Ankara
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD'nin, Ukrayna'nın Ordu Taktik Füze Sistemi'ni Rusya'da kullanılmasına izin vermesine ilişkin, "Her şeyden önce bu kararı doğru bulmadığımız gibi tasvip de etmiyoruz. Ukrayna-Rusya savaşının, başından bu yana daha fazla silah, daha fazla kan, daha fazla gözyaşı ile değil, daha fazla barış çabası, daha fazla iyi niyet ve diplomasiyle sona erebileceğini düşünüyoruz." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, G20 Liderler Zirvesi için gittiği Brezilya dönüşü uçakta gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, gazetecilerin sorularını yanıtladı..
Brezilya'nın ev sahipliğinde düzenlenen G20 Liderler Zirvesi'ne katılmak üzere gittikleri Rio de Janeiro ziyaretini tamamladıklarını belirten Erdoğan, zirve sonrası yaptıkları basın toplantısında hem zirveyle hem de diğer konularla ilgili kanaatlerini paylaştıklarını hatırlattı.
G20'nin, dünya ekonomisinin yüzde 85'ini, nüfusunun üçte ikisini temsil eden istişari bir platform olduğunu ifade eden Erdoğan, Türkiye'nin, 2015 yılındaki G20 dönem başkanlığı sırasında çok önemli konuları gündeme getirdiklerini anımsattı.
Terörle mücadele, gıda güvenliği, göç krizi, enerji güvenliği gibi konuların bugün de insanlığın ana gündem maddeleri arasında yer aldığına işaret eden Erdoğan, Brezilya'nın "Adil Bir Dünya ve Sürdürülebilir Bir Gezegen İnşa Etme" temasıyla yürüttüğü dönem başkanlığındaki çalışmalara Türkiye'nin aktif şekilde iştirak ettiğini söyledi.
Erdoğan, Zirvenin ana konularını "Açlık ve Yoksullukla Mücadele" ile "Uluslararası Kuruluşların Reformu"nun oluşturduğuna işaret ederek, iklim değişikliği ve enerji dönüşümü konusunda da görüş alışverişinde bulunduklarını, oturumlarda, bu konularla ilgili girişimleri ve geleceğe yönelik değerlendirmeleri dile getirdiklerini aktardı.
Zirve kapsamında Türkiye'nin dış politikasının vicdani ve girişimci yönünü vurguladığını ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Zirvede, Gazze ve Lübnan'a yönelik İsrail saldırganlığına dikkat çektim. Girişimlerimiz neticesinde G20 Liderler Bildirgesi'nde Gazze'ye dair güçlü cümleler kabul edildi. Lübnan'daki tehlikeli tırmanışın yanı sıra Gazze'ye insani yardımların ulaştırılmasının önündeki engellerin kaldırılması çağrısı da liderler düzeyinde kayda geçirildi. Malumunuz, milli gelire oranla dünyada en fazla insani yardım yapan ülkelerden biriyiz. Brezilya Dönem Başkanlığı'nın 'Açlık ve Yoksulluğa Karşı Küresel İttifak' girişimine kurucu üye olarak destek verdik. G20 üyelerini, İttifak'ın çalışmalarında gıda israfının azaltılması ile 'Sıfır Atık' girişimlerini öncelik haline getirmeye davet ettik. Son 22 yılda hayata geçirdiğimiz politika ve projelerle ihtiyaç sahibi vatandaşlarımızın daima yanında olduk. Dünyanın en kapsayıcı sosyal güvenlik sistemlerinden birini kurarak, sosyal devlet vasfımızın gereğini yerine getirdik. Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik şartlar ne olursa olsun, mazluma, fakire, garip gurebaya kucak açan sosyal politikamızdan asla taviz vermiyoruz."
"Şeffaf ve hesap verebilir bir yapıya ihtiyaç var"
Zirvenin ikinci oturumunun konusunun "uluslararası kuruluşların reformu" olduğunu anımsatan Erdoğan, "Dünya beşten büyüktür" yaklaşımlarının günden güne daha fazla makes bulduğunu gördüklerini söyledi.
Güce ve güçlüye hizmet eden mevcut sistemin, kendinden bekleneni artık veremediğine dikkati çeken Erdoğan, bunun için daha demokratik, daha geniş temsile dayanan, şeffaf ve hesap verebilir bir yapıya ihtiyaç olduğunu vurguladı.
Erdoğan, Türkiye olarak her platformda bunun önemini ifade ettiklerini belirterek, şunları kaydetti:
"IMF ve Dünya Bankası dahil olmak üzere gelişmekte olan ülkelerin uluslararası finansal kuruluşlarda daha güçlü bir temsile ihtiyacı olduğunu vurguladık. G20 platformu, küresel ekonomik krizden bugüne kadar pek çok meselede etkinliğini kanıtladı. Küresel ölçekte yaşadığımız sorunların üstesinden de yine G20'nin kararlı, etkili ve çözüm odaklı anlayışıyla geleceğimiz inancındayım. Toplantılarımızın ve görüşmelerimizin hayırlara vesile olmasını diliyorum."
"Daha adil bir dünyanın mümkünlüğünü anlatmaya devam edeceğiz"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, değerlendirmelerinin ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.
"G20 'Açlık ve Yoksulluğa Karşı Küresel İttifakı Küresel Yönetişim Kurumlarının Reformu'nu tartışıyor. Türkiye, milli gelirine göre dünyada en fazla bağış ve yardım yapan ülke konumunda. Zaten yıllardır 'Daha adil bir dünya mümkün' diyorsunuz. Dünya yavaş yavaş dediğiniz noktaya mı geliyor? Gelişmeler kaotik küresel düzene işaret ediyor. Karamsar olmak için çok neden var. Siz daha adil bir dünya umudunuzu koruyor musunuz? Bunun ayak seslerini duyuyor musunuz?" sorusu üzerine Erdoğan, "Daha adil bir dünya mümkün, biliyorsunuz bizim tezimizdir. Bunu dünyaya kitap haline getirerek de duyurduk. Bu, adaletsizliklerle mücadele noktasında attığımız bir adımdır." yanıtını verdi.
Türkiye'nin milli gelirine göre en fazla yardım yapan ülkelerden biri olmasının, bu konudaki hassasiyetini ve uluslararası dayanışma konusunda üstlendiği sorumluluğu da gösterdiğini anlatan Erdoğan, Türkiye'nin bugüne kadar dünyada insani yardım konusunda kendini ispatladığının altını çizdi.
Erdoğan, bugün küresel yönetişimdeki sorunlar, uluslararası işbirliklerindeki zayıflıklar ve iktidar ilişkilerinin "Daha adil bir dünya mümkün" vizyonunun gerçekleşmesini zorlaştırdığını belirterek, şunları kaydetti:
"Küresel sistemdeki sorunlar, artık telafisi mümkün olmayan hasarları ortaya çıkartıyor. Biz, bu zirvedeki konuşmalarımızda da bunu çok açık ve net ortaya koyduk. 'Daha adil bir dünya mümkün' tezimizin kabul gördüğü ülkeler tarafından açık ve net ifade edildi. Bu bozuk sistem dünyamızı büyük felaketlere sürüklemeden kolları sıvayıp işe koyulmak şarttır. Dünyamızı açık denizde yol alan dev bir gemiye benzetirsek biz güverteden çıplak gözlerimizle görebildiğimiz buz dağını işaret ediyoruz. Bir an önce iyiye, doğruya, adalete, hakkaniyete dümen kırılmazsa, o buz dağına çarpacağımızı anlatıyoruz. Yönetişim reformu konusu bu nedenle hayatidir. Bu reformu gerçekleştirmek ve daha adil bir dünyayı inşa etmek devletler olarak hepimizin önceliği olmalıdır. 'İmtiyazlarım kaybolur mu? Konforumdan ödün verir miyim?' diye düşünen ve bu konuda bu tip kaygılarla ayak direten ülkeler sadece kendilerinin değil, gezegenimizin geleceğini de karartıyor. Biz dünyanın beşten büyük olduğunu, daha adil bir dünyanın mümkünlüğünü anlatmaya devam edeceğiz."
"Biz, yardımlarımızı yapmaya gayret edeceğiz"
"Brezilya'da düzenlenen G20 Zirvesi'nde açlık ve yoksulluk, zatıalinizin belirttiği gibi ana tema olarak işlendi. İngiltere merkezli saygın bir araştırma kuruluşunun raporuna göre son 3 yılda Türkiye, Gayri Safi Milli Hasılası'na oranla dünyanın en fazla yardım yapan ülkesi seçildi. Bu rapordaki insani yardım yapan ülke sıralamasında Türkiye birinci sırada. Dünya kaynaklarının yüzde 70'ini tüketen Batılı ülkeler ise açlıkla ve yoksullukla mücadelede Türkiye'nin gerisinde yer alıyorlar. Bu durumu nasıl değerlendirmek lazım, nasıl okuyorsunuz?" sorusuna Erdoğan, "Biz öncelikle üzerimize düşeni yapmakla görevliyiz ve bunu da yaptık, yapıyoruz. Bundan sonra da tereddütsüz buna devam edeceğiz." cevabını verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Gücümüz nispetinde insani yardım hep önceliklerimiz arasında olmuştur ve bu değişmeyecektir. Türkiye'nin milli gelire oranla en çok insani yardım yapan ülke olarak zirvede bulunması, uluslararası alanda dikkat çekici bir başarıdır. Bundan dolayı da mutluyuz. Bu durum Türkiye'nin insani değerlere ve küresel dayanışmaya verdiği önemi göstermektedir. Ülkemizin insani yardımları çoğunlukla coğrafi yakınlık ve tarihsel bağlarla şekillenen bir stratejiye değil, insan odaklı bir yaklaşıma dayanmaktadır. Buna özellikle dikkat ediyoruz. Aynı zamanda insanların yardıma muhtaç hale gelmesine sebep olan çarpıklıkların, adaletsizliklerin ortadan kaldırılması için de bir mücadele veriyoruz. Çatışmalar, savaşlar, terör, iklim krizleri ve göçleri doğuran çeşitli nedenler ortadan kalkmadan nihai çözüm mümkün değildir. 'Açlık ve yoksullukla küresel çapta mücadele edelim. Ancak bununla yetinmeyip, bunları oluşturan zeminleri de ortadan kaldıralım' diyoruz."
Dünyanın gelişmiş ülkelerinin imkanları nispetinde insani yardım yapmamalarının bir sorun olduğuna işaret eden Erdoğan, "Batılı ülkelerin yoksulluk ve açlıkla mücadelesi Türkiye'nin gerisinde kalıyor. Dünya kaynaklarının büyük bir kısmını elinde bulunduran Batılı ülkelerin, yoksulluk ve açlıkla mücadelede daha aktif olmamaları, küresel eşitsizliğin ve adaletsizliğin bir yansımasıdır. Onlar böyle yapıyor diye biz de bunları seyredemeyiz. Biz yine yardımlarımızı yapmaya gayret edeceğiz." dedi.
"Brezilya ile ilişkilerimiz her alanda gelişiyor"
"Pazar günü Rio'ya indikten hemen sonra Brezilya Cumhurbaşkanı Sayın Lula da Silva ile bir görüşme yaptınız. Bu görüşmeye önem verdiğinize dair öncesinde de açıklamalarınız olmuştu. Pek çok uluslararası konuda Türkiye ve Brezilya ortak hareket ediyor. Gazze’deki mezalim konusunda örneğin iki ülke benzer bir yaklaşım içerisinde. Hem bu konuda hem de ikili ilişkiler anlamında bu görüşme nasıl geçti, içeriğine dair bazı bilgiler vermeniz mümkün mü?" sorusuna Erdoğan, "Sayın Lula ile bildiğiniz gibi bizim bir samimi dostluğumuz bulunuyor. Birçok konuda özellikle Gazze'deki İsrail mezalimi ile ilgili benzer düşüncelere sahibiz. Brezilya ile ilişkilerimiz, bu tesis ettiğimiz dostluğun etkisiyle her alanda gelişiyor." cevabını verdi.
Bu zirvede toplantı öncesi bir görüşme yaptıklarını aktaran Erdoğan, şunları kaydetti:
"Heyetler arası toplantımızı gerçekleştirdik. Coğrafi olarak ülkelerimiz arasında uzak mesafe bulunsa da dostluğumuz ve ilişkilerimiz tam tersine son derece yakındır. Ülkelerimiz arasındaki siyasi, ekonomik, kültürel ilişkilerin geliştirilmesiyle ilgili konuları değerlendirme fırsatı bulduk. Enerji, tarım ve teknoloji alanlarında işbirliği yaparak her iki taraf içinde kazan-kazan ilişkisi oluşturma imkanını aramızda konuştuk. Brezilya'nın 'Küresel Yönetişim Reformu'nu G20'nin öncelikleri arasına dahil etmesinin önemini değerlendirdik ve bundan duyduğumuz memnuniyeti ifade ettik. Birleşmiş Milletlerin asli görevini yerine getiremez hale gelmiş olması Brezilya'yı da bizim gibi endişelendiriyor. Dünyadaki krizleri ve çatışmaları önlemede yetersiz kalan Birleşmiş Milletlerin bu durumu, birçok riski de kuvvetlendiriyor. Özellikle İsrail saldırganlığının durdurulması için yapılması gerekenleri bizim Birleşmiş Milletler zemininde İsrail'e yönelik silah ambargosu girişimimizi de bu görüşmede ele aldık."
"Herkese dikkatli davranmayı tavsiye ediyorum"
"ABD Başkanı Joe Biden, Ukrayna'nın Amerikan yapımı 'Ordu Taktik Füze Sistemi'nin Rusya topraklarında kullanılmasına izin verdiğini açıkladı. Bu karara Ocak ayında göreve başlaması beklenen Donald Trump yönetimine, Ukrayna'ya yapılan Amerikan yardımlarını azaltacağı beklenirken bu iddialara karşı yanıt mı? Bu kararın hemen ardından Fransa ve İngiltere de bu füze işini desteklediklerini açıkladılar. Hatta Ukrayna füze ile vurdu. Dolayısıyla Biden giderayak sizce dünyayı bir felakete mi sürüklüyor?" sorusu üzerine Erdoğan, şunları ifade etti:
"Her şeyden önce bu kararı doğru bulmadığımız gibi tasvip de etmiyoruz. Ukrayna-Rusya savaşının başından bu yana daha fazla silah, daha fazla kan, daha fazla gözyaşı ile değil, daha fazla barış çabası, daha fazla iyi niyet ve diplomasiyle sona erebileceğini düşünüyoruz. Şimdi savaşı körüklemek, hiç bitmemesini hatta yayılmasını sağlamak için yapılmış bir hamle olarak yorumlanacak bir adım Sayın Biden'dan geldi. Biden'ın bu adımı, çatışmayı tırmandırmasının ötesinde Rusya'nın daha büyük bir tepki vermesine yol açacaktır. Sayın Putin de ülkesinin balistik füze saldırılarına uğraması halinde buna nükleer silahla cevap verilmesine imkan tanıyan doktrini onayladı. Tüm bunlar bölgeyi ve dünyayı yeni ve büyük bir savaşın eşiğine getirebilir. 'Benden sonrası tufan' anlayışıyla hiçbir yere varılmaz. Ukrayna ve Rusya tarafının kışkırtmalara kapılmadan, sükuneti muhafaza ederek barışa odaklanmaları beklentimiz ve temennimizdir. Bu büyük hatanın oluşturduğu zeminde yapılacak en ufak yanlış, provokasyonlara kapılmak, barut fıçısına ateş atmaktan farksız olacaktır. Dolayısıyla herkese dikkatli davranmayı tavsiye ediyorum."
"Tüm ihtimallere göre tasarruflarımızı yaparız"
"ABD'nin seçilmiş Başkanı Donald Trump tarafından şu anda isimleri açıklanan kabineye baktığımızda Türkiye'nin politikalarıyla ters düşen isimler olarak öne çıkıyor. Sayın Trump örneğin Türkiye karşıtı bir Dışişleri Bakanı tavsiye etti. O ismin Filistinliler için, Hamas için söylemleri dehşet verici. NATO için, Türkiye için ya da dünya için endişelenmeli miyiz?" sorusuna Erdoğan, "İlişkilerimizi ön yargılar üzerine inşa edemeyiz. Burada çok dikkatli, çok hassas olmamız lazım. Seçilmiş Başkan Donald Trump her ne kadar savaşları bitireceğini söylese de yeni döneme ilişkin şimdiden yorum yapmak için çok erken." yanıtını verdi.
Trump döneminde Amerika Birleşik Devletleri'nin Orta Doğu'ya ilişkin tavrı ve tutumunun nasıl olacağının yeni başkan göreve başladığında görüleceğini belirten Erdoğan, konuşmasına şu sözlerle devam etti:
"Biz yeni dönemde de Türkiye-ABD ilişkilerini ülkemizin menfaatleri çerçevesinde ilerletmek için gayret göstereceğiz. Sayın Trump'ın kabinesinde kimlerin olduğu, yaklaşım tarzlarını tabii ki analiz ediyor, hazırlıklarımızı ona göre yapıyoruz. Bizim için iktidara gelmeden insanların neleri söylediği, neleri düşündüğü önemsiz değil. Ancak esas olan iktidar sorumluluğunu üstlendikten sonra yaptıklarıdır. Somut adımlara göre adımlarımızı atar, tüm ihtimallere göre tasarruflarımızı yaparız. Biz Sayın Trump'ın savaşları bitirme söylemine inanmak istiyor, bu yönde adımlar atmasını bekliyoruz. Savaşları bitirme yaklaşımıyla hareket eden Amerika, bölgemizdeki çatışmaların barışçıl şekilde sona ermesi için yeni bir iklim oluşturabilir. Bu da bizim en tabii hakkımızdır. Umarız pozitif beklentilerimiz doğrultusunda gelişmelere şahitlik eder ve sorunlarımızı bir bir ortadan kaldırırız. Bizim Gazze'de yaşanan insanlık krizi, İsrail sorunu ve genel olarak Orta Doğu'ya ilişkin tavrımız ortada. Bölgede savaşın sona erdirilmesine dair fikrimizi ve kararlılığımızı kendileriyle telefon diplomasisinde paylaştık, bundan sonraki süreçte de paylaşırız."
"Terör meselesini tarihe karıştırma konusunda kararlıyız"
Erdoğan, bir gazetecinin, "Siz, (Donald) Trump'ın başkanlığının Orta Doğu'daki siyasi ve askeri dengeleri ciddi biçimde etkileyeceğini söylediniz. Suriye'den Amerikan askerinin çekilmesi konusunu da değerlendireceğinizi ifade ettiniz. Bu anlamda, Reuters'ta yayımlanan bir haberde Ankara'nın, ABD'nin Suriye'nin kuzeyinde PKK'lılara desteğini kesmesi noktasında baskı yaptığı ifade ediliyor. 'Türkiye'nin, Suriye'nin kuzeyinde yeni bir harekat düzenleme olasılığı var mı?' soruları da yöneltiliyor. Bu konuda değerlendirmeniz nedir?" sorusu üzerine, şunları söyledi:
"Biz terör meselesini tarihe karıştırma konusunda kararlıyız. Sınırlarımızın ötesinde, sürekli ülkemize yönelik milli güvenlik tehditleri oluşturan yapılanmalara kesinlikle tahammülümüz yok. Bu konuda ne kadar net ve kararlı olduğumuzu bugüne kadar tüm muhataplarımıza ilettik. Yeni muhataplarımıza da bu yaklaşım tarzımızı, hedefimizi net bir biçimde anlatırız. Suriye'nin kuzeyi, Amerika'nın desteklediği PKK/PYD/YPG tarafından işgal edildi. Bu bölge yalnızca bizim için değil aynı zamanda Suriye için de son derece önemli. PKK/PYD/YPG'nin bu bölgeden temizlenmesi Suriye Yönetimi için de oldukça kritik. Suriye'deki iç savaş, komşumuzun topraklarında derin bir istikrarsızlığı beraberinde getirdi.
İstikrarsızlık, bir bataklığın sinekleri topladığı gibi sınırlarımızın ötesine terör örgütlerini çekti. Bu bataklığı kurutmak için biz nasıl çaba gösteriyorsak aynı şekilde Suriye Yönetiminin de bu çabayı göstermesi lazım. Biz şu anda o bataklıktaki sineklerle mücadele halindeyiz. 'Nasıl olsa bataklık kuruyacak, sinekler başıboş dolaşsın' diyemeyiz. Biz terörle mücadelemize devam edeceğiz. Amerika'nın Suriye'den çekilmesinin oluşturacağı yeni duruma da mevcut gerçekliğe de Türkiye olarak hazırız. Milli güvenliğimiz her şeyden önde gelir ve her konunun üzerindedir. Bu konuda Rusya ile gerekli görüşmelerimizi yapmak suretiyle Suriye'deki bu havayı bölgenin lehine çevirme gayretindeyiz."
"Kimse bizim ittifakımızı, kendi naylon ittifaklarıyla karıştırmasın"
Diğer bir basın mensubunun, "Hem siz hem MHP lideri Sayın Devlet Bahçeli aslında her fırsatta Cumhur İttifakı'ndaki uyuma ve birlikteliğe dikkati çekiyor, vurgu yapıyor. Geçen hafta da Sayın Bahçeli ile bir görüşmeniz oldu. Bu görüşme diğerlerinden biraz daha önemliydi. Çünkü bu Sayın Bahçeli'nin terörist başı çıkışının ardından yaptığınız ilk görüşme oldu. Öncelikle bu konuyu nasıl ele aldınız ve bununla birlikte umut hakkıyla ilgili bir değerlendirme yaptınız mı?" sorusuna Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Devlet Bey ile bizim yaptığımız görüşme, özellikle Cumhur İttifakı'nın uyumu, insicamı, birlikteliği ile Türkiye'nin içinde bulunduğu siyasi ve sosyal konjonktürde kritik önemdedir. Bizim aramızda bir anlaşmazlık, bir uyuşmazlık, bir fikir ayrılığı asla yoktur ama birileri 'Cumhur İttifakı bölündü, çatladı' gibi iddiaları ileri sürüyor. Ana muhalefet, eski-yeni yönetim ile belediye başkanları arasındaki kavgayı perdelemek için bu tür söylemlerden medet umuyor. Kimse bizim ittifakımızı kendi naylon ittifaklarıyla, 'al gülüm, ver gülüm' düzenine dayalı çıkar ilişkileriyle karıştırmasın. Böyle bir şey söz konusu değil.
Bizim ittifakımız karanlık koridorlarda, kirli masalarda kurulmadı, bizimki sağlam. Gönül birlikteliğiyle inşa edilmiş bir ittifakımız var. Bu ittifakın hamuru aziz şehitlerimizin kanlarıyla yoğruldu. Sayın Devlet Bahçeli ile yaptığımız her görüşme, Cumhur İttifakı'ndaki mefkure birlikteliğinin pekiştirilmesi açısından bir fırsattır. Özellikle ülkemizin 40 yıllık terör kamburundan kurtarma konusundaki hassasiyetlerimiz aynı. Şunun bilinmesini isterim, Sayın Bahçeli ile görüşmemizde siyasetin ve ülkenin gündemindeki tüm konuları detaylıca ele aldık. 'Terörsüz Türkiye' hedefimize giden yolda atılabilecek ilave adımları aramızda değerlendirdik. Çünkü bugüne kadar teröre karşı verdiğimiz mücadelenin bir anlamı var. Eğer Cudi'de, Gabar'da, Tendürek'te, Bestler Deresi'nde biz terörle bir mücadele verdiysek bunun bir anlamı var. Şu anda oralarda görüyorsunuz artık terörün bir esamesi okunmuyor. Bizim şu anda derdimiz, Suriye içerisinde 30 kilometrelik o derinliği hiçbir zaman boşa geçmeyeceğiz ve orada da bu mücadelemizi kahraman Mehmetçiklerimizle beraber sürdürüyoruz, sürdüreceğiz."
"Terörsüz Türkiye hedefimize ulaşmamıza az kaldı"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Terörsüz Türkiye hedefi koydunuz, bununla ilgili yol haritası nedir? Terörsüz Türkiye ile ilgili öncelikle atılacak adımlar nelerdir?" sorusunu ise şöyle cevapladı:
"Ülkemizdeki terör sorununu sonlandırmak için bugüne kadar attığımız adımlar ortadadır. Bu adımların nihai hedefi terörsüz Türkiye'dir. Bunu gerçekleştirirken kimsenin terörle mücadeleyi bırakmayı düşünebileceğimiz aklından dahi geçmemelidir. Bizim muhatabımız milletimizdir ve terör örgütlerinin istismar ettiği tüm zeminleri ortadan kaldırmak temel amacımızdır. Bunu milletimizle yapacak ve iç cephemizi sapasağlam hale getireceğiz.
Son zamanlardaki tartışmalar bile terör örgütünün Kürt vatandaşlarımızı nasıl istismar ettiğini, yıllarca onlara anlattıkları hikayelerin nasıl boşa düştüğünü göstermiştir. Terör örgütünün efendilerine sadakatle hizmet dışında ideolojisi de davası da yoktur. Onlar sadece emir alır ve onları yerine getirmeye çalışırlar. Bölgemizdeki gelişmelere göre terörle mücadele stratejimizi yeniliyoruz. Terör örgütünün istismar zeminini ortadan kaldırmaya yönelik sosyal ve ekonomik politikalar geliştirdik ve özellikle dezavantajlı bölgelerde yaşayan insanlarımızın mağduriyetlerini gidermek için tarihi nitelikle adımlar attık. Eğitim, iş imkanları ve sosyal hizmetlerin güçlendirilmesini bu bağlamda özellikle ele aldık. 'Terörsüz Türkiye' hedefimize ulaşmamıza az kaldı, soruna tüm yönleriyle odaklandık ve çözmeye azmettik. Bunun yanında muhalefetin diline doladığı bir konuya da açıklık getirmek isterim. Biz savunma sanayii ile ilgili halktan para toplama gayretinde olan bir iktidar değiliz. Böyle bir şey kesinlikle söz konusu değil. Muhalefet, bizim iktidarımızın 'halktan para toplamak suretiyle sıkıntıları gidermenin gayreti içinde olduğumuzu' söyleyecek kadar sefil durumda. Bizim böyle bir derdimiz yok. Hamdolsun bizim mali imkanlarımız şu anda savunma sanayiimizi ayakta tutacak güç ve kabiliyete sahiptir."
"Ankara ve İstanbul'un temel belediyecilik hizmetlerinde ciddi sorunları var"
"Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun konser vurgunları kamuoyuna yansıdı. Bununla ilgili Cumhuriyet savcılığı soruşturma başlattı. Ankara ve İstanbul'daki konser olayıyla ilgili düşünceleriniz nelerdir? Ayrıca, daha önce de başta AK Partili belediyeler soruşturma geçirdi ve aklandı da. Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş kamuoyunda bu soruşturmaların gelecekte kendilerine engel oluşturacağı gibi algı yaratmaya çalışıyor. Bu konu hakkındaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyim?" şeklindeki soru üzerine Erdoğan, "Biz konserlere karşı değiliz. Milletimiz belediyelerimize büyük bütçeler, kaynaklar sunuyor. Bu kaynakların çarçur edilmesi, yolsuzluklar yapılması ise konuyu adli boyuta taşır. Yargının yaptığı da bu boyutu araştırmaktır." dedi.
Erdoğan, idari açıdan meseleyi araştırdıklarını ve adli bir soruşturmaya ihtiyaç olması halinde de konuyu yargıya intikal ettirdiklerini belirterek şunları kaydetti:
"Bu, bizim görevimiz, bunu yapmak zorundayız. Siyasi açıdan da milletimize verilen sözlerin tutulup tutulmadığını elbette takip ediyoruz. Ankara ve İstanbul'un trafikten toplu taşımaya, çöp toplama ve temizlikten diğer konulara temel belediyecilik hizmetlerinde ciddi sorunları var. Tabii diğer taraftan Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı olarak bu isimlerle ilgili konulara girmem. Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı bu tür şeylerle uğraşmaz. Burada bizim yargımız gereğini yapar. Burada yolsuzluklar varsa bunları yapanlardan hukuk önünde hesabını ben inanıyorum ki savcılarımız, hakimlerimiz soracaktır. Eğer bir yanlış yapmışlarsa bunun bedelini ödeyecekler, bundan kimse rahatsız olmamalıdır."
"Benim seninle gezmeye vaktim yok"
Bir gazetecinin, "Siz yola çıkarken '3Y ile mücadele' dediniz; yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar… Bu konuda büyük oranda yol alındığını görüyoruz. Yerel yönetimlerde ise muhalefet partileri önemi ölçüde belediyeleri yönetiyor. Özellikle 3Y ile mücadelede muhalefet belediyeciliğini yeterli görüyor musunuz?" sorusu üzerine Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Muhalefet belediyelerinin yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla mücadelesi var mı ki sorgulayalım. Yeterli olsalar bugün bu meseleleri konuşmuyor olacaktık. Birçok muhalefet belediyesi bu konularda adım dahi atmadı. Adım atanlar ise sorunlara kalıcı ve etkili çözümler üretmekte yetersiz. Yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar gibi köklü sorunlarla başa çıkmak, daha fazla kararlılık ve cesaret ister. Bu belediyelerin ciddi bir vizyona sahip olup olmadıkları da tartışmalıdır. Gerçekçi ve somut projeler üretemeyenlerin bu sorunlarla başa çıkması düşünülemez. Bunlarda zaten böyle niyet de ufuk da istek de yok. Onların nelerin peşinde koştuğunu milletimiz görüyor. Şunu anlamaları lazım. Belediyeler milletindir ve onlara layıkıyla hizmete mükelleftir. Bizim bugüne kadar yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla ilgili bir prensibimiz var. Bu dün vardı, bugün var, yarın da olacak ama şimdi öyle şeyler anlatıyor ki, mesela bir genel başkan pazara gitmiş. 'Cumhurbaşkanı benimle pazara gelebilir mi?' diyor. Sayın Genel Başkan, benim seninle gezmeye vaktim yok. Oraları kendimiz ve ilgili arkadaşlarımızla zaten geziyoruz. Hiç endişe etme, biz oralardayız. Marketleri, pazarları boş bırakmayız."
"FETÖ'nün sızma girişimlerine karşı daha etkili tedbirler uyguluyoruz"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Geçen hafta İstanbul'da yakalanan bir FETÖ'cü mahrem imamın 15 Temmuz'dan sonra askeri ve polis okullarına öğrenci yetiştirdiği tespit edilmiş. Geçtiğimiz yıl Tuzla Piyade Okulunda, bu yıl da Kara Harp Okulu mezuniyet töreninde askeri disiplinle bağdaşmayan davranışlar yaşandı. FETÖ'nün hala sızma girişimleri var. Harp Okulları, Polis Akademisi ve diğer kritik okullarla ilgili öğrenci alımında daha hassas tedbirler söz konusu mudur?" sorusu üzerine, "Biz FETÖ'ye karşı asla rehavete kapılamayız. Terör örgütü 'su uyur, düşman uyumaz' yaklaşımıyla pusuda beklemektedir. Onlara imkan veremeyiz, vermiyoruz. Tüm kurumlarımızda FETÖ'nün sızma girişimlerine karşı teyakkuz halindeyiz." diye konuştu.
FETÖ ile mücadelenin zorlu olduğunu vurgulayan Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"Ülkenin kılcal damarlarına kadar girmiş sinsi örgütü temizlemenin meşakkatli olduğunu biliyorduk ve tüm adımları buna göre attık. Eğitim kurumlarımıza, özellikle de askeri ve polis okullarımıza öğrenci temini konusunda bu zamana kadar görülmemiş bir tedbirler silsilesi uyguluyoruz. Kritik kurumlarımızın yıpratılmasına asla izin vermeyeceğiz. Bunun için başta insan kaynakları olmak üzere her alanda üst düzey bir tedbir uyguluyoruz. Bunlar her şekle girdikleri için mücadelemizi de bu nedenle daha hassas yürütmek zorundayız. Özellikle güvenlik güçlerimizde ve kritik hizmetlerde görev alacak personel ile ilgili denetimleri artırmış durumdayız. Yargı da bu konuda hassas davranıyor ve FETÖ'cü hainlere geçit vermemek için canla başla çalışıyor.
Biz tüm kamuda bu hainlerin izini sürüyor, somut tespitler yaptığımızda da hemen gereğini yapıyoruz. FETÖ'nün sızma girişimlerine karşı daha etkili ve kapsamlı tedbirler geliştiriyor ve uyguluyoruz. Alacağımız her önlem sadece mevcut durumu değil, gelecekteki olası tehditleri de kapsıyor ve çok yönlü bir stratejiyle bu konuya eğiliyoruz."
"Büyükbaş hayvan ithali talimatını verdim"
"Malum yine yıl sonu ve herkesin gözü kulağı hem çalışanların hem emeklilerin maaşlarındaki artışlarda ama biz biliyoruz ki esas mesele alım gücü efendim. Enflasyonda bir düşüş var ve bu düşüş önümüzdeki dönem hem çalışanın hem emeklinin hayatına nasıl yansıyacak acaba?" sorusu üzerine de Erdoğan, amaçlarının vatandaşların, toplumun bütün kesimlerinin alım gücünü kalıcı olarak artırmak olduğunu söyledi.
Erdoğan, bunun da yolu enflasyonu kalıcı şekilde tek haneye düşürmekten geçtiğine işaret ederek "İlk yılımızı dezenflasyona geçiş olarak öngörmüştük. Mayıs ayından bu yana enflasyonda düşüş var ve bu düşüş devam edecek. 2025 yılında özellikle hem para politikasının gecikmeli etkisi hem maliye politikasında bütçe açığının azalması hem de fiyatları bir şekilde bütçe imkanları çerçevesinde enflasyon hedefi paralelinde oluşturmamız, enflasyonu düşürmeye devam edecek." ifadelerini kullandı.
Asgari ücretlilere geçen yıl yüzde 107 buçuk zam verdiklerini aktaran Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Geçen sene enflasyon yüzde 65'ti. Bu sene biz yüzde 49 zam verdik. Ekim ayı itibarıyla enflasyon yüzde 49'un altında. Yani yılı da Merkez Bankamızın tahminlerine göre yüzde 44 civarında bir rakamla tamamlayacağız. Özetle biz ne emeklimizi ne memurumuzu ne asgari ücretlimizi, toplumun hiçbir kesimi enflasyona ezdirmeyeceğiz. Son 22 yılda da resim buydu, son 1 yılda da aynı şekildeydi, bu sene içerisinde değişmedi. Muhalefet bu konuyu istismar ediyor ama biz önümüzdeki dönemde de aynı prensipler çerçevesinde hareket edeceğiz ve enflasyonun üzerinde, çalışanlarımıza alım gücünü koruyacak çerçevede muamele edeceğiz ama aslolan, enflasyonun kalıcı bir şekilde düşürülmesidir.
Vatandaşlarımızın aldığı temel mallarda enflasyon yüzde 28,5. Sebze meyve gıda dahil mallarda ise yüzde 40 civarında."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, enflasyonu halihazırda biraz yüksek tutanın, kira ve özel eğitim gibi hizmetlerdeki enflasyon olduğunu belirterek "Enflasyon kalıcı bir düşüş trendine girdi, inşallah bu şekilde de yoluna devam edecek. Burada şunu da söylemek isterim; yeni bir adım daha atmayı planlıyoruz. Bu da büyükbaş hayvan ithalini yaparak kırmızı ete çok daha iyi imkanlarla erişimini sağlamaktır. Bunu Tarım ve Orman Bakanımız İbrahim Yumaklı ile de değerlendirdik. Vatandaş kırmızı ete beklediği fiyatlarla ulaşabilsin diye gerekirse süratle Uruguay'dan Brezilya'dan bu büyükbaş hayvan ithalini yapalım talimatını verdim. Bunu değerlendireceğiz ve bu adımları da atacağız." dedi.
AA