle layık görülen firmaların her birini ayrı ayrı tebrik ettiğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ilk 500'e giren firmaların 2017 cirolarının 93 milyar dolar, hizmet ihracatçılarının ise 23 milyar dolar düzeyinde olduğunu gördüklerini ifade ederek, şunları kaydetti:

"Bir başka ifadeyle sadece bu ilk 500 kuruluşumuz, toplam hizmet ihracatımızın yarısından fazlasını gerçekleştirmiştir. Biraz sonra ödüllerini vereceğimiz ilk 10 firmanın isimlerini tüm milletimize mal olması bakımından buradan tekrarlamak istiyorum. Türk Hava Yolları, Güneş Ekspres Taşımacılık, Pegasus Hava Taşımacılığı, Ekol Lojistik, Gap Dış Ticaret, Rönesans Holding, Netlog Lojistik, Odeon Turizm, Atlas Jet ile onur ödülü alan Cengiz İnşaat, Mapa İnşaat, Limak İnşaat, Kolin İnşaat ve Kalyon İnşaat. Gerek bu 15 firmamızın, gerekse 500 listesindeki diğer tüm firmalarımızın sahiplerinden çalışanlarına kadar tüm mensuplarına şükranlarımı sunuyorum."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yurt dışındaki sancaktarları olarak gördükleri ihracatçı firmalara bundan sonraki çalışmalarında da başarılar diledi.

Türkiye'nin bugünlere kolay gelmediğini anlatan Erdoğan, "Dünyaya baktığımızda az gelişmiş yahut gelişmekte olan ülkelerin kimi ortak özellikleri olduğunu görüyoruz. En önemlisi de bu ülkelerin benzer aşamalardan geçmiş olmalarıdır. Bu aşamalardan birincisi atılım süreci yani hamle dönemidir. Her ülkenin böyle denemeleri vardır. Bu süreci devam ettiremeyen ülkeler için yavaşlama devamında da duraklama dönemi kaçınılmaz hale gelmiştir. Bu kısır döngü kırılamadığı takdirde gerileme sürecine adım atılmış olur. Gerileme sürecine giren ülke siyasi istikrarsızlıkla birlikte iyice dibe çöker" ifadelerini kullandı.

Türkiye'nin bu dönemlerin hepsini yaşadığını dile getiren Erdoğan, "Cumhuriyetimizin kuruluşunda sanayiden tarıma kadar her alanda ümit verici adımlar atılmış ama tek parti yönetimi zamanla bunların hepsini de akamete uğratmıştır. " dedi.

Erdoğan, özellikle 2. Dünya Savaşı'nın hemen öncesinde ve sonrasında gözle görülür bir içe kapanma ve gerileme döneminin yaşandığına dikkati çekerek, milletin baskısı ve zorlamasıyla demokrasiye geçildikten sonra yeniden bir yükseliş ve yatırım hamlesi başladığını söyledi.

"IMF ile herhangi bir ilişkimiz kalmadı"

Şehit Başbakan Adnan Menderes'in gayretleriyle başlayan bu dönemde özellikle 1970'li yılların kaos ortamıyla birlikte etkisini kaybettiğini dile getiren Erdoğan şöyle devam etti:

"Merhum Özal'ın 1980'lerde isabetli bir şekilde uygulamaya koyduğu Türkiye'yi dünyaya açma politikası da 1990'ların koalisyon ve cunta karmaşasında aynı akıbete uğramıştır. Hükümete geldiğimizde istikrarsızlıktan bunalmış, geleceğine ışık tutacak her adımı hasretle bekleyen bir ülke manzarasıyla karşılaştık. Tesis ettiğimiz ve adeta gözümüz gibi koruduğumuz istikrar ve güven ortamı sayesinde Türkiye adeta küllerinden yeniden doğmuştur. Bizim yaptığımız iş, milletimizin demokraside ve ekonomide hayal ettiği Türkiye fotoğrafını doğru okumaktan ibarettir. Ülkemizin ve milletimizin potansiyeline, gücüne, azmine inandık ve hamdolsun başardık. Önce kendi aklımıza ve kendi kaynaklarımıza yöneldik. Dışarıdan dayatılan formülleri de bedeli kurşun gibi ağır olan borçlanma yöntemlerini de bir kenara bıraktık, hepsinden önce IMF anlaşmaları bunlardan sadece biridir. 23.5 milyar dolar IMF'ye borçla devraldık. Nereden? İşte CHP'si şusu busu onlardan aldık ve 2013 yılında IMF'ye olan bu borcu sıfırladık şu anda bizim IMF ile bu noktada herhangi bir ilişkimiz kalmadı, bitti o dönem. Biz ülkemize güvendik, güvendikçe milletimize ram oldukça başarıların yağmur olup Türkiye'nin üzerine yağdığını gördük."

Önlerine çıkartılmaya çalışılan ve geçmişte hep neticeler veren engellerin, Türkiye büyüdükçe küçük birer tümseğe dönüştüğünü anlatan Erdoğan, vesayetten, darbe girişimine, ekonomik ve silahlı teröre kadar her türlü imtihanı, sınamayı milletle yürek yüreğe, kol kola vererek aştıklarını vurguladı. Erdoğan, Türkiye'nin kendine güvendikçe özellikle de iş dünyasının önünü açtıkça bölgesinde ve dünyada itibarı artan bir ülke haline geldiğini ifade etti.

"Ekim ayında 7 bin 160 yeni şirket faaliyete geçti"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, iş adamı için sözün önemli, ancak rakamın daha da önemli olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:

"Bunun için söylediklerimizi esasında sizlerin de yakından bildiğine, takip ettiğine inandığım rakamlarla desteklemek istiyorum. Mesela geçtiğimiz 16 yılda Türkiye ortalama yüzde 5,7 büyüdü. Ülkemize gelen uluslararası yatırımların tutarı 201 milyar doları geçti. Ülke milli gelirimiz 850 milyar doları aştı. Kişi başına düşen milli gelirimiz 11 bin doları buldu. Bugün satın alma paritesine göre dünyanın 13. büyük ekonomisi haline gelmiş durumdayız. Geçtiğimiz aylarda yaşanan kur, faiz enflasyon, merkezli dalgalanmayı birileri milletimizin moralini bozma, umudunu kırma vesilesine dönüştürmeye çalışıyor. Halbuki sadece ekim ayında açılan ve kapanan şirket sayısına baktığımızda önceki yıllardan çok daha olumlu bir orana ulaştığını görüyoruz. Tabii bunu özellikle birilerinin dinlemesini lazım. Ekim ayında 7 bin 160 yeni şirket faaliyete geçerken bin 235 şirket de faaliyetini sonlandırmıştır. Tablo budur. İhracat rakamları zaten sizin işiniz. Gelişmeler 2018 sonu itibarıyla yıllık 170 milyar dolarlık ihracat hedefine ulaşılacağını gösteriyor. Buraya nereden geldik? 36 milyar dolardan geldik. 36 milyar dolar nere 170 milyar dolar nere...Oradan buraya geldik. Tabii bu gerçeği görmek istemeyenler yok mu? Var. Göz var ama görmüyor, dil var ama hakikati konuşmuyor."

"Bireysel kredilerde iyi durumdayız"

Erdoğan, cari işlemler dengesinde ciddi bir iyileşmenin dikkat çektiğini söyledi.

2002'deki 36 milyar dolarlık ihracata bakıldığında bu seviyenin çok önemli olduğunu vurgulayan Erdoğan, önlerinde 500 milyar dolarlık ihracat hedefi olduğunun unutulmaması gerektiğini kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunun aktörlerini karşısında gördüğünü ifade ederek, "Sizleri alkışlıyorum. Buradan 174 ayrı ülkeye ihracat gerçekleştiren 36 bin 630 firmamızın her birini gerek şahsım gerek milletim adına tekrar tekrar tebrik ediyorum." diye konuştu.

Bankacılıkta belki de dünyanın en sağlıklı yapısıyla çalışan sistemlerden birine sahip olunduğunu belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

"Milli gelirimizin yüzde 9'u olan kamu borç stokumuzun sürdürülebilirliği konusunda mali piyasalardan en küçük bir tereddüt bulunmuyor. Aynı şekilde zaman zaman yanlış iddialarla istismar edilen bireysel krediler konusunda da ülke olarak biz gayet iyi durumdayız. Dünya ortalaması yüzde 59, gelişmiş ülkelerde yüzde 73, gelişmekte olan ülkelerde yüz 39 olan hane halkı borcunun milli gelire oranı Türkiye'de ne biliyor musunuz? Yüzde 16. Bu rakamları çoğaltmak mümkün. Türkiye böyle bir konumda. Özetle söylemek istediğim Türkiye demokrasisiyle, ekonomisiyle, güvenliğiyle hedeflerine doğru kararlılıkla yürümeye devam etmektedir. İş dünyamızdan talebimiz, fırsatçılara göre değil önümüzdeki aydınlık geleceğe doğru pozisyonumuzu almamız gerekir. Buna göre de girişimde bulunmamız gerekir. Büyük ve güçlü Türkiye'yi sizlerle birlikte inşa edeceğiz. Cumhurbaşkanı olarak üretim, teknoloji, istihdam, ihracat, katma değer yolunda atacağımız her adımda yanınızda olduğumu özellikle bilmenizi isterim."

'Türkiye dış politikada destan yazmaktadır'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülke sınırları içinde huzurla, güvenle ve şevkle çalışabilme şartlarından birinin de ülkeyle birlikte bölgenin istikrarı olduğunu söyledi.

Toplantıya katılanlardan Türkiye'nin Suriye ve Irak başta olmak üzere bölgesinde ve dünyada izlediği politikaları bu açıdan değerlendirmelerini istediğini belirten Erdoğan, "Şimdi birileri çıkar, 'İşte dış politikada yönetimin, iktidarın hali ortada.' Şu anda Türkiye'nin yönetimi, Türkiye'nin iktidarı dış politikada destan yazmaktadır, destan. Bunu dünyanın devleriyle birlikte yazmaktadır. Hem diplomatik anlamda hem askeri anlamda hem de sınırlarımızın güvenliği anlamında bunu başarmış olan bir Türkiye var. Hazmedemeyenler yok mu? Var. Bunlar da dışarıda olmaktan çok içeride. Bunlar hazımsız. Bunları aslında gastroenterologlara göstermek lazım. Bizim kimsenin toprağında, hakkında, hukukunda, ekmeğinde gözümüz yoktur. Bizim Suriye'nin topraklarında gözümüz yok ama Suriye'den bize gelecek terör saldırılarına karşı tavrımız kesindir. Asla orada bir taviz olamaz." diye konuştu.

Dün görüştüğü İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'ye de aynı şeyleri söylediğini ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:

"Bizim derdimiz şu; Suriye'nin topraklarında asla gözümüz yok. Ancak güvenlik noktasında sorunlarımızdan taviz veremeyiz. Bölgenin güvenliği bizim için esastır. Gerek Rusya, gerek İran'la birlikte bölgede attığımız adımların hedefi nedir? Güvenliği tesis etmektir. Tam tersine kendimizle birlikte, tüm dostlarımızın, kardeşlerimizin, müttefiklerin istiklalini ve istikbalini güvenceye kavuşturmanın biz çabası içerisindeyiz. Şu gerçeği hepinizin teslim edeceğine inanıyorum. Avrupa'nın, Balkanlar'ın, Akdeniz'in istikrarsızlığı bizi yakından ilgilendirir ve olumsuz etkiler. Aynı şekilde Suriye'nin, Irak'ın, Kafkasya'nın, Karadeniz'in yaşadığı sıkıntılar da derhal bize yansır. Ülkemizin sınır komşuları başta olmak üzere bölgesindeki her gelişmeyi yakından takip etmesinin, gerektiğinde müdahil olmasının sebebi işte budur."

"Suriye krizinin çözülmesi için uzun süre bekledik"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunlar içerisindeki Irak ve Suriye meselesinin çok daha can yakıcı mahiyette olduğunu dile getirerek, bilhassa Suriye'de devam eden hadiselerin hem insani hem de güvenlik boyutuyla Türkiye'yle doğrudan ilişkili olduğunu kaydetti.

Suriye krizinin uluslararası toplumun nezaretinde çözülmesi için uzun süre beklediklerini belirten Erdoğan, her türlü gayreti ve katkıyı da ortaya koyduklarını ancak bu süreçte Suriye meselesinin, çözülmediği gibi tam tersine sınırları ve vatandaşları doğrudan tehdit eden bir boyuta ulaştığın anlattı.

"Samimi olan Arabı Kürdü Türkmeni hepsi ne diyorlar, 'Türkiye gelsin' Niçin? Çünkü Türkiye'ye inanıyorlar, Türkiye'ye güveniyorlar." diyen Erdoğan, şunları söyledi:

"Cerablus'ta bu oldu. Afrin'de bu oldu. Sincar'da bu oldu. Bundan sonraki dönemde de eğer bu tür şeyler olursa, bakınız adım atmaktan çekinmeyiz ama Sayın Trump'la da yaptığımız görüşme neticesinde bize şunu söyledi; 'Buradan siz DEAŞ'ı temizler misiniz?' Biz temizledik, bundan sonra da temizleriz. Yeter ki sizler lojistik anlamda bizlere gerekli desteği verin ve çekilmeye başladılar mı, başladılar. Şimdi hedef bu diplomatik ilişkilerimizi sağlıklı bir şekilde sürdürmek, nasıl ki Cerablus'ta 3 bin DEAŞ'lıyı etkisiz hale getirdiysek, bundan sonra da yine bu terör gruplarını PKK, PYD, YPG hepsini etkisiz hale getirebilecek kabiliyete sahip bir Özgür Suriye Ordusuna ve Mehmetçiklere sahibiz. Bunu herkesin bilmesi lazım. Bunun için Suriye topraklarını huzura kavuşturma işini bizzat üstlenmek mecburiyetinde kaldık. Ülkemizde yaşayan yaklaşık 4 milyon Suriyelinin evlerine dönebilmesinin de hala Suriye toprakları içinde yaşayan ve her biriyle kadim kardeşlik bağları bulunduğu insanların kendilerini güvende hissetmelerinin de başka çaresi kalmamıştır."

'Amerikan tarafından yapılan açıklamalar bir müddet daha beklemeye yöneltti'

Erdoğan, Rusya Federasyonu ile tesis edilen yakın iş birliği ve gerçekleştirilen başarılı operasyonların, Fırat'ın batısındaki bölgelerin nispi bir istikrara kavuşmasını sağladığını söyledi. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Fakat Fırat'ın doğusunda tüm ikazlarımıza rağmen kurulmaya çalışılan terör koridoru, bizi her türlü riski göze almamızı gerektiren bir noktaya getirdi." diyerek, şunları kaydetti:

"Suriye krizinin başından beri Amerika ile yürüttüğümüz diplomasi trafiği sonuçları itibarıyla maalesef istediğimiz bir noktaya gelmemişti ama şimdi o da arzu edilen seviyeye geldi ve geliyor. Özellikle Obama döneminde yaşanan bu sorunlar, Trump döneminde kötü bir miras olarak Trump'a kaldı, tabii bu yeni bir düzenlemeye geçilmesinde zaman kaybettirdi. Yüz yüze veya telefonla yaptığımız görüşmelerde kişisel olarak Sayın Trump ile Suriye meselesinde pek çok noktada aynı düşündüğümüzü, aynı kanaatleri paylaştığımızı son telefon görüşmemde de gördüm. Ancak bu görüş ve anlayış birliğinin sahaya yansıması oldukça geç ve güç oldu ama oldu. Nihayet geçtiğimiz günlerde bu konuda şu ana kadarki en açık ve ümit verici sözleri Amerikan yönetiminden duymayı başardık. Atalarımız sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yermiş der. Biz de geçmişteki kötü tecrübelerimiz sebebiyle bu sözleri memnuniyetle ve bir o kadar da ihtiyatla karşılıyoruz.

Aslında geçtiğimiz hafta Fırat'ın doğusuna operasyon kararı almış, bunu kamuoyuna ilan da etmiştik. Gerek Sayın Trump ile yaptığımız telefon görüşmesi, gerek diploması ve güvenlik birimlerimizin temasları, gerekse Amerikan tarafından yapılan açıklamalar bizi bir müddet daha beklemeye yöneltti. Tabii bu ucu açık bir bekleme süreci değildir. Bu arada biz de Sayın Trump ile yaptığımız görüşme çerçevesinde buna binaen Suriye'de halen varlığını sürdürdüğü söylenen DEAŞ unsurlarını etkisiz hale getirmeye yönelik operasyon planlarımız üzerinde çalışıyoruz, çalışacağız. Bir başka ifadeyle önümüzdeki aylarda Suriye sahasında, hem PKK, PYD unsurlarını hem de DEAŞ kalıntılarını ortadan kaldıracak bir harekat tarzı izleyeceğiz, bunun bilinmesi lazım. Terör örgütlerine karşı en başından beri ilkeli bir tutum içinde olan Türkiye'ye zaten başka türlü davranmak da yakışmaz."

Suriye'nin yeniden inşası

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Suriye kaynaklı terör tehditlerini ortadan kaldırdığımızda ülkemiz için her bakımdan çok önemli olan bu büyük coğrafyanın yeniden imar ve inşası aşamasına geçebiliriz." diyerek, şöyle devam etti:

"Esasen geçmişte bu meseleyi de çeşitli ülkelerle görüşmüş, konuşmuş, hatta finasmana yönelik birtakım sözler almıştık. Ancak maalesef bu sözler tutulmadı. Yeni dönemde ülkemizdeki ve diğer ülkelerdeki Suriyelilerin kendi vatanlarında iskanı için gereken imar, inşa ve ihya çalışmalarını süratle hayata geçirmemiz gerekiyor. Suriye'nin yıkımını engellemekte başarılı olamayan uluslararası toplumun en azından bu sürece işe yarar katkılar sağlamasını bekliyoruz. Gerek bölge ülkeleriyle, gerek Avrupa Birliği ile gerek Birleşmiş Milletler ve diğer ilgili uluslararası kuruluşlarla bu meseleyi konuşuyoruz, konuşacak, görüşecek ve en kısa sürede kolları sıvayıp, işe başlayacağız. Şu anda kontrolümüz altında olan bölgelerde, bu işi kendi imkanlarımızla zaten yaptık, yapıyoruz. Burada elde ettiğimiz tecrübeleri Suriye'nin tamamına teşmil edebiliriz, yeter ki ülkemize gereken destek verilsin."

"Bugüne kadar ne yaptılarsa başaramadılar"

Türkiye'nin son 16 yılının her alanda başarı hikayeleriyle dolu bir şekilde geçtiğini, bilhassa son 5-6 yılda maruz kalınan saldırıların bu yükselişin önünü kesme çabalarının bir ürünü olduğunu vurgulayan Erdoğan, konuşmasını şöyle tamamladı:

"Bugüne kadar ne yaptılarsa başaramadılar. Tam tersine ülke ve millet olarak girdiğimiz her mücadeleden güçlenerek çıktık. Bugün Türkiye'ye diz çöktürmek düne göre katbekat daha da zorlaşmıştır. Milletimiz oynanan oyunları görmüş, sahnelenen senaryoları çözmüştür. Artık geleceğimize daha güvenle bakabileceğimiz bir siyasi ve sosyal iklime kavuştuk. Ekonomimizi bu güzel zeminde büyüterek 2023 hedeflerimize ulaşacağız. Milletimizin tüm kesimleri gibi iş dünyamız da her mücadelemizde yanımızdaydı. Hamdolsun bugün de esnafından en büyük ihracatçısına kadar, iş dünyamızın tamamını yine yanımızda görmekten memnuniyet duyuyoruz. Sizlerin her birini yol ve kader arkadaşım olarak görüyorum. Bu güzel ülkemizi, Türkiye'mizi hep beraber yücelteceğiz, yükselteceğiz ve muhasır medeniyetler seviyesinin üstüne beraber çıkaracağız. Rabbim yolumuzu ve bahtımızı açık etsin."

AA